“Turgut Koçak; Ateşe yazılan bir yaşam.” Söyleşi: Ayşe Kaygusuz

“Ateşe Yazdım”
Sevgili Turgut Hocam, ateşe yazılan bir yaşamın özü mücadelelerle dolu, zor bir yaşam diye anlıyorum; öyle birkaç sözcükle de anlatılacak gibi değil; ama özel yaşamınız yok denecek değin az. Bütün hayatınız politika-topluma adanmışlık?
Bu anlayış ve kişilik oluşumunda çocukluğunuza dönersek ailenizin ve yetiştiğiniz kültürün katkısı nedir?
Aslında kime sorarsanız sorun yaşamının hiç de kolay geçmediğini söyleyecektir. Ben, kendi adıma yaşamımın o alışılagelmiş söyleyişteki gibi geçmediğini söyleyerek söze başlamak istiyorum.
Bir kez babam iyi bir insan olmanın yanında aydın bir insandı da. Çocukluğumda gördüğüm şeyler benim kişiliğimin oluşmasında da etkili oldu diyebilirim. Babamın eşitlikçi duyguları bana ve kardeşlerime de geçmiştir. Bu yüzden de Türkiye?nin öne çıkmış sosyalistlerinin sözlerini ilk kez ekin tarlasında çalışırken babamdan duydum. Salt bu kadar değil, bizler çok küçük yaşlarda tarlada çalıştığımız için yorulur ve çalışmaktan iyice bıkkınlık getirirdik. Bizim yorulduğumuzu gören babam bize; ?Haydi biraz dinlenin? der kendisi çalışmayı sürdürürdü. Biz de bu durumda çok oturmaz kalkıp işin bir tarafından tutardık. İşte o zaman babam bize ne kadar halk şairi varsa onların şiirlerini okur, kimi zaman da bir türkü tutturarak bizi gayrete getirmeye çalışırdı. Diyebilirim ki, ben Karacaoğlan?dan Aslı İle Kerem?e, Tahir İle Zühre?den Ferhat İle Şirin?e kadar bütün halk kültürünü babamdan öğrendim. Ayrıca bizim çiftçilerimiz vardı. Onların bir kaçından da aynı şeyleri ve okuma yazmayı da okula başlamadan çiftçilerimizden öğrendim.
Çocukluğumuz varsıllıklar içinde geçmedi geçmesine ya diyebilirim ki, başkalarıyla kıyaslandığında çok daha iyiydi. Bizim köy Adnan Menderes?e karşı olduğu için üstelik okulda yapılmış değildi. Okul bizim köye 27 Mayıs 1960?dan sonra yapıldı. Üstelik okulu da köylü yaptı. Dört ve beşinci sınıfı kendi köyümüzde okudum. Bizim köye verilen öğretmen, vekil öğretmen olduğu için yetersizdi. Babam bize matematikle ilgili ne varsa öğretir biz de öğretmenimizi asla zorda koymaksızın diğer öğrencilere öğretirdik. Bütün işlemleri, bayağı kesirleri, ondalık hesaplarını ve faiz hesaplarını babamdan öğrendim.
Özetle söylemek gerekirse çalışkan bir öğrenciydim. Küçük kardeşimle aynı zamanda başladık okula. Ortaokula başlarken diploma almak ve kayıt işlemi zorluğu nedeniyle yaşlarımız mahkeme kararıyla büyütüldü.

Yatılı okul döneminiz?
Gençlik yıllarınız? buna biraz da aileden ayrılmak-uzakta yaşamak diyebilir miyiz?
Partili oluşunuz?
Tutuklanmalarınız?

Burada önemle belirtmek istediğim şey; daha Türkiye İşçi Partisi?nin kurulduğu ilk yıllardan itibaren politikanın içinde oldum. Partinin bütün bildirilerini Ş. Koçhisar ve köylerinde dağıttım. Yenişehir Sağlık Koleji?nde öğrenimimi sürdürdüm. Artık Ankara?daydım ve hemen her fırsatta TİP il örgütüne ve sık sık TBMM?ye giderek TİP?li milletvekillerle görüşür, meclisteki çalışmaları izlerdim. Salt bu yüzden pek çok kez okuldan atılmayla karşı karşıya geldim. Atılma girişimini ise diyebilirim ki, gözüpeklikle boşa çıkardım. Kolej yıllarımda basınla ilgilenir, şiirler, öyküler yazardım. Okul bana bu denli karşı olmasına karşın, daha o zamanlarda ?GENÇ SAĞLIKÇILAR? gazetesini çıkarırdık. Gazetenin bensiz çıkarılmasını okul denediyse de başaramadığı için beni bu işin dışında tutamadı. Okulu zor bitirdim. Son sınıfta okul müdürü beni Hastalıklar Bilgisi?nden Eylüle bıraktı. Eylülde de bitirmem engellenecekti engellenmesine ya bu kez bütün o koca kitabı neredeyse ezbere söyleyecek denli öğrenmiştim. Sınavda bulunan diğer öğretmenlerin karşı çıkmaları sonucu bana geçer not verilmek zorunda kalındı.
Memuriyet dönemim de iyi geçmedi. Sinop?ta çalışıyordum Sinop Valisi İsmail Dokuzoğlu bana kafayı taktığı için memuriyetten atıldım. Askerlikten sonra TSİP kuruluş çalışmaları içinde yer aldım. 1974 yılında TSİP kurulduktan sonra Sakarya Devlet Hastanesi?nde görevliydim, o bölgede ve komşu kentlerde TSİP?i örgütledim. 1970?li yıllarım herkes gibi her an ölümle yüzyüze geçti. Parti çalışmalarını Ege Bölgesi?nde sürdürmek için İzmir?e atanmamı yaptırdım. 1980 yılında Kastamonu Devlet Hastanesi?ne sürgünüm çıktı. Bir süre çalıştıktan sonra gömleğimi röntgene asıp doğru İstanbul?a gittim. Parti çalışmalarını artık profesyonel olarak sürdürdüm.
Sonra 12 Eylül 1980 faşizmi geldi. Trakya?da parti çalışmalarına devam ettiğim için tutuklanıp 6 ay mahkeme önüne çıkarılmadan Çorlu?da cezaevinde kaldım. Çıktıktan sonra ise TSİP?in devam eden çalışmalarının içinde yer aldım.

Kalabalık bir ailenin içinde annenin göz bebeği bir erkek evlat?
Size inanan ve güvenen bir babanın bekleyişi?.
Ankara?daydım. Annem yarım felç geçirmişti. Onu doktora götürdüm. Özel bir doktorda muayene ettirdikten sonra sırtıma alıp taksiye kadar taşıdım. Annem bana dedi ki; ?Çok utanıyorum, nasıl oldu da kendimi sana taşıttırdım?? Neye uğradığımı bilemedim. Bunun sözü mü olurdu? Onca emeğe karşı doktordan taksiye kadar taşımıştım topu topu. Aradan çok zaman geçti, hiç mi hiç bu anı aklımdan çıkmış değildir.
Sonra tutuklandım Ankara DGM?de yargılanıp 8 yıl ceza aldım. Tutuklu kaldığım süre içinde annem hasta olduğu için görüşe gelemedi. Eskişehir Özel Tip?teydim haber göndermiş çıkıncaya kadar ölmeyeceğim diye. Sonra çıktım kısa bir süre sonra da annem aramızdan ayrıldı.
Parti çalışmalarını kaldığı yerden sürdürdük. 3 Ocak 1993 tarihinde bir genel kurul yaptık ve TSİP?i yeniden siyasal yaşama taşıdık. Partinin genel başkanlığını üstlendim. Sonra 2000 yılının sonunda bir kez daha F Tip Cezaevleri nedeniyle tutuklandım. 6 ay içerde kaldım. Duruşmaya çıktığımızda babam da hastaydı. 13 Mayıs 2001 günü mahkeme karar verecekti vermedi. Duruşmayı 15 Mayıs?a attı. 13 Mayıs günü babam demiş ki, mahkeme serbest bırakırsa hiçbir yere uğramasın doğru Köye gelsin, ona söyleyeceklerim var. Belki bir daha söyleyeceklerimi söyleme fırsatı bulamam. Mahkeme bizi bırakmadı. Babam saat 17.00?ye kadar beklemiş, kardeşlerimi çağırmış demiş ki, ?daha fazla bekleyemeyeceğim, benim söyleyeceklerimi o biraz düşünürse çıkarır.? Kısa bir süre sonra da yaşama gözlerini yummuş. Aklımdan çıkmaz, çıkamaz. Bu devlet bana dünyaları bağışlasa bana olan borcunu ödeyemez. Yaşamımda katlandığım her şeyi geçiyorum ama babamdan ve anamdan dolayı duyumsadıklarım nedeniyle duyduğum kin asla eksilmez.
Türk solunun birleşmesi konuşuluyor, çatı partisi gibi değişik birçok isimleri var. Siz ne dersiniz?
Evet, sosyalist bir politikacı olarak çok şey söyleyebilirim, ancak bunlara gerek duymuyorum. Hep konuşulan Sol?un birliği konusunu ise gülümseyerek geçmek istiyorum çünkü birlik ancak ve ancak mücadele içinde olabilir ama asla kırk karganın cücüğünü yemişlerle yapılamaz.
Sizi tanıyan insanların çoğu, sizi politikacı olarak biliyor ama aynı zamanda siz çok yönlü bir sanatçısınız. Yazar, şair, ressam.
Sanatla ilgili yanıma gelince; benim çocukluğumdan beri sanatla içli dışlı bir yaşamım olmuştur. Bu yüzden de her fırsatta çokça okudum ve elimden geldiğince de yazmaya çalıştım. Yazdıklarımın çoğu yok olmuştur. Çünkü her tutuklanışımda kitaplarımla birlikte yazdıklarım da uçup gitmiştir.
Elimde tuttuğum şeyler belki de en az 7-8 kitap eder. Şiirlerim, öykülerim, roman ve politik yazılarım var. Bunlardan bugüne kadar sadece şiir olarak ?Günleri Tutuşturan Şiirler?, ?Firari Uçurumlarda Ölmek? ve farklı bir şiir denemesi olan ?Güzellik Alev Bir Kuş Muydu? kitaplarını yayınladım. Ekin Sanat Dergisi, Kitle ve Genç Sosyalist dergisini çıkarıyoruz. Bu dergilerin Genel Yayın Yönetmenliğini yapıyorum.
Geriye döndüğümde bir kez olsun ah demedim. Geriye dönme olanağım olsa yaptıklarımın aynısını yapmaktan asla çekince duymam. İnat ve kararlı bir kişiliğim var. Ayrıca sosyalist olmayanların iyi bir sanatçı olabileceğini de asla düşünemem.
Ya çektikleriniz, ya acılarınız diye sorarsanız önemsiz şeyler der geçerim. Yani geldi geçti o kadar. Ya da şöyle bitirelim vız gelir tırıs gider?

Mart 2013
Düşe Yazanlar
Sayfa: 87

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir