Carl Gustav Jung ‘a göre 8 ayrı insan tipi – Engin Geçtan

İnsanın iki dünyası vardır. Nesnel dünya, kişinin çevresindeki diğer insanlar, eşyalar, gelenekler, ekonomik ve toplumsal kurumlar ve doğa koşullarından oluşur. Bu nesnel dünyaya, çevre ya da dış gerçek de denir. Öznel dünya, psişenin içsel ve kendine özgü içeriğini tanımlar. Öznel dünya, dıştan gözlemlenemediği gibi, çoğu kez kişinin bilincine de ulaşamaz.

İnsanlarda var olan iki temel tutumdan biri olan dışadönüklükte, ruhsal enerji nesnel dünyaya çevrilmiştir. Dışadönük kişi, algılarını, duygularını ve düşüncelerini çevresindeki insanlara, eşyalara ve durumlara yöneltmiştir. İçedönüklükte enerji, öznel ruhsal öğelere ve süreçlere odaklaşır.

Bu iki tutum, bilinç düzeyinde ve aynı zaman içinde birlikte bulunamazlar. Ancak, sürekli olarak birinin yerine diğeri geçer. Bir insan bazı durumlarda dışadönük, bazı durumlarda ise içedö­nük tutumlar gösterebilir. Ne var ki, bu tutumlardan yalnızca biri yaşamı boyunca kişiye egemendir.

Dışadönük kişi çevresiyle olan etkileşimlerle ilgilidir, etkin gö­rünümlüdür, insanlara kolay yaklaşır. İçedönük kişi kendi içsel dünyasını çözümlemeye ve anlamaya yönelmiştir. Diğer insanlar tarafından soğuk, kapalı ve ilgisiz biri olarak tanımlanır. Hiçbir insan kesin bir biçimde içedönük ya da dışadönük de­ğildir. Her insan hem içedönük, hem dışadönüktür. Aradaki fark, genel olarak kişiliğe egemen olan tutumla belirlenir. Üstelik, bilinç düzeyindeki tutumla, bilinçaltında egemen olan tutum daima birbirinin karşıtıdır. Dışadönük bir bilincin bilinçaltı içedö­nük ve içedönük bir bilincin bilinçaltı dışadönüktür. Bu olgu bilinçdışının ödünleyici görevidir.

Bazen o güne değin sessiz, içine kapanık ve dünyadan kopuk tanınan biri, birden kendisinden hiç umulmayan taşkın davranış­larda bulunabilir. Böyle bir davranışın kökeninde bilinçdışında bastırılmış dışadönük eğilimler bulunur. Bilinçdışı süreçler bilinçtekiler kadar gelişmiş ve ayrımlaşmış olmadıklarından, bastı­rılmış tutumların ortaya çıkış biçimi de ilkel bir nitelik taşır.
Jung, ruhsal işlevleri dört bölümde toplamıştır: Düşünme, hissetme, duygu ve sezgi.

Düşünme: Düşünceler arasında bağlantı kurarak, genel bir kavrama ulaşma ya da bir soruna çözüm getirmeyi amaçlar. Olayları anlayabilmemizi sağlar.

Hissetme: Değerlendirme işlevini üstlenir. Bir düşüncenin olumlu ya da olumsuz duygular oluşturmasına göre o düşünceyi kabul ya da reddeder.

Duyu: Duyu organlarının uyarılması sonucu algılanan duyuları içerir.

Sezgi: Bir düşünce ya da duygu katkısı olmaksızın, o andaki yaşantının insanda oluşturduğu izlenimi tanımlar. Sezgi işlevinin ortaya çıkabilmesi için yargılama ve mantık gerekli değildir. Esasen kişi, sezgilerinin nereden kaynaklandığını da kestiremez.

Jung’un tanımladığı bu dört işlev bilincin yaşantılara ayarlanmasını sağlarlar. Duyular bizi bir şeyin varlığından haberdar eder; düşünce bize bu şeyin ne olduğunu anlatır; hissetme bu şeyin bizim için iyi ya da kötü olduğunu bildirir; sezgi ise bu şeyin nereden gelip nereye gittiğini fark etmemizi sağlar.

Bu dört işlev iki tutumla karışımlar yaparak, bir insanın bilinçli varlığına anlatım verebilmesi için sekiz ayrı seçenek oluştururlar. Jung, bu seçeneklerden hareket ederek sekiz ayrı insan tipi tanımlamıştır:

PSİKOLOJİK TİPLER
1) Dışadonük Düşünen Tip: Bu tipte bir insanın yaşamına nesnel düşünceler egemendir. Enerjisini öğrenmeye ve nesnel dünya hakkında bilgi toplamaya yönelten bilim adamı bu tipe örnek olarak gösterilebilir. Dışadonük düşünen tip insan, duygusal yönlerini bir yana ittiğinden, diğer insanlara soğuk ve kendini beğenmiş biri izlenimini verebilir.

2) İçedönük Düşünen Tip: Bu tipte insanın düşünceleri kendine dönüktür. Kendi benliğinin gerçekliğini araştıran bir filozof bu tipe örnek oluşturabilir. Aşırı durumlarda, araştırmalarının sonucuyla gerçeklik arasında bir ilişki olmayabilir, giderek gerçeklikten kopabilir ve şizofrenik olabilir. İçedönük düşünen tip, dışadönük düşünen tip gibi, kendisini duygularından korumak için onları bilinçdışma itmiştir. Duygusuz ve uzak bir insan izlenimini verir, düşünceleriyle baş başa kalmak ister. Kendisi gibi olan birkaç yakın dostunun dışında, insanlar onu pek  ilgilendirmez. Genellikle inatçı, bildiğini okumak isteyen, hoşgörüsüz, gururlu, çevresindekilere küçümseyici tutumları olan, iğneleyici ve yakla­şılması güç bir insandır.

3) Dışadonük Duygusal Tip: Duyguların düşüncelere egemen olduğu bu tipe kadınlar arasında daha sık rastlanır. Durumlar değiştikçe bu tip insanların duyguları da değiştiğinden, kaprisli olma eğilimindedirler. Ortaya çıkabilecek küçük bir değişiklik duygularının değişmesine neden olur. Duygusal, sürekli kendilerinden söz eden, gösterişi seven, duygusal tepkileri oynak ve de­ğişken kişilerdir. İnsanlara kolay bağlanırlarsa da bu bağlar geçicidir, sevgileri kolayca öfke ve nefrete dönüşebilir. Çevrelerinde olan her olaya, özellikle moda olanlara kolayca katılırlar. Düşünce işlevleri genellikle iyi gelişmemiştir.

4) İçedönük Duygusal Tip: Bu tipe de kadınlar arasında daha sık rastlanır. Bu tip insanlar duygularını dış dünyadan saklayan, sessiz, ilgisiz, ilişki kurulması ve anlaşılması güç kişilerdir. Genellikle melankolik bir havaları olmasına karşılık, aynı zamanda, kendine yeten ve iç huzuru olan kişiler izlenimini de verebilirler. Gerçekte derin ve yoğun duygularla dolu olduklarından, arada bir ortaya çıkan duygusal patlamaları çevrelerindeki insanlarda şaşkınlık yaratır.

5) Dışadönük Duyusal Tip: Daha çok erkeklerde rastlanan bu tipler, gerçekçi, pratik ve aklıma koyduğunu yapan kişilerdir. Dış dünya gerçekleriyle ilgilenir, ancak bunların ne anlama geldiği üzerinde fazla düşünmezler. Zevk ve heyecan veren şeyleri severler, ama duyguları yüzeysedir. Dış dünyadan gelen uyaranlara dönük yaşarlar. Duyulara yönelik tutumlarından ötürü, bu ki­şiler arasında ilaç tutkusu ve cinsel davranış sapmaları daha sık görülür.

6) İçedönük Duyusal Tip: Dış dünyadan uzak durmayı yeğleyenbu tipler kendi duyularına yönelirler. Kendi iç dünyalarını dış dünyadan daha ilginç bulurlar. Dıştan gözlemleyene, sakin, edilgin ve davranışlarını denetim altında tutan biri izlenimini veren böyle insanlar, duygu ve düşüncelerinin kısırlığından ötürü di­ğer insanların ilgisini çekmezler.

7) Dışadönük Sezgili Tip: Genellikle kadınlarda rastlanan bu tip oynak ve tutarsız bir karaktere sahiptir. Sürekli olarak dünyadaki yenilikleri izleme çabası içindedirler, ancak bir konuyu bitirmeden bir İkincisine başlarlar. Bunun nedeni, düşünce işlevinin kı­sırlığından ötürü davranışlarına sezgilerine göre yön vermeleridir. Büyük bir istekle başlattıkları dostlukları sürdüremez, aynı işte uzun süre çalışamazlar.

8) İçedönük Sezgili Tip: Bu tipteki insanlara genellikle artistler arasında rastlanır. Bu tipte bir insan çevresindekiler tarafından çözülmesi güç bir bilmece gibi algılanır. Kendisine göre ise değeri anlaşılamamış bir dahidir. Törelerle ve dış gerçeklerle ilişkisi olmadığından insanlarla da iletişim kuramaz. Anlamını kendisinin de bilmediği bir imgeler dünyasında yaşar, ama bu imgelere duyduğu ilgi sürekli olmadığından bir sonuca ulaşamaz.

Jung, yukarıda tanımlanmış olan karakter tiplerinin, fazla gelişmiş bilinçli tutumları ve bastırılmış bilinçdışı tutumları içerdikleri, dolayısıyla uç örnekler olduğuna işaret eder. Gerçekte bir insan dışadönüklük ya da içedönüklük tutumlarından birini daha çok kullanır. Dört işlevden biri diğer üçüne oranla, bilinçli dünyasına daha çok egemendir. Jung bunu birincil işlev diye adlandırmıştır. Birincil işlevin yanı sıra bir yardımcı işlev bulunur.
Yardımcı işlev, birincil işleve hizmet eder ve bağımsız değildir. Bundan ötürü birincil işleve karşıt çalışamaz. Örneğin, düşünce ve duygu ya da duyum ve sezgi birbirlerine yardımcı olamazlar. Jung’un tipolojisi, insanların bölümlendirilemeyeceği görüşü­ nü savunan psikiyatristlerin ağır eleştirisine uğramıştır. Oysa, Jung da diğer psikiyatristler gibi, her insanın tek ve kendine özgü bir varlık olduğunu kabul eder. Gerçekte Jung’un anlatmak istediği, her insanın bu sekiz kategoriden birine ait olduğu değil, bilinç ve bilinçdışı düzeylerinde çeşitli tutum ve işlevlerin farklı bir dağılım gösterdiğidir.

Prof. Dr. Engin Geçtan
Psikanaliz ve Sonrası
Remzi Kitabevi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir