50 Soruda Antropoloji (Bilim ve Gelecek Kitaplığı 50 Soruda Dizisi: 12) – Gülfem Uysal, Sibel Özbudun

İnsanı bütün yönleriyle inceleyen antropolojiyi, fiziksel-biyolojik ve sosyal-kültürel tüm boyutlarını içeren geniş bir kapsamla ele alan 50 Soruda Antropoloji, “50 Soruda” dizisinin 12. kitabı. Yazarlar Sibel Özbudun ve Gülfem Uysal’ın, salt küçük ölçekli toplumları değil, günümüz dünyasını/insanını anlama girişimi olduğunu vurguladıkları antropolojiye dair doyurucu bir çerçeve sunarken geçtikleri kimi sorular şöyle:

Antropoloji neyle uğraşır, temel soruları nelerdir? Biyolojik antropoloji, adli antropoloji nedir? Sosyal/ kültürel antropolojide belli başlı kuramlar nelerdir? “Mülkiyet” kavramı her kültürde aynı anlama mı gelmektedir? Siyasal antropoloji nedir? Devlet nedir, devletin biçimlenişine dair belli başlı kuramlar hangileridir? Sömürgecilik nedir? Feminist antropolojinin başlıca tezleri nelerdir? Ensest tabusu nedir? Din toplumsal değişme ile ilişkilendirilebilir mi? Antropolojide büyü, ayin, mitos nasıl ele alınır? Lingüistik antropoloji neyle uğraşır? Günümüzün uygulamalı antropolojisiyle sömürgeci dönemin “pratik antropoloji”si arasında ne fark vardır? Küreselleşme süreçleri antropolojiyi nasıl etkilemektedir? “Yoksulluğun etnikleşmesi” ne demektir? (Tanıtım Bülteninden)

İnsana dair her şey – Uğur Erözkan
(06/07/2012 tarihli Radikal Kitap Eki)
1981 yapımı Ateş Savaşı (Le Guerre du Feu) filmi, insanın evrimsel gelişiminde çok önemli bir aşamayı epik bir dille anlatan, dramatik müzikleri ve başarıyla canlandırılmış av ve savaş sahneleriyle bir başyapıttır. Film, Neanderthallerin erken Homo sapienslere, yani Kro-magnonlara karışarak tarih sahnesinden silindikleri yönündeki bir tezi işliyordu.
Biyolojik antropologlar içinse, ?Neanderthallere ne oldu?? sorusu, insanın evrim basamaklarında hâlâ yanıtını arayan yüzlerce sorudan biridir. İnsanın binlerce yıllık evrim öyküsüne ilişkin boşlukları doldurmak iğneyle kuyu kazmaktan daha zor bir uğraş. Hem bu uğraşa, yani antropolojiye, hem de antropologların insanın binlerce yıllık macerası üzerine elde ettiği bulgulara ilişkin aklınıza takılan soruların kısa ve öz cevaplarını bulabileceğiniz bir kitap var.
Bilim ve Gelecek Kitaplığı?ndan çıkan ?50 Soruda Antropoloji?, ?insan? hakkında merak ettiklerinizin yanıtını bulabileceğiniz bir başucu kitabı. Kitap, insanın, diğer primatlarla ortak atalardan ayrılmaya başladığı ilkel zamanlarından günümüz dünyasında yaşadığı karmaşık toplumsal yapıyı inşa edene kadar geçirdiği bütün dönemleri inceleyen antropoloji disiplini hakkında önyargıları kırmakla kalmıyor; aynı zamanda bu son derece yeniliğe açık olan bilim dalının, sosyal, kültürel, biyolojik tüm alt-dallarını, gelişimi içinde benimsenen, tartışmalara neden olduğu için terk edilen ve bilimsel-teknolojik gelişmelerle gelişen çalışma yöntemlerini de anlatıyor.

Sömürge biliminden modern antropolojiye
Antropoloji, Avrupalıların sömürgeleştirdiği yeni dünyada karşılaştıkları yerli topluluklarını incelemek amacıyla yapılan çalışmalarla gelişmeye başlar. Uzun süre de bu işlevini sürdürür. Bu nedenle geniş bir çevre tarafından bugün hâlâ ?sömürge bilimi? olarak anılmaktadır. Her ne kadar modern antropoloji, ilgi alanını yalnızca medeniyetin henüz ulaşmadığı insan topluluklarından modern toplumlardaki insan topluluklarına doğru yöneltmişse de, antropoloji disiplininin ilk örnekleri, bu olumsuz imajı fazlasıyla hak eden niteliktedir. Öyle ki 18. ve 19. yüzyıl antropologları, karşılaştıkları yerli topluluklarının Avrupalı insanlarla aynı türe dahil olup olmadıkları konusunda tartışmalar yürütmüşlerdir:
?İki İskoçyalı yargıç, James Burnett (Lord Monboddo) ile Henry Home (Lord Kames) arasındaki tartışma, bu konuda ilginç bir örnek oluşturmaktadır (18. yüzyıl): Lord Kames?in dar bir insanlık tanımı vardır; kültürel farklılıkların popülasyonların farklı türler olarak görülmesine yol açacak kertede büyük olduğunu, yerli Amerikalıların biyolojik açıdan Avrupalılardan aşağı olduklarını savunmaktadır, örneğin. … Lord Monboddo ise Kuzey Amerika yerlilerinin bazılarının dillerinin Gal diline yakın olduğu savından hareketle, onların tekil bir insan türünün üyeleri sayılması gerektiğini öne sürmekte, dahası, bu türe Afrika ve Asya orangutanlarını da dahil etmektedir. Monboddo?nun buna kanıtı, Doğu Afrika ?da toplu yaşayıp kulübeler inşa eden ve insanlarla çiftleşen şempanzelere değgin anlatılardır.? (s.23)
Antropologların bu tartışmaları, Avrupa-merkezci bir bakış açısının ürünüdür ve dönemin tüm sosyal bilimlerinde benzer bir eğilim mevcuttur. Yine de medeni dünyanın dışında kalan insan topluluklarını ağırlıklı olarak inceliyor olması nedeniyle, antropolojinin bu eğilimden sıyrılmasının, diğer sosyal bilim dallarına göre çok daha yeni olduğunu söyleyebiliriz.

İnsanın evriminin izinde
Avrupa-merkezci akımın insanın evrimine yönelik görüşü, Avrupa toplumunun insanın yalnızca kültürel evriminin değil aynı zamanda biyolojik evriminin de doruk noktası olduğu yönündeydi. Irkçı siyasetlerin yoğun olarak kullandıkları bu görüş, kaynağını bazı ilk dönem antropologların çalışmalarına dayandırıyordu. Bu bakımdan antropolojinin, kısa süreli tarihinde ?sömürge bilimi? olarak anılmaktan daha kötü olan bir şey varsa o da ?ırkçı bilimi? olarak anılmak olsa gerek. Tabii ki bütün kabahat, bazı antropologların sorunlu bilimsel açıklamalarında bulunamaz. Antropolojinin inceleme nesnesinin insan olması, açıkça ideolojik yaklaşımları davet etmektedir. Her bilim için aynı şey belli oranlarda söylenebilir belki. Ancak diyelim ki fizik bilimine ilişkin ideolojik bir yaklaşım, bilim adamlarının çalışmalarını yönlendirmeye ve çarpıtmaya uygun değildir. Oysa antropoloji, bir toplumsal eşitsizlik sisteminin inşa edilmesi adına, ?Sosyal Darwinizm? benzeri çarpıtmalara maruz kalmıştır. Bu nedenle uzun süre bilimselliği sorgulanmış, adı sosyal bilimler içerisinde anılmamış, beşeri bilimler ya da insan bilimleri (humanities) içerisinde değerlendirilmiştir. Oysa antropolojinin birçok alt disiplini, tıp, biyoloji, arkeoloji, kimya gibi bilim dallarıyla ortak çalışmayı gerektiren çalışma alanlarını kapsamaktadır. ?50 Soruda Antropoloji?de, bu çalışma alanlarına ilişkin detaylı bilgiler sunuluyor ve modern biyolojik antropolojinin insanın evrimini adım adım takip etmesinin öyküsü anlatılıyor.
Evriminin ağır aksak yürüyüşünde insanı takip etmenin büyük bir sabır işi olduğunu söylemiştik. Aynı zamanda büyük bir beceri de gerektirdiğini vurgulamak gerek. Örneğin üzerinde onlarca katmandan oluşan toprak yığınlarının bulunduğu bir Kro-magnon mezarının yerini tespit etmek, büyük bir dikkat ve titizlikle kazı çalışmasını yürütmek, bulunan fosilin pozisyonunu korumayı başarmak, yoğun bir çabayla bulunduğu alandan inceleneceği laboratuvara parça parça taşıyıp yeniden birleştirmek, kemikleri çoğunlukla birbirine kaynaşmış halde olan kireç tabakalarından ayırmak, bütün bu işlemlerin ardından yalnızca deforme olmuş kemikleri inceleyerek bir ateşli hastalık salgını neticesinde ölmüş olduğunu tespit edebilmek… Modern biyolojik antropolojinin kaydettiği gelişme, insanın evrimine ilişkin bilgilerimizi sınırlı gözlemlerle yapılan bir tahmin olmaktan çıkarıp elle tutulabilecek somutlukta bir olgu haline getiriyor. ?50 Soruda Antropoloji? insanın, sosyal ve kültürel evriminin yanı sıra biyolojik evriminin öyküsüne dair aklınızdaki pek çok soruya yanıtlar bulabileceğiniz oldukça yararlı bir kaynak.

Kitabın Künyesi
50 Soruda Antropoloji
(Bilim ve Gelecek Kitaplığı 50 Soruda Dizisi: 12)
Gülfem Uysal, Sibel Özbudun
Bilim ve Gelecek Kitaplığı / 50 Soruda Dizisi
İstanbul, Şubat 2012, 1. Basım
232 sayfa

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir