Ahmet Ümit: Şolohov’un “Ve Durgun Akardı Don” kitabı neden bu kadar sevdim ya da hayatımı neden bu derece derinden sarstı?

ve_durgun_akardı_donYıl 1984, 12 Eylül Askeri Darbesi olmuş. Bir örgüt evindeyim, kızım 3 yaşında. Üniversite gençliği sorumlusuyum. Adım Ali. Örgütten bir arkadaşı içeri almışlar, gerçek adımı bilmediği için bana ulaşmaları zor. Zaten işkence yapsalar da adımı söylemez. Söylememiş de yani bildiği adımı…
Moralim bozuk. Çok bozuk. Nasıl oldu, nereden aldım, hatırlamıyorum ama Şolohov’un “Ve Durgun Akardı Don” kitabını okumaya başladım. Çok sevdim bu kitabı, o kadar ki bana o zor günlerde moral oldu. Ve yıllar sonra yeni bir umutla karşılaştığımızı o romanla anladım.
Bu kitabı neden bu kadar sevdim ya da hayatımı neden bu derece derinden sarstı?

Şöyle anlatayım. Aslında Mihail Şolohov, pek çok Rus yazar gibi çok eser vermiş bir yazar değil. “Don Kıyısında Hasat”, “Vatan İçin Döğüştüler” isimli kitaplarını da önceden okumuştum. İyi bir yazardı, etkileyiciydi ama o kadar. Yani bir Tolstoy, Dostoyevski değildi. Ama “Ve Durgun Akardı Don”un yeri ayrı. Daha okuduğumda şok geçirdim. Dört ciltlik bir kitaptı. Ekim Devrimi’ni anlatıyordu ve çok iyi anlatıyordu.

Romanda Rus Kazaklar vardır yani Çar’ın devrimci isyanlarını bastırmak için kullandığı askerler. Romanın kahramanı Gregor da hem bir Kazak hem de Türk. İşte Şolohov bize onun gözünden devrimin iki tarafını da anlatıyordu. Yani devrimcileri de Çarlık tarafını da. Zaman zaman kızıllara, zaman zaman beyazlara hak veren biriydi bu yüzden Gregor. Çünkü dayandığı yer insanlıktı. Böylece bizlere devrimin hem o büyük umutlarını anlatırken hem de hayatları nasıl alt üst ettiğini de anlatabiliyordu. Yani haklılıklarını ve yarattığı sancıları.

O yıllar, biz de bir şeylerin yanlış olduğunu biliyorduk, çünkü şartlar çok zordu. 250 kişilik bir örgütü yönetiyordum. Görüştüğüm 6 çocuk vardı, üniversite sorumluları… Yakalanırsan ve işkencede ölmezsen ya da sakat kalmazsan en az 5 yıl ceza alıyordun. İşte “Ve Durgun Akardı Don”da da bu tür insani durumlara da yer verilmişti. Sadece şanlı devrim hikayelerine değil! Bu yüzden Şolohov’u Yaşar Kemal’i karşılığı olarak görebiliriz. Yaşar Kemal, nasıl Çukurova Destanını “İnce Memed” serisinde anlatmışsa Şolohov da bu dört ciltte aynısını yapmıştı. Bu yüzden de “Dr. Jivago”dan çok daha iyi anlatır Ekim Devrimi’ni ve izlerini; “Ve Durgun Akardı Don”…

O yüzden o dört cilt bende insan sevgisi, iyimserlik ve umut bırakmıştı. Umutla dolmuştum. Devrim denen şey işte buydu yani bugündü. Zaten bir ideolojinin gereklerini yerine getirmek için devrim yapmaya çalışıyorsan kötü bir devrimciydin. Devrim önce senin içinde olmalıydı. Devrimciyi soyduğunda içinden insan çıkmıyorsa ondan iyi insanların yanı sıra diktatör ve katil çıkıyordu.”Ve Durgun Akardı Don” da bu vicdanla yazılmıştı. Bir Beyaz Ordu neferinin ölümünü de Kızıl Ordu neferinin ölümü gibi anlatıyordu. Taraf tutmadan, insani yönleriyle…

Benden olmayan ölsün demiyordu. Tıpkı bizim Gezi Ruhu’nun demediği gibi. O yüzden yıllar sonra Gezi Hareketi’nin yaşandığı bu günlerde durup durup hatırıma geliyor bu roman, umut doluyorum.

Ahmet Ümit

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir