Dil üzerine bir çok makale yazdım. Yazılarımı okuyanlar, çok iyi biliyor; sürekli, dilin pedegojik, sosyal ve psikolojik etkisi ve önemi üzerinde duruyorum. Pratikten elde ettiğim deneyimlerimi de katarak, insanın hakkı olan dilin, nasıl gelişeceğine dair görüşlerimi belirtiyorum. Bu yazım da, daha önceki, dil üzerine yazdıklarımın, bir devamı niteliğindedir.

Nedense, tanımlardan başlamak, âdet olmuştur. Şimdilik, ben de bu âdete uyuyor ve yazıma, dil nedir? Sorusuyla başlıyorum.

Dil, kısaca, insanlar arasında ilişkiyi sağlayan toplumsal bir araçtır. Dil, belirli bir önem, anlam ve manayı ifade eden bir sistemdir.

Bu bağlamda dil, sosyal ve kültürel özelliklerimizi ileten aracın adı oluyor.

Duygu, düşünce ve başkalarıyla ilgili fikir / fikir alış verişi, hepsi dil aracı ile sağlanıyor.

Bu böyle; ama dili, yalnızca bir yazı veya konuşma dili olarak, algılamamak gerek. Yazı dili ve konuşma dili yanında, işaret dili, vûcut dili, mesleki dili gibi, diller de vardır. Bellidir; tüm bu dil çeşitlerini yer ve zamana göre, günlük yaşamda da kullanmaktayız.

Aşikârdır; biz insanlar, kendi kimliğimizi ifade etmek, ?kim ve ne olduğumuzu? başkalarına iletmek için, tüm bu dil çeşitlerinden yararlanıyoruz.

Bu temel belirlemeler temelinde dil, bir; insanın ?kim? olduğunu anlamanın temelini oluşturuyor.

İki: Dil, insanın kimliğini, kültürünü ve tarihsel olarak yarattığı ? temel değerleri? kuşaktan kuşağa aktarmanın canlı bir aracını temsil ediyor ve günümüze taşıyor.

Üç: Dil, yukarda yazdıklarımın toplamdır. Yani şudur: İnsanın kendisini, dünyasını anlamanın ve kendini ?yapılandırmanın? bir canlı aracıdır.

Dilin genel olarak, birinci özelliği budur. Ama yeterli değildir; dille ilgili başka ve önemli noktalar da var: pratiksel olarak, yani pratikte kullandığımız dilin iletişim tarzları da var. Bunları şöyle sıralamak mümkün:

1) Enformasyon içerikli dil: bilgilendirme, anlatım, açıklama, malûmat, iddia, ilan, işaret, tasdik etme, reddetme gibi…

2) Regületif dili ( yani söyleme yetisi, konuşma tarzı) : rica etmek, dilemek, ikram etmek, teklif etmek, sunmak…gibi.

3) Ekspresiv dili (dokunaklı, manalı ve anlam ifade eden dil) : Bu şu demektir: duyguların, düşüncelerin ve insan ?tutkularının? ifade edildiği dil. Örnekse şu: sevmek, kıskanmak, nefret etmek, teessüf, isyan etmek, kınama v.b…

Dil üzerinde araştırma ve inceleme yaparken böylesi noktalar üzerinde de durmak, çok büyük bir önem taşıdığı olduğu açıktır. Böylesi noktalar, dilde, psikolojinin temel bölümüne giriyor. Dil, sosyal psikoloji ile de bütünleşerek; duygu, heyecan, devinim ve motivasyon ile de kucaklaşıyor.

Evet; dil ile ilgili belirlemelerime, şimdilik, nokta koyuyorum. Bundan sonra ve zaman buldukça, okuyuculardan gelen? anadili ve ikidillik? ile ilgili sorulara, yanıt vermek istiyorum.

Sonuç olarak; dil, insanın kimliğidir.

Dil, kültürdür.

Bu yüzden, dilimize sahip çıkalım diyorum!

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Previous Story

Grimm Masalları – Jacob Grimm / Wilhelm Grimm

Next Story

Dostluk Üzerine – Selma Sayar

Latest from Faiz Cebiroğlu

Hoşça kal, büyük şair Semih El-Kasım…

Hoşça kal, büyük Filistinli, devrimci, direnşçi şair: Semih El-Kasım. Aramızdan fiziki olarak ayrıldın ama Filistin için yazdığın direniş şiirlerin yaşıyor, halklaşıyor… Şiirlerin, şu anda,
Go toTop