“Tarihsel olayları yaratanlar, bundan böyle tek tek bireyler değil, yalnızca kitlelerdir.” Franz Kafka

Kafka’ya Rusya’daki durum üzerine bir konferanstan bahsettim; Sosyal Demokratlar’ın Hyberner Sokağı’ndaki merkezinde Pembe Salon’da Marksist Öğrenci Derneği tarafından düzenlenmişti ve konferansa babamla birlikte gitmiştik.
Ben sözlerimi bitirdikten sonra şöyle dedi Kafka: «Politikadan hiç anlamıyorum. Elbet bir eksiklik bu, gidermeyi çok isterdim. Ama genelde eksik taraflarım o kadar çok ki! Bana en yakın bildiğim nesneler benden kaçıp uzaklaşıyor giderek. Politika cangılında bile yolunu izini kaybetmeyen Max Brod’a doğrusu hayranım. Günün siyasal olaylarıyla ilgili sık sık bir sürü şey anlatır, anlatacakları bitmez bir türlü. Şimdi sizi nasıl dinliyorsam, onu da öylece kulak verip dinlerim. Ama yine de işin içine giremem pek.»

«Açıklamalarım pek başarılı değildi sanırım?»
«Beni yanlış anlıyorsunuz. Açıklamalarınızda bir kusur yoktu. Kabahat bende. Savaş, Rusya’daki devrim ve tüm dünyayı saran sefalet kötü’den oluşan bir tufan gibi görünüyor gözüme. Adeta bir taşkın. Savaş, karmaşa barajının kapaklarım açtı. İnsan varlığının dış dünyadaki payandaları bir bir çöküyor. Tarihsel olayları yaratanlar, bundan böyle tek tek bireyler değil, yalnızca kitlelerdir. Bizlerse kapı dışarı ediliyor, itilip uzaklaştırılıyor, bir süprüntü gibi bir kenara atılıyoruz. Tarihi elimiz kolumuz bağlı yaşamak düşüyor bize.»
«Yani demek istiyorsunuz ki, insan artık dünyanın şekillendirilmesinde rol oynamaktan çıktı?»
Kafka’nın belden yukarısı, bir saatin rakkası gibi sağa sola gidip geldi.
«Yine beni anlamadınız», dedi. «Sizin söylediğinizin tersine, insan dünyanın şekillendirilmesindeki rolünü ve sorumluluğunu bizzat kendisi sıyırıp attı üzerinden.»
«Olamaz! İşçi Partisi’nin nasıl büyüyüp güçlendiğini görmüyor musunuz? Kitlelerin kazandığı devingenlik ortada değil mi?»
(Benim bu sözlerim Rusya’daki durum üzerine verilen konferansın ve babamın konferansa ilişkin konuşmasının bir yansımasını içermekteydi.)
«İşin püf noktası da bu ya», diye karşılık verdi Kafka.
«Devinim, gözlemleme olanağını çekip alıyor elimizden. Bilincimizin ufku daralıyor. Aklımızı başımıza toparlayamaz duruma düşüyoruz. Yaşamayı sürdürüyorsak da, aklımız başımızdan gidiyor yavaş yavaş, ama bizler bunun ayrımına varmıyoruz.
«İnsanların giderek sorumsuzlaştığını söylüyorsunuz yani?»
Kafka’nın dudaklarında acı bir gülümseme belirdi. «Hepimiz de öyle yaşıyoruz ki, dünya da tek söz sahibi biziz sanki. Ama böyle davranmakla dilenciden farkımız kalmıyor.»
«Peki, sonu nereye varacak bunun?»
Kafka omzunu silkti ve gözlerini pencereden dışarı çevirdi.
«Bu soruya verilecek yanıtlar, istek ve sözverileri yansıtır yalnız. Ne var ki, bir güven ortamı oluşturmaktan uzaktır.»
«Ama bir güven ortamı olmazsa, ne anlamı kalır yaşamanın?»
«Bu bir yıkılış, bir çöküş belki. Belki de ilk günah.»
Kafka, sorumu yanıtlamadan önce alt dudağını dilinin ucuyla ıslattı.
«Nedir günah… Sözcüğün kendisini ve nasıl kullanıldığım biliyoruz, ama içimizde uyandırdığı duygu ve bu konudaki bilgi elimizden çıkıp gitti artık. Kim bilir, belki bu kadarı bile bir lanetlenmedir, Tanrı tarafından terkedilmişlik, bir anlamsızlıktır.»
Babamın içeri girmesiyle konuşmamız yarıda kesildi. Birbirimizden ayrılırken Kafka sesinde bağışlanma dileyen bir edayla şöyle dedi:
«Söylediklerim üzerinde kafanızı yormayınız sakın.»
Şaşırmıştım. Kafka benim için hem bir öğretmen, hem günahlarımı çıkaran bir rahipti adeta. Üzülerek sordum:
«Neden? Konuştuklarınızda çok ciddiydiniz sanırım.»
Katica gülümsedi.
«Nedeni de bu zaten. Benim ciddiliğim sizin üzerinizde bir zehir etkisi gösterebilir. Siz daha gençsiniz çünkü.»
Kafka’nın bu sözlerinden alınmıştım.
«Gençlik bir kusur değil ki. Dolayısıyla, sözleriniz üzerinde düşünmem için bir engel oluşturmaz.» «Görüyorum ki bugün birbirimizi gerçekten anlayamıyoruz. Ama iyidir böylesi. Bu yanlış anlama sizi be¬nim kötümserliğimden korur; öyle bir kötümserlik ki, bir – günah sayılması gerekir.»

Gustav Janouch
Kafka ile Söyleşiler, Cem Yayınevi, Türkçesi: Kamuran Şipal, 2.basım, Haziran 2000, sayfa: 79,80,81,82

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir