Varlıkla yokluk arasında – Sadık Güvenç

Sadık Hidayet’in 1937’de yayımladığı romanı Kör Baykuş, Behçet Necatigil tarafından çağdaş İran edebiyatından Türkçeye çevrilen ilk romandır (1977 Varlık Y.)
Roman kahramanı bir düş aleminde yaşayan “kalemdan” boyayarak hayatını kazanan bir ressamdır. Düş ve gerçek iç içedir. Roman kahramanı, yaşlı, kambur birinin yanında gördüğü kadının gözlerine vurulur. Onu hayal ederken kadının hasta, ölümcül halde odasına geldiğini görür (veya sanır). Kadın, ressamın yatağına ne zaman yatmıştır, orada ne zaman ölmüştür? Roman kahramanı bir düş dünyasında kadını parçalara ayırmış mıdır gerçekten? Kadının yanındaki kambur adam, arabasıyla gelip ressama yardım etmiş midir? Onu birlikte gömmüşler midir? Bu olaydan sonra mı ressam daha da hastalanmıştır? Gerçekten onu gömerken antik bir testi bulmuş mudur? Testinin üzerindeki resim, ressamın kalemdan üzerine yaptığı resmin aynısı nasıl olur?

Ressam, düşle gerçek arasında gidip gelirken çocukluğuna, süt annesine, süt kardeşine, mahalle kasabına dair düşler görmektedir. Süt annesinin “kahpe” kızı ile evlenmek zorunda bırakılması, kahpenin ressama hiç yüz vermemesi, fahişelik etmesi, ressamın onu öldürmeyi kurması; ama ona kıyamaması, ölümle yaşam arasındaki sayıklamaları bireyin psikolojik bunalımlarını gözler önüne sermekte.

Romanı okurken tüm bu kişilerin aslında bir kişi olduğunu düşünüyoruz. Roman kahramanı zaman zaman evinin karşısındaki kasabı düşünmektedir. Kasabın günde iki koyun kesmesi ve etleri parça parça satması ile kendisinin kahpe karısını kesmek istemesi arasında bağlantı vardır. Hep ikisi aynı anda aklına gelmektedir. Öldürüp gömdüğünü sandığı güzel gözlü kadının yanındaki kambur ihtiyar, kasap, kahpe kadın, sütanne (dadı), kendisi neredeyse tek vücut olacaklardır. Yine bir sayıklama sırasında kahpeyi öldürdüğünü düşünür, elinde bir göz vardır; acaba o gerçekten kimin gözüdür? Amcası sandığı adam babası da olabilir. Amca ile babanın ikiz kardeş olması, bu ikizlikten yararlanan amcanın, kardeşinin sevgilisini kandırarak onunla ilişkiye girmesi, bu durum anlaşılınca ikizlerin zehirli yılan testine sokulmaları ve sağ kalanın kadınla evlenmesi, sağ kalanın belleğini yitirmesi okuyucuyu ayrıca masal dünyasına götürür.

Sadık Hidayet`in yakın dostlarından Bozorg Alevi`nin, Kör Baykuş`un Almanca`sına eklediği “Sonsöz”`den alıntıdır : “Önümüzdeki romanda ise bir başka Hidayet’le karşılaşıyoruz. Hikayelerinin çoğu güçlü bir realizm taşırken, -ona modern İran edebiyatında seçkin bir yer ayırtan da bu olmuştur- Kör Baykuş’un eylemi, olayları, zaman ve mekan dışında kalır. Olayları bölüşenler tipik kimselerdir, daha doğrusu bir tipin değişik kimselerdeki varyasyonlarıdır, bu kişiler mitik bir psikoloji kanunlarına göre birbirlerine dönüşürler. Baba, amca, arabacı, mezarcı, ihtiyar hurdacı ve nihayet romanın “kahraman”ı, aslında tek kişidir, esrarengiz genç kız, bayader ile kahramanın karısı kahpe de öyle. Normal zaman düzeninin kalkışı bununla bağlantılıdır; şimdiki zamanla geçmiş zaman; anı, rüya ve hayal olarak birbiriyle kaynaşmıştır. Sebeple sonuç arasında bir nedensellik yoktur, onları birbirine masallardaki mantık bağlar. Ama buna rağmen olay, şüphe yok ki gerçek bir hayatı saptar. Korkular, özlemler, ümit, ümitsizlik, bu olay içinde, öteden beri insan kaderinde olduğu gibidir.” (s.91)

Bunalımlı, baskıcı bir dönemde yaşayan yazarın bu baskıyı dile getirdiği varoluşçu bir roman, okunması gerekenlerden biri.

Kör Baykuş, Sadık Hidayet (Farsça aslından çeviren Behçet Necatigil), Yapı Kredi Yayınları, 12. basım, İstanbul 2014, 95 sayfa, roman.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir