Sol Ayağım – Christy Brown

“Erdemli ve hiçbir şekilde yozlaştırılmamış bir cesaret öyküsü” Sunday Times
“Modern zamanın edebi başyapıtlarından biri” Irish Times
“Sürükleyici, eğlenceli ve ilham verici” Irish Times

Christy Brown’ın kendi hikâyesidir. Okumayı, yazmayı, resim yapmayı ve nihayet sol ayağının parmağı ile daktilo yazmayı öğrenmek için çocukluğunda verdiği mücadeleyi anlatıyor.
Hayat herkese aynı şartları sunmuyor. Kimi için en küçük sevinçler bir ömre bedel olurken kimileri için de sadece sevgi dolu bakışlar bir ömre bedel yer kaplıyor anlamsız dünyamızda.

Sadece hayal etmenizi istiyorum. Bir sabah uyandınız ve bir gün boyunca sadece sol ayağınızı kullanabileceğiniz kulağınıza fısıldanıyor. Ne yapardınız? Christy Brown bu sesi doğumunda duyuyor. Bu sesi, çevresini ve kendini tanıdıkça daha iyi anlamaya başlıyor Christy.

Beyin felçli olarak doğan, sadece sol ayağını kontrol edebilen İrlandalı yazar Christy Brown?un hayatla mücadelesinin gerçek romanıdır “Sol Ayağım”. Aslında bu roman zaferin öyküsüdür aslında. Belki de Gardner’in Çoklu Zekâ Kuramı’na örnek bir yaşam öyküsüdür. Hayata tutunmanın öyküsüdür de diyebiliriz.

“Eksikliğimi ne derece iyi gidersem de, hiçbir zaman normal hayat süremeyecektim. Eski ?farklılık? her zaman olacaktı. Sevmeyi ve sevilmeyi ne kadar çok istiyordum, fakat?”

Beyin felçlisiniz; ama beyniniz çalışıyor. Düşünebiliyorsunuz. Düşünüyorsanız varsınız. Farkında olmasanız da soracağınız soru, neden ben seçildim olacaktır düşüncelerinizi dolduran. Tanrı?yla sohbetiniz olacaktır. Bu nedenle de yazarın hayatla, çevresiyle ve en önemlisi kendisiyle olan mücadelesinde, iç hesaplaşmalarının etkisinde, Tanrı’ya yakarışı-sitemi hissetmemek mümkün değil kitapta.

Okumanızı gönülden dilediğim bir kitap “Sol Ayağım”. Sol ayakla yazılan gerçek yaşam öyküsü!

Kitaptan Birkaç Söz

“Sol ayağımı bağladım ve kaldırdım, onu artık kullanmayacaktım. Her anlamda, be teslim olmak demekti ki ben, beyaz bayrağı sallamaya hazır değildim.?

“O’nun orada oturup ne hakkında yazacağını bulamaması ve benim burada cam kenarında, fikirler beynimde cirit atarken kalem tutamamam, sandalyeden fırlayıp sağa sola saldırarak koşma isteği uyandırdı.”

“Bütün mücadelem boyunca, diğer insanlarla iletişim kurma olayında konuşmak her zaman en büyük engelim olmuştur. Sakatlığımın bana en fazla acı veren yanını oluşturmuştur.”

Her şeye kadir sol ayağım! – Murat Özer
(20/05/2011 tarihli Radikal Kitap Eki)
Büyük Britanya’da İrlandalı olmak başlı başına bir “lanet”ken, bunu bir de “beyin felci”yle birlikte yaşamak zorunda kalan Christy Brown, 1932?de yoksul bir duvarcı ustasıyla bir ev kadınının oğlu olarak doğduğunda “zihinsel özürlü” bir çocukları olduğunu düşünerek üzülen geniş ailesi, yıllar geçtikçe onun “dâhi” özellikleri taşıdığını görür ve yeteneklerini sergilemesini takip eder büyük bir gururla. Ama bu süreç, Brown için tam bir “mücadele” demektir ve onu zaman zaman ?umutsuz? kılacak dönemleri de getirir beraberinde.
Christy Brown’ın 1954’te yayımlanan biyografisi “Sol Ayağım”, henüz 22 yaşındayken anılarını yayımlatma başarısını gösteren yazarın (aynı zamanda ressam) serüvenini ilk elden önümüze koyan bir çalışma. Doğumundan başlayarak hayatının kırılma noktalarını sayfalara taşıyan Brown, bu kitapla beyin felcinin onun ruhunda yarattığı “korku”yu aktarır bizlere. Özellikle annesinin hiç bitmeyen “umut”undan beslenen genç adam, sol ayağı dışında hiçbir uzvunu kullanamıyor oluşunu bir avantaja dönüştürmeyi bilir zamanla. Annesi, babası ve kardeşleriyle olan ilişkileri, resme başlaması, aşkı tatması, çevresini tanımaya başlaması, çoğu zaman içine kapanması, uzun tedavi sürecine gösterdiği tepkiler, anılarını yazma kararını alması, vb. hayatın ayrıntılarını hatıratına yansıtan Christy Brown, tüm bunların ötesinde yok olmaya programlı bir hayata tutunmanın dersini verir bu kitapta. Onun çok da kolay olmayan, birçok kez yıkılıp baştan kurulan serüveni, ?azim? kavramının tam karşılığı gibi duran bir mücadeleyi işaret eder.
Kitabın ayrıntıları arasında en çok dikkat çekense yazarın annesiyle olan ilişkisidir. Oğlunun bir ?geri zekâlı? olmadığına ilk günden itibaren inanan anne, onu hayata tutunma konusunda motive etmek için elinden geleni yapar, bunda da büyük oranda başarılı olur. Herkesin, Christy?nin bile umudunu kestiği dönemlerde devreye girer ve oğlunu olabildiğince ?normal? hissettirmek için efor harcar.
Christy Brown?ın resimle ilişkisi küçük yaşlarda başlar, sol ayağıyla harikalar yaratır. Yazarlık serüveninde onu destekleyense bir doktordur. Charles Dickens okuyarak yazma isteği duyan Brown, Dickens etkisiyle ağdalı bir dil kullanır başlarda. Onu bu alanda yönlendiren doktor Robert Collis, anlatımının sadeleşmesinde önemli bir rol oynar, genç adamı eleştirerek doğruyu bulmasına yardım eder.
Dağınık anıların bir araya gelmesiyle vücut bulan “Sol Ayağım’ı sıradan bir biyografinin ötesine taşıyansa Christy Brown’ın sol ayağıyla yaşadığı ilişkidir. Ona bir tür kimlik kazandırır yazar, sol ayağıyla bedeninin diğer bölümleri arasındaki kopukluğu öne çıkarır. Onun için ?her şey? demek olan bu uzvuyla beyni arasında kurduğu bağlantıysa Christy’nin yaşam mücadelesinin tetikleyici unsuru haline gelir. Beyin felcinin ona dayattıklarını törpülemenin yolunu bulur böylece, hayatını katlanılabilir kılar sol ayağı.
Bu kitap, “yaratıcı” olabilmenin koşullarını ortaya koymak için gereken azmin işaretleriyle doludur. Düş kırıklıkları da dahil olmak üzere her şey, Christy Brown’ın dünyasında “fark” yaratma vesilesine dönüşür, kaybedeceği hiçbir şey olmayan bir insanın kazanabileceklerini gösterir bizlere. Klişe tabiriyle “derslik” bir hayat kesitini yamacımıza taşır “Sol Ayağım”, konforlu yaşamlarımızdaki ?şımarıklıkları” da hatırlatarak…

