İnce-Memed*”Otuz iki yıl gibi büyük bir zaman dilimi içinde yayımlanan dört cilt İnce Memed’de Yaşar Kemal hep aynı üslubu, hep aynı roman tekniğini kullanır. Bu yıllarda yazdığı öbür romanlarda anlatı biçimi değişir, İnce Memed’lerde hep aynı kalır: Hep o çocuksu, hep o masalsı anlatım; anlatıcı ile anlatılanlar hep aynı dünyanın insanlarıdır sanki; sanki özdeşleşmişlerdir, dilleri aynıdır, dünyaya bakışları aynıdır, inançları aynıdır, aynı mucizelere inanırlar…


İnce Memed’in ilk cildinin birinci kitabını (Çağlayan Yayınevi iki kitap olarak yayımlamıştı birinci cildi; kapağı hâlâ gözümün önünde: Üstte ve altta iki kalın eflatun şerit, ortadaki beyaz şeritte süslü matbaa harfleriyle yazılmış bir İnce Memed.) okumaya başladığım geceyi unutmam olanaksız. Saraçhanebası’nda -şimdi yerinde yeller esen- bir apartmanda oturuyorduk. Gece yarısına doğru dışardan garip bir uğultu gelmeye başlamıştı, ardı arkası kesilmeyen bir uğultu. Ertesi sabah gazeteler o ünlü 6-7 Eylül olayını yazıyordu. Birkaç gün sonra da Asım Bezirci’nin yengesi geliyor, polislerin 6-7 Eylül?ü düzenleyenlerden biri olmakla suçladıktan sonra Asım’ı alıp götürdüklerini bildiriyordu. Otuzdan fazla “solcu”nun aynı suçla suçlanarak alınıp götürüldüğünü bir iki gün içinde öğreniyorduk. (Bu düzmece tutuklamalar beraatla sonuçlandı, yatan yattığıyla kaldı!) Evet, İnce Memed’i 6 Eylül I955’te okumaya başlamıştım, 
dün (22 Ocak 1987) bitirdim; böylece İnce Memed en uzun sürede okuduğum roman oldu: 31 yılda!
Kaç dile çevrildi İnce Memed? O dillerde kaç baskı yaptı? Bir yabancının yabancı bir ülkede çevirdiği İnce Memed filmi nasıldı? Bilmiyorum bunları; bildiğim, İnce Memed’in yalnız Türkiye?nin en ünlü romanı olmadığı, dünyada da 20. yüzyılın tanınmış romanları arasında yer aldığı. Burada dostum Sunullah Arısoy?un adını anmak isterim; şimdilerde pek sesi soluğu çıkmayan Sunullah, yanlış anımsamıyorsam, İnce Memed hakkında ülkemizde ilk eleştiriyi yazan yazarımızdır.

Nedir İlginç yapan İnce Memed’i?
Öyle sanıyorum, yarısını bu bölüme başlık olarak aldığım cümlede dile getirilen görüş; şöyle bitiyor o cümle: “… bugünden de bin beter olacak, içi boşalacak, duymayı, düşünmeyi, sevmeyi, dostluğu, arkadaşlığı, göğü, yerin, kurdun kuşun, akarsuyun, tanyerindeki ışığın, yürekteki sıcaklığını unutacak.” (s. 304) O sayfadan bir iki alıntı daha: “… korkma, içindeki o yüz bin yıllık ağının, korkunun üstüne yürü, ona başkaldır. (…) Getirdiğin iyilikler de, belki bir gün insanlar için kötülük olur, kendi iyiliğine de başkaldır. (…) Allah sana büyük hazinesini, tek kıymetli varlığını armağan etti, yüreğindeki umudu verdi sana. Başkaldırman için umuttan daha değerli bir şey, bir silah veremezdi sana.”
Romandaki olaylar 1930’lu yıllarda geçiyor: İnce Memed 3’ün 589. sayfasında “Onuncu yıl affında..” diye başlayan bir cümle var. İnce Memed 4’te zaman zaman “fes”ten söz edilmesi (s. 14, 119, 299, 330, 346, 416 ve 484) yanıltmamalı; gerçi “Şapka İktisası (giyilmesi)” hakkındaki kanun Kasım 1925’te çıkarılmıştır ama eşkıyaların “fes”e bir çeşit üniforma gözüyle baktıklarını sezdiriyor Yaşar Kemal: İnce Memed, eşkıyalığı bırakınca, “fesi atıp şapka giyer” (s. 14), ama yeniden eşkıyalığa dönmeye karar verince gider Zeynullah’tan “püsküllü” mor bir fes” (s. 299) alır. (Arif Saim Bey de”görkemli lord şapkası”nı giyiyor. s. 366).
Yaşar Kemal, 30’lu yılların Çukurova’sından ekonomik, toplumsal, siyasal bir kesit veriyor; Türk köylüsünün yaşadığı yoksulluğu ve zulmü; ağalar, beyler ve bürokrasi ittifakının kahredici baskısını, insanı aşağılamasını gözler önüne seriyor. Bu insanlık dışı yaşama koşulları içinde, toplumsal sorunlara toplumsal çözüm yolları bulunmasının olanaksız olduğu bir dönemde, bir köylünün tek çare olarak ‘ihkak-ı hak’ka başvurduğunu, adaleti kendi silahıyla yerine getirmek zorunda kaldığını gösteriyor: Köylülerin sıtmadan kırılmasını önlemek için savaşan öğretmen Zeki Nejad?ı büyük çeltik ekicisi Şakir Bey öldürtür; bununla da yetinmez, “Çukurova’nın o uzun bacaklı yağmurları”altında (“Uzun bacaklı yağmur” deyimine bayılıyorum!) ırgatları günlerce bekletir, ücretlerini ödemez ve sonunda İnce Memed, ?Dövülmüş demir olsa dayanamaz buna/ eriyecek yüreğim./ Ben gayrı zuhur ve huruç edeceğim!? dercesine, bile isteye bıraktığı eşkıyalığa bile isteye döner: ?… Onu (Şakir Bey?i. -F.N.) çınarın altında durdurdu, gözlerinin içine dikti gözlerini, ?bu muallim Zeki Bey için,? diye tetiğe bastı, ?Bu da sıtmadan ölen çocuklar için…” Bir daha tetiğe çöktü, çok soğukkanlıydı. Yüzü de gülüyor gibiydi. “Bu da hakkını yediğin ırgatlar için.” (s. 300)
İnce Memed?in deyişiyle, ?dünya kurulduğundan bu yana zulüm altında olan, zulme, yoksulluğa, alçalmağa, aşağılanmağa, öldürülmeğe, tutsaklığa, on yıl akserliğe, Yemen?e? dayanan köylüler, kendi yapamadıklarını İnce Memed yapınca, başkaldırınca, İnce Memed?i evliya yerine koyuyorlar, başlarına taç yapıyorlar. Bir yanda İnce Memed, köylüler, Anacık Sultan (din), bir yanda da ağalar, beyler, jandarma, mebus Arif Saim Bey ve gene köylüler, ağalara uşaklığı seçmiş köylüler. (Köylüler konusunda nesnelliği elden bırakmaz Yaşar Kemal; kendilerini sıtmadan, kurtarmak için ölen öğretmen Zeki Nejad?ın cenaze töreninde ?köylülerden birinin bile gözükmediğini? açıkça belirtir. Ayracı açtığıma göre Zeki Nejad?ın arkadaşlarından birinin cenaze töreninde çektiği ?dokunaklı nutuk?a da değineyim; Zeki Nejad?ın arkadaşı, sözlerini, ?O kendisi için hiçbir şey istemiyordu?, diye bitiriyor; anlaşılan o da, benim gibi, gençliğinde J. Steinbeck?in Bitmeyen Kavgasını okumuş, o romanda geçen bir sözü benim gibi çok sevmiş ve unutamamış ve tam yerinde kullanmış!)
Yaşar Kemal, dağdaki eşkıyaların hepsinin İnce Memed gibi zulme başkaldırmış kimseler olmadığını belirtiyor; Arif Saim Bey?e şöyle dedirtiyor: ?Eşkıyalığı siz, siz, siz (Arif Saim, ?ağa?lara söylüyor bu sözleri. F.N.) yaratıp besliyorsunuz, İnce Memed gibi bir ikisi dışında dağdaki eşkıyaların hepsi sizin adamlarınız. Onları hükümete karşı, halka karşı zulüm aletleri olarak kullanıyorsunuz.? (s. 435)
Köylüler dayanılmaz bir yoksulluk içindedir. Bu yetmiyormuş gibi bir de ağaların ve jandarmanın zulmü… Bir dayak makinesi durumuna getirilmiş Kertiş Ali onbaşı… ?Dayaktan başı gözü yarılanların, ayağı kolu kırılanların esamisi okunmuyordu. Candarmalar bir karanlık işkence yeli gibi esiyorlardı. Toros?un üstünde…? (s. 162) Karafırtına Albay Azmi Bey: ?Köyde, ayağının üstünde kalabilecek bir tek adam bırakmadı. Yediden yetmişe hepimizi, kadın erkek, kız kısrak demeden yatalak etti.? (s. 497) ?İşkenceden bağıranları görünce bu adamın zevkten gözleri dönüyor, ağzı sulanıyor, dudaklarını yalıyor, kollarını açarak gerin babam gerin ediyordu.? (s. 500) Bu da Binbaşı Nafiz Bey: ?Bir iki gün içinde ilk dağ köylerine ulaşan candarmalar süngü tak, köylere hücum ettiler, daha köylülere, nedir, ne oluyor, demeye vakit bırakmadan, onları yayan yapıldak, yatakları sırtlarında Çukurova yoluna düşürdüler, candarmaların korumasında, uzun ağıtlar, ilenmeler, çığlıklar, iniltiler gökleri tutarak düze indirildiler. Dağlara çıkan yollar tutulmuş, candarmanın haberi olmadan ne yukarıdan bir tek kişi aşağıya inebiliyor, ne de bir tek kişi aşağıdan yukarıya çıkabiliyordu.? Yaşar Kemal, bir tek Asım Çavuş?u ayırıyor öteki jandarmalardan; Asım Çavuş, anlayışlı, halkı seven, anlayan biri; gerektiğinde İnce Memed çetesine önemli haberleri bile açıklıyor (s. 335). İlginçtir: Yaşar Kemal, İnce Memed?e ?mebus Arif Saim Bey?i bile öldürtüyor da bir tek jandarma subayını öldürtmüyor; Albay Azmi Bey?i İlyas Çavuş?a, Yüzbaşı Faruk Bey?i Bünyamin?e öldürtüyor; İnce Memed, Binbaşı Nafiz Bey?i bacağından yaralamakla yetiniyor…


Ağalarla bürokrasi kol kala
Ağalar, Kurtuluş Savaşı kaçakları. Zenginlik kaynakları: ?Bütün bunları hep zengin eden kimdi; kim olacak, Zülfü Bey?di. O Muallim Rüstem?e, o Taşkın Bey?e, Molla Duran?a bütün bu topraklan, babalarından, dedelerinden kalmışçasına tapulayan kimdi, kim olacak… O beceriksizlere kalsa, bu her karışı kan eden topraklar şimdi hazinenindi, ya da buralı olmayan, bu kasabanın adını bile bilmeyen Kurtuluş Savaşı kahramanlarınındı.?
Ne var ki ağaların gücü İnce Memed?e yetmez, bürokrasinin yardımına sığınırlar: Mebus Arif Saim Bey?in getirttiği jandarma birlikleri İnce Memed?in üstüne sürülür. Yaşar Kemal, ekonomik gücü ellerinde tutan ağaların siyasal gücü elinde tutan bürokrasiyle ittifakını çok ustaca belirtir roman boyunca.


Ağalar, İnce Memed işinin kesin çözüme vardırılması için İşe Arif Saim Bey?in karıştırılmasının zorunlu olduğu kanısına varınca, eski eşkıyaları toplarlar. Arif Saim Bey?in çiftliğini soydurturlar, bununla da yetinmezler, Arif Saim Bey?i gereğince kışkırtabilmek için eşkıyalara Arif Saim Bey?in kâhyasını öldürtmeleri, Arif Saim Bey?in babasında bulunan, söylentiye göre ?Mustafa Kemal Paşa?nın yadigar ettiği?? altın saati almaları buyruğunu verirler. Albay Azmi Bey, Binbaşı Nafiz Bey ancak bu soygundan sonra gelir: Çünkü soygunu İnce Memed?in yaptığını yaymışlardır.
Ağaların çıkarları için yapmayacakları yoktur: İnce Memed?in atına karşı düzenledikleri ?harekât?ta, Seyis Seydi?ye uyarak, İnce Memed?in atının ağzında, tam damağında, Allah yazdı bir mühür olduğunu bile söyleyebilirler!
Ya mebus Arif Saim Bey? İkide bir ?kan dökerek kurtardığımız bu vatan? diye nutuk çeken bu mebus kim? Eşkıya Bayramoğlu?na göre: ?Konur dağda seni çok iyi tanımıştım. Bir can için bana köpekler gibi, sürüngenler gibi önümde yatarak, sürünerek yalvarmış, götümü öpmüştün.? (s. 372) Zenginliğinin kaynağı: ?Zülfü Bey?in bu kasabada toprak vermediği bir kimse kalmamıştı. (…) Ya Arif Saim Bey, o çiftlikleri nereden, nasıl almıştı, ceman yirmi sekiz bin dönüm eden çiftlikleri?? (s. 323) Mebusun halka bakışı: ?… bu halktan, bu ezilmeye, aşağılanmaya, küçük görülmeye, insandan sayılmamaya alışmış halktan hiçbir şey çıkmaz.? (s. 356) Ve Mebus Arif Saim Bey?in halka zulmü: Kâhyası köyün ortasında altı kişiyi öldürmüştür ve Arif Saim Bey onu bir gün bile hapiste yatırmamıştır (s. 327). Arif Saim Bey?in ?Döve döve adam öldürdüğü, otomobiline insan çiğnettiği, yüz otuz evlik bir köyü olduğu gibi yerinden ataraktan Toros?un kayalıklarına sürdüğü daha belleklerden silinmemişti.? (s. 357)
Ve bunca yoksulluk, bunca zulüm, bunca insanlık dışı koşullar içinde yaşayan köylüler…


“Vay cevizin hali, vay benim hatim”
Ve köylüler… Anacık Sultan?ın yüzüğünün kerametine inanan (s. 26); ?Abdülselam Hoca bir muska yazarmış, ölünün boğazına tak, ölüyü dirilt.? (s. 27) diyen; ?efsunlu? olunca yılanların kendisine dokunmayacağına inanan (s. 29); Köroğlu?nun kıratının hâlâ yaşadığına inanan (s. 78); Anacık Sultan?ın İnce Memed?e giydirdiği tılsımlı gömleğin artık İnce Memed?e kurşun geçirmeyeceğine inanan (s. 324); ?yıldırım taşı?nın kurşun geçirmeyeceğine inanan (s. 373); İnce Memed?in atı diye kurşuna dizilen atın ?on iki ak libaslı kişi? ile birlikte dağlara doğru çekilip gittiğine (s. 198)… inanan köylüler… Her darda kaldıkça bir şey uyduran, uydurduğu şeyen inanan köylüler… İnce Memed?i yakalayıp öldürmeye giden, köylerine döndükleri zaman İnce Memed?le karşılaşınca ona ziyafetler çeken köylüler… Adlarını değiştirip Memed yapan, ölünceye kadar dayak yeseler bile adlarının ?Memed? olduğunu tekrarlayan köylüler… ?Zavalsız yılanı öldürmek olmaz.? (s. 52) diyecek kadar, canlı olan her yaratığa saygılı köylüler… ?Sırasında dünyanın en korkak, sırasında dünyanın en yürekli insanları…? (s. 500)…
Ve büyük dostluklar, büyük vefa duyguları… İnce Memed?i kurtarmak için ölümü göze alan Topal Ali (s. 419); ölümü göze alarak İnce Memed?in safına katılan eşkıyalar (s. 426)…
Ya İnce Memed?.. ?İyi ki bıraktım şu eşkıyalığı? diyen, ?burada şu denizin kıyısında, Akyalı Köyü?nde, Abdülselam Hoca?nın yanında, bu kutsal adamın koltuğu altında, Hürü Anam da. Seyran da evimde, rahat, etliye sütlüye karışmadan… Ben böyle yaratılmış, yumuşacık, içinde kimseye karşı, Hatçe?yi öldüren Yüzbaşı?ya karşı kin bile gütmeyen birisiyim.? (s. 87). Ama Şakir Bey, öğretmen Zeki Nejad?ı öldürtünce, ırgatlar ödenmeyen ücretlerini almak için, bir bölük jandarmanın yaylım ateşine aldırmayarak, konakları dümdüz edince, vakt ermiştir artık, yeniden ?mor dağlar?ın yolunu tutar.
Kısa boyludur İnce Memed, utangaçtır. Topraktan öğrenmiştir öğrendiklerini. (Zeki Nejad imza atmasını da öğretmişti.) Alabildiğine duyguludur. Zeynep Hatun?un iyiliği karşısında tutamaz kendini, ağlar. İçi insan sevgisiyle doludur. Sarı Sultanoğlu bile ?… biz bu İnce Memed?i bu Toros?un elinden zor alırız. Çünkü Bey, bütün Alevi Dedeleri, bütün Sünni İmamları, bütün kızlar, kadınlar ermiş saymışlar İnce Memed?i.? (s. 390) der.
Öğretmen Zeki Nejad?dan bir hayli şey öğrenen İnce Memed, romanının sonuna doğru, bir halk ayaklanması düşü görür, sonra, mebus Arif Saim Bey?in kaldığı konağa gider: ?İnce Memed?in elindeki tüfeğin ucundan arka arkaya beş kere yalım sündü.? (s, 556). Sonra… ?İnce Memed?den bir daha haber alınmadı, imi timi bellisiz oldu.?
İnce Memed 4 de öteki İnce Memed?ler gibi biter: Köylüler, toprağa saban atmadan önce, büyük bir ateş yakarlar, sevinç türküleri söylerler, yalımlar her yanı sarar, İnce Memed 3?te üç dağın doruğunda patlayan ışık, bu kez, İnce Memed 4?te dört dağın doruğunda patlar: ?… bu ateşle birlikte de Alidağın, Düldül Dağı?nın, Yıldızdağın, Binboğa?nın doruklarında birer top ışık patlar, dağların doruğu üç gece ağarır, apaydınlık, gündüz gibi olur.? (s. 557).
Nerdeyse yarım yüzyılda yazılan İnce Memed bu sözcüklerle biter.


İnce Memed’ler, Yaşar Kemal’in öbür romanlarına benzemez
Otuz iki yıl gibi büyük bir zaman dilimi içinde yayımlanan dört cilt İnce Memed’de Yaşar Kemal hep aynı üslubu, hep aynı roman tekniğini kullanır. Bu yıllarda yazdığı öbür romanlarda anlatı biçimi değişir, İnce Memed’lerde hep aynı kalır: Hep o çocuksu, hep o masalsı anlatım; anlatıcı ile anlatılanlar hep aynı dünyanın insanlarıdır sanki; sanki özdeşleşmişlerdir, dilleri aynıdır, dünyaya bakışları aynıdır, inançları aynıdır, aynı mucizelere inanırlar… Yaşar Kemal ?tükürmüşüm sizin romanınızın kurallarının içine? demektedir halkını anlatabilmek için -hatta daha fazlası için- halkını savunmak, halkının çektiklerini dile getirmek ve halkına umut vermek için. ?Başkaldırı?yı temel ilke yapmış bir romancının roman kurallarına başkaldırmasını olağan saymak gerek.


Yaşar Kemal, İnce Memed?lere özgü bir roman anlayışını bilinçle kullandığı içindir ki Müslüm gelince zor durumdaki Memed?in ?Başının yöresinde dönen kuşlar sevinç içinde şakıdılar.? (s. 25); İnce Memed?in atı diye uyuz bir atı kurşuna dizdikleri zaman, ?Şafağa karşıydı, köprünün üstündeki yüksek tepenin yamacından on iki ak libaslı kişi ışıklar içinde balkıyarak aşağı indiler, köprüye ayak basar basmaz da İnce Memed?in atı ayağa kalktı, derin bir uykudan uyanırcasına silkindi, ışık içindeki adamlar ona yaklaşırlarken, şaha kalktı, burun delikleri şişti, ön ayakları göğü döğerek üst üste kişnedi. (…)… yürüdüler, dağlara doğru çekildiler gittiler. Orada, köprünün gözünün altında atın kurşuna dizildiği yerde küçücük, arada sırada sert çakan bir ışık kaldı.? (ss. 197-198); İnce Memed yeniden eşkıyalığa dönünce, ?Başında o sarı ışık dönüyor, şavkıyor, savruluyordu.? (s. 300); Anacık Sultan?ın İnce Memed?e giydirdiği gömleği ?… giyenlere hiçbir hastalık yaklaşamazdı. Onlara kurşun işlemez, onları kılıç kesmezdi. Bu gömleklerden giyenler bilcümle kötülüklerden arınırdı. Onları ateş yakmaz, su boğmazdı. Kollarındaki zincirler kendiliğinden sökülür, mahpushane duvarları bir bakışta yıkılırdı.? (s. 320); Anacık Sultan, kestirdiği geyiğin köyün fukaralarına dağıtılmasını isteyince, ?Kayalar çatırdamağa, aralarından taze, buğulu mavili çiçekler, bir uçtan bir uca silme çıkmağa başladı.? (s. 322); Anacık Sultan gömülürken, ?Bu sırada ölünün üstüne ak bir bulut geldi durdu, o, her zaman Ocağın üstünde salınıp duran bulut.? (s. 485) ve ?O ak buluda, o üç kuş doruğun üstünde süzüldüler kaldılar. Gece de bir yıldız kümesi dönerek, ışıkları savrularak doruğun üstüne indi.? (s. 486)… Yaşar Kemal mi yazıyor, halk mı söylüyor, karışır birbirine. Ve bütün İnce Memed?lerde Yaşar Kemal bilinçle yapar bunu.
Yaşar Kemal, roman kurallarına aldırmadığı için ya da İnce Memed?lerin kurallarını kendi koyduğu için, romanın akışını aksatacağını bile bile Bayramoğlu?nun nasıl eşkıya olduğunu, Şakir Bey?in zenginliğinin kökenini anlatmaya başlar.
Yaşar Kemal, İnce Memed?lerin klasik romanın alışılmış kalıpları içinde yazılamayacağını çok iyi biliyor; darda kaldıkça durmadan mit yaratan, yarattıkları mitlere sığınan, bunu bir savunma aracı, bir yaşama bağlanma aracı olarak kullanan insanların yaşamlarını günlük yaşamın mantıki düzenine bağlı kalarak anlatamayacağı için, gerekince, düşle gerçeği iç içe veriyor. Ustaca.
Yaşar Kemal, düşle gerçeği iç içe verme yöntemini, İnce Memed?in eşkıyalığı bıraktıktan sonra yaşadığı korkuyu anlatırken de kullanıyor. Sanrı (hallucination}, biliyoruz, ?uyanık bir kişinin, kendi dışında var sandığı ama gerçekte yok olan olguları algılaması?dır. İnce Memed, 101. sayfada, bir kebapçıda bir adam görür: ?Memed, adamın kendisini bir iyice tanıdığım, tanıyınca da şaşkınlıktan küçük dilini yuttuğunu anladı.? Memed?in bu adamla kovalamacası 292. sayfaya kadar sürer. Hürüce, Memed?e ?Oysa öyle bir adam yokmuş.? der; Memed, 300. sayfada eşkıyalığa döner ve ?o adam? bir daha görülmez. Burada Yaşar Kemal?in romana getirdiği yenilik, sanrı ile gerçek olayı birbirine karıştırmasıdır: 139. sayfada ?o adam?ı Memed?den başka Abdülselam Hoca?yla ?kapıdan çıkmakta olan kadınlar? da görür; 223. sayfada, ?o adam?, ?üç el kurşunu arka arkaya atın tam alnının ortasına? boşaltır; 224. sayfada Memed?le Zeki Nejad ?atın koşumunu çözdüler, eyeri Memed, heybeyi, dizgini, bellemeyi öğretmen aldı, eve doğru yola düştüler.?
Yaşar Kemal, Memed?le ?o adam? ilişkisinde sanrı ile gerçeği birlikte vererek sayfalar boyu süren bir gerilim sağlıyor. Memed?in atı vurulduğu zaman öğretmen Zeki Nejad?a, ?… bu Şakir olacak köpek kan içici bir insan kasabıdır. İşte ilk önce senin başına geldi. İlk seni öldürtmek istedi. Seni öldürerek bana gözdağı vermek istedi.? dedirterek okura bir ipucu veriyor. Memed, dağlara dönünce, kasabanın o alışamadığı ortamından uzaklaşınca, tedirginliğinden kurtulunca, ?o adam?dan da kurtuluyor.
Yaşar Kemal, ağaların, jandarma subaylarının, mebus Arif Saim Bey?in tutkularını, ikiyüzlülüklerini, korkularını, mal mülk düşkünlüklerini gözler önüne sererek 1930?lu yıllardan bir kesit verirken mizahı bir silah gibi kullanıyor. Köylülere de eleştirel bir tutumla yaklaşıyor, onları idealize etmiyor, ama bu hiçbir zaman mizaha dönüşmüyor.
İnce Memed 4?te dil, büyük yazıcı ustalığıyla kullanılmıştır.
Bu kitapta Yaşar Kemal?in bir buluşu var, çok sevmiş onu, belli, üç kere tekrarlıyor: ?Her bir su o kadar aydınlıktır ki, sanki akan su değildir de ışıktır. Dibine kitap düşse okunur.? (s. 9) Bir sayfa sonra: ?… Ve sularının dibine Kuran düşse okunur.? ve 487. sayfada: ?… göller aydınlanır, diplerine Kuran düşse okunur.?
Doğa?dan, Ferhat Hoca?dan, Memed çocuktan, Molla Duran?ın öteki ağalardan ayrılan yanlarından söz edemeyeceğim, çünkü yazı çok uzadı. Bir cümleyle bitireyim: Türk halkının 1950 yılında, çeyrek yüzyıllık bir siyasal iktidarı niçin değiştirdiğini anlamak için toplumbilimsel incelemeler okumak elbette gereklidir, elbette yararlıdır; ama bence İnce Memed 4?ü, bu, resmi tarihin dışında yazılmış romanı okumak, bu iktidar değişiminin nedenlerini anlamak için yeter.
*Bu yazı İş Bankası Kültür Yayınları’nın yayımladığı Fethi Naci’nin “Yüz Yılın 100 Türk Romanı” adlı kitabından alınmıştır.

“Otuz iki yıllık bir zaman diliminde yazılan İnce Memed dörtlüsü, düzene başkaldıran Memed?in ve insan ilişkileri, doğası ve renkleriyle Çukurova?nın öyküsü. Yaşar Kemal?in söyleyişiyle ?içinde başkaldırma kurduyla doğmuş? bir insanın, ?mecbur adam?ın romanı.
Eşkıyalığı bırakarak evlendiği Seyran ile bir Akdeniz kasabasına yerleşen Memed, burada milli mücadele kahramanlarından muallim Zeki Nejad?la dostluk kurar. Memed, köylüye zulmeden çeltikçilerle mücadele eden Zeki Nejad?ı öldürten Şakir Bey?i öldürerek yeniden dağa çıkar. Kendini yakalamak için köyleri boşaltarak köylüleri Çukurova?ya süren milletvekili Arif Saim Bey?i de öldürür. Bu olaydan sonra İnce Memed?in imi timi belirsiz olur.
“Türk halkının 1950 yılında, çeyrek yüzyıllık bir siyasal iktidarı niçin değiştirdiğini anlamak için bence İnce Memed 4’ü, bu, resmi tarihin dışında yazılmış romanı okumak yeter.”
Fethi Naci, Bir Romancı: Yaşar Kemal
“İnce Memed hem Homeros şiiri, hem ortaçağ türküleri, hem de bir proleter destanı ya da bir serüven romanı, hatta toplumsal bir belge niteliği taşıyor.”
Jacqueline Piatier, Le Monde, (Fransa)
?İnce Memed serisinin 1987 tarihli dördüncü ve son kitabı, Robin Hoodvari bir serüven hikayesi olmakla kalmıyor, aynı zamanda müthiş bir şiirsellik taşıyor.?
Regina Karachouli, Sächsische Zeitung (Almanya)
?Çağdaş Türkiye?de yaşayan bir efsaneye dönüşen asi gencin yabanıl, hüzünlü ve unutulmaz destanı.? The Bookseller, (İngiltere) Arka Kapak Yazısı

İnce Memed 4 – Yaşar Kemal
Basım Yılı: 2004
Sayfa: 639

Previous Story

Kemal Tahir’e Mapusane’den Mektuplar, Nazım Hikmet Ran

Next Story

İranlı kürt emekçilerinin şairi Hemin Mukriyani

Latest from Romanlar

Sarsılmak – Zafer Köse

Sarsılmak, derin ve katmanlı bir roman. Gündelik dilin nüanslarını yansıtan akıcı bir dille yazılmış olması da önemli.Zafer Köse sadece bir depremi değil, toplumsal ve
Go toTop

OKUMA ÖNERİLERİMİZ