Din, Günah, Edebiyat – Zafer Köse

Dinselliği ve günahkarlığı yükselten, aynı koşullardır. Onlar birbirinin karşıtı değil, aynı maddi koşulların sonucudurlar. Ya birlikte çoğalırlar ya da birlikte azalırlar.


lord_arthur_savilein_suçuİngiltere’de Victoria Dönemi’nde (1837-1901) dinsellik, sapıklık, hırsızlık hızla yükselmişti. Ticaret, sanayi ve çok bozuk bir dağılımla zenginlik de aynı şekilde yükselmişti.

Oscar Wilde’ın ünlü yapıtı Lord Arthur Savile’in Suçu’nu okurken, dönemin atmosferi somut biçimde algılanıyor. Çocuk işçiler, sefalet koşulları, ağır sömürü altında yaşayan kitleler yok elbette hikayede. Wilde, yabancısı olduğu hayatları anlatmıyor. Ama o dönemin insanlarda yarattığı gizemcilik merakı, en elit ve eğitimli çevrelerde bile insanların falcılara yönelmesi gibi olgular, Wilde’ın çevresinde, dolayısıyla anlattığı hikayelerde de görülüyor.

Wilde’ın derinliği, okura Victoria dönemi hakkında tarih kitaplarından sağlanamayacak düzeyde tanıdıklık, bir tür deneyim sağlıyor.

Eğitim sistemi ve popüler edebiyat aracılığıyla, hırsızlık ve sapıklık gibi olgularla dinselliğin birbirine karşıt olduğu anlatılır.

Örneğin Cumhuriyet dönemi romanlarda (cumhuriyetçi yazarlarda) dükkanının kapısına “Cuma’ya gittim geleceğim” diye tabela asan sahtekar esnaf tiplemeleri vardır. Aslında camiye falan gitmez, o sırada depodaki mercimeğe gizlice taş karıştırır. Veya başka bir hile hazırlar.

Bu yaklaşım, “Gerçekten Cuma’ya giden adam böyle sahtekarlıklar yapmaz” düşüncesinden kaynaklanır. Romancılarımız, güncel siyasal tartışmalarda taraf olarak, “Toplumsal hayatta din bir referans kabul edilirse, kötü niyetliler tarafından amacına aykırı biçimde kullanılır.” görüşünü savunmuşlardır.

Bugün de devam eden güncel saflaşmalar açısından bakarsak, onaylayacağımız bir tavırdır bu. Evet, aynı taraftayız onlarla. Tarihsel süreçteki tutumlarından dolayı şükran da duyabiliriz.

dickensNe var ki, konuya yaklaşımlarının yüzeysel kaldığını görmezden gelemeyiz.

Belki biraz uzakta ve başka bir tarihte geçen hikayeler anlattıkları içindir; günümüz okuru için Wilde gibi, Charles Dickens yazarlar, yaşadıkları dönemdeki önemli bir gerçekliği ortaya çıkarıyorlar: Victoria döneminde günahkarlık ve dinsellik birlikte yükselmiştir.

Aslında bunu doğrudan konu etmezler, hatta belki kendileri bile farkında değildirler, ama anlattıkları insanlık durumlarıyla bu gerçeklik okurun zihninde canlanır. Hem de hikayelerin geçtiği dönemi, olayların yaşandığı bölgeyi aşan bir geçerliliğe ulaşırlar.

Evet, dinselliği ve günahkarlığı yükselten, aynı koşullardır. Onlar birbirinin karşıtı değil, aynı maddi koşulların sonucudurlar. Ya birlikte çoğalırlar ya da birlikte azalırlar.

Bizim romanımızda, yaşadığı zor koşullardan dolayı insanın inançlar yaratmasının büyük, çok büyük anlatısını, Yaşar Kemal yaratmıştır. Elbette, Yer Demir Gök Bakır!

Yer Demir Gök BakırAslında Yaşar Kemal, dinsel inanç konusuna, ilk dönem Cumhuriyet yazarlarına oranla çok daha sıcak bakar. İnsanın umut yaratan, direnç yaratan bir özelliği olarak görür dinleri.

O da Wilde gibi, Dickens gibi, tarihin büyük edebiyatçıları gibi, anlattığından fazlasını anlatan bir yazardır. Hayata dair hikayelerini ve insanlık durumlarını anlatırken öyle bir derinliğe ulaşır, öyle büyük gerçeklikleri ortaya çıkarır ki, olayların geçtiği zamanı, hikayenin yaşandığı bölgeyi aşar.

Büyük edebiyatçıların günlük siyasete genellikle uzak durması da bu açıdan bakarak açıklanabilir. Ama örneğin AKP dönemi de herhalde en derin biçimde, ancak edebiyat aracılığıyla kavranabilir. Velev ki hikaye başka bir dönemde geçiyor olsun!

Zafer Köse

Zaferxkose@gmail.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir