Tekinsiz ormanlarda dolaşan bir anlatıcı Hande Koçak ile söyleşi

Hande Koçak ile Yapı Kredi Yayınlarından çıkan, ?Uyanmadan Önce Gezegen? kitabı hakkında konuştuk. Koçak, yazarken de rüya gördüğünü söylüyor, uyanmadan önce gezegene bakıp, kendisini ormana çağıran Estés gibi ormanın yolunu tutuyor ama asla yalnız değildir zira şöyle demektedir: ?Kafka?ya giderken Scherzenschloss?u, Dostoyevski?ye giderken bir yaratığı, Blanchot?ya giderken Anne?ı, Bernhard?a giderken ise Nietzsche?yi alıyorum yanıma?.

?Anlatıcı kadınlar kendilerinden doğduklarından yalnız ölürler.?

?babaannemin kör memesine,? deyip başlıyorsunuz anlatınıza. Uzun bir hikayeyi sığdırıyorsunuz sanki o üç kelimeye. Anlık bir his belki ama babaannenizin de kadim bir anlatıcı olduğunu düşlüyorum…
Bir babaanne tarafından büyütüldüğüm de, kadınların önceki nesillere mensup kadın atalarıyla kurdukları bağın önemine inandığım da doğru. Bu üç kelimeye tüm çocukluğum sığıyor.
?Uyanmadan Önce Gezegen? 10 yıllık bir döneme yayılmış metinlerden oluşuyor. Kitaptaki hiçbir metni planlayarak yazmadığım gibi, bu metinlerin bir gün bu şekilde bir araya gelip iki kapak arasına gireceği düşüncesiyle de hareket etmedim. Metinlerin her birinin sonuna tarih/yer notu düşülmüş olmasının sebebi de tam olarak bu, zira öylesine ?doğru? bir hal aldılar ki bir araya gelince, gelecekte her bir metnin kendi özerk zamanını anımsatacak bir iz kalsın istedim.

Dağcılıkta hayat kurtaran ?düğüm?leri aynı adı taşıyan anlatınızda ?Bir şekilde yeni bir düğüm atmak ve tırmanmak yani yazmayı kesintiye uğratmamak gerekir. Ne de olsa her ömür bir çürüme, bir gönderde bekletilme halidir ve herkes kendi düğümünü, her yazar kendi analojisini yaşar…? diyorsunuz. sizce bu nasıl bir analojidir ki böylesine ahenkle benzeşir?
Bu cümle Céline?in imgelerinin verdiği esinle uzamış bir cümledir. Onunla girdiğim diyalog bu konuda fikir verecektir sanıyorum, zira bu diyalogdan önce ?kitap? yok, yani başlamıyor. Tırmanışa geçmeden, düşmemek için attığım düğümleri hariç tutarsak elbette.
Denizci düğümleri de yazıldı, ancak bu kitapta yer vermedim onlara. Çünkü ben şair değilim, beni düşmemekten, ancak Bernhard gibi huysuz, nesir yazarları koruyabilir.

UYANMAK İÇİN MEKAN GEREKİR

?Düğüm?ün ardından ?uyan? diyorsunuz; ?uyan kadın, kadın uyan… Yolun uzundur…? Peki ama neden uyanmaz ki kadınlar? Kadının kendine attığı düğümler kendi mahkumiyetinin ilmekleri midir?
O kitap benim için de önemli bir kitaptır. O bölüm hayli kalabalık, çok sayıda yazarın ismi geçiyor, her biri çağırıyor, beni, okuru. Estés de beni ormana çağırıyor. Ben de ormana gidip, ayılara layık uzun bir uyku çekiyorum. Daha doğrusu, Estés ile birlikte yazmayı deniyorum. Uyanmadan önce de şöyle bir bakıyorum kendime, gezegene? Uyanmak için mekan gerekir, kendine uyanmak için de her şeyden evvel kendine ait bir oda?

ASLA ULAŞAMAYACAĞIZ BİR ?ASIL? RÜYA VAR

Kapak resmi ve fasıl başlarındaki desenler de dikkatimi çekti. Bu nasıl bir düşün çizimidir böyle her defasında bambaşka çizdiğiniz, merak ettiğim bir diğer unsur da bu oldu…
Rüyaların zamanı gerçeğe kıyasla daha kısa, bu yüzden de onları ham halleriyle yakalama şansına sahip değiliz, bir kere uyanmadan önce derleyip toparlıyor zihin, asla ulaşamayacağız bir ?asıl? rüya var? Ben yazarken de rüya görüyorum, yazmanın rüyasını, bu desenler o rüyaların çizimleridir. Asıl rüyaya varamadıkça da daha çok çizesi geliyor insanın?

TEKİNSİZ ORMANLARDA DOLAŞIYORUM

Son olarak sizin için ?Tekinsiz yazarların ormanlarında dolanıyor? deniliyor, en nihayetinde ormana gitmek gerekiyor değil mi?
Sadece gitmek yetmez, dolaşmak, denemek ve bazen yerleşmek de gerekir. Tekinsiz ormanlarda dolaştığım söyleniyor, öyle de, dolaşıyorum, deniyorum, Kafka?ya giderken Scherzenschloss?u, Dostoyevski?ye giderken bir yaratığı, Blanchot?ya giderken Anne?ı, Bernhard?a giderken ise Nietzsche?yi alıyorum yanıma, daima edebiyatı gösteren bir pusula niyetine.

Kıymet CEVİZ
www.evrensel.net, 2014-08-23

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir