Taşrada sosyalistlik etmek

Türkiye İşçi Partisi, Türkiye?de sosyalist solun en büyük seçim başarısını gerçekleştirmiş (1965, yüzde 2,96) olmasıyla, asıl önemlisi sosyalist fikirlerin popülerleşmesine ve meşrulaşmasına yaptığı öncülükle, bir tür efsanedir. Efsaneyi düze indirmek bakımından, TİP deneyimine dair anıların büyük kıymeti var. Zamanın ruhu denen şeyi anlamak için, muhasebe yapmak için?

TİP?in önder şahsiyetlerinin anılarını okuma fırsatına sahibiz. Mehmet Ali Aybar?ın ilk kez 1988?de yayımlanan üç ciltlik TİP Tarihi?nin yeni basımı Eylül?de İletişim?den çıkacak. Nihat Sargın?ın TİP?li yıllar, 1961-1971: Anılar-Belgeler 2001?de Felis?ten, Sadun Aren?in Puslu Camın Arkasından, 2006?da İmge?de çıkmıştı. Behice Boran?ın kendi anılarından mahrumuz fakat www.behiceboran.org portalında onunla ilgili zengin bir anı derlemesi bulunuyor. Tamamen TİP?e hasredilmiş olmasa da, elbette Tarık Ziya Ekinci?nin anıları bu fasıldandır: Lice?den Paris?e Anılarım, İletişim, 2010.

Tarık Ziya Ekinci?nin anılarının bir farkı var: Kürt kimlik ve özgürlük mücadelesiyle ilgilidir, buna bağlı olarak TİP deneyiminin Kürt beşeri coğrafyasındaki etkilerini yansıtır. İşte, geçen günlerde çıkan iki anı kitabı, Antep?ten ve Karadeniz?den, TİP?in taşra deneyimiyle ilgili rengârenk manzara resimleri sunuyor. Hamdoş?un ve Şansal Dikmen?in anıları, sadece taşrada sosyalistlik etmenin yol-yordam ve zahmetlerine değil, particiliğin tabanındaki insanların tecrübesine tanıklık ediyor. ?Örgüt emekçisi? denen sessiz cefakârlar, dile gelmiş oluyorlar bu sayede. Öğrenerek ve hürmetle okunacak anılar?

Karadeniz?de iki TİP
Kitabın adında, Fırtınalı Denizin Yolcuları: Sedat Göçmen Kitabı?na (Ayrıntı, 2013) bir selam var. O kitap, Devrimci Yol?un 1970?lerdeki Karadeniz tecrübelerine dair anılarıdır; Fırtınalı Denizin Kıyısında: Şansal Dikmen Kitabı ise hem 1960?ların hem 1970?lerin TİP?lerinde Giresun-Bulancak?ta yerel yöneticilik yapan avukat Şansal Dikmen?in anıları. Yasal TİP?in, parlamento dışı muhalefet örgütleyen radikal sosyalist hareketin fırtınalı denizine dalmayıp kıyısında durduğunu ima eden bir başlık? Şansal Dikmen, bu sol içi ayrışmaya dair de çok şey anlatıyor zaten; her şeye rağmen eninde sonunda yollarının birbirine çıktığını da anlatıyor!

TİP bahsinden gayrı, Dikmen?in çocukluk anılarında, Bulancak?ı kuran Rumların gitmiş olmasının bıraktığı izlere dair küçük gözlemleri de ilginç. Söyleşinin ileriki bir safhasında, bölgesindeki anti-komünist tepkilerin şiddeti, bir ölçüde, birçok insanın mülkünün ve toprağının ?gerçek? sahibi olmamasıyla açıklıyor. Rumların kuşaklardır sahip olduğu mülklere ?konmuş? olmanın tedirginliğiyle, yani… Yerlilerle mübadiller (Yunanistan?dan gelen Müslüman-Türkler) arasındaki gerilimlere dair küçük gözlemler de ilginç.

İstanbul?da taşralı tedirginliğiyle başlayan lise ve üniversite yıllarının ardından döndüğü Bulancak?ta, Dikmen?in TİP kariyeri başlıyor. Taşrada solcu veya ?komünist? olmanın yerel dinamiklerini canlı örneklerle anlatıyor. İlle de sosyalizmin doktriner bilgilerine veya sınıf çıkarına dayanmayabilen, bazen de ahlaki tercihlerin harekete geçirdiği bir dinamik bu. Eşitlik, adalet davasını anlatmak için dinî referanslara başvurmaları? kimileyin, tefecilerden yaka silken toprak ağalarının hayırhah tutumundan faydalanmaları? cinsiyetçi anti-komünist tezvirata karşı geliştirilen, cinsiyetçilikte ondan aşağı kalmayan mukabeleler? bu dinamiğin izini sürebileceğimiz bazı izleklerdir.

Fındık mitinglerinde Dev-Genç?lilerle işbirliği ve yaşadıkları gerginlikleri anlatırken, sol içi ilişkilerin hukukunu ve ahlakını tartışıyor Dikmen. Bunu kitap boyunca dönüp dönüp tartışıyor. Eylem ortamlarını ve ortak zeminleri istismar etme ?töresini? sorguluyor.

Kitapta ?bildik? TİP?in yanı sıra, 1970?te Behice Boran?ın genel başkanlığında kurulan yeni TİP de geniş yer tutuyor. Her iki TİP?in iç tartışmalarına yaptığı tanıklık, kitabın başlı başına önemli bir katkısı. Dikmen ikinci TİP?in TKP?yle flörtünün taşrada yarattığı sıkıntılar üzerinde duruyor. Bizzat kendisi de bundan rahatsız olduğunu saklamıyor. Halka ?komünist olmadıklarını? anlatmaya çalışırken samimi olduğunu anlıyoruz; komünist ve sosyalist sıfatları arasında, bunlarla ilgili tahayyüller arasında bir fark gözettiğini anlıyoruz.

Anıların son bölümü, 12 Eylül askerî rejimi dönemin ve hapishane tecrübelerini kapsıyor. Tutuklu bir avukat olarak, kelepçeli vaziyette, savunma yapmak üzere müvekkilinin tutuklu bulunduğu başka bir hapishaneye sevk edilişi, ?şahane? bir 12 Eylül sahnesi!

Bu döneme ait de yine sol içi yürek üzüntüleri var Dikmen?in. Hapishane avlusunda güneşlendi diye devrimci ahlaka aykırı davranmakla suçlanması gibi (ikna etmiş neyse ki)? Televizyonda İspanya parlamentosunu basan Frankocu darbeci subayları görünce birilerinin ?burjuva parlamentarizmine karşı eylem? diye alkışlaması gibi?

Şansal Dikmen, siyasi maslahatın ötesinde, beşeri münasebetlerin, sağduyunun, insaniyetli davranmanın, nezaketin, vefanın başlıbaşına önemli ve değerli olduğunu sürekli vurguluyor. Göz ardı edilmeyecek bir tecrübî bilgidir!

TANIL BORA
(13.06.2014, http://kitap.radikal.com.tr/)

Kitabın Künyesi
FIRTINALI DENİZİN KIYISINDA
Şansal Dikmen Kitabı,
Derviş Aydın Akkoç,
Ayrıntı Yayınları
2014, 240 sayfa,

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir