Yapay Maymun / Teknoloji İnsan Evrimini Nasıl Değiştirdi – Timothy Taylor

İnsanlar, şempanzeler, goriller ve orangutanlar gibi büyük kuyruksuz maymun türlerinden biri olmalarına rağmen, kuzenlerinden dikkat çekici şekilde farklıdır. Çiğ besinlerle beslenen, gündüzlerini ve gecelerini dışarılarda geçiren ve ince bir kıl tabakasıyla kaplı diğer kuyruksuz maymunların aksine insanlar, giyim, barınma ve alet kullanımı gibi yapay nesnelere bağımlıdır. Doğada, bunlar olmadan yaşamlarını sürdüremezler. En zayıf kuyruksuz maymun olmamıza rağmen, yine de gezegenin sahipleriyiz. Doğuştan gelen yetersizliklere rağmen, biz insanlar nasıl en üste çıktık?
Kökenlerimizle ilgili bu etkileyici yeni açıklamada önde gelen arkeologlardan Timothy Taylor, insan evrimine yönelik ?nesnelerle ilişkimiz açısından- yeni bir düşünme yolu öneriyor. En son fosil delilleri ışığında Taylor, türümüzün gelişiminin her adımında insanların kendi evrimimizin kontrolünü daha fazla üstlenmemize neden olacak seçimler yaptığını söylüyor. Bilimsel teknolojinin sınırlarını zorlayarak, protezler, zeki implantlar ve yapay olarak değiştirilmiş genler yaratarak, tarih öncesi geçmişimizde, nesneler üzerindeki gücümüzü artırmayla başlayan bir sürece devam ediyoruz.

İnsan iskeletleri ve insan yapımı ürünlerin ana buluşları ile ilgili canlı tartışmaları Darwin?in evrim teorisinin yeniden incelenmesi ile bir araya getiren Taylor, bizi, varlığımızla ilgili esas soruya cevap vermeye başladığımız ilgi çekici ve merak uyandıran bir yolculuğa çıkarıyor: İnsanları eşsiz yapan nedir ve bunun geleceğimiz için anlamı nedir?

?Yapay Maymun?un ilk birkaç sayfasını okuduğumda heyecandan nefes nefese kaldım; son sayfaları bitirdiğimde ise Taylor?ın insanların nasıl evrimleştiği ve maddi dünyada neyin onları eşsiz hale getirdiği hakkındaki anlayışının, insan evrimiyle ilgili tartışmayı sonsuza kadar değiştirdiğinden emindim. Ama bu da yeterli değilse, kitap son derece güzel yazılmış.?
-CHRISTOPHER POTTER, You Are Here: A Portable History of the Universe

?Yaşamlarımız evlere, su borularına, kıyafetlere bağlı; fakat Taylor, 2 milyon yıldır ?mızraklardan ve sonrasında ateşe- teknolojik açıdan bağımlı olduğumuzu önü sürüyor. Tüm diğer yaratıklardan farklı olarak, evrimsel uyumumuz biyolojik olmayan bir şekilde ölçülüyor: Biz özünde yapay bir türüz ve başlangıçtan beri böyleyiz. Bu, keskin ve rahatsızlık verici bir tez ve kışkırtıcı bir kitap.? – RICHARD GRANGER, Big Brain kitabının yardımcı yazarı

?İnsanoğlunun eşsizliği, sınırsız yaratıcılığımızdan dehşet verici yıkıcılığımıza kadar baktığımız her yerde açık. Bu kitap, türümüzün biyolojik temelini sergiliyor ve bizi, geleneksel genetik değişimin yavaş ilerlemelerini hızla aşarak geçen seri kültürel gelişimimizin zorlu yolculuğuna çıkarıyor. Kültür denilen son derece esnek adaptasyonumuz, nihayetinde ölüm nedenimiz olabilir mi? – DONALD JOHANSON, Lucy?nin kâşifi

?Taylor, bariz şekilde zeki ve derin bir insan.? -MARY ROACH, Stiff, Bonk, and Spook kitabının yazarı

?Usta bir hikaye anlatıcısı.?-THE BOSTON GLOBE

?Taylor, tarih öncesi toplumu hayata taşıyor.?-BOOKLIST

GİRİŞ

YALNIZCA ÜÇ SİSTEM

Nesnelerin kendilerini iki kısma indirgiyorum: Bir tanesi ?doğal? (natural) olanlar ki; bunlar, hepimiz tarafından bilinen ve isimlendirilmiş, kuş türleri, dört ayaklı canlılar, balıklar, kabuklu canlılar, böcekler, mineraller, egzotik meyveler ve benzerleri? Diğeri ise ?yapay? (artificial) olanlar ki; bunlar, teknik aletler, ev eşyaları, kıyafetler, hatta çeşitli uluslar tarafından kullanılan savaş aletleri, sanat için kullanılan daha nadir şeyler ve benzerleridir.
?John Tradescant, Musaeum
Tradescantianum (1656) kataloğundan

Gezegenimizde, büyük kuyruksuz maymunların yedi türü mevcut. Bunlardan altısı doğada yaşamlarını sürdürüyor. Bir tanesi ise ?yapay katkı? olmadan yaşayamıyor. İnsan, alet, kıyafet, ateş ve barınak gibi nesneler olmasa ölürdü. Bizi biz yapan her şeyi teknoloji destekliyorsa, o halde en başta evrimleşmeyi nasıl başardık? Doğuştan gelen böylesine yetersizliklere rağmen, en zayıf maymun türü nasıl en üste çıktı?
Bu, atalarımızın olağanüstü yükselişinin hikâyesi. Ben, bir arkeolog ve tarihçi olarak, saldırgan mantıksızlıklardan ve yaratılış sahtekârlıklarından son derece rahatsızlık duyan katı bir agnostiğim. Ama insanın biyolojik evrimine yönelik geleneksel yaklaşımlardan da hoşnut değilim. Çoğunlukla gördüğümüz ve dokunduğumuz, doğduğumuz maddi dünyaya inanırım. Bizler, henüz konuşamadan ve bir fikir sahibi olmadan önce, görme, dokunma, tatma ve koklama duyularımızla etrafımızda var olan maddi gerçekliği algılarız. Biz onu, tam anlamıyla ?bilmeden? önce doğduğumuz dünyayı içselleştiririz. Neyin ?doğal? neyin verilmiş olduğu ve neyin ?yapay? neyin kültürel olarak yaratılmış olduğunu hesaba katmazsak, şu an içinde bulunduğumuz dünyanın gerçeği budur. Bizi insan yapan bu fiziksel realitenin etkilerinin ?belki de bu derin ve geçmişten gelen aşinalık hali nedeniyle- genellikle küçümsendiğine inanıyorum.
Elinizdeki bu kitap, insanlığın, yazıyı bulmasından ve şehirler kurmasından, metalleri veya tarımı kullanmaya başlamasından çok daha eski dönemlerinin; şempanzelerin, gorillerin ve orangutanların (her biri, günümüzdeki altı büyük kuyruksuz maymunu meydana getiren ikişer farklı ataya evrimleşmiştir) atalarından farklılaşmamızın hemen sonrasının, kısacası 2 milyon yıllık tarihinin izlerini sürüyor. Kitap, kökenimizin merkezindeki soruyu da göz ardı etmiyor.
Dinler, hiçbir veriye sahip olmamasına rağmen, yaratılış anını kesin olarak tanımlamak ister. Bilim ise, maymun olan maymunları, atalarımız olan kuyruksuz maymunları ve ilk insan olan atalarımızı, asla net olarak belirlenmemiş, keskin hatlardan uzak, uzun gri bir çizgide sıralar. Bu kitap, insana dönüşmemizin mutlak bir ?an?ı olduğu konusunda ısrar etmektedir. Bu an, insanın, modern anlamda zekâ sahibi bir varlık haline gelmesinden uzun bir zaman öncesine dayanır. Bu, bir dişinin ?dünya üzerinde ilk kez- anne olarak çocuğunu koruma içgüdüsüyle teknolojiyi kullandığı andır. Bu dakikada, insanın ileride dönüşeceği her şey, ihtimal olmaktan çıkıp kaçınılmaz hale gelmiştir. Arkeoloji, uzak geçmişimizin izlerini toparlama, unutulmuş şeyleri gün ışığına çıkarma bilimidir. Tüm parçaları bir araya getirmek bazen ani kesintilere uğrayan ama her halükarda uzunca bir süreçtir. Bu süreçte, kimi zaman bir hazineye rastlarız; kimi zaman ise bulduklarımız işe yaramazdır. İnsan eliyle yapılan şeylerin ve yıkıntıların yanı sıra, kemik parçaları da bunları yapan ve kullanan kişilerin fiziksel kalıntılarıdır.

İki kitapta insanlığın 2,5 milyon yıllık macerası – Kerem Cankoçak

Alfa Yayınları Bilim serisinden bu ay çıkan Yapay Maymun ile Rastlantı ve Zorunluluk, yaşamın başlangıcından kültürel bir tür olan insanın hangi doğal yasalara bağlı olduğunu araştırırken, aynı zamanda insana bakışımızı da sorgulayan kitaplar. Yapay Maymun popüler bir arkeoloji/antropoloji kitabı, Rastlantı ve Zorunluluk ise biyoloji felsefesi çalışması. Bu iki kitap birbirini tamamlıyor. Yapay Maymun, insanın nasıl diğer primat türlerinden ayrıştığını, farklılaştığını incelerken, Rastlantı ve Zorunluluk çok daha geniş bir zaman diliminde, evrenin milyarlarca yıllık tarihi içinde canlı yaşamın nasıl ortaya çıktığını, hangi doğa yasalarının devreye girdiğini araştırıyor ve bu bilgilerimizin bizim dünyaya bakışımızı ne önde değiştirmesi gerektiğini sorguluyor.

Yapay Maymun

İnsanlar, şempanzeler, goriller ve orangutanlar gibi büyük kuyruksuz maymun türlerinden biri olmalarına rağmen, kuzenlerinden dikkat çekici şekilde farklıdır. Çiğ besinlerle beslenen, gündüzlerini ve gecelerini dışarılarda geçiren ve ince bir kıl tabakasıyla kaplı diğer kuyruksuz maymunların aksine insanlar, giyim, barınma ve alet kullanımı gibi yapay nesnelere bağımlıdır. Doğada, bunlar olmadan yaşamlarını sürdüremezler. En zayıf kuyruksuz maymun olmamıza rağmen, yine de gezegenin sahipleriyiz. Doğuştan gelen yetersizliklere rağmen, biz insanlar nasıl en üste çıktık? Arkeolog Timothy Taylor bu soruların cevaplarını arıyor Yapay Maymun?da. Önce zekanın evrimleştiği, bunun ardından teknolojiyi geliştirdiğimiz şeklindeki geleneksel Darwinci görüşe karşı çıkan Taylor, sürecin tam ters olduğunu iddia ediyor. Teknolojinin evrimi, genetik evrimi biçimlendirmiştir görüşünü öne sürüyor.

Kökenlerimizle ilgili bu etkileyici yeni açıklamada Taylor, nesnelerle ilişkimiz açısından insan evrimine yönelik yeni bir düşünme yolu öneriyor; en son fosil delilleri ışığında, türümüzün gelişiminin her adımında insanların kendi evrimimizin kontrolünü daha fazla üstlenmemize neden olacak seçimler yaptığını söylüyor. Taylor?a göre, bilimsel teknolojinin sınırlarını zorlayarak, protezler, zeki implantlar ve yapay olarak değiştirilmiş genler yaratarak, tarih öncesi geçmişimizde, nesneler üzerindeki gücümüzü artırmayla başlayan bir sürece devam ediyoruz.

İnsan iskeletleri ve insan yapımı ürünlerin ana buluşları ile ilgili canlı tartışmaları Darwin?in evrim teorisinin yeniden incelenmesi ile bir araya getiren Taylor, bizi, varlığımızla ilgili esas soruya cevap vermeye başladığımız ilgi çekici ve merak uyandıran bir yolculuğa çıkarıyor: İnsanları eşsiz yapan nedir ve bunun geleceğimiz için anlamı nedir? İnsanlık, 2 milyon yıldır, mızraklardan ateşe, evlere, su borularına ve kıyafetlere teknolojik açıdan bağımlı. Tüm diğer yaratıklardan farklı olarak, evrimsel uyumumuz biyolojik olmayan bir şekilde ölçülüyor: Biz özünde yapay bir türüz ve başlangıçtan beri böyleyiz. Yaklaşık 7 milyon yıl önce kuzenlerimiz şempanzelerden ayrıldık. Bu ayrımda teknolojinin kullanımı kilit rol oynadı. Oysa geleneksel yaklaşım insanın biyolojik evriminin önce genetik sonra teknolojik olduğunu öne sürer. Taylor bu yaklaşıma fosil kanıtlarıyla karşı çıkıyor. Beynin büyüyebilmesi için çenelerimizin zayıflaması gerekli. Aksi takdirde kafatasımızı hapseden kaslar, bizden defalarca daha fazla ısırma kuvvetine sahip şempanzelerde olduğu gibi, beynin büyümesini engeller. Bu anlamda, Yapay Maymun?un tezi insana dönüşmemizin mutlak bir ?an?ı olduğudur. Bu an, insanın, modern anlamda zekâ sahibi bir varlık haline gelmesinden uzun bir zaman öncesine, bir dişinin dünya üzerinde ilk kez, anne olarak çocuğunu koruma içgüdüsüyle teknolojiyi kullandığı andır.
Doğal/yapay ayrımının belirsiz olduğunu vurgulayan Taylor, evrende üç farklı sistem olduğunu söyler: Birincisi fiziksel sistem ve biyolojik olmayan kimyasal sistemdir. İkinci sistem ise, fizik yasalarına uygun davranan ama birikimli seçilim gibi evrim yasaları ile kendi yasalarını oluşturan biyolojiden meydana gelir. Biri canlı diğer cansız olan ama yine de doğa yasalarına dayanan bu iki sistemin üzerine gelen üçüncü sistem ise yapay sistemdir. Taylor?a göre bu yapay sistem evrimimizi şekillendirmiştir. Taylar kitabında kuramını destekleyici kanıtları ortaya koyarken aynı zamanda Darwin?den bu yana evrim kuramlarının da konuyla ilgili tezlerini tartışır ve karşı argümanlarını sıralar. Yapay Maymun bir yanıyla, insana dair görüşlerin kısa bir özetini de ortaya koymaktadır.

Rastlantı ve Zorunluluk

Nobel ödüllü biyokimyacı Jacques Monod, Rastlantı ve Zorunluk?ta insanın macerasını çok daha geniş bir zaman dilimi içinde, moleküllerden DNA?ya ve genlere, oradan da zihne ve kültüre uzanan milyarlarca yıllık bir tarih içinde inceler. Monod’nun 1970 yılında kaleme aldığı bu klasik eserini Türk okurlar 1983 yılında Vehbi Hacıkadiroğlu’nun çevirisi ile tanımışlardı. O yılların yoğun Althusserci okumaların yapıldığı ve çok sınırlı sayıda kitabın basıldığı Türkiye’sinde ‘Rastlantı ve Zorunluluk’ epey tartışılmıştı.
Timothy Taylor gibi Jacques Monod da yapay ve doğal arasındaki ayrımı sorgulamakla başlar. Burdan canlı cansız ayrımına geçer. Amacı, evrende önceden tasarlanmış bir düzen olup olmadığını sorgulamaktır. Monod?ya göre canlıları cansızlardan ayıran temel özelliklerin başında teleonomi gelir. Genetik olayların anlamlı oluşu ve amaca uygunluğu, bir organizmada bulunan bir yapı ya da işlevin evrimsel bir avantaj olması gereğine bağlılığı düşüncesi olarak özetleyebileceğimiz teleonomi, canlıların sanki bir amaca hizmet eder gibi görünmelerine neden olur. Ancak Monod bir kavrama daha dikkat çeker: değişmezlik! Değişmezlik zorunlu olarak teleonomiden önce gelir. Darwin?in ortaya koymuş olduğu üzere, git gide daha da teleonomik olan yapıların ortaya çıkışlarının, gelişimlerinin ve zamanla incelik kazanmalarının bir nedeni vardır. Bu neden, bir yapının önceden zaten değişmezlik özelliğini barındırması sonucu ?rastlantı oyununu muhafaza edebilmesinden? kaynaklanan bir düzen bozukluğuna bağlıdır; çünkü bu yapı, bunların etkilerini doğal seçilim oyununa tâbi kılar.
Modern bilimin dayandığı nesnellik olgusunu görmezden gelen düşünürlerin animizm batağına saplandığını söyler Monod. Doğada içkin bir ereksellik arama çabalarının da animizmden kurtulamadığını vurgulayan Monod, Rastlantı ve Zorunluluk’ta daha çok ?[Diyalektik materyalizmde] insan düşüncesi tarafından yansıtılan dış dünyanın değişim yasalarını bulan? Marksizmin animist yönü ile hesaplaşır. Kendisini de sosyalist olarak tanımlayan Monod, sosyalizmi diyalektik materyalizm ve tarihsel materyalizm gibi yanlış öncüllerden kurtarmaya çalışır. Ancak animizm Marksizme özgü bir hastalık değildir Monod’ya göre; ilk insanlardan bu yana binlerce yıldır animist düşünceler hakimdir.
Günümüzde artık Marksizm oldukça dönüşüm geçirdi, Engelsci diyalektik materyalizm artık çok sınırlı çevreler dışında büyük bir etkiye sahip değil. Ama buradaki boşluğu başka animist düşünceler doldurdu; kapımızda artık daha büyük bir tehlike var. Monod’un işaret ettiği bilim düşmanlığı 1970’lere göre daha da yaygınlaşmış durumda. Ülkemizde evrim gerçeği eğitim programlarından çıkartılıyor. Bütün toplumlarda mistik ve bilim dışı düşünceye olan ilgi arttı. Oysa modern toplumlar bilimin keşfettiği zenginlikleri ve güçleri çoktan kabul ettiler; fakat bilimin en derin mesajını dinlemediler: ”[Modern toplumlar] Bilim?e borçlu olduğu tüm zenginliklerin keyfini sürerken, toplumlarımız bilimin kendisi tarafından kökten çürütülmüş değer sistemlerini yaşamaya ve öğretmeye devam etmekteler.”. Modern toplumlardaki bu ikiyüzlülüğe dikkat çeken Monod’ya göre insanlar bir yandan bilimin sağladığı bütün olanakları kullanırken, öte yandan bilimden çıkan mantıksal sonucu, maddenin kendiliğinden rastlantısal macerasının getirdiği sonucu, özetle bu evrenin bizim için tasarlanmadığı sonucunu kabul etmek istemiyorlar. Bilimin bu soğuk katılığı onları rahatsız ediyor. İnsanlar ”inanmak” istiyorlar, hayatlarının bir anlamı olması gereğine olan inanç insanları rahatlatıyor.
Eski animist bağlardan tamamen kurtulmak için yeni bir etiğe, ?bilgi etiğine? ihtiyaç duyulduğunu söyler Monod: ?Bu belki bir ütopyadır fakat tutarsız bir rüya değildir. Bu kendini yalnızca mantıksal tutarlığından kaynaklanan bir güçten ötürü dayatan bir fikirdir. Gerçeklik arayışının zorunlu olarak götürdüğü sonuçtur. Eski anlaşma feshedilmiştir; insan içinde rastlantısal olarak bulunduğu Evren?in devasa umursamazlığında yalnız olduğunu en sonunda biliyor.?

İnsan: Evrim yolunda arabaya binen yaya – Murat Hatunoğlu (Aydınlık Kitap Eki)
Birkaç sene önce, Beşiktaş?ta ilginç bir sokak köpeği gördüm. İlginçti, çünkü gecenin bir vakti, çok trafik de olmamasına rağmen, yolun karsısına üst geçidi kullanarak geçiyordu. O geçide gelen insanlar da ilginçti, çünkü onlar üst geçidi altını geçit olarak kullanıyorlardı. Motorlu araçların durduğu bir aralıktan yararlanıp, koştura koştura geçiyorlardı karsıya. Bir süre sonra o üst geçidi kaldırdılar, muhtemelen insanlar kullanmadığı için.
Bir arkadaşıma bu ilginçlikten bahsedince, ?o da bir şey mi?? diye başladı anlatmaya. ?Bizim okuldaki köpekler okul içinde dönen servislere biniyor. Durağı gelince de servisten inip yoluna devam ediyor.?
Şaşırarak gülümsedim. Anlatmaya devam etti arkadaşım, ?Zaten bizim servisler bir acayip. Falanca manken ile filanca oyuncu da biniyor servise. Okula araba girişi yasak çünkü. Ha, bir de okul çıkısında feci taksi kuyruğu oluyor. Örgenciye taksi yetişmiyor?? diye devam etti arkadasım. Ben de o magazin mankenleriyle beraberce servise binen kampus köpeklerini düşünüp gülümsedim; yesil anarşi düşüncesi geldi aklıma.
?Vallaha hayvan insandan akıllı? der kimisi, ?hayvan, isinde gücünde. Hiç kimseye zararı yok. İnsan öyle mi?? Yarı saka, yarı gerçek; ama yine de birine kızdığında ya ona ?hayvan? der ya da çeşitli hayvan isimleriyle ?hakaret? eder. Hatta kimisi de üstüne, ?hayvan demeyeyim, hayvana ayıp olmasın? diye ekler. Burada küfrün saçmalığı bariz olsa da, sakayla gerçek anlam harmanlansa da, içten içe hayvana övgü vardır aslında. İnsandaki hayvan övgüsü, ?aslansın, kaplansın, tosunum, koçum?? gibi sözlerle -hafif- özenmeye kayar. Güçlü olan hayvanın adı, insana dolu dolu söylenir. Belki de, evrim düzlemindeki cılız yerimiz var bu sözlerin derininde. Cılızlığa nereden kanaat getiriyorum, Bradford Üniversitesi?nde arkeoloji doktoru olan Timothy Taylor?ın sözlerinden: ?İnsanoğlu var olmayabilirdi. Kafataslarımız, doğum mücadelesi verirken sıkışıp ölüme neden olacak kadar geniş. Teknik bir ekibin (doğum uzmanı, ebe ve sinyal makineleri gibi) yardımıyla beceriksiz kafatası, bir memeli için dokunaklı bir sebeple ışığa doğru hareket eder; çığlık atan, saçsız ve aylarca kafasını tasıma sansı bulamayacak kadar fiziksel açıdan güçsüz.?
Nisan ayında Alfa Yayınevi, Bilim Kitaplığına Timothy Taylor?ın ?Yapay Maymun? adlı kitabını ekledi. Kitapçıda görür görmez merakla elime aldığım bu çirkin kapaklı kitabın alt baslığı merakımı ziyadesiyle celbedince, bana kitabı edinmek düştü. ?Teknoloji insan evrimini nasıl değiştirir?? diye soran kapak, derhal arkasını çevirttirdi, yazanları bir solukta bitirttirdi. Giris bölümünde, ?Üreme süreci bu denli ölümcül olabilen ve çocukları, kendi basına giyinebilecek duruma gelene kadar yıllarca yetişkin desteğine ihtiyaç duyan böyle bir tür nasıl olur da evrimleşmekle kalmayıp bir de, gezegenin tropik bölgelerinden kutuplarına, kıyılarından yüksek platolarına kadar her ortamına yerleşebilen, dağların altından okyanus zeminine kadar araştırma yapabilen en baskın türü haline gelir??diye soruyor kitap. Anlatı boyunca sorulan böylesi soruların etkisiyle artıyor merak. Ve yanıtlar sık sık ?hadi canım, olur mu öyle?? dedirtiyor; ama devam ettikçe, ?a, doğrudur öyleyse canım?a dönebiliyor sözler. Mesela, ilk ?hadi canım?, yazarın, ?sizi Darwin?in hatalı olduğu konusunda ikna etmeye çalışacağım? sözlerini okuyunca geliyor. ?UFO?lardan veya Tanrı?dan gelen bir yabancı müdahaleye inandığım için değil. Akıllı tasarım diye adlandırılan aptalca iddialara inandığım için de degil. Ama Darwin?in doğal dünyayı anlamak için kullandığı birçok araç ?HMS Beagle?dan Down House?a, kalem ve kâğıtlardan mikroskop ve neşterlere kadar- biyolojiyi altüst ediyor, evrimin kurallarını yıkıyor ve doğal seçilimi zayıflatıyor? paragrafını tamamlayınca, ?hımm, olabilir aslında.? diyor okur. Darwin?in delillerinin ve kimi fikirlerinin kökünden hatalı olduğu düşüncesinin ?giderek artan bir şiddetle- belirtilmesiyle de derin okuma fazına çoktan dalmış oluyor:
?Artık doğal seçilim tarafından yönetilmediğimize dair artan kanıtlar bulunuyor. Teknoloji, biyolojiyi hükümsüz kılıyor ve bizler, yasamın, temel olarak Darwinci süreçten uzaklaşan, yeni bir biçimine yöneltiyor. Gezegenimizdeki, doğal seçilimi asabilen ilk varlık olmanın sonuçları oldukça fazla. Hiçbir zaman tamamen doğal varlıklar olmuyoruz ve giderek yapay hale gelecek şekilde evrimleşiyoruz. İstesek de, teknolojiden uzaklaşmamız artık mümkün değil. Aslında teknoloji bizden uzaklaşabiliyor;
teknolojik uygarlığın tüm sisteminin eylemsizliği, gelecekte bize bırakılan kararların türlerini son derece önemsiz hale getiriyor. Su an izlediğimiz yol sürdürülemez olabilir veya olmayabilir fakat bundan kurtulmaktan aciz olduğumuza inanmak için pek çok neden var.
Yere çakılabiliriz veya yapay çıkışımıza devam edebiliriz. Ama artık, ütopyacı ruhların hayal ettiği sakin ve daha dengeli bir yumuşak iniş mümkün değil. ?

DR. TIMOTHY TAYLOR, The Buried Soul (G.mülü Ruh) ve The Prehistory of Sex (Seksin Tarih Öncesi) kitaplarının yazarıdır. History Channel, Discovery Channel ve National Geographic özel gibi programlara çıkmış ve Nature, Scientific American ve World Archaelogy gibi yayınlara katkıda bulunmuştur. Journal of World Prehistory dergisinin yazı işleri müdürü olarak görev yapan Dr. Taylor, İngiltere?de Bradford Üniversitesi?nde arkeoloji dersleri vermektedir.

Kitabın Künyesi
Yapay Maymun
Teknoloji İnsan Evrimini Nasıl Değiştirdi
Timothy Taylor
Çeviri : Aylin Muhaddisoğlu
Alfa Basım Yayım Dağıtım
4/2012
304 sayfa

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir