Yüreğim el sallar elinde mendil – Ali Ozanemre

ali_yüceRuhi Su(1), şair Ali Yüce’nin(2) “ABOOOV” adlı şiirini besteledi, “Semahlar Çocuklar Göçler Balıklar” adlı uzunçalarında (Sümeyra Çakır’la birlikte, ayrıca salt kendi sesiyle, Kadıköy Tiyatrosu Konseri’nde ve başka yerlerde) “Mürselekli Kadınlar” adıyla okudu. Bunlardan birinde ezgiye geçmeden şu açıklamayı yapıyor Ruhi Su:

“… Ali Yüce diye yeni bir ozan tanıyorsunuz. Bu, Antakya’da bir öğretmendir. Ali Yüce’nin bir şiirini yine müzik eşliğinde söyleyeceğim. O da ‘Mürselekli Kadınlar’. Mürselek, Ankakya’nın Yayladağı’nın eteğinde bir köy. Bu, Ali Yüce’nin köyü; çok muhtemel olarak. Oradaki kadınların günlük yaşamlarını anlatıyor Ali Yüce. O kadınlar ne yapıyorlar gündüzleri, geceleri… Gördükleri işleri anlatıyor.”

Bu kısa bilgiden sonra usta, dokunuyor sazının tellerine…

Ezgiler arasında sonsuza yürüyen Ruhi Su, Mürselek için “Bu, Ali Yüce’nin köyü; çok muhtemel olarak.” diyor ama değil. Ali Yüce’nin köyü Hisarcık (eski adı Asarcık), şimdi Yayladağı ilçesinin mahallesi. Oysa Mürselek (yeni adıyla Denizgören), Yayladağı ilçesindeki Keldağ’ın denize bakan yamacında bir başka köy. Bana gelince ben, 1980 öncesinde bestelenmiş bu ezgiyi yıllar sonra bugün, ‘daha demincek’ üretilmişçesine dinler dururum. Şiirde “abooov!” deyip duran kadınların görüntüleri arasında iki esmer yüz daha belirir görüntümde: Şimdi artık toprakta değil şiirde yatan Ali Yüce ve türküler içindeki Ruhi Su.

Ali Yüce, “Abooov” adlı şiirini 1972’de yazıyor. Şiir, ilk baskısı Bilgi Yayınevi’nce Haziran 1976’da yapılan “Boyundan Utan Darağacı”nda yayımlanıyor (s 101-102).

Bu şiirin Ruhi Su telinde “Mürselekli Kadınlar” adıyla buluşmasının ilk öyküsünü Mehmet Bayrak’tan dinleyelim:
“Yıl 1976. Fakir Baykurt’un daveti üzerine, Burhaniye/ Ören’deki yazlık evine gidiyoruz. Köy Enstitülü bir emekli öğretmen öncülüğünde kurulan bir Kooperatif Sitesi’nde kimler yok ki? Baykurt’un kendisi dışında, Sivas Katliamında yitirdiğimiz Asım Bezirci, Ruhi Su, İlhami Soysal, Uğur Mumcu, Talip Apaydın, Prof. Cahit Talas ve Kürt aydınlarından Dr. Naci Kutlay ve daha niceleri… Bir akşam, kendisini doğrudan dinliyor ve sohbet ediyoruz. Kendisine, tarzına uygun bir eser öneriyor ve başlangıç sözlerini ezbere söylüyorum. Köy Enstitülü Antakyalı şair Ali Yüce’nin “Abooov” şiiri, tam Ruhi Su’ya göre. Hemen benimsiyor ve şiiri “Mürselekli Kadınlar” adıyla besteliyor. Eser, Ruhi Su’nun en sevilen eserleri arasına giriyor.” (Radikal, 05 Nisan 2014).
Şimdi Ali Yüce’nin o şiiri:

ABOOOV

Biz Mürselekli kadınlar
Geceleri tütün dizerik
Acılarımızı dizerik ipe
Karanlığı dizerik abooov
Yüzlerimiz ay tutulur
Yıldız tutulur gözlerimiz

Kök sökerik gündüzleri
Geceleri kömür yakarık
Karanlığı yakarık abooov
Ağaçlar ürker geceden
Biz ürkmezik aboov

Biz Mürselekli Kadınlar
Kazma kazarık çüt sürerik
Yorgunluk ekerik toprağa
Gürültüye bata çıka
Bir uçak geçer üstümüzden
Bizi duyamaz abooov

Kurumuş kenger çalıları
Karanlığa bata çıka
Dörtnala geçer yanımızdan
Onlar mı rüzgara binik
Yoksa rüzgar mı onlara
Seçemezik abooov

Sessizliğe bata çıka
Ayışığında biçin biçerik
Yorgunluk biçerik abooov
Ayışığında biçin biçerik
Bilmezik abooov

Müziğin ustası Ruhi Su, “Abooov”u ezgilendirirken doğal olarak gerekli eklemelerle, çıkarmalarla, yinelemelerle sunar dinleyicisine: “Mürselekli Kadınlar”.

Şair Ali Yüce şiirde, sonraları bir değişiklik yaptı mı, bilmiyorum. Ruhi Su’yun ezgisindeki sözler;
“Biz Mürselekli kadınlar / Biz de yaşarık yaşarık abooov / Gelin olur gider evler döşerik / Döşerik abooov / Yanar Ali Yüce’m yanar ışıtır (Işıtır abooov)” biçimindeki dizelerle bitiyor.
*
Bütün dünyanın baş tacı ettiği Yaşar Kemal’in kendi memleketinde hak ettiği ilgiyi görmediği, ilgi görmek ne söz, ötelendiği/itelendiği gibi Ali Yüce de memleketi Antakya’da, Yayladağı’nda, özellikle komşu köylerde örneğin Mürselek’te ve hatta kendi köyü Hisarcık’ta hak ettiği ilgiyi görmemiştir. Onu anlayan, seven bir avuç hemşerisi sözün dışında tutularak açık yüreklilikle söylenmeli: Halkı onu, onun halkını sevdiğince sevmemiş, onun halkına yaklaştığınca halkı ona yaklaşmamıştır. Bu durum, bütün Ali Yüceler için geçerlidir.

Ali Yüce, her namuslu aydın gibi solcuydu, sosyalistti. Solcu, sosyalist olmanın doğal sonucu olarak kişisel çıkarlar peşinde olmamıştır bir zaman. Halkının yoksulluğunu kendi teninde canında, halkının açlığını kendi midesinde, halkının çektiği acıları kendi yüreğinde duyumsamıştır.

Böyle birini önce erki elinde bulunduran gerici güçler öteler, iteler. Onların tavrı bu olunca bilgi, bilinç yoksunu halk kitleleri başka türlü mü davranır? En azından yok sayarlar Ali Yüce’yi. Oysa Ali Yüce var, hep var olacak. Bugün olduğunca yarına türküleriyle Ruhi Sular, şiirleriyle Ali Yüceler kalacak; “memleketin dahilinde iktidara sahip olup şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit eden gaflet ve dalalet içindekiler” değil. Ali Yüce’nin halkına gelince, biz o halktan umudumuzu hiç kesmedik. Elbet bir gün Ali Yüceleri anlayacaklar; bununla bitmeyecek; kendilerini dinle aldatanları, yoksulluğun batağına itenleri de anlayacaklar.

İşte o zaman gözleri yıldız yüzleri ay kadınlarımız tütünlerini aydınlıkla dizecekler; ağaçların ürktüğü geceyi aydınlatacak, karanlığın kökünü sökecekler; kömür yerine geriliği yakacak, kimin kime bindiğini anlayacaklar; biçtikleri ekinle birlikte her türlü ilkelliği de biçecekler.

Karanlığı, geriliği, yoksulluğu, açlığı, ilkelliği, acının her türünü biz biliriz. Biz; Nesimilerden beri derisi yüzülenler, Bedrettinlerden, Pir Sultanlardan, Denizlerden beri asılanlar, Madımaklarda yakılanlar…
“Yanar Ali Yüce’m yanar ışıtır.”

Elinde mendil, el sallar yüreğim arkalarından…

(1) Ruhi Su, d. Van 20 Ekim 1912 – ö. İstanbul 20 Eylül 1985
(2) Ali Yüce, d. Hatay-Yayladağı-Hisarcık k. 1928 – ö. Ankara 29 Nisan 2015

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir