2010 yılında düzenlenen 64?üncü Yunus Nadi ödülleri şiir dalında ödül alan Metin Demirtaş’ın “Türkülerde Gezer Adları” adlı şiir kitabı son şiirleri ve şiiri üstüne yazılan yazıların toplandığı bir seçme. Kitapta ayrıca şairin kendi seçtiği şiirleri de yer alıyor.

Demirtaş’ın şiiri: ‘Hazırol Kalbim’ – Yücel Kayıran
(09/07/2010 tarihli Radikal Kitap)

Metin Demirtaş, yalınlığı tedrici tarzda yakalamış bir şair. Türkülerde Gezer Adları adlı yeni kitabındaki şiirleri, bu yalınlığın, kendi gelişiminin en eksiltilmiş momentini oluşturmaktadır. Bir doruk bu, ama başarı zirvesi anlamında değil, antropolojik bir durumu dile getirmiş olması anlamında.
Ataol Behramoğlu, ?Metin Demirtaş?a Mektup?da (Politika, 28 Ocak 1978), ??Köşe başlarını tutmuş? birileri, şiirlerine dudak bükeceklerdir biliyorum. (…) Şiirlerin için hiçbir şey yazmasınlar, daha da sevineceğim inan. Çünkü yazarsalar, mutlaka zedeleyeceklerdir onlardaki inceliği? diye yazar. Ancak, Demirtaş?ın eleştiri karşısındaki yazgısı, pek de Behramoğlu?nun kaygıları doğrultusunda gelişmez, tam aksine, Muzaffer İlhan Erdost, Mehmet H. Doğan, Refik Durbaş, Erdal Alova, Vecihi Timuroğlu, Mehmet Yaşar Bilen, Ramis Dara, Mustafa Şerif Onaran, Mahmut Temizyürek gibi birçok eleştirmen tarafından sevilerek övüle gelir. Bununla birlikte, onunla ilgili yazılar, bir şekilde, onun ?Antalyalılığına? veya ?arkadaş canlısı? olduğuna vurgu yapar ve şiirinin gelişimi hakkında yeterli dikkati içermez. Demirtaş, aslında, ?şairin arkadaşı? muamelesi görmüş bir şairdir.
Metin Demirtaş?ın, şiir kitaplarının kronolojisi şöyle: Görüşme Yeri (1969), Hazırol Kalbim (1974), Hançer ve Lirik (1984), Bir Mendil Gökyüzü (1988), Hazırol Kalbim (toplu şiirler, 2004), Türkülerde Gezer Adları (2009)..
Metin Demirtaş?ı 1984 yılında yayımlanan Hançer ve Lirik?ten beri okur, takip ederim. İlk iki kitabı hariç, diğer kitaplarını, yayımlandıkları zamanlarda okudum. İlk kitaplarının birer kopyasını edinmeyi de, çok isterim. Hem merakım hem de onun şiiri hakkındaki tezim bakımından. Tezim derken kastettiğim şu: Demirtaş?ın son dört kitabından sadece biri, Bir Mendil Gökyüzü, bağımsız bir kitap, diğerleri, önceki kitaplarından ?seçilmiş şiirler? ile onlara eklenen ?yeni şiirlerden? oluşan, önceki kitaplara ?bağlanmış? kitaplar. 2004?de ?toplu şiirler? olarak yayımlanan Hazırol Kalbimde, kitaplarının yayınlanış sırasına göre düzenlendiği bir yapıyı içermez; tam tersine, farklı bir sıralanış düzeniyle ve kitap adlarına sadık olmayan hemen hemen farklı bölümleme adlarıyla, sanki yeni bir kitap düzeni içinde sunulur. Türkülerde Gezer Adları da böyle. Önceki kitaplardan seçilmiş şiirlerin eksiltilmiş hali ile yeni şiirlerden yeni bir toplam oluşturulmuş.

Bir şairin şairlik nitelikleri
Ben edinemediğim için bilmiyorum ama, Necatiğil?in Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü, Hazırol Kalbim?in ilk baskısının da, ?Görüşme Yeri adlı kitabındaki şiirlerine yeni katkılarla oluşturulmuş? bir kitap olduğunu yazıyor. Bu durumda, Demirtaş?ın, altı kitabı içinden sadece iki kitabı, Görüşme Yeriile Bir Mendil Gökyüzü, yeni şiirlerden oluşan bağımsız kitaplar; diğer dört kitap, yani Hazırol Kalbim (1974), Hançer ve Lirik (1984), Hazırol Kalbim (2004), Türkülerde Gezer Adları (2009), eski şiirlere yeni şiirlerin de eklendiği birer seçme şiirler kitabı. Bu toplamların her birine, tekil antoloji diyebiliriz. Antoloji derken, kastettiğim seçme örnekler toplamı değil, aynı zamanda bir antolojileşme durumudur.
Kitapların bu şekilde yayımlanması önemli bir poetik ve diyalektik soruna yol açıyor; şairin başlangıç ve oluş süreci, bu sürecin tedrici evreleri olan kitapların orijinal düzeni yeni bir düzenlemeyle bozuluyor ve ortadan kaldırılıyor. Bu, şairin gelişim ve oluşum sürecindeki diyalektiğin bozulması ve devre dışı bırakılmasıdır. Poetikanın diyalektiği durumuna karşı girişim, de diyebiliriz buna. Bir şairin şairlik nitelikleri, oluş sürecinde, yani kitaplarının yayınlandıkları zamanda içerdikleri kusur ve başarı ile daha sonraki kitaplarında ortaya çıkan kusur ve başarı arasındaki iniş ve çıkışların görünmesiyle ortaya çıkar. Poetikanın diyalektiği derken kastettiğim bu.
Ama sorun, kitapların sadece yeniden düzenlenişinden ibaret değil. Daha önemli sorun, her yeni ?seçki-kitabında?, bazı şiirlerin de yeniden yazılmasında, dizelerin yeniden düzenlenmesinde, bazı sözcüklerin değiştirilmesinde veya eksiltilmesinde ortaya çıkıyor. Yani Metin Demirtaş, her yeni şiir toplamında yakaladığı yalınlık eşiğine göre eski şiirlerini gözden geçirmekte, o şiirleri ulaştığı yalınlık eşiğine göre eksiltmektedir. Örneğin ?Mektuplar Alırım? adlı şiiri, Bir Mendil Gökyüzü?nde (1988) 33 dizeden oluşurken, Hazırol Kalbim?de (2004) 25 dizeye, Türkülerde GezerAdları?nda ise, 24 dizeye indiriliyor. Şiir, sanki her üç kitapta yeniden yazılmış gibi.. Bu şiirin dokuz dizeden oluşan ikinci parçası, 88?deki ilk yayınlanışında şöyle, ?Açarım/ Birden, kuş ve şiir sürüleri/ Havalanır içinden. /Kimi kanadı kırma/ Düşe kalka/ Kimi zıpkın gibi/ Yetkin ve güzel!/ Tutmaz çoğunun ayakları/ Yaralıdır her bir yanları? iken, 2004 baskısında altı dizeye indirilerek şöyle değiştiriliyor: ?Açarım/ Pırr… kuş ve şiir sürüleri./ Kimi kanadı kırma, düşe kalka/ Kimi zıpkın gibi yetkin ve güzel!/ Tutmaz çoğunun ayakları/ Yaralıdır her bir yanları?.. 2009?da ise beş dizeye indiriliyor: ?Açarım, şiirler havalanır içinden/ Kimi kanadı kırma, düşe kalka,/ Kimi yetkin./ Tutmaz çoğunun ayakları/ Yaralıdır her bir yanları?..
?Bir Mendil Gökyüzü? adlı şiiri de, 1988?deki ilk baskıda 51 dizeden oluşuyor; 2004?de 42 dizeye, 2009?da ise, eksiltilerek 35 dizeye indiriliyor. Ama daha ilginci, şiirin adının da, bu son yayınlanışta, ?Mektuplarınız Gelir? diye değiştirilmiş olmasıdır.
?Kırda? adlı şiiri de böyle, ?Uykusuz Gecenin Şiiri? adlı şiiri de; ?Mirabeau Köprüsünden Geçerken?, ?Kaleiçi?nde Kederli Bir Yürekle?, ?Akçaylı Elmacıların Türküsü?, ?Esrik Söylenmiş Hüzünlü Bir Türkü? adlı şiirleri de.
Bu örnekler, poetik bakımdan münferit değildir. Demirtaş?ın son üç kitabı, belki de altı kitabının birinci baskılarının karşılaştırmalı okuması, yapılanın, sistematik bir şekilde süreklilik arz ettiğini gösterir. Gerçi, Hazırol Kalbim?in 2004 tarihli baskısında, ?Kimi şiirler şairi tarafından yeniden elden geçirilmiş, geçmişteki yayın yanlışları düzeltilmiştir? denilmiş olsa da.. Çünkü söz konusu olan, sadece ?yayın yanlışları?nın düzeltilmesi değil, fazlalıkların eksiltilmesi meselesidir ve bir tür yeniden yazımdır. Daha önemlisi, bu eksiltme girişiminin 2009?daki baskıda da devam ettirilmiş olmasıdır.

Tarihsizliğe çekilme
Bu düzenlemeyle değişen, şiirin sadece teknik biçimi değil aynı zamanda tinsel evrendeki zamansal ve tarihsel niyetlerin de değişmesine yol açıyor olmasıdır. Böylelikle belirli bir döneme, diyelim 1960 ile 1990 arasındaki zamansal sürece ilişkin yazılmış şiirin içeriği bu tarihsel bağlamdan koparılarak belirsiz bir anlam düzlemine çekilmesine yol açıyor. Yerimizin sınırlı olması bakımından, basit bir örnek vermek gerekir ise.. 2004?deki baskıda, ?Abdülkadir Bulut?u Anarken? adını taşıyan şiir, 2009?daki baskıda ?Abdülkadir?i Anarken? adına dönüştürülür. Abdülkadir Bulut belli bir kişi; ?Abdülkadir? kim?
Metin Demirtaş, 60?lı yıllardan bugüne, toplumcu gerçekçi şiirin temel özelliklerinden biri olan, anlamı, imgeye sapmadan doğrudan söylemek gerekliliği ilkesine sadık kalmış bir şairdir. Bu bakımdan, tarihsel olandan tarihsizliğe çekilme tarzında ortaya çıkan belirsizliğe çekilmek, bir sapmadır. İkinci sapma ise, devrimci insanların şairliğinden, Kemalizm?le ıralı bir düzleme çekilmesinde ortaya çıkmaktadır. ?Cumhuriyet Mitinglerinde Ceyhun Atuf Kansu?yu Anımsamak? adlı şiiri açık örneği. Elit ve seçkinci tavır, Demirtaş?ın ilk şiirlerinde de mevcuttur aslında; ?Bencil Hayvan? adlı şiiri, bunun açık örneğidir.
Demirtaş?ı ayırıcı kılan özellik, devrimci yenilginin şairliğini en başta üstlenmiş ve şiirini, sol üzerine kurmuş olmasında gizlidir. 60?lı yıllardan günümüze, solun tedrici bir şekilde yara alışının epistemik betimlemesini dile getirir. Adıyla özdeşleştirdiği ?Hazırol kalbim? ifadesi, ?kalbim, devrimci aydınlık günlere hazırol? anlamında değildir, tam tersine, ?derin yaraya?, yenilgilere, engellemelere hazırol, anlamındadır. Dolayısıyla, onun şiiri için, ?aydınlık yarınların habercisi? demek, onun şiirinin cahili olmak demektir.
Demirtaş?ın yeni kitabında yakaladığı yalınlık, onun derin yara almış olmanın oluşturduğu duyguya, düşüş durumunun oluşturduğu duyguyu da eklemiş olmasında ortaya çıkmaktadır. Düşüş, derken kastettiğim, insanın, yaşlılığına paralel olarak, ideali gerçekleştirebilme olanağından, ideale olan inanca bağlı kalışa geçiştir.

Toroslar?ın Akdeniz?le Öpüştüğü Yerde Şiirin Bileğitaşı Bir Ömür : Metin Demirtaş – Nihat Behram
Bir de arı çiçektozunu böyle özümser, böyle sağar nektarı. Bir de ana kucağı böyle sıcak, dost kapısı böyle açıktır. Bir de kök toprağı böyle sarar; halkın öz evladı, halkının acısını böyle duyar… Demem o ki: Metin Demirtaş, şiiri böyle özümsemiştir.

Açıkçası: onun sesini kendi sesim bilirim. O kadar bencileyin. O kadar söylemek istediğim gibidir. O kadar denk düşer düşüme. Tanımı, aradığım tanımın tamıdır.

?Senin orda tırnağın taşa değse, benim burda yüreğim kanar!? diyor bana yazdığı son mektubunda. ?Ora? dediği yer gurbet, ?bura? dediği yer sıla, Toroslar?ın Akdeniz?le öpüştüğü kıyılar. Dostundan bu sözü duyan, kendini darda, zorda sayar mı? Zorluk ateş olsa ne yazar?
?Dün Mavi?nin portakalına günaydın deyip geçtim!? Aralık 1989 tarihli mektubunun içinden bir satır işte. ?Mavi? dediği, 1985’te, sürgünde doğmuş kızım. O doğmuş, ben yurttaşlıktan atılmışım. Öyle uğulduyor ki içim, dinleyenin kulakları sağır olur! Tam böyle bir günde, şu notu düşmüşüm defterime: ?Benim için dünyanın en güzel yurdunun en güzel sahillerinden, benim için dünyanın en güzel diliyle, dünyanın en güzel yürekli insanlarından biri tarafından yazılmış bir mektup geldi. Eşsiz yürekli şair dostum Metin?in kartını dünden beri dönüp dönüp okuyorum. Akdeniz sahilinde bebeğim için, benzeri yavrucuklarımız için bir portakal fidanı diktiklerini yazıyor.? Zarfın içinde bir fotoğraf. İki yanardağ yürekli şair, Ahmed Arif ve Metin Demirtaş. Oturmuşlar Toroslar?ın Akdeniz?le öpüştüğü yamaçta, Mavi için diktikleri portakal fidanının yanı başında. ?Şair amcalarından Mavi?ye? diye imzalamışlar fotoğrafı. İnsanın içindeki yalnızlık uğultusu gökyüzüyle, doruklarla, dalgalarla, ışıkla bilenmez mi o anda? Şairler ki, portakal fidanıyla imzalamışlar Toroslar?ı, mümkün mü gayrı, ?Bakanlar Kurulu? sıfatlı bir ekibin imzalarıyla, bir insanın yurdundan köklerinin kesilip atılması?

Metin Demirtaş, ömrünün 70?ine erdiği, bizim onu armağanlarla kutsayacağımız yaşında, o bizi, ömrünün şiir kesitlerinden, armağanların en soylusu, en eşsizi, en derini, en durusuyla gönendirdi yine: ?Türkülerde Gezer Adları?

Metin Demirtaş?ta, Attila Josef?in pürüzsüz dikliği gizlidir; Yesenin?in hüzünlü düzlüğü, Karacaoğlan?ın kırışıksız sevdası, Dadaloğlu?nun sönümsüz narası. Ahmed Arif?in, Enver Gökçe?nin sırdaşı, ses kardeşidir. Lorca inceliğinden, Nâzım direncinden maya taşır. Che?nin yoldaşıdır. Eğilmez bükülmezliğini, Lenin onurundan, umut doruğundan alır. Sabırla öfkenin kesiştiği yerden. Ondan ki soluğunda, hem ayrılık acısı tüter, hem kavuşma sevinci. Öfkesinde lanetten çok merhamet, ürküşünde korkudan çok cesaret gizlidir.

Ömrü şiirin bileğitaşıdır. Onun şiirinin bileğitaşı ise sardunya kokusudur, kelepçeli tutsağın umududur, mazlumun ahıdır, susam tarlalarıdır, yasemin çiçeğidir, özlemdir, yağmurdur; ıssız geceler, dipsiz heceler, kınsız yücelerdir; yuva kuran kuştur, bebek için düştür; onurlu duruştur… Sesini buralarda bilemiş de gelmiştir. Her gününde şiir olan bir ömrü böyle dermiştir.

Ben Metin Demirtaş?ı 68’den bu yana bilirim. Durunun durusu sevinci aramasıyla bilirim. İrinin irisi hıncı yoğurmasıyla bilirim. Haksızın, hırsızın, yanlışın, arsızın üstüne üstüne yürümesiyle bilirim. Sevdiğini, dostunu, suyu, toprağı, göğü, fidanı korumasıyla bilirim. Güzelliğin, inceliğin, sadeliğin, doğrunun, sahiliğin ardı sıra yürecikten yürecikten yürümesiyle bilirim.

?Türkülerde Gezer Adları? ona ilişkin bilgilerimin belgeleridir. Sözcük sözcük, dize dize, şiir şiir hayatımızın dalgalarıdır. Canımızın yongalarıdır. Ömrümüzün hiç solmayacak olan goncalarıdır.

Metin Demirtaş?ın hayatı, şiire adanmış bir hayattır. Arı hayatının bala adanmış bir hayat olduğu gibi. Şiiriyse hayata adanmış bir şiirdir. Hayattır esas olan. Ve erdiği noktada, hayatı şiirini, şiiri hayatını bütünler. Adı, böcekten çok balı çağrıştıran arının petekle bütünleşmesi gibi, şiirle bütünleşmiştir.

Doğal şiir sözüyle sıradan sözün arasındaki sınır kıldan incedir. O sınırın şiir kıyısında düşmeden durmak ustalık ister. Ancak çok ustası durabilir. Şiir yüküyle Metin Demirtaş bunlardan biridir. Günlük yaşamın en sıradan cümleleri sandığınız sözler, birbirine eklenirken bir de bakarsınız ki dizeleşip derinleşir. Şiirdir derinleşen. Dizesiz şiiri yoktur Demirtaş?ın. Yani omurgasız, atardamarsız, yüreksiz, tensiz, tinsiz şiiri yoktur. Şiiri taneli şiirdir yani. O da ne demeyin, ortalık (püskülü bol ama tanesiz mısır sapı gibi) dizesiz şiir püskülüyle dolu değil mi?

Nasıl arsız bir ortam. Böcek sürüleri gibi çeteler. Ama hep böyle olmadı mı? İlkin, suyun başını tutanların cümbüşleri duyulur. ?Al gülüm ver gülüm? kumpasıdır. Sanarsınız ki sadece onlar var ve dünya, sadece onların kumpanyası kadar!

Acı da olsa gerçek şu: ne bu ülke zenginliğinin farkında, ne bu halk; açıkçası ne de bizimkiler!

Metin Demirtaş, 70?ini devirmiş bir ermişimizdir, diyorum. Hadi bakalım, sorsun herkes kendine, kim bu sözün taşıdığı anlamın ne kadar farkındadır?

Bana sürekli şiir, yazı, dosya ileten, şiir konusunda konuşmak isteyen genç kardeşlerimize bir öğütüm var: Metin Demirtaş?ın şiirini mutlaka solumalılar; şiirini soluyan, onu şiirden öte tanımaya çalışsın. Gitsin onda Ahmed Arif?in, Enver Gökçe?nin, İlhan Erdost?un anısını; oğlu hapisteki ananın sızısını dinlesin; kelebeğin uçuşunu, tomurcuğun açışını gözlesin. 20li yaşlarımda, tadına doyumsuz duygularla geçtiğim yoldur. Sevdiğimle birlikte yanına vardığımda, bizi, ?Boş durmak yok, kalacağınız ev halkının işini işiniz bileceksiniz!? diyerek Kemer?de bir eve yerleştirmişti. Susam mevsimiydi. Gündüzleri ev halkıyla susam biçmeye gidiyorduk. Geceleri gelip alıyordu bizi. Kıyı boyu ya da koruluk yamaçlarda, dalından kuşuna yeryüzüyle söyleşerek Karacaoğlan okuyordu ve Nâzım, Neruda, Yunus, Yesenin.. Doğasıyla, halkıyla oraları böyle tanıdım. Yıllar sonra, Yılmaz Güney?e tutsaklıktan çıkış kapısı ararken, aklıma yine O ve oralar düşmüştü: Metin Demirtaş ve Kemer?de susam biçtiğim tarlaların baktığı kıyılar. Budur Metin Demirtaş: hem öğretmen hem arkadaş. Onun ömrü bize, Toroslar?ın Akdeniz?le öpüştüğü yerde, yeryüzü şiirinin mirasıdır. Bu mirastan habersiz yaşayanın, bir yanı hep eksik kalır.

Sevgiler sana Metin abi, şu her şeyin karmakarışık, sahte, sisli, bulanık olduğu; softalığın, dinci ve liberal faşizmin kudurduğu, yurtseverlik kemirgenlerinin azdığı, emekçi halk ve devrim değerlerinin küllendirilmek istendiği günlerde bizi en duru, en sade, en sahi sesinle; halkın ve hayatın ışığıyla, umuduyla, teslim alınmaz onuruyla sardığın, beslediğin için.

?Türkülerde Gezer Adları? sana da, bize de kutlu olsun. 70?li yaşlarında seni şiir korusun!
( * ) (Kaynak: http://haber.sol.org.tr/yazarlar/nihat-behram/toroslar-in-akdeniz-le-opustugu-yerde-siirin-bilegitasi-bir-omur-metin-demirta)

Kitabın Künyesi
Türkülerde Gezer Adları
Metin Demirtaş
Evrensel Basım Yayın
Basım Tarihi : 11 – 2009
Sayfa Sayısı : 160

Previous Story

Kumarhane Kapitalizmi Değil, Üretim Biçimi! – Suat Kamil Aksoy

Next Story

Nuhun Gemisi / Bu Diyar Baştanbaşa 1 ? Yaşar Kemal

Latest from Şiir Kitapları

Go toTop

OKUMA ÖNERİLERİMİZ