Biyografiyi sinemalaştırma zorluğu
Biyografik bir kitabı sinemalaştırmak, genellikle yığınla eksiltme ve çoğaltmayı getirir beraberinde. Jim Sheridan?ın 1989 yapımı aynı adlı çalışması da benzer bir durumu barındırır bünyesinde. Christy Brown?ın hikâyesi, bu filmde bir tür ?hatırlama?yla hayat bulur. Brown, kitabın sonunda da okuduğumuz bir yardım etkinliğine katılır ve orada daha sonra karısı olacak hemşire Mary ile bir odada bekler. Hemşire, kitabı okumaya başlar ve yazarın serüvenini doğumundan itibaren izleriz.
Film, birçok karakteri değiştirir, olayların akışına müdahale eder, ama kitabın temel özelliklerini yansıtma becerisini gösterir yine de. Christy Brown?ın yazdıklarını aynen aktarmak değildir Sheridan?ın derdi, ?kilit? olaylar ve kişiler üzerinden hereketle bu anılar bütününün altındaki ?hazine?dir asıl ilgilendiği. Tüm olumsuzluklara rağmen ayakta kalmayı başaran bir insanın hayata tutunma hikâyesini anlatır, bazı ayrıntıları eleyerek. Örneğin yazarın Lourdes gezisi yoktur filmde ya da uzun tedavi süreci. Ama bu eksiltmelerin genel yapıya zarar vermediğini söyleyebiliriz rahatlıkla. Aile fertlerinin isimlerinden Christy Brown?ın serüvenine bir şekilde etki etmiş diğer karakterlerin isimlerine kadar birçok değişiklik de göze çarpar, hatta bazı karakterlerin isimleri yer değiştirir filmde. Bunlar da “hırpalayııcı” bir etki yaratmaz sonuçta.
“Sol Ayağım”ın beyazperde uyarlamasının asıl başarısıysa oyuncu kadrosunun becerili performanslarından geçer. Daniel Day-Lewis, Oscar”ı da kucakladığı Christy Brown kompozisyonuyla bir oyuncu için tam bir “meydan okuma”ya girişir ve buradan “hasarsız” çıkar. Fiziksel ve ruhsal olarak alabildiğine yorucu bir performanstır onunki, ama sonucu gördüğünde o da rahatlamıştır mutlaka. Christy Brown’ın çocukluğunu canlandıran Hugh O’Conor da rolünün hakkını verir, küçük yaşına rağmen bedenini ve yüzünü kusursuzca kullanır. Filmin diğer Oscar’lı oyuncusu Brenda Fricker ise “anne” kompozisyonunda “taşıyıcı” kolonlarından biri haline gelir hikâyenin, yapımı beklenen ve istenen boyuta taşır.
En iyi film, yönetmen ve uyarlama senaryo dallarında da Oscar’a aday gösterilen “Sol Ayağım” (My Left Foot: The Story of Christy Brown), sonuç olarak dürüstlükten sapmayan bir biyografik filmdir, her ne kadar “rota” konusunda farklı tercihlere sahipse de. Tamamının Dublin?de çekilmesiyse filmin inandırıcılığını destekleyen unsurlardan biri olarak öne çıkar, İrlanda işçi sınıfının yaşam mücadelesi de Brown ailesi özelinde önümüze getirilir. Christy Brown?ın ailesiyle birlikte gösterdiği azim, bu koşullarda çok daha değerlidir. Hayatı ‘bir şekilde’ sürdürmeye çalışan geniş bir ailenin birbirlerine ne derece sarıldığını görmek, bu hikâyeyi ‘özel’ olmaktan çıkarıp toplumsal bir meseleye dönüştürür, ki “Sol Ayağım’dan yanımıza kâr kalan şeylerin başını çeker bu durum. Jim Sheridan da bu filmle başlayan yönetmenlik serüveniyle önemli bir sinemacı kimliğine kavuşur, özellikle ‘Babam İçin’le (In the Name of the Father) başarısının rastlantı olmadığını kanıtlar.
Not: “Sol Ayağım’ın DVD’sini raflarda bulabilirsiniz.

Kitabın Künyesi
Sol Ayağım
Christy Brown
Nokta Kitap
Çevirmen : Filiz Kahraman
Ağustos 2009,
190 sayfa

Christy Brown’un Hayatı

Yirmi üç çocuklu duvarcı ailenin, hayatta kalabilen onüç çocuğundan biri olarak Dublin’de doğdu. Doğuştan beyin felçli olarak dünyaya gelmişti. Beyin felci kurbanı olduğu için konuşmasını ve hareketlerini kontrol edemiyordu; sol ayağı hariç.  Yaşamı boyu yardıma muhtaç olarak yaşaması, tekerlekli iskemleye mahkum olması, onun İrlanda edebiyatının büyük yazarları arasına girmesini engellemedi. Christy Brown büyürken aileyi sürekli olarak ziyaret eden sosyal hizmet görevlisi Katrina Delahunt, onun sanata ve edebiyata olan ilgisini keşfetmiş ve bu ilgiyi yeteneğe dönüştürebilmesi yönünde yardımcı olmuş. Christy, annesinden aldığı büyük destekle, tam olarak kontrol edebildiği tek uzvunu, sol ayağını kullanarak yazmayı ve çizmeyi öğrenmiş ve kısa bir süre içinde önemli bir ressam sayılabilecek duruma gelmiş.

Christy, çocukluğunda resmi bir eğitim görmemişse de, kilise okuluna devam etmiş. Edebiyat konusundaki yeteneği, işte bu sıralarda, ünlü yazar Dr. Robert Collis tarafından keşfedilmiş. Dr. Robert Collis, sonraları, kendisine bu yönde yardımcı olmuş ve “Sol Ayağım” adlı eserinin basılmasını sağlamış. Muhteşem bir hayal gücüne sahip olan Brown, duyarlı zekası sayesinde harikulade eserler yazdı. Christy Brown, sadece sol ayağını kullanarak yazdığı My Left Foot yani Sol Ayağım adını verdiği otobiyografi kitabını 1954 yılında yazdı. Christy Brown Sol Ayağım adlı kitabında; sol ayağıyla kalem tutmayı, konuşamamanın verdiği acizlikleri ve annesiyle babasının yardımıyla tekrar hayata ümitlendirilmesini anlatmaktadır. Christy Brown hayat hikâyesinin bulunduğu Sol Ayağım kitabında annesine sık sık teşekkür etmektedir. Ailesi onunla hep gurur duyduğunu belirtiyor. Sadece sol ayağını kullanarak yazdığı eserler onun dünya çapında bir üne kavuşmasını sağladı. Sadece sol ayak parmağını kullanarak, resim yapmayı ve daktilo kullanmayı öğrendi.
Kendi hayat hikayesini yazdığı Sol Ayağım ( baş rolünü Daniel Day-Lewis oynadı ve film çok büyük bir başarı kazandı ) filme alındı. Bu tarza yazdığı diğer kitabı da en çok satanlar listesine girmiştir. Londra’ya yaptığı birkaç ziyaret dışında bir kerede Amerika’ya giden yazar, tüm yaşamını Dublin’de geçirdi. Christy Brown, Mary Carr ile 1972’de evlendi. Christy Brown, İrlanda’nın başkenti Dublin’de 1981 de öldü.

Romanları; Parlak Meslek, Yaz Üzerinde Gölge ve Vahşi Zambaklar olup, şiirlerini de Toplu Şiirler’de derlemiştir.

“Sol ayağımı bağladım ve kaldırdım, onu artık kullanmayacaktım. Her anlamda, be teslim olmak demekti ki ben, beyaz bayrağı sallamaya hazır değildim.?

“O’nun orada oturup ne hakkında yazacağını bulamaması ve benim burada cam kenarında, fikirler beynimde cirit atarken kalem tutamamam, sandalyeden fırlayıp sağa sola saldırarak koşma isteği uyandırdı.”

“Bütün mücadelem boyunca, diğer insanlarla iletişim kurma olayında konuşmak her zaman en büyük engelim olmuştur. Sakatlığımın bana en fazla acı veren yanını oluşturmuştur.”
(“Sol Ayağım” adlı kitabından alıntı)

19 yorum

  1. Çok güzel bir kitap herkese tavsiye ederim. Zülküf Kızıl

  2. Bence süper bir kitap bu hailiyle bile çaba gösteriyor okumak için valla helal olsun diyorum.

  3. Bu kitabı okumayı herkese tavsiye ederim. Çok güzel bir kitap.

  4. Sağ ayağımı kaybetme riskim olduğu bir an hediye aldım bu kitabı ve bana çok şey kattı… Okunmalı..

  5. BEN OKUDUM SÜPER BİR KİTAP BİR HAYAT HİKAYESİ BU KADAR GÜZEL ANLATILMAZ!OKUNMALI VE TAVSİYEMDİR!

  6. ben bu kitabı okumadan bir sene önce öğretmenim tavsiye etmişti eğer bu kitabı okursanız derslerinize dört elle sarılacaksınız falan dedi bende merak ettim okudum ama yinede o kadar güzel gelmedi fakat yinede okunabilecek normal bir kitap

  7. çok güzel bi kitap daha başındayım ama şimdiden büyülendim mutlaka okuyun tavsiye ederim beğeneceğinizden eminim

  8. ben bu kadar güzel bir kitap görmedim herkese tavsiye ederim

  9. şimdiye kadar okuduğum en güzel kitaplardan biridir.Gerçekten herkese tavsiye ederim:):):)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir