Zehir temizler!

Bir yanda Ben Ruhi Bey Nasılım, diğer yanda Veba, belki Paramparça Aşklar ve Köpekler, şüphesiz Halk Hikayeleri ve bazı mesnevilerden ilhamla örülmüş bir anlatım tekniği var Kürar?ın. Dilin hikâyeye, insanın zamana dolduğu, acılı geçmişin, en çok da geçmişin bütün yoğunluğu ile can bulduğu öyküler, belki kısa bir roman. Yazarın ?yaratılıştan bu yana hiç bu kadar uzamamıştı zaman? dediği yerlerde ise, an, silkelene silkelene, yazgıya, tıynete çokça da tarafsızlığın seyir katına çıkarıveriyor. Her şey sıradan, basitmiş gibi gözükürken arkaikleşiyor.

Yumuşak hamster ve onun imgesi üzerinden alabildiğine sert öyküler kurmuş Melike Uzun. Rüzgârın Estiği epiloğunda, rüzgârı en geniş manada bize zaman, saat, kader, gelecek ve tabiat olarak da sembolize etmiş. ?Çocuk aklının değil, çocuk yüreğinin bildiği? bilebileceği ince duyuşlar üzerinden bakışını, duyarlığını ve elbette dilini de oluşturmuş. ?İnsanın ölümü iyilik yaptığının elinden olsa? bile, mutlak olacak bir şey değildir bu. Hüküm değil aydınlatma, uyarı içerir. Bir yönüyle can yakıcı bir uyarıdır bu ama her uyarı gibi erken, önce olma hakkını içinde taşır. O açıdan uyarı hikâyeleri diye de yorumlayabiliriz Kürar?ı.

Kötülüğün ipuçları
Paramparça Aşklar ve Köpekler ile Ben Ruhi Bey Nasılım mirasından söz ettim. Kurgunun, iç içe geçmiş, yandan, küçük küçük hikâyelerle, merkeze, ana akışa geri dönmesi, anlatımın, öykülerin ve elbette kitabın ruhuyla buluşması açısından önemli bir olanak ve nicedir bizim öykümüzde de başarıyla kullanılıyor. Melike Uzun, kurguyu, hem ustaca işletme, yayma, toplayıp sıkıştırma, tek tek özneler üzerinde gezdirme ve elbette de takip edilebilirlik ve edebi zevki hissettirme bakımından başarılı. Ruhi Bey ise, şiirin, o net ve doygun ünlemeleri, yan bakışları ve psikolojik kazılarıyla metinleri derinleştiriyor. Azra?nın dediğidir, Selo?nun dediğidir, Saadetin dediğidir benzeri çıkmalar, ritm duygusu yanında anlatım genişliği de sağlıyor elbette. ?Aldı? deyimi sıçramasıyla klasik edebiyatın imkânı, ?söylediği? deyimine evriliyor.

Geçmiş, özellikle geçmiş sürekli kanayan bir yaradır Kürar?da. Ve geçmiş orada, ?durmaksızın kurtulmaya çalışılan zaman makinesi? hükmündedir. Her kahramanın kendi acısının derecesine göre içine düştüğü bu makine aslında yine herkesi içine alan geniş bir mekanizmayı barındırır. Çocukluk, bu makinenin en fazla gidip geldiği yer. Melike Uzun, yalın, akışkan bir dil kullanıyor elbette. Zaman zaman ise şiirin imkânlarını devreye sokuyor. Burada önemli olan bu imkânı tüketmemesi hatta ona bel bağlaması. Kendiliğinden dile gelişi. ?Her şey yoğun bir dumanın iki yakasında olup bitiyordu? cümlesindeki, bir dumanın iki yakası bunun en çarpıcı örneklerinden..

Kötünün, bir yazgı gibi adım adım gerekçelerini hazırlayan kötülüğün ipuçlarını yakalamaya çalışıyor Kürar. Yalnız onu bu bağlamda takıntılı görmek haksızlık olur. Kadim bir tabiat meselesinden bahsediyor sonuçta. Kötülüğün türlü huyları, kılığı kıyafeti hatta ballı dilli de vardır bir yandan. ?Kötülük iyilik kılığına bürünerek girer? öykülerdeki evlere. İyilik ise bir destek psikolojisi, bir anlatım efekti olarak değil kendi tabiatı içinde hep vardır. Burada önemli olan kavramsal iyilik ve kötülük değil onun hayata dönüşmüş halidir. Meraklı olduğu kadar duyarlı anlatıcı, seslere ve kokulara pek düşkündür ve ?evlerin içlerinden gelen sesleri ve kokuları dinler?. Yaşarken insanın belleği hep boynunda durur ve Tupi dilinde, Amerika yerlilerinin oklarının ucuna sürdükleri öldürücü zehir anlamına gelir kürar. İlkin iyi bir yer olan dünya kötülüğe bulanmıştır ancak insanı insan yapan bu kötülükten kurtulma umududur. İşkenceden kusan kahramanın gözlerinin önüne ?havuzunda buğu tüten bir hamam gelir?. Zehir temizler.

Ömer Erdem
(25.07.2014, http://kitap.radikal.com.tr/)

KÜRAR,
Melike Uzun,
İletişim Yayınları,
2014, 91 sayfa

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir