Yaşamak ve yazmak sevinci – A. Ömer Türkeş

Portekiz ve dünya edebiyatının büyük ustası, 1998 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi José Saramago?yu 2010 yılında kaybetmiştik. Filin Yolculuğu?nun yayımlanma tarihi ise 2008… 85 yaşındaymış Saramago. Hastalığı nedeniyle zorluk çekmesine rağmen -eşi Pilar sayesinde- yazmayı sürdürmüş, romanı tamamlamış.

Büyük bir yazarın ölümü beklerken kaleme aldığı bir romanda geçip giden hayatın muhasebesini yapan kasvetli bir hikâye ile karşılaşsaydık şaşırmazdık. Ne var ki Saramago?nun yazma ve yaşama tutkusu öylesine güçlüydü ki Filin Yolculuğu -ölüme inat- en neşeli romanı oldu. Üstelik sonuncusu da değildi. Filin Yolculuğu?nu bitirmenin verdiği güvenle, ertesi yıl bir roman daha tamamladı ve aramızdan -sanıyorum huzurla- ayrıldı..

Saramago, Filin Yolculuğu?nu 16. yüzyılda gerçekleşen bir yolculuktan esinlenerek yazmış. Rivayet muhtelif, tarihi kayıtlar biraz muğlak ama zaten Saramago?nun gerçek olaylara dayalı tarihi roman yazmak gibi bir derdi yok. Hatta bu yolculuğun yapılıp yapılmadığının da önemi yok. Saramago 21. yüzyılda yaşadığının farkındalığıyla, 1500?lü yıllarda böyle bir yolculuğun nasıl geçeceğini tahayyül ederek kurgulamış hikâyesini.

Yıl 1551. Yer Portekiz. Portekiz ve Los Algarbes Kralı Üçüncü Don Juan ve karısı kendilerine Hindistan?dan hediye gelen Süleyman adlı fili Avusturya veliahtı Arşidük Maximilian?a hediye etmeye karar verirler. Yazışmalar yapılır, mutabakat sağlanır, fil o sırada İspanya?yı ziyaret eden Maximilian?a İspanya kenti Valladolid?de teslim edilecektir.

Kervan ağustos ayında yola çıkar; ?Filin omzunda oturan terbiyecisi (Subhro), her konuda ona yardımcı olacak iki adam, erzakla ilgilenecek ırgatlar, yoldaki engebelerin bir o yana bir bu yana sarstığı su yalağını taşıyan kağnı, farklı otlardan oluşan dev saman yığını, yolculuğun güvenli geçmesini ve hepsinin sağ salim gidecekleri yere ulaşmasını sağlamakla görevli süvari birliği ve son olarak da silahlı kuvvetlere ait iki katırın çektiği levazım arabası?, kısacası görenlerin gezgin bir sirke benzetebileceği tuhaf bir topluluk.

Ufak tefek sıkıntılara rağmen köylülerin hayretle izledikleri kervan Portekiz topraklarında yavaş ve sakin bir tempoyla ilerler. Valladolid?e vardıklarında fil Avusturyalılara teslim edilir. Arşidük Maximillan?ın ilk işi file ve bakıcısına yeni isim vermek olacaktır. Bundan böyle Süleyman?ın adı -Osmanlı Sultanı?na gönderme anlamında- Muhteşem Süleyman, Subhro?nunki ise Fritz olmuştur.

Ustalık, bilgelik, ironi
Yeniden yola düzülen kervan, bu kez Avusturya İmparatorluğu?nun gücünü sergileyecek şekilde -filin üzerini örten işlemeli pelerin, üzerinde yepyeni giysileriyle Fritz, zırhlı askerler, Maximilian ve karısının bindikleri kupa arabası- şatafatlıdır. Ama bu görüntü uzun sürmeyecek, değişen mevsimle birlikte başlayan yağmur ve soğuk kervanı yeniden komik bir kılığa sokacaktır. Yolculuk zorlaşır, moraller bozulur, özellikle de Fritz bu yolculuğun sonunda kendisinin nelerin beklediğini bilememenin tedirginliğiyle sürekli hesaplar kuracaktır kafasında.

Fransa?da Süleyman -ve maiyeti- gemiye aktarılır. Fırtınalarla boğuşarak Venedik?e ayak bastıklarında kendilerini bekleyen coşkulu kalabalık morallerini düzeltecektir. Türlü maceradan sonra Venedik?ten ayrılırlar. Sıra, kış soğuğunda zorlu Alpleri aşmaya gelmiştir. Muhteşem Süleyman tam bir emekçi gibi davranacak, bakıcısından imparatora kadar çevresindeki herkesin şahsi çıkar hesaplarının tersine, yediği ekmeğin hakkını vererek bütün zorluklara sabırla katlanacaktır. Artık Viyana kapıları görünmüştür…

Zararsız ve terbiyeli bir filin Avrupa siyasetine alet edilip hiç alışık olmadığı doğa koşullarında tamamlamak zorunda bırakıldığı uzun bir yolculuğun hikâyesini anlatırken sevdiği bütün temaları kullanmış Saramago. Yalnızlık, yolunu şaşırmışlık, arayış, saçma yaşamın doğallığı yolculuğun her aşamasında karşımıza çıkıyor. Ve elbette hayranlık uyandıran büyük bir düş gücü….

Hikâye tarihi bir olaydan esinlenmiş ama Filin Yolculuğu tarihi roman sayılmaz. Geçmişe bugünden baktığını açıkça ilan eden muzip anlatıcı sayesinde -yüzlerce yıl önce yaşanmış olayları büyük bir ciddiyetle gerçeklik gibi okuyucuya sunan- tarihi romanların parodisini yapmış Saramago. Ama bu tarihin önemli olduğu anlamına da gelmiyor. Anlatı tarihsel ancak tartışılan meseleler geçmişten çok günümüzü hedefliyor. Hikâyenin anlatıldığı 2000?li yıllarla geçmiş çağlar arasında karşılaştırmalar yapmaktan kaçınmıyor. Kimseyi aklamayan, gelişmeye tapınmayan, ilerlemenin insanın ahlak ve moral değerlerindeki gelişmeye karşılık gemediğini ima eden, insanın zaman içinde değişen ve degişmeyen yanlarını basit ayrıntılarda açığa çıkaran karşılaştırmalar bunlar. Mesela bu tümüyle akıldışı yolculuğun askerler tarafından büyük bir vatan görevi telakki edilerek ciddiyetle yerine getirilmesi, iktidarla halk arasındaki ilişki ya da engizisyon çağı dini kurumlarının ve din adamlarının zihniyeti günümüz dünyasında olup bitenlerden daha ?geri? sayılmaz. Anlıyoruz ki güzellik geçici, zaaflar, tutkular, yalanlar, budalalık, bönlük kalıcıymış…

Kuşkusuz birebir karşılaştırmalar yapmamış Saramago. Meteforlar -ki filin kendisini başlı başına bir metafor olarak kabul edebiliriz-, keskin gözlemler, mizah duygusunun inceliğini sergileyen acı alaycılık sayesinde ister istemez geçmiş ve bugün arasında gidip geliyoruz.

Sevinçleri, acıları, umutları ve hayal kırıklıklarıyla yaşam denen kısırdöngüyü, onun akıldışılığını, kendi cehennemini yaratan insanın trajedisini çarpıcı bir ironi ile yansıtan Saramago?nun anlattığı hikâyelerin masalsı bir havası vardır, ama metinlerin barındırdığı çokkatmanlı yapıyı hemen farkederiz. Kurmacalığını apaçık sergilemekten, olup bitenlerin hiçbir bilimsel açıklaması ya da tarihi kayıtı olamayacağını ifade etmekten, hatta bazı karakterlerin ağzından yaşanılan durumun simgesel olduğunu belirtmekten hiç çekinmez. Sanki okuyucu ile bir sözleşme imzalanmış, okuma sürecinin gerçeklik dışındaki bir alanda sürdürüleceği ilan edilmiştir; ama okuyucuyu asıl sarsan şey de bu gerçeküstü dünyanın ne kadar gerçek olduğu düşüncesinden başka bir şey değildir..

Gülerek okuyabilirsiniz ama gülmecenin hemen ardında yurtlarından koparılmış iki varlığın, bir insanın ve bir filin dramını göreceksiniz. Filin Yolculuğu çokkatmanlı, çifte kodlanmış bir roman. Umberto Eco?nun ifadesiyle; ?Edebiyatın amacı sadece insanları eğlendirmek ve avutmak değildir. Aynı zamanda, daha iyi anlamak istediklerinden aynı metni iki kez, hatta belki de birkaç kez okumaları için insanları harekete geçirmek ve heveslendirmektir. Bu bakımdan, çifte kodlamanın istemsizce yapılan soylu bir hareket değil, okurun zekâsına ve iyi niyetine saygı göstermenin bir yolu olduğunu düşünüyorum.?

A. Ömer Türkeş
http://kitap.radikal.com.tr/, 18.12.2013

FİLİN YOLCULUĞU
José Saramago
Çeviren: Pınar Savaş
Kırmızı Kedi Yayınevi
2013, 196 sayfa,

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir