UYUMSUZ İNSAN
“Stavrogin inanırsa, inandığına inanmaz, inanmazsa, inanmadığına inanmaz.” Dostoyevski (Cinler)

“Benim alanım zamandır”, der Goethe. İşte tam uyumsuz bir söz. Uyumsuz insan nedir gerçekten?

Ölümsüzü yadsımamakla birlikte, onun için hiçbir şey yapmayan. Böyle bir özlem duymadığı için değil, cesaretini ve aklını buna yeğ gördüğü için. Birincisi kendi dışındakilere başvurmadan yaşamasını elindekiyle yetinmesini öğretir, İkincisi de kendi sınırlarını gösterir ona. Sınırlı özgürlüğünden, geleceksiz başkaldırışından, ölümlü bilincinden kuşkusu olmayınca, serüvenini yaşamı süresince sürdürür. Alanı buradadır, kendisininkinden başka her yargıdan uzak tuttuğu eylemi buradadır. Daha büyük bir yaşam, bir başka yaşam anlamına gelemez onun için. Dürüst bir tutum olmazdı böylesi. “Gelecek kuşaklar” denilen şu gülünç sonrasızlıktan bile söz etmiyorum. Madame Roland ona bel bağlıyordu. Bu tedbirsizlik dersini aldı. Gelecek kuşaklar bu sözü seve seve anarlar, ama yargılamayı unuturlar. Madame Roland gelecek kuşaklar karşısında ilgisizdir.

Ahlak üzerinde mantık yürütmek söz konusu olamaz, insanların büyük bir ahlak kaygısıyla kötü davrandıklarını çok gördüm, dürüstlüğün kural gerektirmediğini de her gün görüyorum. Uyumsuz insanın kabul edebileceği bir tek ahlak var, Tanrı’dan ayrılmayan ahlak; buyurucu ahlak. Ne var ki kendisi bu Tanrı’nın dışında yaşar, öteki ahlaklara gelince (ahlaka aykırılığı da sayıyorum), uyumsuz kişi bunlarda yalnız doğrulamalar görür, onunsa doğrulanacak hiçbir şeyi yoktur. Burada onun suçsuzluğu ilkesinden yola çıkıyorum.

Bu suçsuzluk korkunçtur. “Her şeye izin vardır”, diye haykırır İvan Karamazov. Bunda da uyumsuz kokusu var. Ama basit anlamıyla anlamamak koşulu altında, iyi anlaşıldı mı, bilmem; bir kurtuluş ve sevinç çığlığı değil, acı bir gözlem söz konusu. Yaşama anlamını verecek bir Tanrı inancı, ceza görmeden kötülük etme gücünden çok daha çekici. Seçmek güç olmazdı. Ama seçme yoktur, acılık da o zaman başlar. Uyumsuz kurtarmaz, serbest bırakmaz, bağlar. Her türlü edime izin vermez. “Her şeye izin vardır” sözü hiçbir şeyin yasak olmadığı anlamına gelmez. Uyumsuz söz konusu edimlerin sonuçlarına eşdeğerliliklerini verir yalnız. Suçu salık vermez –çocukça bir şey olurdu bu–, ama pişmanlığa yararsızlığını verir. Aynı biçimde, bütün deneyler farksız olduğundan, görev deneyi de herhangi bir deney kadar uygundur, yerindedir. Canı erdemli olmak istediği için de erdemli olabilir insan.

Bütün ahlaklar, bir eylemin kendini haklı ya da geçersiz kılan sonuçları bulunduğu görüşü üzerine kurulmuştur. Uyumsuza varmış bir insan bu sonuçların esenlikle ele alınması gerektiğini düşünür yalnız, ödemeye hazırdır. Başka bir deyimle, onun için sorumlular bulunabilse bile, suçlu yoktur. Fazla fazla, geçmiş deneyden gelecek davranışlarını düzenlemek konusunda yararlanmaya razı olacaktır. Zaman zamanı yaşatacak, yaşam yaşama hizmet edecektir. Hem sınırlı, hem de ağzına kadar olasılıklarla dolu olan bu alanda, açık görüşlülüğü dışında kalan her şey önceden kestirilmesi olanaksız olarak görünür ona. Bu akla uymaz düzenden hangi kural çıkarılabilir ki? Ona öğretici görünebilecek biricik gerçek bile kesin değildir; insanların içinde canlanır, insanların içinde sürer, öyleyse uyumsuz insanın uslama sonunda anlayabileceği şeyler ahlak kuralları değil, birer örnekleme, insan yaşamlarının soluğu. Arkadan gelen birkaç görüntü bunlar işte. Uyumsuz uslamayı izler, ona bir tutum, bir sıcaklık sağlarlar.

Bir örneğin ve bu açıklamaların (hele uyumsuz dünyada) izlenecek birer örnek olmadıkları görüşünü geliştirmeye ne gerek var? Bunun iççağrı gerektirmesi bir yana, Rosseau’ya bakıp dört ayak üstünde yürümek, Nietzsche’ye bakıp annemize sert davranmak gerektiği sonucunu çıkarmak gülünçtür. “Uyumsuz olmalı, ahmak olmamalı,” diyor bir çağdaş yazar. Söz konusu olacak tutumlar, ancak karşıtları da göz önüne alınırsa bir anlam kazanabilirler. Bilinçleri birse, postadaki bir memur adayıyla bir fatih eşittir. Bu bakımdan bütün deneyler farksızdır. İnsana yararlı olanları vardır, zararlı olanları vardır. Bilinçliyseler yararlı olurlar. Yoksa hiçbir önemleri yoktur; bir insanın yenilgileri, koşulları değil, kendi kendini yargılar.

Ben yalnız kendilerini tüketmek amacını güden, ya da kendilerini tükettiklerini kendi bilincimle sezdiğim kişileri seçtim. Daha ötesi yok bunun. Ben şimdilik yaşamlar gibi düşüncelerin de gelecekten yoksun oldukları bir dünyadan söz etmek istiyorum yalnızca. Kişiyi çalıştıran, çırpındıran her şey umuttan yararlanır, öyleyse aldatıcı olmayan biricik düşünce kısır bir düşüncedir. Uyumsuz dünyada, bir kavramın ya da bir yaşamın değeri kısırlığıyla ölçülür.

Albert Camus

Sisyphos Söyleni
(Le Mythe de Sisyphe)
Fransızca’dan Çeviren: Tahsin Yücel
Adam Yayınları

Previous Story

Pablo Neruda, Nobel ödülünü kimin almasını istedi?

Next Story

Yasaklanan ve tehlikeli görülen ölümsüzlüğün simgesi “SIFIR”

Latest from Albert Camus

Go toTop

OKUMA ÖNERİLERİMİZ