Bir Fransız iktisatçı, Thomas Piketty, bu yıl İngilizce bir kitap yayımladı: 21. Yüzyılda KAPİTAL.. Kitap, Amerika?da iktisat çevrelerinde ve medyada çoğunlukla olumlu yankılara yol açtı. Genç, iyi İngilizce konuşan yazar, TV kanallarında boy gösterdi; röportajları yayımlandı. Kitap, hızla çok satanlar listesinin zirvesine çıktı.

21. Yüzyılda KAPİTAL bence (yazarı ile birlikte) ilginç bir ?olay?dır.

Piketty Fransız?dır; ama akademik mesleğe Amerika?da başlar; henüz 22 yaşında iken, ABD?nin en prestijli üniversitelerinden Massachusetts Institute of Technology?nin İktisat Bölümü?ne kadrolu yardımcı doçent olarak atanır. Üç yıl içinde bu ayrıcalıklı konumu terk edip Paris?e döner. Kitabında, ABD?deki iktisat anlayışını beğenmediği için Fransa?ya yerleştiğini açıklıyor. Sonraki çalışmalarında Amerikalı iktisatçıları değil, Fransa?nın tarih, sosyoloji, antropoloji alanlarındaki (Braudel, Bourdieu, Godelier gibi) dev bilgelerini örnek aldığını belirtiyor.

Piketty?nin ana ilgi alanı gelir ve servet dağılımlarıdır. Paris İktisat Okulu?nun kurucu başkanı olur; bu okulun bünyesinde çok zengin bir ?Dünya Üst-Gelirleri Veri Tabanı? oluşmasına öncülük yapar. Kapitalizmin uzun tarihi boyunca eşitsizliklerin anatomisini, gelişim biçimini incelemeyi amaçlayan 21. Yüzyılda KAPİTAL büyük ölçüde bu verilerden türetilen bulgulara dayanmaktadır.

Piketty uzun kitabında, tarihsel, sosyolojik kaynaklara, filmlere, TV dizilerine ve romancılara (örneğin Balzac?a, Jane Austen?e, Henry James?e) bolca başvuruyor. (İlgisiz bir yere Orhan Pamuk?un sıkıştırılmış olması, yazarın gösteriş merakını da ortaya koymaktadır.)

???

Piketty, kitabın temel sorunsalını, sınıfsal bir bölüşüm perspektifine yerleştiriyor: ?Üretimden elde edilen gelirin emek ile sermaye arasında nasıl paylaşılacağı, bölüşüm çatışmasının özünde yer alır.? Kapitalizme özgü bu bölüşüm çatışmasını, işçi hareketlerinin kan dökülerek bastırıldığı güncel ve tarihsel örneklerle betimliyor ve ekliyor: ?Sermaye sahibinin çalışmaksızın elde ettiği gelir, şaşırtıcı, sağduyuyu tahkir eden bir şeydir.?

Amerikalı ana-akım iktisatçılarından fazlasıyla ayrışan bir özgeçmişe, bölüşüm sorunsalını emek/sermaye karşıtlığına bağlaması eklenince, Piketty?nin kitabı, liberal/sol iktisatçıların ?tahammül eşikleri?ni zorlamış olmuyor mu?

Öyle anlaşılıyor ki Piketty, bu ?eşikler?in farkındadır; yakından tanıdığı Amerikalı meslektaşlarının desteğine önem vermektedir; bu nedenle ideolojik konumuna açıklık getirecektir: ?Ben, komünist diktatörlüklerinin çöküş haberlerini dinleyerek erginliğe ulaşan bir kuşaktan geliyorum. Bu nedenle komünizmin tarihsel başarısızlığını görmezlikten gelen geleneksel anti-kapitalist söylemlere karşı ömür boyu aşılanmış oldum. Doğrudan doğruya kapitalizmi kötülemek beni ilgilendirmiyor Adil bir toplumsal düzeni hayata geçirecek kurum ve politikalara katkı yapmak ile ilgileniyorum.?

Kitabının son bölümleri bu katkıyı içeriyor: Piketty, sermayenin dağılımındaki eşitsizlikleri, mülkiyet ilişkilerini hedefleyerek değil, veraset/intikal vergileri yoluyla hafifletmeyi önerecektir.

???

Piketty?nin Marx?a bakışına da kısaca eğileyim. Kitabın başlığı (büyük harflerle ?KAPİTAL?), Marx?ın başyapıtını çağrıştırmak amacını izliyor ve Das Kapital?in 21. yüzyıl olguları açısından güncelleştirilmesi ve/veya eleştirilmesi gündemlerini akla getiriyor.

Kitapta Marx?a ayrılmış iki kısa (6 sayfalık) alt-kesim vardır. Buralarda Marx?ın iktisat kuramı iki açıdan eleştiriliyor: Sınırsız birikim ilkesi ve azalan kâr oranı?

Ne var ki, bu eleştiriler, Marx?ın yaklaşımı algılanmadan oluşturulmuştur. Piketty?nin Marx?a atfettiği ?sınırsız birikim? eğilimi, Das Kapital?den çok kendi kitabına damga vurmuştur. ?Azalan kâr oranı? üzerindeki eleştiriler ise, Das Kapital?de bu konunun incelendiği bölümler (Cilt II, XX ve XXI) okunmadan yazılmıştır.

Thomas Piketty bu olguyu, New Republic dergisinde yayımlanan bir röportajda (5 Mayıs 2014) kendisine ?Marx?ın etkileri? sorulunca itiraf ediyor: ?Marx mı? Onu bir türlü gerçekten okumayı beceremedim. Bilmem siz okumayı denediniz mi? Komünist Manifestosu kısa ve güçlü bir parçadır. Das Kapital?in okunması ise bence pek güçtür ve benim için fazla etkili olmadı.?

Peki, 21. Yüzyılda KAPİTAL?e hangi iktisat kuramı damgasını vurmuştur? Açıkçası Piketty kuramsal iktisatla ilgili değildir. İnceleyeceği temel kavramları belirledikten; aralarındaki ilişkileri (özdeşlikleri) tanımladıktan sonra, bunların uzun dönemli nicel serileri incelenmekte; tarihsel belirleyicileri tartışılmakta ve gözlemler dönemsel veya daha kapsamlı genellemelere dönüştürülmektedir.

Kuramsal boşluklar, kimi kavramsal sorunlar bir yana, bu yaklaşım, kapitalizmin geçmişi, bugünü ve gelişim eğilimleri üzerinde çok önemli, ilginç bulgular ortaya koymaktadır. Bu nedenle, bu bulguları önümüzdeki haftalarda tartışmak istiyorum.

8 Ağustos 2014, http://birgun.net/

Previous Story

Paris’ten Cava’ya Yolculuk – Honoré de Balzac

Next Story

Yıkıntılar Arasında: Zabel Yesayan’ın 1909 Kilikya Katliamı tanıklığı

Latest from Makaleler

Van Gogh’un kitap tutkusu

Geçtiğimiz haftalarda Paris’in izlenimci koleksiyonuyla ünlü Musée d’Orsay, Antonin Artaud’un Van Gogh: Toplumun İntihar Ettirdiği kitabından yola çıkarak yazar ile ressamı, Artaud ile Van

George Orwell’a ilham veren kitap: Biz

George Orwell‘ın 1984’ünü neden sevdiyseniz, Yevgeni Zamyatin‘in Biz‘ini sevmeniz için en az 1984 kadar nedeniniz var. Üstelik Biz, 1984’ten çok daha önce, 1920 yılında
Go toTop

OKUMA ÖNERİLERİMİZ