Yeni orta sınıfın Gezi’ye ilerleyişi – Zafer Köse

Son zamanlardaki önemli kitaplardan biri: Ali Şimşek’in “Yeni Orta Sınıf – ‘Sinik Stratejiler’”. Kitap Gezi’nin de bir analizi niteliğinde. Bu ayaklanmanın belki de en önemli bileşeni olan yeni orta sınıfı, ortaya çıkış koşullarıyla, evrilmesine neden olan gelişmelerle, eksik kalan yönleriyle ve en önemlisi, gelecek için verdiği umutla inceliyor.

Şirketini kurduğunda sadece bir masası, bir sandalyesi ve parlak bir de fikri varmış. Birkaç yıl önce, büro mobilyaları reklamındaki başarılı iş adamı böyle diyordu.

Bir reklam, sadece sözünü ettiği ürünü pazarlamakla yetinmez. O ürünü satın alacak insan tipini yaratmaya da katkı yapar. Bir yaşam tarzı, gereksinim anlayışı ve dünya görüşü de pazarlar. Bu arada, insanların aklına “bağzı sorular” gelmemesini sağlamaya çalışır:

Her hak eden başarılı oluyor mu? Başarıya ulaşmak için parlak bir fikir yeterli mi?

Yoksulluk, sadece yoksul insanların mı suçu?

İşsizliğin nedeni çalışmayan insanların varlığı mı?

Bu dünya adil mi, güzel mi? Bu düzen iyi mi?

“Başarı” bu kadar önemli mi?

SÖMÜREN EMEKÇİLER

Ne var ki, 10 yıl kadar geç kalmış bir reklamdı bu. “Yeni Orta Sınıf” kitabında Ali Şimşek’in anlattığı ve ana hatlarıyla 1986-2001 döneminde geçerli olan yaklaşımlara daha uygundu.

O yıllarda daha çok, “çalışan kesim”in dünya görüşü olarak yükseliyordu, bu reklamdaki yaklaşım.

Özal döneminde vahşice uygulanan serbest piyasa ekonomisi, hızlı bir büyüme sağladı. Bunun sonucunda, iyi eğitim görmüş nitelikli gençler Türk ve yabancı sermayeli şirketlerde yüksek ücretle çalışmaya başladılar.

Geleneksel alt ve orta sınıf ailelerden gelen ve Şimşek’in “genç profesyoneller” olarak belirlediği bu insanlar, biraz daha geniş bir çerçeve içinde, yeni orta sınıfı oluşturdular. Ayrıcalıklarını aile veya miras avantajlarına değil, kişisel üstünlüklerine borçlu olduklarına inandılar.

Normalde bir işçi, ürettiği değerin ancak bir kısmını ücret olarak alır. Böyle olmasaydı kâr amaçlı işletmeler varlığını sürdüremezdi. Fakat yeni orta sınıf üyelerinin kazancı, alışılmış emekçi gelirinin çok üstündeydi. Belki de birçok durumda, üretime yaptıkları doğrudan katkının üzerinde bir gelir elde ediyorlardı. Dolayısıyla, “çalışarak yaşamak zorunda olan” anlamında “emekçi” denebilse bile, yeni orta sınıf üyeleri, ücretli emeği sömüren bir kesim olarak da görülebilir.

YENİ ORTA SINIF TARZI

80’li yıllarda askeri darbeyle muhalefet susturulmuştu. Dünya ölçeğinde de bir siyasal gerileme yaşanıyordu. Çeşitli yollarla yayılan tek yanlı görüşler sonucunda; yoksul çocukların okul masrafları, halkın sağlık giderleri, diğer sosyal güvenlik harcamaları yeni orta sınıfın gözünde, kendilerinin sırtına yük olarak görülüyordu. Yüksek kazançlarından dolayı ödedikleri vergilerle kamuyu finanse ettiklerine inanıyorlardı.

Bu durum, yeni orta sınıfın dışlayıcı özelliklere bürünmesine neden oldu. Geleneksel mahalle hayatındaki dayanışmanın, aile bağlarının gerektirdiği yardımlaşma alışkanlıklarının dışında kalmak istediler. Daha doğrusu, kendi sınıflarından olmayanların dışarıda kalacağı bir hayatı tercih ettiler. Böylece, kent merkezlerinin biraz uzağında siteler kurarak yaşamaya başladılar.

Dışladıkları insanların kendileri gibi “steril” yaşamayı hak etmediklerini ve beceremediklerini düşünmeleriyle bağlantılı olarak, yeni orta sınıf, aşağılayıcı bir dil geliştirdi. Artık dergiler, televizyonlar, kitaplar, “pazarlanan” neredeyse bütün kültür sanat ürünleri yeni orta sınıfın onayına sunuluyordu. Kültür sanat endüstrisi, dışlayıcı düşünceler ve aşağılayıcı dil üreten bir mekanizmaya dönüştü. “Entel”, “maganda”, “zonta”, “kıro” gibi sözcükler havalarda uçuşmaya başladı. Yeni orta sınıfın sırtında yük kabul edilen “devlet memuru” çalışanlar, filmlerde ve skeçlerde “Bugün git yarın gel” diyen tiplemelerle parodileştirildi.

Ali Şimşek, komedi filmlerini ele aldığı bölümlerde Kemal Sunal, Şener Şen, Cem Yılmaz, Ata Demirer gibi oyuncuları, Davaro ve Recep İvedik gibi filmleri analiz ederek konuyu somutlaştırıyor. Aynı şekilde, Gırgır, Limon, Leman, Penguen dergilerini de kapsamlı biçimde ele alıyor.

Bu çizgi, ilerleyen yıllarda Ekşi Sözlük, İnci Sözlük gibi internet mecrası ile birleşti. Hayatın belirleyici bir niteliği haline gelen “hız” faktörü de işin içine girince, düşünmek süreci yerini fikir beyan etmeye bıraktı. Gazete köşe yazarlarından internet forumlarındaki takma isimli ergenlere kadar birçok kişi, “hayatın gerçeklerini bilen” birer ukalaya döndü.

MARX’IN DÖNÜŞÜ, GEZİ’NİN DİLİ

Dünyada olduğu gibi bizde de en çok beyaz yakalıları vuran 2001 ekonomik krizinden sonra, serbest pazar anlayışı, rekabet kültürü, kapitalizm ideolojisi birdenbire sorgulanmaya başlandı. Marx’ın görüşleri yeniden yaygınlaştı.

Konumuzla ilgili Marx’ın önemli bir sözünü hatırlamakta fayda var: “İnsanlar düşündüğü gibi yaşamaz, yaşadığı gibi düşünür.” Evet, yeni orta sınıf, o krizden sonra başka türlü yaşamaya mecbur kaldı. İşsizlikle, ekonomik sıkıntılarla, kapıdan içeri alınmamakla karşılaştı. Özellikle bu sınıfın yeni yetişenleri, yani 2010’ların gençleri, kendilerinin aslında beyaz yakalı işçi olduğunu keşfetme sürecine girdi. Net bir düşünce olarak ortaya çıkmasa da, bunun duygusu oluşuyordu. Çünkü artık sömürülen ve dışlanan bir kesim haline dönüştüler. Ama dönüşmeyen bazı yönleri vardı: Dili, ifadelerindeki ironik üslup, parodileştirme eğilimi…

Doğası gereği, iktidarın yaşam biçimine yönelik müdahalelerine karşı en hassas insanlardı onlar. Değişen konumları ve değişmeyen dili ile yeni bir muhalefet üslubu çıkıyordu ortaya. Gezi isyanına doğru ilerleyen bir tarz gelişiyordu.

İlerici bir kesimin oluşmasını bu şekilde okumak önemli. Muhalefeti güçlendirmek, farklı kesimlerle ortak hareket etmek, bir şeyleri değiştirmek için, umut yaratmak için önemli.

zaferxkose@gmail.com

KÜNYE: Yeni Orta Sınıf – ‘Sinik Stratejiler’, Ali Şimşek, Agora Kitaplığı, Temmuz 2014, 364 sayfa

Kaynak: ilerihaber.org, 21-10-2014

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir