Halikarnas Balıkçısı, Knidos’takini temel alarak tanrıça Afrodit’i şöyle konuşturur:

Halikarnas Balıkçısı, Knidos’takini temel alarak tanrıça Afrodit’i şöyle konuşturur:

“İnsanlar arasındaki ayrılık, gelinle senin arana giren duvaktır. İnsan birliğini ayıran ince, bir başka­lık duvağı, duvağın ardında sezilen yüzün bir güzelli­ği, bir gülümsemesi vardır. Ben işte, o hayal meyal gördüğün güzelliğin ta kendisiyim!

Gelinler sanıldık­ları gibi olmasalar bile, gelinde hayal ettiğin, aradı­ğın güzellik ve gerçek benim! Sen beni Bizans’ın Losus Sarayında yandı kül oldu, bitti sanma. Kadın er­kek, çoluk çocuk milyonlarca insanda yaşayan, yü­rüyen, bakan, seven ve sevilen yine benim. Gözleri ışıktan kamaşan kara baykuşlar gibi, öteye beriye çöken felaketler, ancak burada masmavi bir gedik, bir aralık bıraktıkları için ben buraya her gece ay ve yıldız ışığıyla gelir, eski yerimde gezerim.

Ben doğulu bir Tanrıçayım. Asurlular bana ‘İştar’ dediler. Fenikeliler bana ‘Astoret! Astoret!’ diye yalvarırlardı. Suriye’de adım Atargatis’ti. Babilliler bana ‘Belit’ (Melitta!) diye taparlardı. İnsan olalı ve daha önceleri hep vardım. Ben Astarte’yim. En derin hücrenizde, her atomda kaynayan hayat kaynağı­yım. Heptim, hepim ve hep olacağım. Bunun için ölümsüzüm. Benim geçmediğim yer yoktur. Tapınak olsun, duvar olsun; insan, hayvan, zindan, kule, sa­ray, ordu; kısacası bana yol vermeyen her şeyi mut­laka ölüm çiğner ve bana yol açar.

Seni ben doğurdum. Elverir ki seni doğurayım, yeryüzüne yeni bir kafa getireyim; doğururken ölme­ye razıyım. Hem de güle güle. Praksiteles bana ka­nat takmadı. Çünkü ben, düş dünyasından melek ya da gılman değil, ama bu dünyanın taşından, toprağından, maddesinden yapılma bir kadınım. Ve yer­ yüzüne, acı beyin doğuran anayım. Gökteki düşsel melekler gerçek olsalar bile, onlar hiç yeni bir şey doğuramazlar. Gözlerim doğum işkencesiyle çukurlaşırken kemiklerim açılır, etlerim parça parça olur. Eğer cennet varsa ve o cennette de kanatlı melekler varsa, onlar kanatlarından utansınlar. İşte sana ilk önce ana biçiminde göründüm. Bu dünyaya gözleri­ni açtığın zaman ilk önce ben sana gülümsedim. İş­te ben bu güzelliğimle seni bağrımda, kendimle, ka­nımla besledim. Sonra da sana koynumun sütünü emzirdim. Üzerine sevgiyle titreyen, sana sütünü ve­ren, üzerine eğilip sana gülümseyen ölümsüz güzel­lik benim.” (s.20-21)

Halikarnas Balıkçısı Ege’den Denize Bırakılmış Bir Çiçek adlı eserinde (Bilgi Yayınevi, 1991) #HalikarnasBalıkçısı
@BilgiYayinevi

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here