Charles Darwin’in organik evrim kuramı bilime yaptığı katkı kadar, getirdiği tartışmalarla da önemli bir kitaptır. Onun yaptığı beş yıllık araştırma gezisi sonunda bulduğu canlı ve fosiller, saptadığı canlı özellikleri, gözlemlediği insan toplulukları ve bunlara dayanarak vardığı sonuçlar bir anda kitaplaşmadı. Evrim kitabının kitaplaşması bu bilim adamının yirmi yılını aldı. Darwin’in evrim kuramı “canlıların ortak atalardan evrilerek çeşitlendiği” düşüncesine dayanır.
(*) İngiliz doğa bilgini Charles Darwin, 1840?lı yıllarda evrim kuramı kafasında netleşirken bir arkadaşına yazdığı mektupta, kuramına ilişkin, ?Sanki bir cinayeti itiraf ediyormuşum gibi? demişti. Böyle hissetmesi, kuramına gelecek tepkilerden bu kadar korkması kuşkusuz boşuna değildi. Çünkü 19. yüzyılın başlarında evrim kavramı İngiltere?de henüz kabul görmemişti. Lamarck?ın kuramı, Fransa?da kilise ve krala karşı tezlere ideolojik dayanaklar içerdiğinden egemen aristokrat çevrelerce reddedilmiş ancak, 1790?larda, Fransız devriminin ideologlarınca kabullenerek desteklenmişti. İngiliz egemen çevreleri, kuramın aynı etkiyi İngiltere?de de yapmasından korkuyorlardı. Bu yüzden daha çok 19. yüzyılın ilk yarısında, aristokrat- muhafazakar bilim çevreleri, evrim kuramı ve özellikle de Lamarckçı evrim kuramına büyük tepki duydular. Bu bağlamda, 1830?larda, Lamarckçı evrimi açıktan destekleyen ünlü cerrah, anatomici ve zoolog Profesör Robert Edmond Grant bile aforoz edilip bilim çevrelerinden kovularak açlığa mahkum edildi. Yine, 1844?te, korkusundan kitabına ismini koyamayan biri tarafından yazılan ?yazarsız? bir evrim kitapçığı aynı saldırılara uğradı. İçinde tanrıya yer vermeyen, ilahi bir güce dayandırılmayan evrim kuramlarına izin yoktu. Darwin aynı akıbete uğramaktan korkuyordu. Çünkü o da kuramını ilahi güçlere dayandırmıyordu. Bu nedenle, Türlerin Kökeni?nin yazımını 1859?a kadar bekletti. Tezleri için bu yüzden, ?sanki bir cinayeti itiraf ediyormuşum gibi? diyordu. Ancak, -her ne kadar belli tepkiler alsa da, yine de- öbürlerinin başına gelenler Darwin?e gelmedi. Çünkü kitabında, (a) reddedilmesi oldukça zor çok sayıda kanıta yer vermişti; (b) bilim çevrelerinde o güne kadar oldukça ciddi ilişkiler kurmuştu; (c) herkesin büyük saygı duyduğu Erasmus Darwin?in torunuydu ve -daha önemlisi- (d) İngiltere?de koşullar değişmeye, olgunlaşmaya başlamıştı. Buna karşın Türlerin Kökeni, yine de, 150 yıllık bir tartışmayı, bitmeyen bir kavgayı başlattı. Bilindiği gibi bu tartışma, günümüzde de devam ediyor.

?Maymum meselesi?
Türlerin Kökeni batı dünyasında böylesine yankılar yaratıp tartışılırken, ülkemiz uzun süre, ne Darwin?den, ne de kuramının açıklandığı kitaptan haberdar oldu. Türkiye, Darwin ve kuramını ilk kez, 1872?de, Ahmet Mithat Efendi sayesinde işitti. Ancak Ahmet Mithat Efendi, tanıtım yazısında, Türlerin Kökeni ve Darwin?in kuramını tüm boyutlarıyla irdeleyerek tanıtma yerine, daha çok kendi laik, pozitivist görüşlerini dile getirmişti. Eksik ve yanlışlarla dolu bu tanıtım, kuramı, kitapta öyle bir iddiada bulunulmamasına karşın, halk arasında bugün de yanlış bilindiği haliyle, ?insanın maymundan gelmesi? biçiminde açıklıyordu. Ahmet Mithat Efendi?nin, kuramı böylesine kaba tanıtımı, söyledikleri daha da bozuşturulup, çarpıtılarak, hatta karikatürleştirilerek, Osmanlı basını ve aydınları arasında hararetle tartışıldı. Ülkemizde bugün, haksız yere Darwin ve kuramına atfedilen insanın maymundan gelip gelmediği tartışmasının kökeni, bir yerde, Osmanlı?daki o tartışmalara kadar gider. Tarihimize ?Maymun meselesi? olarak geçen bu tartışma, Osmanlı yönetiminin, ?Ahmet Mithat Efendi?nin maymunlarından bahsetme?yi yasaklamasıyla sona erdi. Uzun süre unutulan Darwin ve evrim kuramı gündeme yeniden ancak 1930?larda, Cumhuriyet döneminde getirildi. O dönemde revaçta olan ve her şeyi Türk ırkıyla açıklayan ırkçı- kafatasçılık Darwin ve kuramını, tezlerine siyasi-ideolojik dayanak yapma amacıyla tanıtmaya girişti. Buna karşın Darwin?in kitabı 1970?lere dek ülkemizde yayınlanmadı.
Türlerin Kökeni Türkçe?de ilk kez 1970 yılında, Sol yayınları tarafından, Öner Ünalan çevirisiyle basıldı. Daha sonraları Onur yayınları tarafından yeni baskıları yapılan kitap, ortaya çıkışının 150. yılında, yine Öner Ünalan çevirisiyle, bu kez, Evrensel Basım Yayın tarafından geçtiğimiz günlerde yayınlandı.
Böylesine maceralı bir geçmişi olan ve bütün dünyada 150 yıldır eskimeyen hararetli bir tartışmanın odağında yer alan Türlerin Kökeni, ne yazık ki, tanınmışlığı ile uyuşmayan bir okunurluğa sahip. Bilim tarihinde, evrim kuramı dışında, bu kadar köklü, dayanakları böylesine sağlam, hakkında bu kadar fazla sayı ve ölçekte kanıt bulunan, buna karşın bu denli uzun süreli ve sert karşı çıkışlarla karşılaşmış başka bir bilimsel kuram bulunmuyor. Bu tanınmışlığı ve popülerliğine bakıldığında, kuramın açıklandığı, hem de kolay ve anlaşılır bir dille açıklandığı Türlerin Kökeni?nin sürekli ?en çok satanlar listeleri?nde yer alması beklenir. Oysa durum böyle değil. Darwin?in kuramı daha çok, kuramın ortaya atıldığı Türlerin Kökeni?nden değil, ?ne hikmetse?, onu eleştiren ya da savunan yazılardan ?öğreniliyor?. Oysa kitap kuramı, kendisi hakkındaki yazılanlardan, hem daha açık ve anlaşılır bir dille anlatıyor, hem de daha doğru ve dolaysız, çok sayıda kanıtla açıklıyor. Umarız Türlerin Kökeni, 150 yılında hak ettiği okunurluğa bu kez kavuşur.
(*) Kenan Ateş ‘in 23/10/2009 Tarihli Radikal Gazetesi Kitap Eki’nde Yayınlanan Yazısı

Kitabın Künyesi
Türlerin Kökeni
Charles Darwin
Çeviren: Öner Ünalan
Evrensel Basım Yayın
2009,
547 sayfa

Türlerin Kökeni
(Vikipedi, özgür ansiklopedi)
Türlerin Kökeni, İngiliz doğa bilimci Charles Darwin’in 24 Kasım 1859’da yayınlanan kitabı. Orjinal adı, ?Doğal Seçilim Yoluyla Türlerin Kökeni ya da Hayat Kavgasında Avantajlı Irkların Korunumu Üzerine” idi ve 1872’de “Türlerin Kökeni” olarak değiştirildi. Bilim tarihinin en önemli çalışmalarından biridir. Çalışma, Darwin’in HMS Beagle gemisi ile 1831-1836 yılları arasında yaptığı araştırma gezisi sonrasında, özellikle Galapagos adalarındaki gözlemlerine dayandırarak oluşturduğu biyolojik evrim kuramı üzerinedir.

Charles Darwin?in eseri Marx ve Engels’in de yoğun ilgisini çekmiştir. Darwin?in eseri yayınlanır yayınlanmaz Engels, Marks?a yazdığı mektupta şöyle demiştir : “Şu anda kitabını okumakta olduğum Darwin, tek kelimeyle muhteşem”. Marks da kitabı “Bizim görüşlerimizin doğal tarih temelini içeren kitap işte budur.” şeklinde nitelemiştir.

Darwin hakkındaki en önemli yanılgı ve önyargı, Darwin’in insan kökenini maymunlara dayandırdığına dair iddialardır. Tam aksine Darwin bu konuda uyarıda bulunmaktadır. İnsan, maymunlarla aynı türden gelmektedir ama maymunların evrimi sonucu ortaya çıkmamıştır. Ortak atadan bir ayrılma söz konusudur.

Kuramın doğuşu
Darwin, incelemelerinden türlerin sabit olmadığını, uzun süreli de olsa çevre koşullarına göre değiştiğini öğrenmişti. Ancak bu süreci tetikleyenin ne olduğu konusunu henüz açıklayamamıştı. İngiltere?ye döndükten sonra üzerinde çalıştığı ve görüşlerine değer verdiği doğa bilimcilerle tartıştığı konu esasta buydu.

Darwin evrim teorisini kurarken, ona ışık tutan ve onu etkileyen Malthus?un “Nüfus Üzerine Deneme” adlı kitabındaki: “Bütün canlılar bir varolma ya da yok olma savaşı içindedir , savaşların nedeni nüfus artışıdır , çünkü beslenme kaynakları sınırlıdır ve bunlara sahip olmak için insanlar zorunlu olarak savaş yürütmek zorunda kalmaktadırlar ve bu savaşta güçlüler zayıfları ezer geçer” şeklindeki tezleri oldu.

Malthus?un tezindeki varolma savaşıyla kendi gözlemleri arasında bağ kuran Darwin, evrim teorisininin itici gücünün ne olduğuna yanıt veriyor ve bunu doğal seçilim ve çevreye uyum olarak tanımlıyordu.

Darwin, bir doğa bilimcisi olarak gözlemlerinden sonuçlar çıkarmaya başladığından beri dinden ve kiliseden kopmuş olan Charles Darwin bu son adımı atmaktan ve teorisini dünyaya açmaktan düpedüz çekiniyordu. Notlarını üzerine “ölümümden sonra açılacak” diye yazarak paketlemişti. Bu paket ve eklediği yeni notları neredeyse yirmi yıl Charles Darwin?in evinin merdiven altındaki süpürgeliğinde, sandıkta durmuştur.

Kapsam
Darwin’in , evrim kuramı üzerinde çalışırken aşağıdaki varsayımlardan hareket etmiştir:

1. Değişkenlik : Dünya değişmez değildir, sürekli bir değişim sürecindedir.
2. Türlerin akrabalığı : Tüm canlı yapılar sürekli bir farklılaşma sürecinde ortaya çıkmıştır ve ortak ataları vardır.
3. Evrim bir süreçtir : Evrim sürekli bir süreçtir ve anlık sıçramalarla oluşmaz.
4. Doğal seçilim : Çevre koşullarına en iyi uyum sağlayan canlılar en fazla ürerler ve bunun sonucu daha az uyum sağlayanlar yaşam alanlarından itilirler. Uyum sağlama açısından ne avantajlı ne de dezavantajlı olan değişiklikler bu süreçte etkilenmezler.

Bu varsayımlar Darwin?in gözlemlenebilir kabul ettiği şu olgular üzerinde yükselmektedir:

1. Üreme biçimleri ne olursa olsun, canlılar geometrik diziyle çoğalma eğilimindedir
2. Bu eğilime karşın türlerde nüfus aşağı yukarı sabit kalmaktadır.
3. Doğal kaynaklar sınırlıdır, nüfus artışına paralel olarak değişmemektedir.
4. Bir türün iki örneği hiçbir zaman bütünüyle aynı değildir , bu şekilde her tür içinde büyük bir değişkenlik potansiyeli mevcuttur.
5. Değişkenliğin büyük bir bölümü genetiktir.

Bütün bu olgulardan Darwin, “yaşam savaşı” dediği ilkeye ulaşır.

Buna göre, belli bir çevrede farklı özellikler taşıyan bireyler arasında yaşam savaşımı varolduğundan, doğal koşullara uyum bakımından, özellikleri üstünlük sağlayan bireylerin (veya türlerin) egemenlik kurması ve diğerlerinin elenmesi kaçınılmazdır. Böylece evrimin itici düzeneği doğal seçilim olduğu bulunmuştur.

Previous Story

Dersim 1938 ve Zorunlu İskan / Telgraflar, Dilekçeler, Mektuplar – Hüseyin Aygün

Next Story

Şey ? Nejdet Evren

Latest from Bilim

Go toTop

OKUMA ÖNERİLERİMİZ