BATLAMYUS ve ZAMANI – George Sarton

BATLAMYUS ve ZAMANI

(M.S. İkinci Yüzyıl)

1. Antik Dönem Biliminin Uzun Süreli ve Karmaşık Oluşu

Bazıları, “antikçağı” ve “ortaçağı”, sanki bu dönemlerden herbiri homojen ve değişmez şeylermiş gibi düşündüler ve antik dönemle (veya ortaçağla) ilgili olan herşeyi tek bir çuvalın içine koyabilirlermiş gibi, sanki bütün bu şeyler tamamen aynı türden şeylermiş gibi tasarladılar. Bu çok ahmakça bir düşüncedir. Doğru olarak kabul edilebilecek bir şey varsa, o da değişmenin, bugün geçmişte olduğundan daha hızlı olduğudur; fakat giderek artan hızın çoğu sathîdir.

Şayet Homeros’tan Damascios’a kadar sürdüğünü düşünürsek, klasik antikçağ olarak adlandırdığımız kesit, takriben on dört yüzyıllık bir dönemdir; Amerikan medeniyetinin süresini aynı şekilde hesaplarsak (yani, her iki durumda da uzun tarih öncesi dönemleri ihmal edersek), takriben dört yüzyıldır devam etmekte olduğunu buluruz. Öyleyse bu dönemlerden ilki, ikincisinin üç katından daha uzundur. Ama bütün Amerikan kültürü, sanki bu kültürün tamamı aynı çeşit bisküvilerden oluşmuş gibi, tek bir kutuya mı konmalıdır? Şüphesiz hayır.

Antikçağda, hatta tek bir yüzyılında bile, inanılmaz bir çeşitlilik vardı; fakat çağlar boyunca süregelen ve yol gösterici fikirler olarak bize çok yardım eden gelenekler de mevcuttu. Örneğin, Öklid’in zamanından beri, her dönemde Öklid’in fikirlerini sürdüren veya bunları tartışan bazı matematikçiler çıkmıştır.

İsa’dan sonra ikinci yüzyıla gelindiğinde, Hellenistik dönemin başlangıcından itibaren üç asırdan daha fazla bir süre geçmişti ve dünya daha önce olduğundan çok daha farklıydı. Bu farklılık, küçük bir azınlık hariç, insanlar tarafından henüz tanınmayan ve etkisi geçersiz olan Hıristiyanlıktan ileri gelmiyordu. Felsefî iklim hala Stoacılığın hakimiyeti altındaydı. Ama siyasî dünya tamamiyle değişmişti.

2. İkinci Yüzyılda Roma Dünyası

Batlamyus’un yaşadığı dünyaya biraz daha yakından bakalım. Batlamyus, büyük bir ihtimalle Mısır’da doğdu ve İskenderiye’de yetişti; fakat Mısır M.Ö. 30 tarihinden itibaren bir Roma eyaleti haline gelmişti. Yunan dönemindeki kaosa ve İskender’in halefleri arasındaki savaşlara Roma devleti tarafından tamamen son verilmişti. Bu yeni dünya, pek çok yönden oldukça noksandı; fakat bir kere bir çok asırlar boyunca az da olsa milletler arası bir düzen, kanunlar ve barış mevcuttu. İkinci yüzyıl Roma imparatorluğunun altın çağının sonuydu; bu yüzyıl şüphesiz Roma biliminin altın çağıydı; fakat en mükemmel Roma bilimi gerçekte Yunanlılara aitti.

Yollar, kütüphaneler ve Danube ve Tagus nehirlerini aşan köprüler inşa eden İspanyol Trajan (hakimiyeti 98-117), Atina, Roma ve Tivoli’ye büyük eserler kazandırmış olan Hadrian (hakimiyeti 117-138), Antoninus Pius (hakimiyeti 138-161) ve belki Marcus Aurelius (hakimiyeti 161-180) gibi en iyi imparatorlardan bazılarının idaresi altında yaşamak Batlamyus için bir ayrıcalıktı; son ikisi sadece büyük birer imparator değil, fakat aynı zamanda büyük insanlardı. Birisi “pax romana”dan bahsettiğinde, aklındaki, aslında Hadrian ve Antoninus’un hüküm sürdüğü kırk dört yıllık dönemdir; hemen hemen eşit bir süreyi kapsayan Antoninus ile Marcus Aurelius’un hakimiyetleri dönemini ise Gibbon şöyle değerlendirir: “Onların birbirini takip eden hükümdarlık dönemleri, muhtemelen, insanların büyük bir kısmının mutluluğunun hedeflendiği tarihteki yegâne dönemdi.”[44]

Entellektüel açıdan Roma imparatorluğuna ilişkin en önemli şey, iki dilli olmasıydı. Batı’da, eğitimli her insanın iki dili, yani Latince’yi olduğu kadar Yunanca’yı da bildiği farzedilmekteydi. İsa’dan sonra ikinci yüzyılda Latin edebiyatının altın çağı tamamen bitmişti, ama Batı’nın en yüksek kültürü Latin kültürü değil, Yunan kültürüydü. Yunanca bilim ve felsefe, Latince ise hukuk, yönetim ve ticaret diliydi. Hadrian Yunanca’yı çok iyi biliyordu ve Roma’da, sevdiği Atina kentinin ve Yunan kültürünün tanrıçası olan Athene’nin şerefine Athenaeum[45] denilen bir sanatlar okulu kurmuştu. Marcus Aurelius ünlü eseri Düşünceler (Meditations)’i Yunanca yazdı. Latince, Lucretius, Cicero, Virgilius ve Seneca gibi yazarlar eliyle saygınlık kazanmış olmasına ve Vitruvius, Celsus, Frontinus ve Plinius tarafından bu dille yazılmış bilimsel eserler bulunmasına rağmen, bilim diline hala Yunanca hakimdi. Yüzyılın en büyük iki bilim adamının Doğulu olduğu, yani Batlamyus’un Mısır’da ve Galen’in ise Asya eyaletinde doğduğu ve ikisinin de, isteseler bile Latince yazamayacakları bir gerçektir. Şayet daha çok gelişmiş bir dille tabiî olarak yazabiliyorsanız, daha az gelişmiş bir dille sunî olarak yazmanızın hiçbir anlamı var mı?

Entelektüel yönden hırslı olan bir ikinci yüzyıl Romalısı Yunanca’yı öğrenmek zorundaydı; netice, esasen Yunan mürebbilerin yardımı veya Atina’da, İskenderiye’de ya da Doğu eyaletlerindeki diğer herhangi bir kentte yıllarca süren “ihtisas öğrenimi” ile elde edildi. Bu hadise bize daha yakın olan başka bir hadise ile mukayese edilebilir. Büyük Frederick Prusya kralı olduğunda (1740-1786), askerleri veya uşaklarıyla Almanca konuşuyordu; fakat Fransızca kibar sohbetlerin diliydi; Berlin Akademisi’ne gönderilen bildirilerin basılabilmesi için Almanca değil, Fransızca veya Latince yazılmış olmaları gerekiyordu.

Batlamyus’un içinde yaşadığı dünya, entelektüel düşüncede hala Yunanlıların baskın oldukları bir Roma dünyasıydı.

3. Batlamyus ve Hiparkos

İkinci yüzyılın en önemli iki bilim adamından biri, Batlamyus (ikinci yüzyılın birinci yarısı), diğeri ise Galen’di (ikinci yüzyılın ikinci yarısı). Bunlar en hâlis soydan iki devdi; yüzyılların geçmesiyle ufalan değil, büyüdükçe büyüyen devlerin soyundan geliyorlardı. Ancak Batlamyus’un selefi olan ve ondan hemen hemen üç asır önce Hellenistik Çağ’da[46] yetişen Nicaialı Hiparkos’u anımsamadan Batlamyus’u doğru bir şekilde değerlendiremezsiniz. Böyle geniş bir fasılayla – üç asır – birbirlerinden ayrılmış iki adam hakkında düşünürken, Batlamyus’u, sanki Hiparkos’un yakın çömeziymiş gibi varsaymak tuhaftır.

Hiparkos’un çalışmaları kaybolmuştur ve bunların kaybolması, kısmen Batlamyus’un büyük eserinin onların yerini alması ve onları gereksiz kılması gerçeğinin bir sonucu olabilir. Bazı hallerde, Batlamyus selefine olan borcunu itiraf eder veya bu borç başka yollardan açığa çıkar. Hiparkos hakkında bildiğimiz herşeyi, hemen neredeyse sadece, ondan sık sık ve bazan harfi harfine birşeyler aktaran Batlamyus’tan öğreniyoruz.[47] Bununla birlikte, çoğu zaman, gerçek mucitin Hiparkos mu yoksa Batlamyus mu olduğunu söylemek imkansızdır.

Aşağıda bu hususa çok fazla aldırmayacağız ve Batlamyus’un başarıları sadece veya esasen kendisine aitmiş gibi anlatacağız. Ancak, bu yöntem hemen neredeyse hiçbir antik dönem bilgininin başarılarını tartışmakta izlenebilecek bir yöntem değildir.

Öklid, aslında bir matematikçi olarak bilinir ve ünü Elementler‘e dayanır; Batlamyus’un şahsiyeti ise çok daha karmaşıktı ve kitaplarından ikisi, Almagest ve Coğrafya, en azından on dört yüzyıl boyunca, sahalarında yaygın kabul görmüş birer el kitabı olarak kalmıştı.

Bu iki bilginin kitaplarının daha önceki eserlerin yerlerini almış olması gerçeği, temelde aynı nedenlere atfedilebileceği için, Batlamyus’u Öklid ile karşılaştırmak çok yararlı olacaktır. Batlamyus tıpkı Öklid gibi, mükemmel bir anlatımcı veya mükemmel bir öğretmendir; onların selefleri monografiler veya küçük kitaplar yazmış oldukları halde, onlar ansiklopedik mahiyette çok hacimli eserler kaleme aldılar ve bunu en iyi tarzda ve mükemmel bir berraklıkla yaptılar. Her ikisi de, sentez ve anlatım yeteneklerinin olağanüstü gücünü en yüksek dereceden deha ile birleştirdiler. Kendilerine mahsus birtakım hususiyetlere sahip olan erken dönem eserleri, bir süre sonra eksik ve eskimiş olmakla suçlandılar ve yazıcılar bunları kopye etmekten vazgeçti; böylece, Öklid ve Batlamyus’un kitapları, sadece eskilerin yerlerini almakla kalmadılar ama onların varlık nedenlerini de ortadan kaldırdılar.

4. Batlamyus’un Hayatı

Öklid ile Batlamyus’u, yani herbiri kendi sahasında bin yıldan daha fazla bir süre kabul görecek önemli el kitaplarını tertip ve telif etmenin ayrıcalığını paylaşan bu iki devi birbirleriyle mukayese etmek insanı baştan çıkaran bir uğraştır. Büyüklükleri ve haklarında bilinenlerin azlığı bakımından görülmemiş bir şekilde birbirlerine benzerler. Çalışmalarını son derece iyi biliyoruz, ama kendilerini hemen hemen hiç tanımıyoruz.

Batlamyus’un biyografisi Öklid’inki gibi boşluklarla doludur. Ne zaman ve nerede doğduğunu ve öldüğünü bile bilmiyoruz. Oldukça geç bir dönemde (on dördüncü yüzyılda), Thebais’te bir Yunan kenti olan Ptolemais Hermeiu’da doğduğu söylenmişti.[48] Bu mümkündür. Belki Yunan asıllı bir Mısırlı belki de Mısır asıllı bir Yunanlı idi; 127 civarından 151’e (veya 141’e ?) kadar İskenderiye’de veya Canopos’ta astronomik gözlemler yaptı; bir Arap rivayetine göre, yetmiş dokuzuna gelinceye kadar yaşadı; Suidas’a (X-2) göre, Marcus Aurelius’un (imparatorluk süresi 161-180) zamanında hala hayattaydı; bütün bu bilgi kırıntılarından, Batlamyus’un muhtemelen birinci yüzyılın sonlarında doğduğu sonucunu çıkarabiliriz.

Batlamyus, Almagest‘in Prooimion’unda (yani önsözünde) dostu Syros’a[49] hitap ederken kişiliği hakkında küçücük bir fikir verir. Bu önsöz, matematiğin ve bilhassa gök mekaniğinin muhteşem bir müdafaasıdır. Dolaylı yoldan elde edebildiğimiz diğer bir fikir ise eski bir özdeyişte yer alır:

Ölümlü ve geçici olduğumu biliyorum; fakat topluca devreden yıldız sarmallarını inceden inceye tetkik ederken ayaklarım yerden kesilir ve Zeus’la birlikte nektarımdan, yani Tanrıların içkisinden bir yudum alırım.

Bu özdeyiş, Yunan Antolojisi’nde (IX, 577) Batlamyus adına kayıtlıdır; bu husus, özdeyişin Batlamyus tarafından söylendiğini kanıtlamaz; fakat onun bir portre gibi, Batlamyus hakkında mükemmel bir tanıklık yapmasına imkan tanır. Şair, Batlamyus’u, yüce amacı ve sükuneti ile diğer insanların çok çok üstüne yükselmiş bir kişi olarak görür.

5. Almagest

Onun birçok kitabından ve iki büyük klasiğinden en tanınmış olanı Almagest’tir. Batlamyuscu gelenek tartışılırken bu tuhaf isim izah edilecektir. Şimdilik, pek çok insanın yaptığı gibi, bu ismi doğru olarak kabul edelim. Kitabın orjinal Yunanca adı Matematiksel Sentez manasına gelen He Mathematike Syntaxis‘dir. Kitap, aslında bir astronomi eseridir, ama astronomi o dönemlerde matematiğin bir dalıydı; mesela on beş asırdan daha fazla bir süre sonra basılmış olan başka bir klasiğin, Newton’un Doğa Felsefesinin Matematiksel İlkeleri adlı eserinin ismi de burada hatırlanmalıdır.

Batlamyus’un astronomisi, Hiparkos’unki gibi kendi gözlemleriyle Yunan ve Mezopotamyalı seleflerinin gözlemlerine dayanmaktaydı. Hiparkos, bir gök küresi ve geliştirilmiş bir diyopter (bir nevi teodolit) gibi muhtelif aletler kullanmıştı ve Batlamyus, belki bunlara yeni aletler ilave etmiş veya belki de eski aletleri geliştirmiştir. Çoğu durumda olduğu gibi, bu durumda da, bu iki adamın yaptıkları şeyleri birbirinden ayırmak ve meridyen halkasının, usturlabın (astrolabon organon’un), paralaktik aletin ve duvar kadranının Batlamyus tarafından icat edilip edilmediğini veya geliştirilip geliştirilmediğini ya da daha önce Hiparkos tarafından tamamen yapılıp yapılmadığını söylemek imkansızdır. Aletler tarihinin, bilimsel ilerlemenin anlaşılmasında en iyi yollardan biri olduğunu hatırlamalıyız; fakat bu yol güçlüklerle doludur; bütün aletler yavaş yavaş geliştirilmiş ve hiçbiri bir tek kişi tarafından belirli bir anda yaratılmamıştır.[50] Bununla birlikte, zımnî olarak anlattıkları gibi, bu astronomların asıl işi, sürekli olarak gözlemler yapıp bunları kaydetmek değil, bu gözlemlerin meydana çıkardığı gerçeklerin matematiksel izahını ve sentezini yapmaktı. Bu nedenle, Batlamyus’un Almagest‘i, Newton’un Principia’sı gibi, esasen matematiksel bir kitaptı ve orjinal başlığı olan Matematiksel Sentez‘e uygundu.

Almagest on üç kitaba taksim edilmiştir. İlk ikisi, astronomik varsayımları ve matematiksel yöntemleri açıklayıcı niteliktedir. Batlamyus Yer’in küreselliğini kanıtlar ve göklerin küresel olduklarını ve merkezde hareketsiz bir şekilde duran Yer’in etrafında devrettiklerini bir postüla olarak kabul eder. Ekliptiğin eğimini tartışır ve değerini yeniden tesbit eder. Temel matematiksel yöntem trigonometridir; çünkü Batlamyus küresel geometrinin ve çizgisel usullerin elverişsiz ve yetersiz olduğunu kavramıştır. Burada, sadece Hiparkos’tan ayrılmakla kalmamakta, buna ilaveten, İskenderiyeli Menelaos’un omuzları üstünde yükselme ayrıcalığını da kazanmaktadır.

Trigonometri, Heiberg neşrinde, 11 ile 13’üncü bölümler arasında açıklanmıştır. Küre üzerindeki bütün mesafeler açısaldır; açıların büyüklükleri gördükleri yayların iki ucunu birleştiren kirişlerin değeri ile ölçülür.[51] Çember 360 dereceye ve çap ise 120 parçaya bölünür. Batlamyus, kesirlerin verdiği sıkıntıdan kaçınmak için altmış tabanlı sayılar kullanmıştır (Bu Batlamyus’un koyduğu bir yöntemdir, Almagest I, 10). Bu nedenle, yarıçapın 60 parçasından herbiri altmış eşit parçaya ve bunlardan herbiri de yine altmış eşit parçaya bölünmüştür.[52] 0 dereceden 180 dereceye kadar yarım derecelik aralıklarla bir kirişler tablosu hesaplanmış[53] ve herbir açının kirişi, yarıçapın parçaları, dakikaları ve saniyeleri cinsinden ifade edilmiştir. Bazı kirişlerin (düzgün çokgenlerin kenarlarının) büyüklüğü, Öklid’ten kolayca çıkarılabilir; diğerlerinin büyüklüğü ise, Batlamyus’un bir dairenin içine çizilmiş dörtgenlere ilişkin teoremi sayesinde elde edilmiştir; bu teorem, bize, bir açılar toplamının kirişini bulma imkanını vermişti. Tablodaki herbir kirişin değerinin karşısına, bu kirişin bir önceki kirişten farkının 1 / 30’u verilir; bu 1 / 30, dakikalar, saniyeler ve saliseler halinde ifade edilir; bu değerler, her açı dakikasına tekabül eden kirişi hesaplama imkanını vermektedir. Batlamyus ara değeri bulma ve yaklaşık değeri bulma işlemlerinin anlamını kavramıştı; bunları doğru bir şekilde değerlendirmesi uygulamalı matematiğin temellerinden birinin atılmasına neden oldu.

Kirişler tablosunu, ekvator, ekliptik, ufuk ve meridyene ait yaylar arasındaki ilişkilerin hesaplanmasında yardımcı olacak özet bir geometri bilgisi ile buna ilişkin tablolar takip etmektedir. Aynı tartışmaya, verilen bir enlemdeki en uzun günün süresini hesaplamak münasebetiyle II. Kitap’ta da devam edilir.

III. Kitap, yılın süresi ve Batlamyus’un (kesin olarak ilk defa ve Pergeli Apollonios (M.Ö. III-2) tarafından icat edildikleri için muhtemelen ikinci defa) episikl ve eksantrikleri kullanarak izah ettiği Güneş’in hareketi meselesiyle ilgilidir.

IV. Kitap. Ayın süresi ve Ay teorisi. Bu kitap, Batlamyus’un keşiflerinden biri olduğu tahmin edilen (ve Hiparkos’unkilerden ayrılabilen) bir şeyi, düzensizlik diye adlandırılan Ay’ın ikinci eşitsizliğini kapsar. Batlamyus, bunun miktarını 1 derece 19 dakika 30 saniye olarak tesbit etmiştir ve bunun hesabını, eksantrik ve episikllar ile episiklın küçük bir salınımı (prosneusis) vasıtasıyla vermiştir. Buradaki hesaplama, matematiksel yaratıcılığın[54] güzel bir örneğidir.

V. Kitap. Usturlabın yapılışı. Ay teorisine devam edilir. Güneş’in, Ay’ın, Yer’in gölgesinin çapları, Güneş’in uzaklığı, Güneş’in, Ay’ın ve Yer’in boyutları.

VI. Kitap. Güneş ve Ay tutulmaları.

VII. – VIII. Kitaplar. Yıldızlar. Ekinoksların presesyonu. Yıldızlar tablosu, VII. Kitab’ın sonu ile VIII. Kitab’ın başını kapsar. VIII. Kitab’ın geriye kalan kısmı Samanyolu’nu ve bir gök küresinin yapımını tasvir eder.

IX. – XIII. Kitaplar. Gezegenlerin hareketleri. Bu kısım belki de Almagest‘in en orjinal kısmıdır; çünkü Hiparkos gezegen sistemlerine ilişkin sentezini tamamlayamamıştı. IX. Kitap, Yer’den uzaklıklarına göre gezegenlerin sıralanması ve dolanım periyotları gibi genel konulara ve Merkür’e tahsis edilmiştir. X. Kitap Venüs’le, XI. Kitap Jupiter ve Satürn’le, XII. Kitap duraklama noktaları ve ters yönlü hareketlerle, Merkür ve Venüs’ün en büyük elongasyonlarıyla ve XIII. Kitap ise gezegenlerin enlemsel hareketleri, yörüngelerinin eğimi ve büyüklüğü gibi konularla ilgilidir.

Kısaca Almagest M.S. 150 civarında geçerli olan astronomi bilgisinin bir özetiydi ve bu bilgi M.Ö. 150 yıllarında malum olan bilgiden esasen pek de farklı değildi. Bütün antik dönem astronomisini tartışmaksızın bunun ayrıntılarını tartışmak mümkün değildir. Şimdi birkaç noktaya temas edelim.

İlkin, Almagest, “Batlamyus Sistemi” dediğimiz şeyi, yani Yer’i merkeze alan gök sistemini tanımlar. Hiparkos’u izleyen Batlamyus, Kopernik sistemini çok daha önce kurmuş olan Samoslu Aristarkos’un (M.Ö. III-1) görüşlerini reddetti; çünkü bu görüşler[55] gözlemlerle yeterince iyi bir şekilde uyuşmuyordu. Hiparkos ve Batlamyus’un itirazları, on altıncı yüzyılın sonlarında Tycho Brahe’nin yaptığı itirazlarla aynı tabiattandı; gözlemlerle Aristarkos’un veya Kopernik’in görüşlerinin münasip bir şekilde uylaşması, ancak Kepler’in, dairevî yörüngeler yerine eliptik yörüngeleri koymasıyla mümkün oldu (1609). Almagest‘in kullandığı yöntem itibariyle mükemmel oluşu, gözlemlerin sayı ve doğruluk yönünden artmasıyla giderek şiddetlenen bir sürü tenkitlere rağmen, Batlamyus sisteminin üstünlüğünün on altıncı yüzyıl gelinceye kadar devam etmesine neden oldu.

Aristarkos’un Güneş merkezli görüşlerini ve Apollonios’un elipslerini reddettikleri için, Hiparkos ve Batlamyus’un iki hususta geriye doğru adım attıkları söylenebilir; ancak böyle bir yargı çok haksız olacaktır. Bilim adamları kâhin değildir; diğer insanlardan biraz daha ileriyi görürler, fakat yaşadıkları ortama ait önyargılardan tamamen kurtulamazlar. Güneş merkezli sistem daha fazla bir yalınlık ve dakikliğe götürmediğinden, onu kabullenmeyişleri savunulabilir bir şeydir.

Batlamyus’un Yıldızlar Kataloğu, bize kadar ulaşan ilk katalogdur. 1028 yıldızı içerir ve herbirinin boylamını, enlemini ve kadir derecesini verir. Buradaki yıldızların ekserisi, takriben M.Ö. 130 yılında hazırlanmış olan Hiparkos’un kataloğundan[56] alınmıştır; Batlamyus, enlemleri olduğu gibi bırakmış, fakat presesyonu (ekinoks noktalarının gerileyişini) hesaba katarak her boylama 2 derece 40 dakika ilave etmişti. Ekinoksların presesyonu, Mezopotamyalılar ve Yunanlılar tarafından daha önce yapılmış olan gözlemlere istinaden Hiparkos tarafından keşfedilmişti. Presesyon, her yüzyılda bir dereceden biraz daha büyük bir değere ulaşır;[57] eski astronomların gözlem imkanları göz önünde bulundurulunca, kendi dönemlerinden pek çok yüzyıl önce derlenen yıldız boylamları bilgisi olmaksızın bunun keşfedilemiyeceği aşikârdır.

Ortografik ve stereografik izdüşüm yöntemleri Almagest‘te açıklanmamış ama müstakil monografilerde ele alınmış olmasına rağmen,[58] Batlamyus astronomisini bitirmeden önce, bu izdüşüm yöntemleri hakkında birkaç şey söylemek yerinde olacaktır. Her iki yöntemin de, Hiparkos tarafından icat edilmiş olması mümkündür; ne olursa olsun, Batlamyus’un bunlara ilişkin yazdıkları, elimizde mevcut olan ilk açıklamalardır.

Her iki yöntem de esaslı bir problemin, gökyüzünün küresel yüzeyinde bulunan nokta veya yayların bir düzlem (veya bir harita) üzerine aktarılması probleminin çözümü için gerekliydi.[59] Analemma yönteminde, nokta ve yaylar birbirlerini dik açılarla kesen üç düzlem üzerine, yani meridyen, ufuk ve birinci yükseklik dairesine ortogonal olarak izdüşürüldü; bu yöntem esasen, verilen bir saatte Güneş’in konumunu bulmak için kullanıldı. Planisphaerium’un yöntemi ise, şimdi stereografik izdüşüm olarak adlandırılan yöntemdi. Kürenin bütün noktaları, bu izdüşüm yöntemiyle, karşıt kutuptan ekvator üzerine aktarılır (Batlamyus kuzey yarım küreyi güney kutbundan izdüşürmüştü). Dikkate değer bu izdüşüm sistemi, genel kanıtlarını vermese bile Batlamyus’un farkında olduğu çok müstesna ve yararlı özelliklere sahipti (Kutuptan geçen dairelerin doğru hatlar halinde izdüşürülmesinde olduğu gibi görünür istisnalara rağmen) bütün çemberlerin izdüşümü yine bir çemberdir. Stereografik izdüşüm, hem konformal ve hem de perspektif[60] niteliklere sahip tek izdüşümdü; gerçi Batlamyus bu özelliğin farkına varamamıştı, ama izdüşümler hakkında iyi bir inceleme yapmıştı ve şanslıydı.

6. Coğrafya

Batlamyus’un coğrafya eseri veya rehberi (geographice hyphegesis) hemen hemen Almagest kadar önemlidir.Tıpkı Almagest‘in bütün matematiksel astronomiyi kapsaması gibi, bu kitap da bütün matematiksel coğrafyayı kapsamaktaydı ve bu bilimi, Almagest‘in astronomiyi etkilediği derinlikte ve onun tutunduğu süre kadar etkilemişti. En azından on dört asır boyunca Almagest astronominin standart kitabı veya diyelim İncil’i iken, Coğrafya da coğrafya biliminin İncil’i olmuştu. Batlamyus’un ismi, coğrafyacılar için coğrafya, astronomlar içinse astronomi demekti.

CoğrafyaAlmagest‘ten sonra, demek ki 150’den sonra telif edildi. Sekiz kitaba taksim edilmişti ve matematiksel coğrafya ile haritaların dakik bir şekilde çizilebilmesi için gerekli olan bilgilere tahsis edilmişti. Bu eserdeki malumat, esasen Eratostenes’ten, Hiparkos’tan, Strabon’dan (M.Ö. I-2) ve hepsinden de önemlisi Batlamyus’un bir taraftan övdüğü diğer taraftan yerdiği Surlu Marinos’tan (II-1) derlenmişti.

Marinos’u, sadece, I.Kitab’ın 5’inci bölümünde çok dokunaklı bir biçimde kendisini takdir eden ve birçok kez ondan bahseden Batlamyus sayesinde tanıyoruz; Batlamyus’un Marinos’u, onunla fikren uyuşmadığı anlarda bile tarafsızca aktardığından emin olabiliriz. Batlamyus’un Marinos’la ilişkisi, onun Hiparkos’la olan ilişkisine çok fazla benzer; aralarındaki en büyük fark, Hiparkos Batlamyus’a üç asırlık bir mesafedeyken, Marinos’un nisbeten çok kısa bir süre önce yaşamış olmasıdır.[61]

Batlamyus, seleflerinin ve kendisinin coğrafya sahasına ilişkin katkılarını birleştirdi ve böylece coğrafya hakkındaki ilk genel incelemeyi oluşturmuş oldu. Strabon ve Plinius’un ilgilendiği fizikî ve beşerî coğrafyayla ilgilenmedi ve kendisini ilgilendirmeyen konularla uğraşmadığı için onu kınamak doğru değildir.

I.Kitap, Dünya’nın ve bilinen Dünya’nın büyüklüğü, kartografik izdüşüm yöntemleri vb. gibi genel konuları tartışır. II.Kitap’tan itibaren VII.Kitab’a kadar, Batlamyus, yeterince iyi tanıdığı memleketlerdeki önemli yerlerin enlem ve boylamlarını vermek suretiyle Dünya’nın muntazam tasvirlerini yapar. Batlamyus (veya Marinos), bizim anladığımız manada, yani bir başlangıç dairesine enlemsel veya boylamsal uzaklık anlamında enlem ve boylamlardan (mecos ve platos) bahseden ilk bilgindi. Yaklaşık 8000 bölge, “önemli kentler” (poleis episemoi), nehirler vb. liste halinde verilir. Söz konusu bölgeleri iyi bilen bilim adamlarının yapmış oldukları çok sayıdaki araştırmalara rağmen, bu bölgelerden çoğunun tanınması, imkansız olmasa bile oldukça güçtür. Batlamyus’un tasvir etmeye çalıştığı Dünya, kabaca 200 G’den 650 K’ye ve en batıdaki Kanarya Adaları’ndan onun takriben 180 derece doğusundaki bölgelere kadar uzanmaktaydı. Bu tablolar, her parçası hakikî enlem ve boylamına uygun olarak konuşlandırılmış olan haritaların çizilmesini mümkün kılıyordu; bu haritalar muhtemelen eserin eski nüshalarında mevcuttu. Çünkü, astronomik bilgiler ihtiva eden ve bir nevi sondeyiş mahiyetinde olan VIII. Kitap’ta bunlara belirgin atıflar vardır. Günümüze ulaşmış olan en eski nüshalar, oldukça geç bir döneme, mesela on üçüncü yüzyıla aittir; fakat Batlamyus ve Marinos’a kadar uzanan bir geleneği temsil eder.

Batlamyus’un amaçları mükemmeldi ama bunların gerçekleştirilmesi hiç de mükemmel değildi. Kusursuz bir haritanın çizilebilmesi için, bir kimsenin ilkin bir meridyenler ve paraleller ağı hazırlaması gerektiğine inanmakta haklıydı ve onun izdüşüm yöntemi, Marinos’unkinden belirgin bir şekilde daha üstündü. Bu ağ hazırlandığı zaman, koordinatları bilinen mümkün olduğunca çok sayıdaki yeri bunun üstüne kolayca işaretlemek olanaklıydı. Buraya kadar her şey iyiydi ama bu koordinatlar, ancak astronomik yöntemlerle yerleştirilmiş olsaydı, harita doğru olabilecekti. Maalesef, enlemlerden pek azı doğru olarak belirlendiği halde, boylamlardan hiçbiri belirlenememişti (belirlenmesi imkanı da yoktu). Batlamyus, koordinatları, parakete hesaplarına, yolculuk rehberlerine, seyyahların hikayelerine ve az sayıdaki bilimsel gözlemlere dayanarak hesaplamıştı. Onun izdüşüm teorisi, bununla elde edilen malumattan çok daha iyiydi. Yer’in büyüklüğü hakkındaki tahmini yanlış ve başlangıç meridyeni ise ihtilaflı olduğu için, kurmuş olduğu ağ da yetersizdi.

Merkezî enlem düzeyi, bugünkü 36 derece (K) enlemine (Cebel-i Tarık-Rodos hattına) karşılık geliyordu ve kullanışlıydı. Başlangıç meridyeni ise, Fortunate Adaları (Kanarya ve Maderia Adaları) boyunca çizilmişti ve bütün boylamlar, sadece 0 derecenin Doğu yakası üzerinde uzanmaktaydı. Maalesef, bu ilk meridyenin anakarayla münasebeti çok yanlıştı. Batlamyus, Yer’in büyüklüğü meselesinde, Poseidonios’un (M.Ö.I-1) tahminini, Eratostenes’in (M.Ö. III-2) çok daha doğru olan tahminine tercih etmişti.[62] Avrasya kıtasının uzunluğu hakkındaki tahmini çok abartılıydı ve bu uzunluk 130 derece yerine 180 derece alınmıştı. Bu durum, neticede, Kolomb’un ve gemi ile Dünya’yı dolaşan daha önceki seyyahların ümitlerini arttıracaktı ama coğrafî yönden tatmin edici değildi.

Dünya’nın bilinmeyen kısımları hakkındaki görüşlerini eleştirmenin pek fazla bir anlamı yoktur; çünkü bu tip görüşler değersiz birer tahmin olmaktan daha öteye gidemez. Örneğin, kuşatan okyanus[63] inancını reddetmesi, bunun daha önceki coğrafyacılar tarafından benimsenmesinden daha keyfî değildi.

Günümüze değin ulaşan yazmaların en eskileri, pek çok yüzyıl sonrasına ait olduğu için, Yunanca bir metne dayanan her gelenek daima şüphelere açıktır. Coğrafya örneğinde, edebî gelenekle kartografik gelenek gibi birbirleriyle uyuşabilmiş veya uyuşamamış iki geleneğin göz önünde bulundurulması zorunluluğu güçlükleri daha da arttırmıştır. Ben, en büyük bilginlerden birinin, hayatının büyük bir kısmını bu konuya hasretmiş olan Society of Jesus’tan Peder Joseph Fischer’in[64] ulaştığı – en eski yazmalar (bunlardan hiçbirisi on üçüncü yüzyıldan daha öncesine gitmez, yani kayıp olan orjinal nüshalardan on bir yüzyıl sonrasına aittirler) içinde bize kadar ulaşmış olan haritaların, metinlerine varıncaya değin Batlamyus’a veya Marinos’a (bu ikisi arasında ayrım yapmak hemen hemen imkansızdır) kadar geri gittiği gibi – sonuçları kabul etmek istiyorum. Batlamyus’un asıl maksadı bir Dünya haritası yapmaktı;[65] bunu ve İskenderiyeli Agathodaimon veya diğerleri tarafından çizilen sonraki haritaları yapmaya muvaffak olamamıştı, ama tabloların ihtiva ettiği verilerin çizgisel tasvirlerini yapabilmişti. Kesin bilgi, içinde herhangi bir şüphe barındırmaz, fakat Bagrow’un aşırı tenkitçiliğinden[66] çok Peder Fischer’in kendinden emin tavrına iştirak etmeyi tercih ederim.

Batlamyuscu haritalar üzerinde, meridyenler 5 derecelik aralıklarla çizilir ve buna göre numaralandırılır; fakat paraleller (çeyrek saatlik aralıklarla) en uzun günün süresine uygun olarak yerleştirilir. Coğrafya‘da (I,23), enlemlere karşılık gelen gün uzunluklarını veren bir tablo mevcuttur.[67] Geleneğin bu kısmı, en uzun günün ortalama süresi birinden diğerine yarım saatte bir farklılaştığı için birbirlerinden belirli uzaklıklarda bulunan Yer yüzeyi kuşakları anlamında Eratostenesci climata (iklim) kavramına değin geri gider. Bu şekilde yedi iklim vardır; çünkü, en uzun günü on üç saat olan Meroe’den (Nubia’dadır; enlemi 170 K’dir) on altı saat olan Borysthenes’e (Dinyeper) kadar uzanan bilinen Dünya’da daha fazlası için yer yoktur.

Batlamyus bilgisinin noksanlığının ve belirsizliğinin farkındaydı; fakat bilinen her yerin kesin enlem ve boylamını bildirmek maksadıyla hazırlanmış olan tablolar, ruhsat verilenden çok daha kesin bir izlenim uyandırmaktaydı ve onun takipçilerinin, bu rakamların doğruluğu konusundaki varsayımları birçok hatanın nedeni olmuştu.

Coğrafya‘da anlatılan Dünya tasavvuru oldukça hatalıdır, ama yine de bu eserin büyüklüğü ve farklılığı insanı hayretlere düşürmektedir. Örneğin, ekvatoral Afrika’yla, Yukarı Nil’le ve ekvatoral dağlarla (Lunae Mons, Coğrafya IV, 8) ilgili olan malumatı düşünün. Eğer bu konudaki tartışmaların, son yüzyılın üçüncü çeyreği gibi oldukça geç bir döneme kadar sürdüğü hatırlanırsa, bu tasavvur daha da müstesna bir kimliğe bürünür.[68]

7. Batlamyus’un Optiği

Öklid’in Optik‘inden bahsederken, onun birkaç olguyu geometrik bir yöntemle incelediğini söylemiştim. Optikle ilgili olarak Batlamyus’a iki eser atfedilir; Latince Ptolomei de Speculis başlıklı ilk eser, sonradan gerçek sahibi olan ve muhtemelen Batlamyus’tan önce yaşayan İskenderiyeli Heron’a iade edilmiştir; Batlamyus’un Optik‘i denilen diğer eserin ise, Palermolu Eugene (XII-2) tarafından 1154’te Arapça’sından hazırlanmış Latince tercümesi günümüze kadar ulaşmıştır.[69] Burada incelememiz gereken ikinci eser beş kitaba taksim edilmiştir; fakat I. Kitap ile V. Kitab’ın sonu kayıptır. Bize kadar ulaşanlar oldukça eksik olmakla birlikte, Batlamyus, görmeyi, somut ve duyumlara dayalı terimlerle açıklamaya çalıştığı için, fiziksel ve hatta psikolojik nitelikte olan yaklaşımı, Öklid’in yaklaşımından çok farklıdır. Batlamyus’un teşebbüs ettiği şeyi anlamak mümkündü ama göz hakkındaki anatomik ve fizyolojik bilgiler henüz tamamen yetersiz olduğu için bu teşebbüs vakitsizdi.[70]

III. ve IV. Kitaplar, yansıma konusuyla ilgilidir ve antik dönemlerden günümüze değin ulaşan ve aynalara ilişkin olan en özgün incelemedir. V. Kitap kırılmaya tahsis edilmiştir ve burada yeniden verilmeye değecek derecede müstesna olan bir havadan suya kırılma tablosu içerir.[71]

i r birincil
farklar
r’nin gerçek
değeri
hata
10o 8o 7o 30′ 7o 28′ +32′
20o 15o 30′ 7o 14o 51′ +39′
30o 22o 30′ 6o 30′ 22o 1′ +29′
40o 29o 6o 28o 49′ +11′
50o 35o 5o 30′ 35o 3′ -3′
60o 40o 30′ 5o 40o 30′ 0
70o 45o 30′ 4o 30′ 44o 48′ +42′
80o 50o 47o 36′ +2o 24′

 Bu tablonun klasik literatürde bir eşi daha yoktur ve fizik tarihçilerini büyük ölçüde etkilediği için, hakikî değerinin tesbiti oldukça güç olmuştur. Batlamyus’un kırılma hakkındaki incelemesi, antik dönemlerin en dikkat çekici deneysel araştırması olarak görülmüştür. Hatalı olduğu isbat edilmeden önce, bu fikrin yayılmasına yardım ettiğimi itiraf etmek zorunda kaldığım için veya onu başka bir şekle soktuğum için üzgünüm;[72] Batlamyus’un ulaştığı sonuçlar, umulmadık bir şekilde, hala ilgi çekmeye devam etmektedir.

3. sütundaki birincil farklara bakıldığında, bunların bir aritmetik dizi teşkil ettikleri derhal görülür. Bu dizide, art arda gelen iki terim arasındaki fark 1/2 derecedir. Şu halde, bu değerler gözlem neticesi olabilir mi? (Son sütundaki gözlem hatalarına dikkat edin). Batlamyus’un özenli bir şekilde bir miktar gözlem yaptığı kesindir; fakat bunları sürdürmeyerek vakitsiz bir genellemeye gitmiş ve tablosunu apriori olarak oluşturmuştur. Lejeune, onun, erken dönem Yunan otoritelerinin veya Mezopotamyalıların kullanmış oldukları örnekler tarafından yanıltılmış olabileceğini söylemektedir. Burada, poligonal sayılar halinde büyüyen ve küçülen ikincil farkların sabitliğinin ve Kaldeli astronomların Güneş’in düzensiz hızını sabit ikincil farklarla izah etmeye çalışmış olduklarını gösteren bazı Güneş tablolarının etkisi altında kalınmış olunabilir.

Eskiler, gözlemlerin üstünlüğünü bizim kadar anlamamışlar ve gözlem neticelerini, daha ziyade bir kuramın formülasyonunu haklı çıkaran şeyler veya tıpkı doğru yolu bulmaları için seyyahlara yardım eden yol işaretleri gibi kullanmışlardı. Onları çok şiddetli bir şekilde eleştirmeden önce, muhtemelen gözlem neticelerini bizim kadar önemsememeleri nedeniyle, gözlem imkanlarının genellikle çok sınırlı olduğunu hatırlamalıyız.

Batlamyus’un sinüsleri bilmediğinden, kırılma yasasını keşfetmesi beklenemez;[73] ama ulaştığı sonuçları dakik bir bakışla gözden geçirmek ilginç olacaktır. Tabloda sıralanmış olan gelme ve kırılma açılarına a ve b diyelim. Ortalama sin a / sin b oranı 0.043’lük bir ortalama hata ile 1.311, ortalama a / b oranı ise, 0.044’lük bir ortalama hata ile 1.42’dir.[74] Öyleyse, tabloda verildikleri şekliyle Batlamyus’un neticeleri, sin a / sin b oranının sabitliğini bulmasına imkan vermemekte, yani başka bir deyişle Batlamyus a / b sabitliğini bulma riskini göze almaktadır; böylece Batlamyus doğru olanın yerine yanlış bir kanun bulmuş oluyordu.

Her neyse, Batlamyus, (şu anda ifade ettiğimiz gibi) bir ışık ışınının bir ortamdan, farklı yoğunluktaki diğer bir ortama geçerken saptığı gerçeğini çok kesin bir şekilde bilmekte ve astronomik gözlemlerde kırılmanın yol açtığı hatayı izah etmekteydi. Buna rağmen, Almagest‘te atmosferik kırılmadan bahsedilmemesi işleri biraz karıştırmaktadır; bu durum, Optik‘in Batlamyus tarafından Almagest‘ten sonra yazıldığı veya bir başkası tarafından kaleme alındığı sonucuna ulaşmamızı sağlar.[75] Konu, çok sonraki bir dönemde İbnü’l-Heysem (XI-1) tarafından yeniden ele alınıncaya kadar unutuldu; ilk doğru belirlemeler için, Tycho Brahe’nin (1580), Kepler’in (1604) ve birinci Cassini ile Jean Dominique’in (yaklaşık 1661) gelmesini beklemek gerekmişti.

8. Tetrabiblos

Batlamyus’a atfedilen diğer pek çok eser arasından, müzakere etmek maksadıyla, bilim adamlarından ekserisinin mütalaa etmeyi reddettiği astroloji kitabını seçmem gerekir.[76] İki tane astroloji kitabı onun adını taşır; bunlardan birisi Tetrabiblos (Quadripartitum) ve diğeri ise Carpos (Fructus)’tur;[77] bilginlerin uylaşımla benimsedikleri fikre göre, birinci kitap hakikî ikinci kitapsa uydurmadır. Bu iki kitabın yazma ve basma nüshaları, Yunanca’ya ve diğer lisanlara birlikte nakledilmişti; ama birincisini değerlendirmek maksadımızın gerçekleşmesi için yeterli olacaktır.

Bilginlerin ekserisi, akılcı Almagest‘in ve akılcı olmayan varsayımlarla tıka basa dolu olan Tetrabiblos‘un yazarının muhtemelen aynı adam olamayacağını iddia ettiler. Astrolojinin, Batlamyus devrinin bilimsel dini olduğunu unuttular. Eski mitolojinin geçerliliğini kaybetmeye başladığı bir dönemde, yıldızlar dini, bilimsel bir zihniyete sahip oldukları kadar pagan geleneklerine de sadık kalan insanların zihinlerinde yavaş yavaş mitolojinin yerini aldı. Kökleri Yunan astronomisi ile Kalde astrolojisine kadar uzanan bu din, yaygın olarak benimsenmiş dinsel inançlarla tektanrıcılık arasında bir uzlaşmayı temsil ediyordu; beslenip büyütülen yıldızsal ölümsüzlük fikri, astronomiyi dinle bağdaştırmıştı; bilhassa Yeni Platoncular ve Stoacılar gibi filozoflar tarafından olduğu kadar bilim adamları tarafından da desteklenen bir nevi bilimsel panteizmdi.

Karışıklık ve yoksulluk dönemlerinde faydalı olması mümkünse de, böyle bir uzlaşmanın çok tehlikeli olduğunu şu anda anlıyoruz; astrolojik inançta kahredici bir belirsizlik vardı; aynı anda hem bilim hem de din olmak istiyordu. Hakiki bilimin kötü bir uygulamasıydı ve dinî yönü herhangi bir hurafenin zaaflarına sahipti. Sahte bilime ve sahte dine bundan daha iyi bir örnek olamaz. Ama astroloji, eski mitolojinin inkarının neden olduğu dinsel boşlukta birkaç asır boyunca gelişti. Çağdaşlarımızdan çoğunun bugün hala anlamadıkları bir şeyi, on sekiz yüzyıl önce anlayamadığı için Batlamyus’u kınamak büyük bir haksızlık olacaktır. Akılcı bilgi ile inanç arasında hüküm süren belirsizlikler, pragmacılar, Hıristiyan bilginler ve topların veya bezelyelerin gözden kaybolmasını veya tekrar görünmesini sağlayan hokkabazların yöntemleriyle din ve bilimi sömüren diğer çıkarcılar tarafından ekilip büyütülür.

Tetrabiblos da, Almagest‘te kendisine üç kez hitab edilen Syros’a ithaf edilmiştir. Çok daha ikna edici olan diğer bir kanıt, üslubunun Almagest‘in üslubuna benzemesidir. Maalesef Tetrabiblos‘u Batlamyus yazdı; isminin saygınlığı tamamen sömürüldü ve Tetrabiblos‘un ünü Almagest‘inkini geçti.

Hellenistik Medeniyeti[78] adlı mükemmel eserinde Profesör Tarn, Hiparkos ve Batlamyus’un, Aristarkos’un Güneş merkezli sistemini reddetmeleriyle astrolojinin zaferinin teminat altına alındığı fikrini geliştirmişti. Bu yaklaşım doğru olamaz. Bir kere astrolojinin postülalarının, gezegenler sistemimizin merkezinde Güneş’in veya Yer’in bulunup bulunmamasıyla herhangi bir münasebeti yoktur; ayrıca Kopernik sisteminin kabulünden sonra astroloji son bulmamış, güçlenerek gelişmeye devam etmiştir. Bizzat Kepler zayiçeler çıkarmaktaydı. ABD, astronomide dünyayı yönlendiriyor ve bununla övünmekte çok haklıdır; ancak eğer dürüst olmak gerekirse, Amerikalı astrologları şiddetli bir şekilde kınamaksızın astronomlara methiyeler düzmek anlamsızdır. Amerika’da astronomdan çok astrolog vardır ve bunların hiç değilse bir kısmı, astronomlardan daha fazla para kazanır; astroloji ile ilgili yayınlar, astronomiyle ilgili olanlardan çok daha popülerdir; satışlarını arttırmak isteyen hemen her gazetenin bir astroloji köşesi vardır ve eğer bir sürü insan bunu arzu etmemiş olsaydı, bu köşeler hiç olmazdı.

Astroloji, Hellenistik ve Roma dönemlerinin toplumsal ve ruhsal kargaşası içinde affedilebilir bir şeydi; bugün ise kesinlikle affedilemez. Zamanımızın profesyonel astrologları budala veya dolandırıcıdır ya da her ikisi de olabilir ve onlar mutlaka engellenmelidir; ama bunu kim yapacak? Astronomlar kendi işleriyle çok meşguldürler ve gün gibi aşikar olan hataları şiddetle eleştirmeyi gereksiz görürler; sıkıntıya girmek istemezler; çünkü bir duruşmada, cahil yargıçlar veya yargıcılar kurulu üyeleri, astrologların da astronomlar kadar kendi görüşlerini ifade etmeye hakları olduğuna karar verebilir. Bulaşıcı bir hastalığı hala görmemezlikten gelmek, onunla ilgilenmenin en kötü yoludur. Eğer bir kimse, bu hastalığı tedavi etmek isterse, ilkin onu aydınlatmalı ve neden meydana geldiğini göstermelidir.

Hurafeler, hastalıklara, hem de son derece bulaşıcı olan hastalıklara benzer. Döneminin mahallî önyargılarını masumca benimsemiş olan ve bunların kötü sonuçlarını önceden göremeyen Batlamyus’a müsamaha göstermeliyiz; ama astrolojik hurafelerin modern dünyada yayılmasına müsaade etmek doğru değildir ve paranın hatırı için yalanlar yaymakta tereddüt etmeyen gazete sahipleri, yiyeceklere yabancı maddeler karıştıran tacirler gibi cezalandırılmalıdır.

Tetrabiblos‘a[79] dönelim; Batlamyus, bu eserinin girişinde Almagest‘e atıf yapar ve Almagest‘in kanıtlanabilir meselelerle ilgili matematiksel bir kitap olduğunu, ancak bu yeni kitabın daha az somut ve daha çok tahminî olan ama incelenmeye değen meselelerle ilgilendiğini ifade eder. İnsan, Batlamyus’un, bilimsel eserini tamamlayıp kendisini astronomi-ötesine verdiği ve zamanının astrolojik önyargılarını – tamamen iştirak ettiği önyargıları – haklı çıkarmaya gayret ettiği sıralarda yaşlı olduğu izlenimini edinmektedir. İlk bölümler, kehanetin ve özellikle astrolojinin müdafaasına ayrılmıştır. Neredeyse evrenselliği tasdik edilmiş olan kehanet inancının, yıldızlara ve gezegenlere bakarak hükümler çıkarmayla ilgili kısmı, kuşlara, bağırsaklara, rüyalara veya diğer alametlere bakarak hükümler çıkarmayla ilgili kısmından daha az akıl dışı ve “daha fazla bilimsel” görünmektedir. Batlamyus, hata ihtimalinin ve yapılan hataların bir astroloğun cesaretini, bir gemi dümencisinin veya bir doktorun cesaretinden daha fazla kırmaması gerektiğini söyler (I,2).

Tetrabiblos, Kalde, Mısır ve Yunan inançlarından ve bilhassa Poseidonios’unkiler[80] gibi erken dönemlere ait eserlerden yapılmış bir derlemedir ve öyle mükemmel yazılmış ve öyle iyi düzenlenmiştir ki, günümüze değin yaygın olarak benimsenen bir eser olma hüviyetini korumuştur. Bu yönüyle Almagest‘ten daha başarılıdır ve bunun basit bir nedeni vardır: bir bilim olan astronomi gelişme ve değişmeye mecburken, modern astroloji, esası itibariyle antik astrolojiden farksızdır. Hurafeler değişebilir ama ilerlemez; aslında son derece tutucu oldukları için, pek fazla değiştikleri de söylenemez. Almagest, bilimsel maksatlarla arada bir yeniden yayınlanır ama uygulamada her hangi bir değeri yoktur; oysa, Tetrabiblos‘un yeni basımları, günümüzde fiilen astrologluk yapanlara rehber olması için basılır.[81]

Tetrabiblos‘un dört kitabının içinde bulunan konular ana hatlarıyla şöylece sıralanabilir:I. Astroloji ve gezegenlere ilişkin genel değerlendirmeler. Uğurlu ve uğursuz, eril ve dişil, gündüzsel ve gecesel vb. gezegenler. II. Genel astroloji, astrolojik coğrafya ve etnoğrafya. İnsan soylarıyla, ülkelerle, kentlerle veya savaş, kıtlık, veba, deprem, sel gibi bir sürü insanı aynı anda etkileyen felaketlerle, havayla, mevsimlerle ve iklimlerle (enlemsel bölgelerle) ilgili umumî mahiyetteki kehanetler. III. Gezegenlerin doğum anındaki konumlarından yararlanarak kişilere ilişkin mantıksal kehanetlerde bulunma. IV. Talih. Maddî talihin, kişisel saygınlığın (axioma), etkinlik derecesinin, evliliğin, çocukların, dostların ve düşmanların, yabancı ülkelere seyahatın, ölüm şeklinin ve hayatın muhtelif dönemlerinin astrolojik görünümleri. Robbins’in Yunanca-İngilizce neşrinde (Loeb Library), dört kitap, sırasıyla 116, 104, 152 ve 87 sayfayı kapsar; Yunanca metnin tamamı ise 230 sayfadır.

Bu incelemenin tamamını veya bir kısmını korkunç bir can sıkıntısıyla boğuşmaksızın okumanız mümkün değildir. Eğer bunun yazarı gerçekten Batlamyus ise, acınacak bir durumla karşı karşıyayız demektir; ancak bu husus, Batlamyus’un kendi ikliminin ve kendi döneminin bir adamı olduğunu gösterir. En büyük dehalar bile, bütün bu sınırlamaları birden bire aşamaz.

9. Batlamyuscu Gelenek

Burada, sadece, Batlamyus’un en ünlü üç eserinin, Almagest‘in, Coğrafya‘nın (Kozmografya) ve Tetrabiblos‘un oluşturduğu geleneğin bir taslağını çıkaracağız.

Almagest’in Oluşturduğu Gelenek

Yunan geleneği, başlangıcından itibaren sağlam bir şekilde yerleştirildi ve Pappos (III-2), İskenderiyeli Theon (IV-2), Hypatia (V-1) ve Proclos (V-2) gibi bir dizi meşhur matematikçi tarafından canlı tutuldu. Mathematike Syntaxis adındaki kitap, çoğu zaman Megale Syntaxis (Büyük Derleme) veya Megiste Syntaxis (Çok Büyük Derleme) diye adlandırıldı.

Arapça olarak devam eden geleneğin önemi, Arapça’daki harfi tarif (el) ile Yunanca’daki megiste sıfatının birleşmesinden oluşan Almagest ismiyle simgeleştirilebilir.738’den 805’e değin yaşamış olan meşhur vezir Yahya ibn Halid ibn Bermek’in (Joannes the Barmecide) isteği üzerine, bilinmeyen bir bilgin tarafından Arapça’ya tercüme edildiği için, İslam matematikçileri bu kitapla çok erken bir dönemde tanıştılar; 829’da, bir Süryanice tercümesini esas alan el-Haccac ibn Yusuf (IX-1) tarafından yeniden çevrildi. Eserin üçüncü tercümesi ise İshak ibn Huneyn’e (IX-2) aittir ve İshak’ın tercümesi Sabit ibn Kurra (IX-2) tarafından düzeltilmiştir. Sonraki yayım ve uyarlamaları, Ebu’l-Vefa (X-2) ve Nasîrüddin-i Tûsî (XIII-2) gibi çok seçkin insanlar tarafından hazırlandı.

Bu arada, İslam astronomları, Almagest‘in tercümesi olmayan ama ona son derece bağlı kalan astronomi eserleri de yazmışlardı. Bu eserlerden ilki, Arapça orjinali, Latince ve İbranice tercümeleri ile Rönesans’a kadar Batlamyuscu astronominin temel kaynaklarından biri olan el-Fergânî’nin (IX-1) zici idi. Aynı şey, el-Battânî’nin (IX-2) eseri için de söylenebilir; ancak bu eser, el-Fergânî’nin kitabından çok daha üstün olmasına rağmen, daha az tanınmıştı. Zaten, el-Battânî, el-Fergânî’den daha büyük bir matematikçi ve daha özgün bir zeka olduğu için, Batlamyuscu geleneği daha derinden etkilemiştir.

Bu dönemde sadece, (Arapça tercümelerinden) Almagest‘i ve el-Fergânî ile el-Battânî’nin bu eserden türetilmiş olan incelemelerini okumanın mümkün olduğunu sanmak doğru değildir; çünkü müslüman astronomlar, çok geçmeden, Batlamyus’un fikirlerini eleştirebilecek bir düzeye de ulaşmışlardı. Astronomik gözlemler arttıkça ve kesinleştikçe, bunları kuramlarla bağdaştırmak giderek zorlaşmaya başladı. Filozof İbn Bacce (Avempace, XII-1), güçlükleri dile getirdi ve aynı şey, biraz sonra, daha büyük bir vukufla, İslâhü’l-Mecistî (Almagest‘in Düzeltilmesi) adlı incelemesinde Câbir ibn Eflâh (XII-1) tarafından yapıldı. Diğer müslümanlar, filozof İbn Tufeyl (XII-2) ve onun öğrencisi el-Bitrûcî (XII-2), Batlamyus’un eksantrik ve episikllarını atarak ve Aristoteles tarafından da desteklenmiş eski ortak merkezli küreler kuramına geri dönerek bu güçlükleri çözmeyi tasarladılar. On ikinci yüzyıldan sonra astronomik kuramda oluşan kararsızlıklar, daha ziyade, Batlamyus’un taraftarları ile Aristoteles’in taraftarları arasında uzayıp giden tartışmaların bir neticesiydi.[82]

On ikinci yüzyılda, Alfraganus ve Albategnius’un[83] incelemeleriyle Almagest‘in Latincesini bulmak mümkündü. Alfraganus, ilk olarak 1134’te Sevillalı John (XII-1) ve ondan sonra Tivolili Plato (XII-1) tarafından tercüme edildi.

Almagest, yaklaşık 1160’da Sicilya’da Yunanca’dan Latince’ye ve 1175’de Toledo’da Cremonalı Gerard (XII-2) tarafından Arapça’dan Latince’ye aktarıldı. Arapça kaynağın veya Toledo Akademisi’nin saygın olması nedeniyle, 1175’de yapılan dolaylı çeviri 1160’daki doğrudan çevirinin yerini aldı.

Gerard sadece Almagest‘i değil, İslâhü’l-Mecistî’yi de 1187’den önce[84] (yani Câbir’in eseri İslam muhitinde bile yeni tanınmışken) çevirdi.

İbranice tercümelerin ortaya çıkışı biraz gecikti; bunlar on üçüncü yüzyıla aitti. Almagest‘in İbn Rüşd (Averroes, XII-2) tarafından yazılan ve Arapça aslı bugün kayıp olan bir özeti, Jacob Anatoli (XIII-1) tarafından İbranice’ye çevrildi ve yine aynı kişi, yaklaşık 1232’de el-Fergânî’nin eserini Latince ve Arapça’sından İbranice’ye tercüme etti. Moses ibn Tibbon (XIII-2), 1259’da el-Bitrûcî’nin ve 1274’de ise Câbir ibn Eflâh’ın eserini İbranice’ye çevirdi.

Nihayet, ilginç olduğu için, Almagest‘in 1279’da Ebu’l-Ferec tarafından yapılan Süryanice özetini anabiliriz; bu eser, muhtemelen, 1272 ile 1279 arasında Meraga’da vermiş olduğu derslerin düzenlenmiş bir nüshasıdır.

Kısaca, Ortaçağ dönemi boyunca, Yahudi, Hıristiyan veya Müslüman bütün astronomların, Batlamyus astronomisini doğrudan doğruya veya dolaylı olarak bildiğine hükmedilebilir; hatta bunlardan herbirinin hiç değilse birkaç niteliği itibariyle Batlamyuscu olduğu söylenebilir. Ortaçağ astronomisinin tarihi, Batlamyuscu fikirlerin ve bu fikirlere karşı büyüyen bir hoşnutsuzluğun tarihidir. Ne kinematik yollarla ve ne de Dünya’nın yerine Güneş’i merkeze alarak güçlükleri çözümlemek mümkün değildir. Burada asıl engel, gökcisimlerinin yörüngelerinin dairesel (veya dairelerden müteşekkil düzenekler) olması gerektiği fikriydi ve bu engel, ancak 1609 gibi geç bir tarihte Kepler tarafından kaldırıldı.

Batlamyuscu geleneğin tarihi, astronomik tabloların tarihini de kapsar; bu tabloların tamamı, esasen Almagest‘tekilerden türetilmiştir.

Batlamyuscu geleneğin bir yönünün daha bildirilmesi gerekir. Almagest altmışlık kesirlerin kullanımını yaygınlaştırmış ve ondalık sayıların ondalık kesirlere doğru genişlemesini veya başka bir ifade ile söylenecek olursa, ondalık bölenlerin, ondalık çarpanların kullanıldığı şekilde kullanılmasını engellemişti. Ondalık kesirlerin üstünlüğü, ilk kez 1585’de Fleming Simon Stevin tarafından açık bir şekilde gösterilmiş ve bu eşsiz yöntem bugüne kadar yürürlükten kaldırılamamıştır.

Bilimsel gelişmenin yavaşlığı veya Batlamyus’un hatalarının direnci nedeniyle, Yer merkezli düzeneklerin yanlışlığı ancak 1543’de Kopernik tarafından, altmışlık kesirlerin yetersizliği ancak 1585’de Stevin tarafından ve dairesel yörüngeler inancının temelsizliği ise ancak 1609’da Kepler tarafından kanıtlanabildi.

Batlamyuscu astronomiye ait basılmış ilk eser, Sevillalı John (XII-1) tarafından Compilatio Astronomica (Ferrara, 1493, Klebs no. 51. İlk varağın her iki sahifesinin kopyaları için bkz., Osiris 5, 141) adıyla Latinceleştirilmiş olan el-Fergânî’nin incelemesiydi.

Regiomontanus’un (XV-2) Epitoma in Almagestum‘u üç sene sonra basıldı (Venedik, 1496. Klebs no. 841. 1. Başlık sayfasının kopyası için bkz., Osiris 5, 162).

1500’den öncesi için bu kadarı oldukça fazladır.

Almagest‘in ilk basılı yayımları şunlardır:

Cremonalı Gerard tarafından Arapça’dan Latince’ye çevrilmiş versiyonu, Toledo 1175; Peter Liechtenstein tarafından yayıma hazırlanmıştır (Venedik 1515).

Trabzonlu George tarfından Yunanca’dan Latince’ye çevrilmiş versiyonu, 1451; Luca Gaurico tarafından yayıma hazırlanmıştır (Venedik, Junta, 1528).

İlk Yunanca metin, daha önce Regiomontanus’un kullandığı Bessarion yazmasından yararlanan Simon Grynaeus tarafından yayıma hazırlandı (Basel, Walderus, 1538). Başlık sayfasının kopyası için bkz., Isis 36,256.

Aşağıdaki bilgiler sizi ilgilendirebilir.

El-Battânî’nin (IX-2) Tivolili Plato (XII-1) tarafından Latince’ye tercüme edilmiş olan eserinin ilk basılı yayımı (Nürnberg, Joh.Petreius, 1537). C.A.Nallino’nun hazırladığı mükemmel Arapça-Latince basım (3 cilt, Milano, 1899-1907).

1187’den önce Cremonalı Gerard’ın Latinceleştirdiği Câbir ibn Eflâh’ın (XII-1) İslâhü’l-Mecistî’sinin ilk basılı yayımları (Nürnberg, Joh.Petreius, 1534).

1528-1529’da Qalonymous ben David’in Latinceleştirdiği el-Bitrûcî’nin (XII-2) ilk basılı yayımı (Venedik, Junta, 1531). Bu metnin oluşturduğu gelenek ilgi çekicidir. 1217’de Michael Scot[85] tarafından Arapça’dan Latince’ye, 1259’da Musa ibn Tibbon tarafından Arapça’dan İbranice’ye ve daha sonra Qalonymous tarafından İbranice’den Latince’ye tercüme edilmiştir.

Kendimizi sadece Kopernik öncesi dönemle (1543 öncesi ile) sınırlandırsak bile, saydığımız bu basılı metinlere, iyi nitelikte birçok metin daha ekleyebiliriz. Tamamen el-Fergânî ile el-Battânî’den derlenen Joannes de Sacrobosco’nun (XIII-1) Sphaera Mundi’sinin birçok basımını anmak yeterli olacaktır. Diğer metinlerle birarada yayımlanan pekçok basımının yanısıra, Sphaera‘nın 1500 öncesinde basılmış tam otuz bir ayrı edisyonu vardır.[86]

Coğrafya’nın (veya Kozmoğrafya’nın) Oluşturduğu Gelenekler

Herhangi bir yolla, Kozmoğrafya geleneğinin erken dönemlerini Almagest‘inki kadar iyi tanımak mümkün değildir. Bu durumda, sadece metni hesaba katmanın yeterli olmadığını, çünkü açıklanması çok zor olan bir haritacılık geleneğinin de bulunduğunu daha önce söylemiştik.

Kozmoğrafya Süryanice konuşulan yerlerde tanınmaktaydı; 569 tarihli Süryanî Günlüğü‘nün bir bölümü ile Urfalı Jacob’un (VII-2) Hexaemeron’u buna tanıktır. Bu esere, el-Harezmî (IX-1), el-Battânî (IX-2) ve Batı’da ve Doğu’da yaşamış diğer pek çok müslüman coğrafyacı tarafından değerli katkılar yapıldı.

Yunanca metnin Latince tercümesi, 1409’da Giacomo d’Angelo (Jacobus Angelus) tarafından yapıldı.

On beşinci yüzyılda Kozmoğrafya‘nın yaygınlığının arttığı, 1500 öncesinde yapmış olduğu baskı sayısından gayet iyi bir şekilde anlaşılmaktadır. (Regiomontanus’un 1496’da yayımlanan Epitoma‘sı hariç) Almagest‘in bir incunabula baskısı (1500’den önce basılmış bir nüshası) bile yokken, Kozmoğrafya‘nın yedi tane vardı (Klebs no.812). İlki, Hermann Liechtenstein tarafından çıkarılmıştı (Vicenza 1475); haritalı olan ilk Kozmoğrafya ise Lapis tarafından yayımlandı (Bologna 1477);[87] 1477 baskısının (Klebs no.812.2) tıpkıbasımı Edward Lynam tarafından yapıldı; The First Engraved Atlas of the World (26 harita, Jenkintown, George H. Beans, 1941).

İlk Yunanca baskı, Erasmus tarafından hazırlandı (Basel, Froben ve Episcopius, 1533).

Tetrabiblos’un Oluşturduğu Gelenek

Tetrabiblos, Yunanlılar arasında popüler bir kitap olmalıydı; çünkü, eski kültür yıkılmaya yüz tuttuğu için, astrolojik kuruntular ve diğer yanılgılar giderek artmıştı; ama bu kitabın oluşturduğu geleneğin ilk dönemleri yine de karanlıktır. Tetrabiblos için hazırlanmış olan giriş, Porphyrios’a (III-2), şerh ise Proclos’a (V-2) yakıştırılır ve muhtemelen daha sonraki bir döneme ait anonim bir yorum daha vardır. Elimizdeki eserler üçü geçmez.[88]

Tetrabiblos, Bağdat’ı kuran ikinci Abbasi halifesi (754-775) el-Mansûr (VIII-2) döneminde Arapça’ya tercüme edilmiş olan ilk Yunanca eserlerden birisiydi ve mütercimi Ebû Yahya el-Batrîk (VIII-2) idi. El-Batrîk’in çevirisi, Ömer ibn el-Ferruhân (IX-1) ve Ahmed ibn Yûsuf (IX-2) tarafından yorumlandı. Tetrabiblos‘u, Huneyn ibn İshak (IX-2) bir kez daha çevirdi ve bu çeviri Ali ibn Rıdvan (XI-1) tarafından şerh edildi. Astronomlar daha çok Ali ibn Rıdvan’ın bu şerhini kullandılar.

İbrahim ibn el-Salt’ın yaptığı (tarihi bilinmiyor) ve Sabit ibn Kurra (IX-2) ile (veya) Huneyn ibn İshak’ın düzelttiği diğer bir çeviri ise, Tivolili Plato (XII-1) tarafından Latinceleştirildi; bu eser, Latince’ye tercüme edilmiş Batlamyuscu ilk incelemeydi. Diğer bir Latince çevirisi, 1206 yılında bilinmeyen bir alim tarafından yapıldı. Tetrabiblos ile Ali ibn Rıdvan’ın bunun üstüne yapmış olduğu şerh, muhtemelen Judah ben Moses (XIII-2) tarafından, Alfonso el Sabio (XIII-2) için İspanyolca’ya ve 1256’dan biraz sonra da, Thebaldisli Aegidius tarafından İspanyolca’dan Latince’ye tercüme edildi. Başka bir Latince çevirisi ise, yaklaşık 1305’de Simon de Bredon (XIV-1) tarafından hazırlandı. Bu listeyi uzatmak mümkündür.

Kitabın Arapça’sından hazırlanmış Latince tercümesi, oldukça erken bir dönemde basıldı. Diğer incunabula basımlardan birçoğunun içinde yer almış olmasına ilaveten (Klebs no. 814) iki ayrı incunabula basımı vardır; bunlardan ilki Ratdolt (Venedik 1484), ikincisi ise Locatellus (Venedik 1493) tarafından yayımlanmıştır.

Yunancasından hazırlanmış Latince tercümeleri de vardı; Malinesli Henry Bate (XIII-2) tarafından 1281 yılında yapılmış olan çeviriyi burada anmak gerekir. Joachim Camerarius’un hazırladığı Yunanca metnin ilk basımı, 1535’de Nürnbergli J.Petreius tarafından yayımlandı ve daha sonra 1553 yılında Basel’de Joannes Oporinus tarafından yeni basımı yapıldı. Her iki basım da, eserin Yunancasından hazırlanmış Latince tercümelerini içermekteydi; bunlardan ilki Camerarius, ikincisi ise Philip Melanchthon tarafından yapılmıştı; ayrıca her ikisinde de Carpos‘un Yunanca ve Latincesi mevcuttu.

Dublinli şarlatan hekim John Whalley’in hazırlamış olduğu İngilizce tercümesi 1701’de ve daha sonra 1786’da Londra’da basıldı. J.M.Ashmand’ın 1822 yılında Londra’da yaptığı diğer bir İngilizce tercümesi ise 1917’de aynı yerde ve 1936’da Şikago’da yayımlandı (Isis 35, 181).

Yunanca metnin iki tenkitli basımı, birbirlerinden müstakil olarak 1940’da neşredildi; bunlardan birisi Franz Boll ve Aemilia Boer tarafından Batlamyus’un Opera Omnia‘sı için (III, 1, Teubner, Leipzig), diğeri ise, İngilizce tercümesi ile birlikte, Frank Egleston Robbins tarafından Loeb Classical Library için hazırlandı (ikinci eser 1948’de yeniden basıldı; Isis 33, 718-719).

Öyleyse Tetrabiblos‘un üç tane İngilizce tercümesi vardır. Bu eser, 1952’ye kadar, Batlamyus’un İngilizce okunabilen tek eseriydi. Horresco referens! (Ne kadar kötü bir referans!) (Isis 44, 278).

10. Batlamyus Bibliyografyası

   1. Bütün Eserleri

Opera quae Extant Omnia. J.L.Heiberg tarafından yayıma hazırlandı (Teubner, Leibzig 1898 ve takip eden yıllar). İki kitaplık I. cilt, Almagest (1903). II.cilt, Opera Astronomica Minora (1907). III. cilt, 1, Tetrabiblos; Franz Boll ve Aemilia Boer tarafından yayıma hazırlandı (1940).

   2. Almagest

Yaygın olarak benimsenmiş basım, Heiberg’in Opera Omnia‘sında bulunandır (İki kitaplık I.cilt, 1898-1903). J.B.J.Delambre tarafından düşülen notlarla zenginleştirilmiş olan Abbé Nicolas B.Halma’nın hazırladığı Yunanca-Fransızca basım çok kullanışlıdır (2 cilt, Paris 1813-1816). Daha küçük boyutlarda hazırlanmış bir tıpkı basımı vardır (Paris, Hermann, 1927).

Karl Manitius tarafından yapılan Almanca tercümesinde Heiberg’in metni esas alınmıştır (2 cilt, Leipzig 1912-1913).

Catasby Taliaferro’nun İngilizce tercümesi, Great Books of the Western World serisinden çıkmıştır (XVI, 1-478, Şikago 1952; Isis 44, 278-280).

Christian H.F.Peters ve Edward Ball Knobel, Ptolemy’s Catalogue of Stars. A Revision of the Almagest (208 s., Washington Carnegie Enstitüsü, 1915; Isis 2, 401).

   3. Coğrafya

Ptolemaei Geographiae Codex Urbinas Graecus 82. Joseph Fischer ve Pius Francus de Cavalieri tarafından yayına hazırlandı (4 cilt, Leiden, Brill 1932). Daha fazla bilgi ve tanıtım için bkz., Isis 20, 266-270). Bu eser indekslerle birlikte, Batlamyus ve Coğrafya‘sı hakkında Peder Fischer tarafından özenle hazırlanmış bir incelemeyi de kapsar (Tomus prodromus, pars prior, 624 s.).

Coğrafya‘nın Yunanca’dan Fransızca’ya yapılmış ilk çevirisi, Bibliothéque du Roi’deki yazma nüshadan yararlanan rahip Halma tarafından hazırlanmıştır (quarto, 214 sayfa, Paris 1828); tarafımızdan incelenmemiştir.

Coğrafya, (Geography of Ptolemy adıyla) Edward Luther Stevenson tarafından İngilizce’ye tercüme edildi (büyük boy, 183 s., 29 levha, New York Public Library, 1932; Isis 20, 270-274; 22, 533-539). İndeksi yoktur. Çeviri hatalıdır.

Opera Omnia için hazırlanmakta olan Yunanca metnin baskısının yakında piyasaya çıkacağını ümit edelim. Bugüne kadar hazırlanmış en iyi Yunanca metin Carolus Müller’e aittir: Ptolemaei Geographia (2 cilt, Paris, Firmin Didot, 1883- 1901); fakat (Latince tercümesine de yer verilmesine rağmen) eksiktir (V. bölüm 19. sütun başında kesilmektedir) ve bu nedenle bir indeksten yoksundur.

İndeks için, C.F.A.Nobbe’un daha önce çıkardığı Yunanca metne (stereotipi yöntemiyle basıldı, 3 cilt, Leipzig, Tauchnitz, 1843-1845) veya Fleming Abraham Ortelius’un (1527-1598) Theatrum Orbis Terrarum’una (Antwerp 1579) eklediği eski Nomenclator’a ve sonraki baskılarla ayrı basımlara bakılmalıdır.

Bunlara iki kitap daha ilave edilebilir. Henry Newton Stevens, Ptolemy’s Geography. A Brief Account of all the Printed Editions down to 1730 (62 s., Londra, Stevens ve Stiles, 1908). William Harris Stahl, Ptolemy’s Geography (86 s., New York Public Library). Bu kitap, özellikle Batlamyus’un örneğin Sicilya veya Seylan gibi özel bölgeler hakkında vermiş olduğu bilgilere tahsis edilmiş incelemeleri bulmak için yararlıdır.

   4. Diğerleri

Optik ve Tetrabiblos‘un baskıları için, yukarda bu kitapların tanıtıldığı 7. ve 8. kısımlara ve ilave bibliyografya için benim Introduction’ıma (1,274-278) ve Isis’in Kitap Eleştirileri’ne bakınız (bölüm II-1).


ANTİK BİLİM VE MODERN UYGARLIK
(Ancient Science and Modern Civilazation)
George SARTON

Çevirenler:
Prof. Dr. Melek Dosay
Prof. Dr. Remzi Demir

GÜNDOĞAN YAYINLARI

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir