Acıyı Bal Eyledik – Hasan Hüseyin Korkmazgil

Şair Hasan Hüseyin Korkmazgil, bütün yaşamını şiirlerle dolu dolu yaşadı. Şiirlerinde güldü, şiirlerinde hüzünlendi, şiirlerinde sevdi. Bütün duyguları en çıplak. En yalın, en coşkun haliyle yansıdı dizelerinde.

Gün oldu “Kızılırmak” olup yıktı yüreğinin ve yüreklerin bentlerini; gün oldu “Koçero” olup dağ rüzgarlarına karıştı. Gün oldu sözcükleri doğacak çocuğunun heyecanıyla umutlandı, gün oldu o sözcükler kaybettiği dostlarının hüznüyle yaşadı. Ama ille de öfke yüklüydü onun şiiri. Böyle bir çağın öfkesiz yaşanamayacagını bilenlerdendi.
Öfkesi kavga oldu dile geldi dizelerde. O hep dövüştü şiirlerinde. “Birileri ve bir şeyler”le sürekli kavga halindeydi.
1973 yılında basılan “Acıyı Bal Eyledik” şiir kitabı bir ayda 7500 okurla buluşarak o yıl büyük bir etki yarattı.

Asım Bezirci’nin 1970’de yaptığı bir değerlendirmeye göre, Hasan Hüseyin değişik kültür verilerinden masallardan, türkülerden, ağıtlardan, deyişlerden ve edebiyat ürünlerinden, Halk Şiiri’nden, Divan Şiiri’nden, Nazım Hikmet şiirinden, hatta İkinci Yeni şiirden yararlanır. Bunlar da yetmezse, kendi mizahcı zekasını kullanır. Özellikle toplumsal karşıtlıklar deşilirken mizah ve yergi yararlı olur. Şairin derin duyarlığı, gür sesi, geniş soluğu, renkli hayali, işlek türkçesi ile diyalektik bir görüş ve insancıl bir bakışa yaslanan hayat ve edebiyat sevgisi, barış ve özgürlük tutkusu, devrim ve bağımsızlık özlemi birbiriyle kaynaşarak etkili bir bileşim meydana getirirler.

ACIYI BAL EYLEDİK
«pir sultan ölür dirilir»

bak şu bebelerin güzelliğine
kaşı destan
gözü destan
elleri kan içinde

kör olasın demiyorum
kör olma da
gör beni

damda birlikte yatmışız
öküzü hoşça tutmuşuz
koyun değil şu dağlarda
san kendimizi gütmüşüz
hor baktık mı karıncaya
kırdık mı kanadını serçenin
vurduk mu karacanın yavrulusunu
ya nasıl kıyarız insana

sen olmasan öldürmek ne
çürümek ne zindanlarda
özlem ne ayrılık ne
yokluk ne yoksulluk ne
ilenmek ne dilenmek ne
işsiz güçsüz dolanmak ne
gün gün ile barışmalı
kardeş kardeş duruşmalı
koklaşmalı söyleşmeli
korka korka yaşamak ne

kahrolasın demiyorum
kahrolma da
gör beni

kanadık toprak olduk
çekildik bayrak olduk
döküldük yaprak olduk
geldik bugüne

ekmeği bol eyledik
acıyı bal eyledik
sıratı yol eyledik
geldik bugüne

ekilir ekin geliriz
ezilir un geliriz
bir gider bin geliriz
beni vurmak kurtuluş mu

kör olsanı demiyorum
kör olma da
gör beni

NE GÜZEL
NE GÜZEL

Uyandım birdenbire
Motor mu kuş mu köpek mi silah mı ısık mı bilemiyorum
Parasütüm bitkin ve soluksoluğa
yıllarca sonra dönülmüş bir babaevi sabah
yıllarca aranılmıs ve bulunmus bir yitik esya
gibi hersey

İste dikiş makinası
İşte sepet
İşte ütü
İşte yarım kitaplar
İşte çam kolonyası
İşte soyunup attıklarımız

Pencerede ışıl ışıl gülüyor gencecik kavak
aman ne güzel
televizyon anteninde bir çift sığırcık
çatıda bir çift kumru
ve yanımda sekiz yıldır öptüğüm kadın
ısırılmış elma yanıbaşında
yenik düşmüş dikenli çit
baktım
yatağımdayım
ağrım sızım yaram berem yok
başladı kuşlar gibi çırpınmağa yüreğim
ne güzel
ne güzel

yıkanıp kurulanıp tarandım
doya doya baktım aynada kabarık kırçıl saçlarıma
uçlarını azıcık büktüm bıyıklarımın

ne düşündüm ne yaptımsa bugüne dek
hep onlar için
ne dedim ne söyledimse
onlar adına
hapislik işsizlik kahır
ve intihar yalnızlığı
kahpelikler puştluklar aldatmacalar
ne çektimse bunca yıl
kurtulsun diye onlar
ne güzel
ne güzel
ocakta çaydanlık cızırdıyor
bir bardak sıcacık çay gibi güldüm
zeytin ekmek yiyecektim
ne güzel
sigara tüttürecektim
türkü dinleyecektim
dolmuşa binecektim
yolculuklar kuracaktım
(güneyi boydanboya dolaşıp
ormanlı ayışıklı balıklı bir deniz köyü
gecenin sınırından dönüp
bol yıldızlı bir güney uykusunda
ne güzel
ne güzel)
ağzımda buruk tadı kara zeytinin
parmakuçlarımda sıcacık rengi çayın
komşum binip gitti kendi arabasına
kör olayım kıskandım
azıcık başka baktım
balkondaki çıplak kadına
sarışındı uzundu kalçalıydı
uzaktan bakıyordu her şeye
köpeği erkek bir buldok
kocasını sevmiyordu

yalan söyleyene sövdüm radyoda
gazete tükürdüm suratına itin birinin
bu kadar da olmaz ki
biryerde biter bu namussuzluk
ben hep onlar için söyledim şiirlerimi
onlar için yazdım bütün yazdıklarımı
ne çektimse bunca yıl, onlar uğruna
istedim ki duyar gibi yağmuru duysunlar yüreklerinde
istedim ki tokat gibi insin suratlarına
istedim ki desinler
işte bizim de şairimiz
işte bizim de sesimiz
işte bizim de kurtuluşumuz
demediler bir tek gün
demediler bir tek gün
ağaçlar anladı beni
kayalar sular yollar
ama onlar anlamadı
ama onlar iğilmedi şiirlerime
ne güzel
ne güzel
çay içtim iki bardak
tam on iki zeytin iki dilim de ekmek
ağrı sızı yok miğdemde
üstüne bir sigara
ne güzel
ne güzel
bir gün belki çıkar ortaya
kazılarda bulunan altun heykeller gibi
cıncık boncuk kap kacak
altun paralar gibi
bir gün belki çıkar onlar için söylediklerim
onlar için yazdıklarımı çıplak güneşe

okullardan geçmiş olurlar belki
kölelikten çıkmış olurlar belki
mutluluğa ermiş olurlar belki
yollarda işyerlerinde kumlarda ormanlarda
insan insan okurlar belki şiirlerimi
ve derler
?ronsar?ın sevgilisinin ronsar için dediği gibi?
amma da çok severmiş hasan hüseyin bizi
ne güzel
ne güzel
kapıyı çekip çıktım sokağa
öpüşmek gibi birşey sokakta hava
havada mavi
havada yeşil
havada sarı
havada altun işlenmişliği kavganın
gömleğim
pantolonum
kunduralarım
ve artık benim için düşman bir tanıktan başka
(birşey olmayan sarı basın kartım
çok pahalı arabalar
çok zengin çöpkutuları
çok besili itler kediler
ve otobüs bekleyen aç yüzlü emekçilerim
ne güzel
ne güzel
ben bu şiire yaşanmamış denizlerimi
ben bu şiire gidilmemiş ülkelerimi
ben bu şiire utanmazca çalınmış emeklerimi
ellerimden uçup gitmiş yıllarımı ben bu şiire
koydum a dostlar
akrabalar götürdü ciğerlerimi
zindanlarda kaldı kolum kanadım
birgün yaslanırlar belki
koca bir dağa yaslanır gibi
şiirlerimdeki korkunç acıya
ne güzel
ne güzel
otobüs kuyruğunda onbeşinciyim
kimi cam silmeğe gidiyor kimi odun kırmağa
kimi köpek gezdirmeğe kimi yatmağa
kiminin kocası işsiz kiminin hapis
kiminin hastası kalmış sokakta
çocukları baştan çıkmış kiminin
otobüs kuyruğunda onbeşinciyim
mezbahaya gidiyor gibi doluşuyoruz
iyi ki öksürtmüyor beni sigara
iyi ki bilincindeyim yaptığım işin
biliyorum önümdeki çoktan erkeksiz
erkeksimiş iki kız onun önümde
çukulata naylon çorap sinema
çimdik moru gözlerinin halkası
balkondaki sarışının zengin kocası
kocanın yatağında bir erkek buldok
iyi ki bilincindeyim çağımın
iyi ki yaşıyorum bütün boyutlarıyla
iyi ki sövebiliyorum ağızdolusu
ne güzel
ne güzel
1.74 değil boyum
1074
72 değil kilom
1072
puf desem toz ederim bu kenti
yürüsem çatır çatır çöker bu asfalt
ey insan kılıklı madrabazlar soyubitmişler
zorlamayın o kapıyı
dokunmayın o tellere
kuyudan çıkan toprak
sığmaz kuyuya
doldurur caddeleri birgün olur ki
ağıtlarda sessiz sessiz yatan aptallık

bu aynalar
bu aydınlık
çılgınca mutluyum kamçılanmaktan
ne güzel
ne güzel

Hasan Hüseyin Korkmazgil’in Yaşam Öyküsü
1927’de Sivas’ın Gürün ilçesinde doğan Hasan Hüseyin, Adana Erkek Lisesi’ni 1948’de, Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü’nü 1950’de bitirdi. Öğretmenliği Göksun’da başladı. Siyasi eylemleri gerekçesiyle öğretmenlikten atıldı, tutuklandı, hüküm giydi. 1955-1960 yılları arasında Gürün’de ve Sivas’ta arzuhalcilik, tabela ve portre ressamlığı, inşaat işçiliği yaptı.

1960’da İstanbul’a, sonra Ankara’ya yerleşti. Akis dergisinde çalıştı, bir süre de Forum dergisinin sanat sayfalarını yönetti (1968-1970). Kızılırmak kitabı nedeniyle hakkında 142. maddeden dava açıldı, yargılandı, aklandı.

Şairin 1970’e kadarki şiir atılımlarının yorumunu Asım Bezirci On Şair On Şiir (1971) kitabında yaptı. Mehmet Aydın da Hasan Hüseyin Korkmazgil (1988) adıyla bir inceleme kitabı çıkardı.

Lise yıllarında şiir yazmaya başlayan Hasan Hüseyin’in ilk şiiri 1959’da Dost dergisinde çıktı. Bu yıllarda mizahi hikayeleri de yayımlandı. Kavel (1963) adlı kitabı ile 1964 Yeditepe Şiir Armağanı’nı, Kızılkuğu (1971) ile TRT’nin 1970 Sanat Başarı Ödülü’nü, Filizkıran Fırtınası (1981) ile 1981 Ömer Faruk Toprak Şiir Ödülü’nü ve Nevzat Üstün Şiir Ödülü’nü aldı.

Eserleri
Şiir

Kavel (1963)
Temmuz Bildirisi (1965)
Kızılırmak (1966)
Kızılkuğu (1971)
Ağlasun Ayşafağı (1972)
Oğlak (1972)
Acıyı Bal Eyledik (1973).
Kelepçenin Karasında Bir Ak Güvercin (1974)
Koçero Vatan Şairi (1976)
Haziran’da Ölmek Zor (1977)
Filizkıran Fırtınası (1981)
Acılara Tutunmak (1981)
Işıklarla Oynamayın (1982)
Tohumlar Tuz İçinde (1988)
Kandan Kına Yakılmaz (1989)

Mizahi Hikaye
Mizah dergilerinde yayımlanmış mizah hikayelerinden bir kısmını Hüseyin Korkmazgil adıyla yahut sadece Korkmazgil soyadını kullanarak, üç kitapta derledi:

Öhhöööö! (1964)
Made in Türkey (1970)
Bıyıklar Konuşuyor (1971).

Gezi
Bağdat Basra Yollarında(1974)

Çocuk Kitapları
Eşeğin Gözyaşları
Aşıcı Baba
Ormanın Öcü
Ressamın Bıldırcınları
Becerikli Çocuğun Düşleri

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir