Yusuf Atılgan’ın oğlu Mehmet Atılgan, babasının cezaevi sürecinin sonrasını anlatıyor

Cezaevi sürecine gelirsek o zaman, 1944 yılında 10 aylık bir mahkûmiyeti söz konusu. Bu, hayatındaki dönüm noktalarından biri diyebiliriz. 10 aylık cezaevi süreci, öğretmenlik hakkının elinden alınması ve köye dönüşü… Sonrası için hep, “solcularla olan bağını kesmişti” diye yazılıp çizildi örneğin. O günlerin etkileri nasıldı üzerinde?

O dönemini pek bilmesem de Vedat Türkali’yle çok yakın arkadaşlardı örneğin, her zaman da devam etti arkadaşlıkları. İstanbul Üniversitesi’nden de arkadaşlar zaten. “Kâdir amca” benim için Vedat Türkali’nin adı. Babam kızdırmak için Abdülkadir Pirhasan adıyla hitap ederdi ona, Kadir’in a’sını da şapkalıymış gibi uzatarak söylerdi. Sonrasında örgütlü bir şekilde sol hareket içinde olmadığı doğru. Ama yazarlığı açısından bakıldığı zaman politik olmadığını söyleyemeyiz.

Arkadaşı İhsan Bayram, İzmir’de düzenlenen bir anma toplantısında özellikle Sanasaryan Han’da yattığı dönemin çok zor olduğundan bahsetmişti. İşkence gördü mü görmedi mi bilmiyorum ama bir kötü muamele gördüğü kesin. Hatta Anayurt Oteli’ndeki o 22 günün bunun bir yansıması olduğunu söylemişti.

Söyleşiyi yapanın notu:
Mehmet Atılgan, Yusuf Atılgan’ın Serpil Gence ile olan evliliğinden olan tek çocuğu. Yusuf Atılgan, oğlu henüz 10 yaşındayken hayata veda etmiş olsa da bu kısa zamanda, belki de geç baba olmanın verdiği bir heyecanla, oğluna çok düşkün olduğunu, onunla çok ilgilendiğini hem çeşitli mektuplarından hem de anılarından biliyoruz. Bu yakınlığın izinden yola çıkarak yazar Yusuf Atılgan’ı hem oğlu hem okuru olarak Mehmet Atılgan’dan dinledik.

Seçil İpek
01 Haziran 2017 http://t24.com.tr

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir