Gülten Akın: Orhan Veli, kendi yazdıklarının öneminden çok, kendinden sonrakilere etkisi ile dikkate değer.

Orhan Veli1936-1938 yıllarında yazılan ilk şiirleri Ahmet Haşim, Ahmet Hamdi Tanpınar şiirleri doğrultusundadır. İlkgençliğin hüzünlü yalnızlığını, düş kırıklığını, umutsuzluğunu, hasretini, aşkını söylüyor.

Dil olabildiğince yalın. Osmanlıca sözcükler sık sık kullanılmakla birlikte o yıllar için bunu doğal karşılamak gerek. Mitoloji ve masal sık başvurulan bir anlatım aracı olmuş. Romantizmi sevimsiz.

Bazı şiirlerde:
Konsa rüya dolu köşkümün
Çiçekli damına serçeler
Renklerle çözülse geceler
Nar bahçelerinde geçse gün.
(Açsam Rüzgarda)

Okuma kitaplarına geçmiş “Masal” şiiri daha da güzel bir örnek.
Önemli olan, bu ayaklı ve uyaklı şiirleri değil, hemen bunlarla birlikte yazılmaya başlanan özgür koşuklar. Garip şiirlerinin öncüleri onlar.
Yalın, çocuksu, yüzeyden bir özleri var. Günlük konuların, yine günlük dille söylenişinin ardında hiçbir şey yok.

Kaldırımın kenarına dizilip/ Bacası olan silindirin/ Yürüyüşünü seyreden/ Çocuklara imreniyorum./ (Asfalt Üzerine Şiirler II)
Naif resimler gibi, yalın, çocuksu görüntüler. Şiir bir söz sanatıdır. Görüntü amaç değil araç olmalıdır. İkinci Yeni’nin de çıkış yeri bu. İmgeye, görüntüye tutkunluk. Onu şiire amaç yapmak. ikisi arasındaki ayrım: Birinin alışılmış, tek boyutlu sözcüklerle yine alışılmış görüntüler çizmesi, ötekinin ise alışılmamış ama yine tek boyutlu sözcük dizileriyle, alışılmamış görüntüler çizmeyi istemesi.

Döğdükçe karanlığı balık/ Uçar gök hafifçe/ Eski püskü martılara doğru! Kanar mavi hırkası güneşin/ Giyile giyile./ (Oktay Rifat, Perçemli Sokak) Bu şiirlerde dil iyice yalın. Orhan Veli şiirinin bence hem en önemli, hem de en tehlikeli yanı, dilde ve özde yalınlığı çok kullanılır yapmış olmasıdır. Yalnızca bir görüntüyü sağlamak için yazılanlarda yalınlık yozluğa yanyor. Ozanın sonraları daha çok yaptığı bir şiir var ki: Görüntü orda asıl işlevine oturuyor. Söz için bir giriş bazan, çoğunca da bir güzelleştirme aracı oluyor. Şiir ikinci boyutunda anlamı getiriyor. Söğüt ağacı güzeldir/ Fakat trenimiz/ Son istasyona vardıgı zaman/ Ben dere olmayı/Söğüt olmaya/ Tercih ederim./ (Seyahat) Yine de görülüyor ki, şu kadar kısa şiirde bile ozan derli toplu olamamış. Söz dağınık ve uzun. Mısra yok. En yalın mantık dersi örneklerinin şiir diye, önermelerin mısra diye uzun yıllar nasıl sürüldüğüne şaşıyorum. O yıllar şiirin lanetlendiği yıllar da olsa. Bütün güzel kadınlar zannetiler kil Aşk üstüne yazdıgım her şiir/ Kendileri için yazılmıştır/ Bense daima üzüntüsünü çektim/ Onları iş olsun diye yazdıgımı/ Bilmenin./ Bana kalırsa, Orhan Veli’de, bu “İş Olsun Diye”ler ötekilerden çok. Baştan beri söylediğimiz gibi, Orhan Veli şiiri iki kolda gelişmiş. Görüntüyü amaç alan şiirler, araç alan şiirler. Birincilerde şiir daha az. İyilerine örnek: (Üstüne. S. 73. Bütün Şiirleri.) İkinciler için örnek. (Karanfil. S. 80 Aynı kitap) “Karanfil” şiiri, Haşim’i ve onun şiirini sürdürenleri yermesi bakımından da önemli. Ama yeriimiş de ne olmuş? Yozlaşan görüntüye karşılık, sağlam bir içerik mi getirilmiş şiire? Yo. Sonucu başlangıcına ters düşen olaylar, zıtlıklar, ince alay, yararlanılan araçlar olmuş.

Madem ki sevmiyorum artık
O halde her akşam
Onu düşünerek içtiğim
Meyhanenin önünden
Ne diye geçeyim?
(Meyhane)

“Yaşıyor musun”, “Hicret I” de söylediklerimize örnek şiirler. Humor’dan yararlanılmış dedik. Örnekleri: “Tereyağ”, “Hardalname”, “Gangster”, “Rönesans” v.b. Bir de tekerlemeler var. Örnek: “Gözlerim”, “ne kadar güzel”. Vazgeçmedigim’deki şiirler hüznün ve sıkıntının şiirleri. Orhan Veli aynada başka, yatakta başka güzel olanın hovardası değildir artık. Durulmuş, içe dönmüş, bıkmış, ağlamaklı bir ozandır. Tarifsiz kederler içinde “Rumelihisarı”na oturmuş, tutturmuş türküsünü. Bunaltısı, sıkıntısı bir yerde onu “Rakı şişesinde balık” olma özlemine dek götürür. Destan Gibi, adına uygun bir uzun şiir. Halk destaniarına benzerliği, biraz uzunluğundan, biraz da halk şiiri, halk türküsü motiflerini kendi görünmeyecek biçimde şiirine sıvamasından. Zayıf şiirler. Yenisi, Garip’teki şiirlerin daha bir gelişmiş, ustataşmış uzantısı Karşı, kitaplarının en iyisi. Öncekilerin çizgisinde ama, yetkinliğe varmış . ../ İstanbul ‘u dinliyorum gözlerim kapalı;/ Kuşlar geçiyor, derken;  Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık./ Ağlar çekilişi yar dalyanlarda,/ Bir kadının suya değiyor ayakları;/ İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı./ Ezberlerde kalmış, okunurken aynı tadın alındığı şiir. Ozanın, imgeler, görüntüler ardında, ikinci boyutu geliştirdiği şiirlerin en yetkin örneği. Bir kentin iç çizgileriyle, bu kent içinde birine tutkun ozanın iç çizgileri uyumla gelişerek, renkli, bakmaya doyulmaz, içe işleyen bir resim oluşturuyorlar. İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı dizesi, her bölümde yinelenişiyle, hem sürekli bir iç edimi, hem de edimin çeşitli yönelmelerini belirtiyor. Sesler, doklardan gelen çekiç sesleri gibi, gerçek sesler de olabiliyor, bir kadının suya değen ayağının sesi gibi, imgeye daha yakın sesler de. Ozan, sese duyarlığını, bir yerde körlerin duyarlığına dek götürüyor. Sevdiğinin alnının sıcaklığını, dudaklarının ıslaklığını, fıstıkların ardından beyaz bir ayın doğuşunu, kalbinin vuruşlarından anlıyor. Yalın sözcüklerle bu denli yetkin tadlar veren, bu denli yoğun şiirleri yazabileceği çizgiye gelmişken ölen ozan için, içten yanıyorum. Kitabın sonundaki “Pireli şiir” Orhan Veli’nin alaylarla, tekerlemelere yaslanarak kurduğu şiirlerinin yetkin bir örneği. Ozan, bu tür şiirlerine topluma yönelik duygu ve düşüncelerini yerleştirmiş.
Toplumculuğu ilkel bir düzeyde. Yoksulluk, eşitsizlik, tutsaklık. Bu üç konuyu bazan bir şiirde baştan sona ge­liştirerek (Ör: Baharın İlk Sabahlan) işlemiş. “Kabahat” şiirinde kasabın kedisiyle sokak kedisini karşılaştırıyor. İyice anlayamadığı bir duygu karmaşasının ortasında kendisi de mutsuz. Üç mısralık kısa şiirlerinde de iki eğilimini görmek mümkün: Bakar-kalırım giden geminin ardından/ Atarnam kendimi denize, dünya güzel;/ Serde erkeklik var, ağlıyamam./ (Ayrılış) Neler yapmadık şu vatan için/ Kimimiz öldük;/ Kimimiz nutuk söyledik./ (Vatan İçin)

Sonuç olarak özetlersek: Orhan Veli, iki biçimi ve bunlara uygun iki içlemi yanyana geliştirmiş, etkin bir ozanımız. Kendi yazdıklarının öneminden çok, kendinden sonrakilere etkisi ile dikkate değer. Nazım’ın Türk Edebiyatı’ndan zorla silinmesi ile, öncü bilinmiş. İlkel bir düzeyde de kalsa, toplumcu sloganları bırakmaması, içinde bulunduğu sığ ortamı dalgalandırması, gerçek bir bilincin oluşmasına yardım etmesi nedeniyle, önemlidir.

ESKİLER ALIYORUM
Eskiler alıyorum
Alıp yıldız yapıyorum
Musiki ruhun gıdasıdır
Musikiye bayılıyorum.
Şiir yazıyorum
Şiir yazıp eskiler alıyorum
Eskiler verip musikiler alıyorum
Bir de rakı şişesinde balık olsam.

İÇİNDE
Denizlerimiz var, güneş içinde,
Ağaçlarımız var, yaprak içinde;
Sabah akşam gider gider geliriz;
Denizlerimizle agaçlarımız arasında,
Yokluk içinde.
(Bütün Şiirleri’nden)

Kaynak: Gülten Akın Şiir Üzerine Notlar YKY

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir