Bugün Pazar 7 Kasım 2010 – M. Şehmus Güzel

Bugün İstanbul?da TÜYAP Kitap Fuarı?nda Kibele Yayınları?nın Temmuz sonunda okuyucuya sunduğu Fransa Mayıs 68 isimli kitabımı saat 14?den itibaren imzalamak, okuyucularımla iki satır sohbet etmek olanağı bulacaktım, saat 18.15 ile 19 arasında değerli dostum, iyi insan Eşber Yağmurdereli?yle ? Türkiye ve Fransa’da Mayıs 68 Rüzgarı? başlıklı söyleşiyi gerçekleştirecektik. Ama kimi teknik aksamalar sonucu yayınevi Fuar?a katılamadı, etkinlikler iptal edildi. Buna üzülmemek elde değil. Hele bu tür imza günlerinin ve bir veya birkaç kitap etrafında düzenlenen söyleşilerin en güzel tarafının okuyucularla tanışmak, onların gözlem, saptama ve eleştirilerini dinlemek, daha sonra bunların ışığında yeni şeyler yazmak, ekiden yazılanları mümkünse düzeltmek yönünü öteden beri seven ve takdir eden biri olarak beni özel olarak üzdü. Bu daha sonra başka fuarlarda, başka fırsatlar çıkınca görüşemeyeceğiz, sohbet edemeyeceğiz anlamına gelmiyor elbette. Ama bu defa bu olanağı maalesef bulamayacağız. Sağlık olsun. Siz sağolun. Ancak bu işin bir tarafı olarak görevimi uzaktan da olsa bir parça yerine getirmek istedim. Şöyle bir yöntem düşündüm : İmza gününde ve söyleşide söyleyeceğim, söylemem muhtemel şeyleri size yazılı olarak sunmak ve isteyenlerin soracakları sorulara uzaktan bile olsa yanıt vermek. Böylece belki birkaç konuda birlikte biraz daha ilerlemek mümkün olacak. Meraklı okuyucuların, dostların ve arkadaşların sorularını, eleştirilerini, gözlemlerini umutla beklerken size kitaptan birkaç kesiti sunmak istiyorum. Hepinize en içten sevgi ve selamlarım ve başarı dileklerimle kolay gelsin :

FRANSA MAYIS 68 : KESİTLER

Başlangıcı bakımından Mayıs 68 bir tür başkaldırıdır. İhtilal değildir :
Çünkü öğrenci hareketinin ve onun peşinden eyleme geçen işçi hareketinin hedefi veya hedeflerinden biri siyasi iktidarı almak olmadı. Radikal ve ihtilalci siyasi gruplar ?iktidarı almak? tan söz ettiler elbette. Ama bu sadece sözde kaldı. O kadar ki onlar da dahil hiç kimsenin aklına Millet Meclisi?ne, Sorbonne?a iki adımlık mesafedeki Senato?ya, Başbakanlığa veya Cumhurbaşkanlığına doğru yürümek bile gelmedi. Bırakın oralara kadar gidip iktidarı almayı.
Ancak Mayıs 68, yaşandığı günlerde ve hele hemen sonrasında kültürel bir devrim boyutunu kazandı. Çünkü tutucu, içine kapanık, korkak, sinmiş ve sindirilmiş Fransız toplumunu a?dan z?ye titretti. Alt-üst etti. Kadın-erkek ilişkilerine yeni boyutlar kazandırdı. Ve birçok sorunun sorulmasına olanak sağladı.
O günlerin ?Kültür İşleri? Bakanı ve 1958?den beri Cumhurbaşkanı general Charles de Gaulle?ün en önemli danışmanı, hatta ?fikir babası? André Malraux, Mayıs 68 için boşuna ?Medeniyetimizin tanık olduğu en derin, en önemli krizlerden biridir? demedi.
Dönemin burjuva ve küçük burjuva ailelerinin, -ki bunların kimi öteden beri komünistti- çocukları, kız ve erkek çocukları isyan ettiler : Önce ?ana-babalarının toplumuna.?
Sonra çocuklar birey olarak da kendilerini ispat etmek ?Biz de varız!? demek olanağı buldular.
Başka olanak, başka yol bırakılmadığı için, öğrenciler ?kaldırım taşlarını? konuşturmak zorunda kaldılar. Anımsamak gerek : O yıllarda Fransa?da oy kullanabilmek için 21 yaşını doldurmuş olmak gerekiyordu. Oysa 18, 19 veya 20 yaşındaki gençler askere alınıyor ve Fransız sömürgeciliğinin ve/veya emperyalizminin ?geleceği için? cephelere gönderiliyordu. Oysa çocuklar sadece askere alınmak için anımsanmak istemiyorlardı, aynı zamanda konuşmak ve düşüncelerini açıklamak ta istiyorlardı artık.
Gençlerin ana-babalarına isyanlarıyla birlikte, o güne kadar entelektüel ortama, işçi hareketine, toplumsal mücadelelere damgasını vurmuş olan ve bu alanlardaki tekelini kimseyle paylaşmak istemeyen Fransız Komünist Partisi?ne (FKP) karşı da başkaldırı söz konusudur. FKP elbette bundan hiç memnun olmadı ve bunu göstermekten de çekinmedi : O zaman gençlerle arasındaki farklar giderek ?uçuruma? dönüştü. Birçok öğrenci lideri « troçkist » veya « titis » türü suçlamalarla partiden daha önce ihraç edilmişti, ki bunlar Mayıs 68?de öğrenci hareketinin liderliğini alanlardır : Örneğin Alain Krivine…
Öğrenci gençlere hızla genç kadın ve erkek emekçiler katıldılar. Öğretmenler, öğretim üyeleri de? Sanatçılar da? Sinema dünyasının önemli isimleri de… Öğrencilerle ve genç emekçilerle kendilerini dayanışma içinde hisseden ve dönemin egemenlerine kafa tutan bu çocuklara sempati duyan bütün yurttaşlar da. Böylece eylemler dizisi bütün toplumu kapsayan boyutlara ulaştı.
Mayıs 68 boyunca, heyecanlı toplantılarla, tartışmalarla, gösteri ve yürüyüşle, grevle ve işgalle tanışmayan tek köy, tek kasaba ve tek kent kalmadı.
Mayıs 68?e giden yol, önce taşra üniversitelerinin yurtlarında, sonra Nanterre?de neredeyse masum denebilecek öğrenci eylemleriyle başladı: Erkek öğrenciler ?kız öğrencilerin yurtlarına serbestçe girmek ve kız arkadaşlarını kaldıkları yurt odalarında ziyaret edebilmek için? yıllardır süren isteklerine olumlu yanıt verilmemesi üzerine harekete geçtiler. Reşit ( 21 yaşını doldurmuş) kız öğrenciler erkek öğrencilerin yurtlarına girebiliyorlardı ama bunun tersi yasaktı. Öğrenciler yurtlardaki modası geçmiş iç yönetmenliğin değiştirilmesini ısrarla ve yıllardır dile getiriyorlardı.
Öğrenciler aynı zamanda üniversitede geniş bir reform yapılmasını arzuluyorlardı. Ders programlarının saptanmasından yönetime ilişkin konulara kadar her alanda kendileri de görüşlerini açıklamak ve kararlara katılmak istiyorlardı.
1964?de öğrenime başlayan Nanterre?deki Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü?nün kız ve erkek öğrencilerinin başını çektiği yasal ve son derece barışçıl eylemlere rağmen Milli Eğitim Bakanlığı yasakta ısrar edince, ve hükümet öğrencilere karşı son derece yersiz ve alışılmamış bir biçimde polisini gönderip sert ve acımasız davranınca ve başka etkenlerin de katkısıyla öğrenci eylemleri yeni boyutlar kazandı?
Nanterre?de fakültenin kapatılması üzerine, öğrenciler Sorbonne?a yani Paris?in merkezine yöneldiler…
Vietnam?da yıllardır süren ABD işgalini ve akıl almaz saldırılarını kınamak için bin bir eylem yapan, Filistin halkının kurtuluş mücadelesini desteklemek için gösteri ve yürüyüşler, toplantılar düzenleyen son derece bilinçli siyasi kümelerin, ?ihtilalcilerin?, Troçkistlerin, Maocuların/Marksist-Leninistlerin, Gueveracıların, Anarşistlerin (asli ve asil anlamında) örgütlü katkısıyla öğrenci eylemleri dal budak saldılar.
İktidarın öğrencileri dinlememekte ısrarı ve Mayısın ilk günlerindeki öğrenci gösteri ve yürüyüşlerinin üzerine Fransa?da o zamana kadar görülmemiş, hiç alışık olunmayan, akıldan geçirilmesi bile mümkün olmayan feci bir saldırganlıkla yürümesi üzerine olaylar yeni boyutlar kazandı…
İşçi hareketi, öğrencileri desteklemek ve aynı zamanda kendi isteklerini gerçekleştirmek umuduyla bilhasssa 14 Mayıstan itibaren eylemlere katıldı, genel grev, işleri işgalli grev, aynı anda birçok kentte ve/veya aynı kentin değişik noktalarında dev gösteri ve yürüyüşler gibi binbir eylemle gelişmelere çok daha geniş, önemli ve ciddi boyutlar kazandırdı. Sağcı iktidar çok korktu : İşçi sınıfı ile gençliğin işbirliği yapması ve beklenmeyen gelişmeler olasılığı De Gaulle?ü ve iktidarını titretti. İşçilerin neredeyse bütün istekleri aynen kabul edildi… Fransa toplumsal tarihine « Grenelle Sözleşmesi » olarak geçen belge Mayıs sonunda imzalandı…
Öğrencilerin isteklerinin kabulü ise zamana yayıldı…
O günleri yansıtması umuduyla yaşananlardan, gerçek öykülerden birkaç kesiti aktarmak yararlı olacaktır sanıyorum :

7 Mayıs 1968 : Öğrenciler Champs-Elysées?ye yürüdüler. Zafer Takı?ndaki « Meçhul Asker » anıtı önünde saygı duruşu yapanlar oldu… Tam o sırada bir kadın kalabalığa seslendi : « İl y a plus inconnu que le soldat inconnu, sa mère ! » : « Meçhul askerden daha meçhulu var, annesi ! » Kadınların varlığı ve gücü böylece en çarpıcı biçimde dillendiriliyordu.

13 Mayıs : İşçiler ve öğrenciler birlikte dev bir gösteri ve yürüyüş düzenlediler. Gare de L?Est?ten itibaren yürüyen 600 bin, belki 800 bin kadar göstericiyi filme çeken iki kişi vardı : Jean-Luc Godard, elinde Super 8?lik kamerayla. Claude Lelouch ise Coutant-Eclair kamerasıyla… Sinema ustalarının emekçilere ve öğrencilere desteği eksik olmadı : Cannes Film Festivali Godard, Louis Malle ve François Truffaut?nun önderliğinde durduruldu. 24 Mayısta Lyon Garı önünde başlayan dev gösteri ve yürüyüştekilerin arasında Alain Resnais, Louis Malle, Robert Enrico, Michel Piccoli, Jacques Brell, Danielle Darieux, Jean-Pierre Mocky gibi birçok isim de yerini aldı.

13 Mayıs : Göstericiler Saint-Michel Köprüsü?nü geçerken Abidin Dino tam karşıda Sanit-Michel Bulvarı?nın ortasında durmuş resimlerini çiziyordu. Fotograf ustası Gökşin Sipahioğlu bu anı ölümsüzleştirdi. Fotograf kitabın arka kapağında. O sırada Güzin Dino, Tiraje Dikmen ve bir süreliğine Paris?e ugramış olan Niyazi Berkes birkaç adım ötede geçenleri izliyor ve zaman zaman alkışlıyorlardı…
Abidin Dino çizdiklerini gösteriler sürerken Sorbonne koridorlarında sergiledi. « Sanat sokağa ! » sloganı atan öğrenciler bu işi çok sevdiler. Öğrencilerden birkaçı övgülerini resimlerin üstüne, kenarlarına, şurasına burasına yazmaya başlayınca bu « işi bilenler » Abidin?e « Resimlerinin tümü graffitilerle donatılmadan sergini toplasan iyi olur » dediler, akıllı ve uslu adam Abidin de öyle yaptı. Mayıs 68 sonrasında bu resimlerin tümüne yakını satıldı. Abidin?in bu konuda güzel bir şakası var : « Mayıs 68?in sonunda iki kişi kazandı : Biri De Gaule, öbürü ben. » ( !!!) Abidin bu resimlerden birkaçını daha sonra bana anı-hediye olarak bıraktı, bunlar kitabın değişik sayfalarında yer alıyor.

23 Mayıs : Gece çatışmalarda polis göz yaşartıcı bombaları yaralamak niyetiyle öğrencilerin üstüne ve yüzüne doğru attı. O sırada fotograf çekmekte olan Gökşin Sipahioğlu yüzüne rastlayan bir göz yaşartıcı bombayla yaralandı. Yıllar sonra Gökşin şunları anlattı : « Ne iyi ki bomba yüzümde patlamadı, patlasaydı yüz diye bir şeyim kalmazdı. Ama yine de dişlerim paramparça oldu ve basbayağı yaralandım… » Buna karşın Sipahioğlu mesleğini icra etmekten geri kalmadı.
Gazeteci, fotograf ustası ve o günlerde en birinci mevkide en iyi fotoları çeken birkaç sanatçıdan biri olan Gökşin Sipahioğlu, Abidin?le her saban Abidin?lerinin evinin dibinde ve Notre-Dame Katedrali?nin hemen karşısında, Paris Emniyet Müdürlüğü ile Sorbonne arasında, yani günün en stratejik noktalarından birinde, köşedeki kahvede buluşuyor, az şekerli bir kahve eşliğinde dünü ve o gün yapılacakların listesini gözden geçirip, günün programını birlikte saptıyordu. Sonra iki sanatçımız hemen iş başı yapıyorlardı. Abidin çiziyordu. Gökşin fotograf çekiyordu.
Gökşin Sipahioğlu?nun ölümsüzleştirdiği birçok « an » ve « anı » kitapta yeralıyor.

TANIKLAR : O günlerde olayların şah damarı, merkezi, kararların alındığı ve uygulandığı öğrenci mahallesi Quartier Latin?de oturan, çalışan ve olaylara bizzat tanık olmuş ünlü veya ünsüz sanatçı, yazar, öğretim üyesi, emekçi birçok dost ve arkadaşımla olayları konuştum ve kitabta anlatıklarına yer verdim : Abidin ve Güzin Dino, Gökşin Sipahioğlu, Tacettin Karan, Fahri Petek bunlardan birkaçıdır :
Saint-Germain Bulvarı üzerinde çiçekçi dükkanı sahibi ve Sorbonne?un karşısında ve öğrenci eylemlerinin düzenlendiği merkezlerden biri olan SNE-Sup?un (Yükseköğrenim Ulusal Sendikası) genel merkezinin bulunduğu Monsieur Le Prince Sokağı?nda oturan Tacettin Karan dünya kadar olay anlattı. Çünkü Tacettin Karan işinden evine, evinden işine gidip gelirken birçok şeye tanık olmuştu. Bunların bilinmesinde yarar var elbette : İşte onun tanıklığı sayesinde kimi otomobilin sivil polislerce ateşe verildiğini öğreniyoruz. Karan ve eşi Jacqueline Hanım yaralı öğrencileri çiçekçi dükkanında tedavi etmeye ve/veya polisin azğın saldırılarından kurtarmak için saklamaya da çalışıyorlar.
Polisin yakaladığı öğrencileri sabahın köründen itibaren duvarı dibinde beklettiği Luxembourg Bahçesi?nin hemen yanı başındaki Eczacılık Fakültesi?nde öğretim üyesi olarak çalışan Fahri Petek kendi öğrencilerinin Mayıs 68?de neler yaptığını aktarıyor.

EMNİYET MÜDÜRÜ Maurice Grimaud Mayıs 68 vesilesiyle mutlaka anılmalı : Onun sayesinde Paris?teki çatışmalarda silah kullanılmadı. Paris?teki son derece ciddi çatışmalar kan gölüne dönmedi. Yine de ölenler oldu : Paris?te bir öğrenci atılan göz yaşartıcı bombaların kopardığı bir metal parçasıyla, Lyon?da bir komiser göstericilerin frenini açıp polislere doğru yolladıkları bir kamyonun altında kalarak. Haziranda çatışmalar daha radikalleşti : Liseli bir genç jandarmadan kaçarken atladığı Seine Nehri?nde boğularak, iki işçi ise polislerin açtığı ateş sonucu hayatlarını yitirdiler. Polisler Paris dışındaki işçilere karşı apaçık silah kullandılar : İki ölü yanında yaralananlar da oldu.
Grimaud?nun gençliğindeki solculuğu, 1930?larda gösterilere katılmışlığı, ırkçılara karşı oluşu ve yeni dönemin öğrencilerini anlayışla karşılaması ve bilhassa polislerin ateşli silah kullanmasını yasaklaması Paris?teki çatışmalarda çok sayıda yaralı ve ölünün olmamasında belirleyicidir. Grimaud aşırı sağcı polislerin etkin olduğu polis birimlerinin müdahalelerden önce mermilerinin alınmasının sıkı sıkıya denetlenmesini ihmal etmedi. Öğrenci temsilcileriyle her gerektiğinde görüştü. Bizzat öğrencilerin arasına karışıp, onları anlamaya çalıştı, kendi düşüncesini söyledi, tartıştı. Anılarını aktardığı ve bu çalışmada yeri geldikçe başvurduğum kitabında, Grimaud o günleri ve polis teşkilatının durumunu, yaptıklarını, olayların iktidar açısından değerlendirilmesini anlatıyor. Bu kitabın son okumasını yaptığım günlerden birinde, 16 Temmuz 2009?da 96 yaşında vefat ettiğinde ona en büyük övgülerden biri Daniel Cohn-Bendit?ten geldi. « Yere düşmüş bir göstericiyi dövmek kendi kendini dövmektir. » (« Frapper un manifestant tombé à terre, c?est frapper soi-même. ») gibi veciz deyişleriyle bilinen Grimaud için « Mayısın gerçek zaferi Tolérance?dır (toleranstır, hoşgörüdür). »

MAYIS 68?İN ÖNEMLİ AKTÖRLERİNDEN BİRİ DE O YILIN MODASI VE OLAYLAR vesilesiyle satışında rekor kırılan TRANSİSTORLU RADYO OLDU. Öğrenci liderlerini gösteriler sırasında düzenli olarak izleyen ve yapılanları anında radyo yayınlarıyla aktaran cesur gazeteciler ve onların yardımıyla sadece yapılanları değil yapılacakları da aktaran ve böylece kendi aralarında ve öğrenci kitleleriyle haberleşmeyi sağlayan öğrenci liderleri bu araçtan epey yararlandılar. Eh o zaman neredeyse herkes te bu araçtan birer tane edindi. Transistorlu radyo satışında rekor kırıldı. Bugün cep telefonlarının oynadığı rolü o günlerde transistorlu radyolar yerine getirdi demek mümkün.
Ayrıca en sağlam ve en güvenilir kaynak o günlerde özel radyolardı ve onları dinleyebilmek için de bu tür radyolar şarttı. Televizyon hükümetin emrindeydi. Basının büyük çoğunluğu da. Le Monde en tarafsız yayını yapan gazete oldu ama radyolar tam anlamıyla özgür medya rolünü oynadılar. Bunun farkına (biraz geç) varan hükümet radyo yayınlarını gösteriler süresince birkaç defa yasaklamak zorunluğunu duydu.

KAYNAKÇA : Yıllardan bu yana okuduğum birçok kitap, dönemin dergi ve gazeteleri, izlediğim birçok film ve belgesel yanında eş, dost ve arkadaşlarımla yaptığım söyleşiler en önemli kaynaklarım oldu. Böylece bilinmeyen birçok şeyi gün yüzüne çıkarmaya, söylenmeyenleri söylemeye çabaladım..
Kitabın kaynakçası epey yüklü. Kaynakçaya mutlaka bir göz atmalısınız, belgesel filmlerden kurgu filmlerine dünya kadar kaynak var. Bunların bir kısmını internet aracılığıyla ücretsiz izlemek te mümkün ve bunları tek tek belirtiyorum.
Epeyce orijinal fotoğraf ve belgeyle de donatılmış bu kitapta Mayıs 68?in yeniden düşünülmesi ve gözden geçirilmesini öneriyorum.
Toplumsal tarihi bakış açısıyla ve olayların günü gününe tarihsel çerçevesinde gerçekleştirilen 399 sayfalık çalışmada dönemin uluslararası çevre koşulları, Che Guevera?nın haince öldürülmesi, bunun gençler üzerindeki etkisi, Régis Debray?ın bu konudaki sorumluluğu, hemen sonrasındaki benzer cinayetler ve suikastlarla siyasi havanın « zehirlenmiş olması », Biafra savaşı ve bunun sonucunda Fransa ile İngiltere ve giderek ABD ile Fransa ilişkilerinin « gerilmesi », o günlerde « Fransız doktor » rolüyle dikkatleri üstünde toplayan Bernard Koucher?in « önemi » ve daha bir dizi konuyu da ihmal etmiyorum. Vietnam savaşına karşı bütün dünyada düzenlenen gösteri ve yürüyüşler ile Filistin halkıyla dayanışmanın gençlik içindeki hareketliliği artırmış olmasını özellikle vurguyorum.
Kitabın orijinal noktalarından biri kadınlara ve bilhassa genç kadınlara özel olarak değinilmesi : Öğrenci gösteri ve yürüyüşlerinin düzenlenmisi için ve Sorbonne?un, Odéon?daki Opera binasının ve birçok fabrikanın işgali üzerine kadınların görev ve sorumluluklar almasının altını çiziyorum. O yıllarda kadınların işyerine pantolonla girmesi yasaktı, genç öğrencilerin en ufak bir makyajla bile lisenin kapısından adım atmaları engelleniyordu. Evlerde analar ve hele babalar çalışan genç emekçi kız çocuklarının, kadınların ücretlerine hemen el koyuyorlardı. Bugünün Fransa?sını bilenler için aklın almayacağı bunlar ve benzer birçok şeyi anlatıyor ve okuyucunun ikna edilmesi umuduyla tanıklıklar, belgeler, fotograflar sunuyorum.
Öğrenci hareketinin nasıl emekçi kesimini, özellikle genç işçileri, genç kadın ve erkek emekçileri etkileyerek sendikaları peşinden sürüklemesini ve giderek bütün ülkeyi ve bütün toplumu etkilemesini ve kimsenin dokunamayacağı sanılan De Gaulle?ü ve çevresini sarstığını vurguluyorum. Bu bağlamda De Gaulle?ün « ortadan kaybolduğu » denilen saatlerde aslında « ordusunun » önemli generalleriyle bizzat görüşüp « gereken desteği » aldığını anlattığım sayfalar için derin bir araştırma yaptım, De Gaulle?ü adım adım izleyerek, olayları saati saatine yansıttım, bu sayfaların tarihi açıdan ve orijinalliği nedeniyle işe yarayacağını umuyorum.
Bu çalışmayla, öğrencileri ve işçi sınıfıyla, kadın, erkek ve çocuklarıyla, genç ve yaşlılarıyla bütün toplumu etkileyen, harekete geçiren, sarıp sarmalayan olaylar dizisinden oluşan ve genel deyişiyle « Mayıs 68 » ismi verilen, ancak aslında 1967?den beri duyumsanan ve 1968 sonrasında da süren, birçok kuşağın onun bir parçası olmakla övündüğü, şirin ve kültürel büyük alt-üst oluşun, kadın-erkek eşitliğinin yüksek sesle yeniden dillendirildiği, işçi sınıfının yeniden meşaleleri yaktığı ve elden ele dolaştırdığı, bütün « azınlıkların » « Biz de burdayız ! Bizim de söyleyeceklerimiz var ! » diye çığılıklarını çığlıklara kattığı, bütün « iyi saatte olsunları » fena halde korkutan ve enazından sadece bunun için bile sevimli, toplumsal hareketliliğin Fransa?ya özgün özelliklerini ve benzerlerinden önemli farklarını belirginleştirmeye çabalıyorum.
Bunları ve anlattığım her şeyi belgeleri, fotoğrafları, neden ve sonuçlarıyla okuyucuya sunuyorum.
Ekonomik kriz ve güya De Gaulle?cü bugünkü sağcı iktidarın kazanılmış toplumsal haklara saldırması üzerine yeni toplumsal patlamaların yaşandığı Ekim ve Kasım 2010?nun güneşli günlerinde geçmişteki bu çok önemli alt-üst oluşun hikayesini okumanın herkese yararı olacağını sanıyorum.

Yazan: M. Şehmus Güzel

Kitabın Künyesi
M. Şehmus Güzel
Fransa / Mayıs 68
Kibele Yayınları
İstanbul, 2010
399 Sayfa.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir