Zihnin sınırlarını yıkmak

Kapitalizm, küreselleşmenin de etkisiyle yer yurt ayırt etmeksizin var olan değerleri, düşünceyi, gelenekleri, doğayı yakıp yıkarak ilerlemeye devam ediyor. En ücra noktalara, köylere, uzak kentlere, dağlara, ormanlara boşluk bulduğu tüm alanlara, çatlaklara sızarak parçalıyor. Kendi hâkimiyetini inşa ediyor.

Ömer Faruk, Yarabıçak’ta Deleuze ve Guattari’nin “göçebe düşüncesi” üzerinden aynılaşmayı, düzene bağlılığı, düzenin varlığını ve hayatımızdaki “kodları” sorguluyor. Kodlanmış kişinin, bulanık, kaygılı düşüncelerini ve suçluluk, kin, intikam duygularıyla kuşatılmış yapay yaşantısındaki kontrolsüzlüğünü tartışıyor.

Yazar, birçok metni iç içe kullanarak yeni bir tür yaratmış; roman, deneme, şiir, anı, destan, öykü hepsi bir arada. Ayrıca, sinema, felsefe, müzik, tarih, siyaset gibi farklı disiplinler bu metinlerin içinden geçiyor. Bu katmanlı metinler birbiriyle uyumlu, renkler birleşip resmin bütününü oluşturuyor. Metnin en çarpıcı noktalarından biri bazen satır aralarına gizlenmiş, bazen de yazarın doğrudan sorduğu sorular okuru cevaptan çok yeni sorulara, yeni düşüncelere yönlendiriyor, ona yeni bir yolculuk öneriyor. Düşünce düşünceyi üretiyor, metin kendi düşüncesini aynen sunmak yerine düşünme sürecini önemsiyor. Bu yolculukta sınırların, duvarların, kalelerin, kapıların olmadığını anlatırken kişinin kendini yeniden var etmesinin zorunluluğunu “sınır önce zihinde oluşur” fikrinden hareketle açıklıyor.

Yarabıçak, her şeyden önce başı ve sonu olmayan bir yolculuğun kitabı. Yolu ve yolculuğu sorgulayan, kişinin kendi yarattığına kendini kurban ederek yolunu kaybettiğini, kendine ulaşan bu yolda önce ezberinden vazgeçmesini anlatan ve kişiye kendini soran bir metin.

Kitabın kurmaca bölümlerini yazarının altbaşlık olarak da vurguladığı, “banka soymuş bir devrimcinin samimi itirafları” oluşturuyor. Mister Fa, askeri darbenin ardından Ankara’dan İstanbul’a kaçmış, İstanbul’da âdeta sudan çıkmış balık gibi yaşamaya –daha çok saklanmaya- çalışan devrimci bir gençtir. Polisten kaçarak yaşayan Mister Fa, okuduğu polisiye romanların etkisiyle, saklanmak için en güvenli yerin Boğaz’ın kıyıları olduğuna karar verir ve bir akşam Boğaz’da, Rakıyı Karanfille İçen Adam’la tanışır. Sonrasında birçok heyecanlı günler ve geceler geçirir, maceralar yaşar. Bir gece kim olduğunu bilmediği, hırsız bir çingene kadına rastlar. Banka soyguncusu devrimci, hırsız Çingeneye âşık olur ve o geceden sonra hayatı değişir.

Metinde bir taraftan olaylar ve siyasi gündem anlatılırken bir taraftan da “Derkenar” ve “ Fısıltı” yan başlıklarıyla çeşitli yazar, şair, sinemacı ve felsefecinin (Marx, Adorno, Deleuze, Guattari, Ulus Baker, Cemil Meriç, Tanpınar, Aruoba, Kim Ki Duk gibi) eserlerinden alıntılar yer alıyor.

Yazarın metinde vurguladığı bir diğer mesele ise Çingeneler. Çingeneler resmi dilleri, ulusları, ülke sınırları, orduları, milli marşları olmayan bir topluluk. Kimseyle bunlar adına büyük savaşlara girmemişler. Belli bir yere ve nesnelere bağlı değiller; dünü ve geleceği düşünmeden, anı yaşıyorlar. Eğlenceyi, müziği, dans etmeyi, içkiyi, gülmeyi seviyorlar, bedenleri ve zihinleri özgür. Yazara göre Çingeneler, kod’un dışına çıkmayı başarmış, yüzyıllardır iktidarlara karşı direnişini sürdüren ender halklardan.

Asık suratlı akademik çalışmalardan uzak, disiplinlerarası bir çalışmanın ürünü olan bu metin bir yerde sonlanmıyor, beynin kıvrımlarını harekete geçirerek yeni sorulara kapı aralıyor. Samimi, cesur, yer yer mizahlı anlatımının yanında sert bir eleştiri anlayışına da sahip olan yazar, müzikli, sazlı sözlü, enerjik bir atmosfer yaratmayı başarmış. Kitapta yer alan Alp Tamer Ulukılıç’ın deseni de metnin karnaval havasını görsel anlamda destekliyor.

DİLEK ÇAĞLAYAN
06.11.2014 http://kitap.radikal.com.tr/

YARABIÇAK,
Banka Soymuş Bir Devrimcinin Samimi İtirafları,
Ömer Faruk,
İthaki Yayınları
2014, 248 sayfa

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir