Arif Damar:
Şiirin ?Soğuk Demirci?si, 1940 toplumcu kuşağının durmadan değişen ama hep aynı kalan yenilikçi şairi…
Bu kitap, Arif Damar?ın şiir, yazı ve söyleşilerinden kendi seçtiklerini bir araya getiriyor.
?Biliyoruz ki, onca dağbaşlarında ateş yakmasına, yıkıntılar içinde dolaşmasına, kapalı çeşmeleri açmasına karşın, bağırmaz şiiri.
Hiç mi bağırmaz?
Bağırır elbet, ama içten içten işler, yeraltı suları gibi yavaş yavaş baş verir.
Bir soğuk demircidir sanki, öyle kurumsuz, tok, insancadır.
Sen ey ?soğuk demirci?si şiirin!?
İlhan Berk
GECE YARISI TEBLİĞİ
Sarsıyor temelini karanlık düşüncelerimin
hürriyet ordularının ayak sesleri.
Ve siperlerde vahşi gıcırtısı
o beyaz dişlerinin.
Avuçlarında bütün lânetini sıkarak
üç yılını saran barut kokusunun
tanklarla omuz omuza
bazen korkusuz koşuyorsun.
Hatırasına verip kendini bazen
eski bir şarkının
?tüfeğini samimiyetle sıkarak?
giriyorsun içeriye bir kapıdan
yüzüne sıcaklığı vuruyor
çok uzakların.
Bazen kendi kendinden uzak
yorgun dalgınlığında uykusuzluğun
sevdiklerinin sesini duyuyorsun.
Ve nihayet
bir ?Gece Yarısı Tebliği?nde
unutuluyorsun.
1943, İstanbul
HARP TEBLİĞİNDEN UZAK
Cephe?de sükûnet hüküm sürmededir
Gökyüzü bulutsuz
Ve hava sakin
Pencereler ardına kadar açılabilir
Deniz bu kadar mavi
Yalnız bizim için
Bugün meşgul olalım
Ağaçların pembe çiçekleriyle
?İkinci Cephe?den ziyade
Dostlar, günü geçirelim şikâyet etmeden
Ne çıkar bahsetmeyelim
Ekmeğin az geldiğinden
Dinleyelim yalnız
Gelecek günlerin saadet şarkılarını
Gökyüzünün maviliğinden
1943, İstanbul
İKİNCİ DÜNYA HARBİNDEN PORTRELER
4
Silâhın düştü elinden,
bundan sonra bir hayal parçasısın.
Dostların seni garipseyerek anacak,
vakitsiz ölümüne üzülen bu küçük şiirde de
benim gönlüme göre olacaksın.
Halbuki biraz evvel kar yağıyordu,
sen ağır yaralı;
arkanda düşmandan kurtarılmış toprak,
suları buz tutmuş Vistül,
ağır ağır yürüyordun.
Ufukta belki,
karla örtülü kuleleri ve damlarıyla
biraz sonra şehirler gözükecekti.
Ayak izleri örtülürken arkadaşlarının,
sen çam ormanlarını ve sakin gölleri
son adımında birdenbire geçerek
denize vardın.
Ondan sonra bir hayal parçasısın.
Ocak 1945, Ankara
HİSSEN YOK BU AKŞAMDA SENİN
Hissen yok bu akşamda senin,
sen öğleden beri
bu renk renk
bu çeşit çeşit söylenen şarkının
artık haricindesin.
Tankın gölgesi uzandı üstüne kadar,
nerdeyse, habersiz gün batacak.
Tamamen çekmiş göğsünden akan kanı
büyük ve mütehammil toprak.
Her şeyin ne kadar şikâyetsiz,
saatin hâlâ işliyor bileğinde,
onu akşamdan akşama kurardın,
tabii biraz sonra duracak.
Bugün günlerden cumartesi,
dün yazdığın mektup,
ancak, dört gün sonra eline değecek karının.
Senin orada eskisi gibi sesin işitilecek,
sesin teselli edecek
düşünür gibi gülecek,
kısaca: Yaşayacaksın.
Çocuğun o akşam yazdığı cevapta
bahsedecek çiçek açtığından
bahçenizdeki ağaçların.
Güneş battı,
yıldızlar doğacak biraz sonra,
şimdi karnın acıkmış olacaktı.
Çantanda tayının ve konserven var,
cebinde, yemekten sonra içecek sigaran.
Düşman bozguna uğratıldı arkadaş,
mısralarımda olsun uyan!..
1945, Ankara
GECE
Gece seni birdenbire hatırladım.
Nasıl bakarsa sürüye dağdan bir canavar,
pencereden dışarıya öyle baktım.
Dışarda seni benden ayıran hayat,
dışarda, lodosa çevirmiş hava,
eriyor günlerdir yağan kar.
Bir görülmez düşmanın üzerine yürümek,
ve düşüp ölmek sonra,
birkaç adım atarak…
1947, Ankara
TAHATTUR
A. Kadir için
??Bir sigara yakmaz mısın Kadir??
Kızılırmak akıyordu,
ben, kararan karşı dağlara bakıp
gayri ihtiyarî böyle söyledim.
Fakir bir Anadolu akşamında,
dağlar,
ağaçlar,
ve ben
ayaktaydık.
ve Kızılırmak,
dağlardan,
ağaçlardan,
ve benden
vazgeçilmez bir şeyler alıp
bir şeyler bırakarak,
akıyordu.
Bir tarafta geceyi,
ve duran hayatı tutuşturacak
ne bir alev,
ne bir ses.
Sırtımda, üşüyen bir elin soğukluğu.
Sigaramı, içmesen de olur Kadir!..
Fakat, bu saatte,
senin, akşamının ?zinciri?
?ne ağırdır kimbilir!..?
1945, Ankara
MECMUADAKİ RESİM
Üç arkadaş eğilmiş, bir resme bakıyorduk:
Erik ağacı çiçek açmış,
arkasında Boğaz, kızkulesi,
bir de yelkenli, pupa yelken…
Kafamda, şehirler, dağlar, köprüler
birer birer devrilirken,
?Çevir!..? dedi Beylerbeyli Salâhattin,
dışarda kar yağar, rüzgâr eserken.
1947, Erzurum
1949
Ne zaman yüreğime eğilip baksam
eski aşkımdan kalan kırıntıların
parıldayıp söndüğünü görürüm
Bir yaz gecesinin karanlığında gözlerim
ilerde yan yana duran iki gölge seçer
istasyon binası köprü merdivenler
rumca söylenen bir şarkıyı dinlemek için
kulak kesilir
sonra bir tren gürültüyle gelip geçer
Ne zaman yüreğime eğilip baksam
İstanbul, 1949
ZARA?DA
Ayaklarının ucuna basa basa sokul,
dur arkamda,
ellerinle gözlerimi kapa.
Topu topu kaç defa göz göze geldik,
kaç defa tuttum ellerini…
İnan ki,
ister İstanbul?da olayım,
ister Zara?da
aklıma gelmez bile…
Askerim, nöbetteyim, vakit gece,
bölük uyur,
insan, olur olmaz şeyler kurar
tek başına kalırsa
bir gemici feneriyle.
1949, Zara
BİR SEN
Günlerce yağmurda,
günlerce karda,
günlerce rüzgâr esti
Erzurum?da, Zara?da.
Bir sıcak sen kaldın içimde.
O gün bu gün
dünya bir yana
sen bir yana
Dünyalar senden yana.
1954, İstanbul
Kitabın Künyesi
Eski Yağmurları Dinliyordum… – Seçmeler
Yazar: Arif Damar
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Yayınan Hazırlayan: Selahattin Özpalabıyıklar
2. Basım, İstanbul 2009
Sayfa Sayısı: 350
Arif Damar ‘ın Hayatı ( d.23 Temmuz 1925 – ö.20 Ekim 2010)
Arif Damar, Çanakkale’nin Gelibolu ilçesi Karainebey köyünde 23 Temmuz 1925 günü doğdu. İlkokulu Çanakkale’de, ortaokulu İstanbul’daki Yenikapı Ortaokulu’nda bitirdi. İstanbul Erkek Lisesi’ndeki öğrenimini iki yıl sonra bıraktı.
Şiir yazmaya orta birinci sınıf öğrencisi iken başladı. İlk şiiri Edirne’de Akşam, 1940 yılında (şair henüz 15 yaşında iken) Yeni İnsanlık adlı dergide altında “Harika Çocuk” diye bir notla yayımlandı. Bu şiiri ilgi görmüş, yayımlanmasından sonra dönemin ünlü şairi Hasan İzzettin Dinamo kendisini görmeye Yenikapı Ortaokulu’na gelmişti.
1944 yılında taşındığı Ankara’da 1950 yılına kadar yaşadı. 1945 yılına Ant Dergisi’nde yayımladığı şiirlerle adını duyurdu. 1944-1947 yılları arasında Atatürk Orman Çiftliği’nde memurluk yaptı. Askerliğini Kayseri ve Sivas’ta sürgün alayında yaptıktan sonra 1950’de İstanbul’a döndü, Mahmutpaşa’da işportacılık yaptı. 1951 Eylül’ünden 1952 Mart’ına kadar Türkiye Komünist Partisi öncülüğünde çıkan Yeryüzü adlı kültür dergisi’nin yönetiminde bulundu. 15 Kasım 1951?de yayımlanan “Dayanılmaz” adlı şiirinin ardından gizli örgüt üyesi olduğu suçlamasıyla 5 Aralık 1951?de tutuklandı. 2 yıl cezaevinde kaldı, delil yetersizliğinden beraat etti. Cezaevinden çıktıktan sonra çok çeşitli işlerde çalıştı.
Bir müddet Arif ‘Barikat’ takma ismiyle toplumsal gerçekçi anlayışta şiirler yazdı. Bu dönem şiirlerini 1956’da “Günden Güne” adlı kitabında topladı. Kitap basıldıktan 5 ay sonra toplatıldı ama beraat etti.
1958 yılında “İstanbul Bulutu” adlı kitabıyla Yeditepe Şiir Armağanı’nı Cemal Süreyya ile birlikte aldı.
Sonraları İkinci Yeni şairlerinin yanında, imgeye ağırlık veren bir şair olarak göründü. 1969’da Suadiye’de Yeryüzü Kitabevi’ni kurdu ve yönetti. Yayınevinde yasak yayın bulundurduğu gerekçesiyle 1982’de üç ay hapis cezasına çarptırıldı, Bozcaada tutukevi’nde yattı. 1984 yılında kitabevini kapatıp kendini bütünüyle yazılarına verdi. “Arif Hüsnü”, “Ece Ovalı” takma isinlerini de kullandı. En sevilen şiirlerinden biri “Hallaç” tır.
1985 yılında Melih Cevdet Anday ile ortak imza attığı “Yağmurlu Sokak” adlı romanı yayımladı. Bu kitabı iki yazar 1959’da yazmışlar ve Murat Tek takma adıyla Tercüman gazetesinde tefrika edilmişti.
Bir süre Nahit Fıratlı ile evli kalan Damar, bu evliliğin bitmesinin ardından Meriç Tülin ile evlenmiştir.