Karartma Geceleri – Rıfat Ilgaz. “Türkiye’nin aydınlığı arama çabasına yol gösteren önemli bir yapıt.”

karartma_geceleriKarartma Geceleri, Rıfat Ilgaz’ın 1974 yılında yayınlanan romanıdır. II. Dünya Savaşı sürecinde kitabı toplatılan öğretmen-şair Mustafa Ural’ın hikayesini anlatır. *?Karartma Geceleri? adlı roman, yazarın öteki yapıtları gibi ülkemizin bir dönemine tanıklık yapmakla kalmayıp, (belgesel kalıplarını yırtarak) ülkemiz tarihine ışık tutmaktadır. Roman adını II.Dünya Savaşı yıllarında hava kararmasından itibaren evlerde ve işyerlerinde yapılan karartmalardan almaktadır denebilirse de, yaşanılan dönemin belirtilmesi için, romana bundan daha güzel bir ad bulunamazdı. Başka bir deyişle ?Karartma Geceleri?ni bir imge olarak da düşünebiliriz. Burada yazarın karartma sözcüğüyle anlatmak istediği kentin ışıklarının karatılması değildir sadece. İnsanların yaşamlarının karartılmasını da imlemek istemiştir, yazar. Yapıt boyunca ?karartma?dan söz eder.
Bir çok yapıtında olduğu gibi, anlatıcı-yazar örtüşmesi yapıtın ilk tümcesinden itibaren dikkatimizi çekmektedir. Yazar/şair Rıfat Ilgaz?ın ?Sınıf? adlı şiir kitabı nedeniyle kovuşturmaya uğraması bu savımızı desteklemektedir. Ayrıca romanda sözü edilen Mustafa Ural?ın hastalığı yazarın öz yaşam öyküsünü incelediğimizde aynısı olduğunu görüyoruz. Kitapta anlatılan toplumcu sanat ve diğer politik görüşler Rıfat Ilgaz?ın dünya görüşünden başkası değildir. Ancak yazar tuzağa düşmemiş ve yapıtı anı kitabından öte sağlam örgülü bir romana dönüştürmüş. Yoksa yazar-anlatıcı-kahraman örtüşmesi çoğu zaman romancıyı ?anı? yapıtı ortaya koyma sınırları içerisinde bırakan bir tuzaktır. Yazar-kahraman-anlatıcı örtüşmesinin romana canlılık, inandırıcılık katmıştır. Çünkü anlatılanların hepsi de gerçektir.
(…) Roman boyunca öğretmen/şair Mustafa Ural?la güvenlik güçleri arasında bir kaçma-kovalamaca yaşanmaktadır. Bu kaçma kovalamanın yaşandığı yer İstanbul?dur. Uzam (yer) olarak bu kent seçilmiştir. Her ne kadar kent kişileştirilmemişse de yardımcı kahramanlardan biridir, bir bütünlük içerisinde düşündüğümüzde; bana göre. Kentin semtleri arasında, roman boyunca bir geziye çıkarır, okuru, 1940?lı yılların İstanbul?unda. Kentler de insanlar gibi tanığıdır; anıtlarıyla, evleriyle, sokaklarıyla, sularıyla… yaşadığı çağın. Çünkü İstanbul tarihin her döneminde ülkemizdeki gelişmelerde hep başrolü oynayan kent konumunu korumuştur. Avrupa ile Asya arasındaki bir köprü konumunda olan kent, II.Dünya Savaşı yıllarındaki gelişmeleri daha iyi vermek için göz ardı edilemez. Yazar, uzam olarak İstanbul?u değil başka bir yeri seçse romanın başarısı bu derece yüksek olmayabilirdi. Uzam seçimi çok yerindedir.

Yazar, yapıtın başında II.Dünya savaşı yıllarını şöyle belirler: “Çağ belliydi, kendisi gibi düşünenleri, batı sınırının ötesinde rahatça kurşuna dizebiliyorlardı. ? Sınırların ötesinde kalan uygar bir dünya, şimdi aydınların boğazlandığı bir tutsaklar ülkesiydi. Bu topraklar üstünde kelepçe vardı, pranga vardı, türlü işkenceler de vardı ama, henüz ölüm kampları, fırınlar, kurşuna dizilmeler yoktu. (Karartma Geceleri, s.10)

Yapıt II. Dünya Savaşı sırasında Alman ordularının saldırısına koşut olarak ülkemizdeki Hitlerci faşistlerin gemi azıya alıp yaptıkları saldırıları da sunmaktadır. Türkiye savaşa girmemesine karşın halk yokluk içindedir. Temel gıda maddeleri yoktur. Örneğin: Ekmek karneyle verilmektedir; çay ve şeker yoktur.

11 Kasım 1942?de Varlık Vergisi kabul edilir. ?Vergi daha önce vergilendirilmemiş ticari serveti vergilendirmek ve enflasyonu önlemek amacını güdüyordu. Yöntem, o sıralarda Avrupa?da pek çok ülkede uygulanan vergilerin bir benzeriydi: Tüm taşınmaz mal sahiplerine, iş adamlarına, çiftçilere şirketlere ve yıllık gelir vergisini ödeme yükümlülüğünde olan diğerlerine salınan bir tek sermaye vergisi… vergilerini ödemeyenler para cezalarına çarptırılıyor bunu ödemedikleri takdirde de mallarına el konuluyor, tutuklanıyor ve çalışma kamplarına gönderiliyordu…? (S. J. Shaw-E.K. Shaw, Osmanlı İmp ve Modern Türkiye-2, s.471).

Yapıtta, Varlık Vergisi?nin bütün yükünün sonuçta yoksul halkın omuzlarına yüklendiği dile getirilir. Bu vergi azınlıkların zenginlerinden alınacaktır. Ancak onlardan da alınamamıştır. Ilgaz?ın bu konudaki sözü oldukça açıktır.

? ?Verdin mi kalıyorsun işinin başında! Verdiğini çıkarmak için sattığın mala zam! Bu para, bu varlık vergisi kimin sırtından çıkmış olacak en sonunda??

Başlamıştı düşünmeye:

?Gene fakir halkın sırtından!? dedi? (Karartma Geceleri, s.174).

?Karartma Geceleri? yalnız siyasal tarihimizi aydınlatmakla kalmıyor, edebiyat tarihimize de ışık tutuyor. Edebiyatımızın önemli kişilerinin ve yayın organlarının adları geçmektedir. Bunlar arasında Nazım Hikmet, Ömer Faruk Toprak, H. Ali Yücel, Namık Kemal, Ziya Paşa, Sabahattin Ali, Tevfik Fikret, Fethi Giray gibi adların yanında Yürüyüş, Tan gazetesi… gibi yayın organlarından söz edilir.

Yapıtta, Ömer Faruk Toprak ve Yürüyüş dergisi geniş bir yer tutar. On sekiz sayı yayımlanan ve yönetimce kapatılan bu dergi toplumcu edebiyata önemli adlar kazandırmıştır. Yazar da, Ö. F.Toprak ve Yürüyüş dergisini birbirinden ayırmaz.

?Derginin sahibi de Kütahya Lisesi?nden yetişmiş bir genç arkadaştı Faruk…? (Karartma Geceleri, s.126) Bu Ömer Faruk Toprak?tır. Toprak?ın ?Duman ve Alev ?adlı yapıtından da yararlanır, romanında.

Kahramanımıza da, bu dergi çok arkadaş kazandırır. Dergide yazanlar ülkeyi zor durumdan çıkarmanın yollarını da aramaktadırlar, edebiyat yoluyla. Ama bu yolla işin üstesinden gelemeyeceklerinin de bilincedirler.

(…) Yazar roman boyunca Sabahattin Ali?den sıkça söz eder. Daha çok yazar arkadaşıyla ilgili gelişmeleri gazeteler aracılığıyla öğrenmeye çalışır.

Yazar, Sabahattin Ali?ye açılan davayı gazete aracılığıyla aktarır.
(…) Rıfat Ilgaz açıkça tavrını Sabahattin Ali?den yana koyar. Bunu da hiç çekinmeden dile getirir. Ona göre,?Sabahattin Ali …Pırıl pırıl yazılarıyla hep halkının geleceğine ışık tutmayı düşle?miştir, kısaca söyleyecek olursak. (Karartma Geceleri, s.184)

Karartma Geceleri adlı romanında ülkemizin ve insanımızın çok zor bir dönemini anlatmasına karşın karamsarlık adına bir şey yok. Umut dolu, yarınlara güvenle bakabilen bir yapıt. Roman bir yanıyla ülkemizin siyasal geçmişinden izler taşırken, bir yanıyla da edebiyat tarihimizi bu gelişmelerden koparmadan veriyor.

Şair, Şiir Ve Aydın
Karartma Geceleri?nde kahramanın/anlatıcının/yazarın şair olması nedeniyle yer yer şair, şiir ve aydın sorununa değinilir.
Sanatçı hangi toplumda olursa olsun sorunları bulup çıkarmakla görevlidir. Ve bu görevli topluma hesap vermek zorundadır. O, ?Ben de her görevli gibi topluma hesap vermek zorundayım? (s.43). diyerek sanatçının sorumluluk alması gerektiğini açıkça belirtir. Çünkü halkı atılımlara, devrimlere götürecek güçlü sanatçılara iş düşüyor önce.

O halktan yana birisidir. Halkla aynı sıkıntıları çekmektedir. Kurtuluşunu da halkın kurtuluşunda görmektedir.
Aydının, şairin topluma karşı bir sorumluluğu vardır. Bunun için, ?insan ileride utanmamalı, yaptıklarından…? (s.49). Bu yanıyla sorumluluktan kaçan birisi değildir Mustafa Ural yani Rıfat Ilgaz.

Bir aydın olarak ülkesinden kaçmayı, ne kadar zor durumda olursa olsun onaylamaz. ?Bu halkın çocuğuydu, kurtuluşları da birlikte olmalıydı! Memleketinden kaçıp dışarlarda ereği için uğraşanlar olmuştu ama, dönüp dolaşıp dönmüşlerdi gene. Kitaplar Namık Kemaller?den Ziya Paşa?lardan söz ediyordu. Bu toprakların her ülkeden çok kendi aydınlarına gereksinimi vardı? (120).

Yazar önce halkına güvenmelidir. Halkına güvenmeyen kendine de güvenmiyor demektir. Bir ozan ortamından uzaklaşmamalıdır. Ortamından uzaklaşırsa ondan hayır gelmez.
Şiir ve öykünme… Başka biri ?gibi yazmayı istemek, biraz da daha usta birinin yazış biçimine öykünmek olur?. Ilgaz, ?Ben, kötü de olsa da, beğenilmese de kendim gibi yazmak isterim? (s.135) diyerek şiir ve öykünme konusundaki görüşlerini de bu sayede aktarıyor.

Öz-biçim konusuna değindiği bölümlerde toplumcu şairleri ?öz?e önem veren şairlerden sayan eleştirmenlere aylak sınıfın eleştirmenleri olarak adlandırır. Biçime önem vermiyor anlamına gelmez. Biçimin de yok sayılamayacağını belirtir.
?Ortaya konulan ürün, yazılıştan ötürü değil, yazılandan ötürü değerli olmalıydı. Biçimin hiç mi önemi yoktu sanat ürünü için? Olmaz olur mu? Halkla ilişki kurulmaya kalkışıldı mı en iyi biçimde, onun yadırgamayacağı biçimde verilmeliydi…Eğer yeni biçimlere geçilecekse, halkın beğenisine uyarak geçilmeliydi. Yenilik her zaman için gerekli değildi? (s.101).

Karartma Geceleri’?nde Şiir
Romanın geneli bir şiir havasındadır. Bunda Rıfat Ilgaz ?ın şair kimliğini de hesaba katmak yerinde olur. Ama kimi tümceler açıkça imge yüklüdür. Okuru bir şiir okuyor duygusuna kaptırabiliyor. Romanın tümü anlaşılır, güzel bir şiir kıvamındadır. Örneğin:

?Düdükler bir balık ağı gibi örmüştü geceyi. Aralarından sıyrılıp geçmek kolay değildi.? (s.89)

Gecenin tekdüzeliğini, bir tabancadan boşalan şarjör gibi delik deşik eden bu sesler, ya kuşkulardan sıyrıldığından, ya da kendisinden çok uzaklarda kaldığı için duyulmaz olmuşlardı? (s.90).

?Bu saatlerde devriyeler sıklaşır, düdük seslerinin gecenin suskusu içinde ördüğü balık ağının delikleri küçülürdü?(s.121)

?Fenerini henüz kısmamış bir iki yıldız, alacakaranlığa fersiz gözlerini kırpıştırarak bakmakta?(s.130).

?Uyandığı zaman perdeyi sıyırınca gökyüzünün maviliğiyle göz göze gelmişti? (s. 202).

Kaynakça:
Rıfat Ilgaz , Karartma Geceleri (roman), Çınar Yayınları, 1998-İstanbul
S. J. Shaw-E.K. Shaw, Osmanlı İmp ve Modern Türkiye-2, E Yayınları, Mayıs 1983-İstanbul
Asım Bezirci, Rıfat Ilgaz ,(inceleme), Çınar Yayınları, 1997-İstanbul
Bizim Sanat 2006

Ilgaz’ın kendi hayatından izlenimler taşıyan bu roman, daha sonra Yusuf Kurçenli tarafından filme çekilmiş ve başrolünü Tarık Akan oynamıştır.

*Mustafa ASLAN, rifatilgaz.net

O karanlıkta solcular… – Asuman Kafaoğlu-Büke
(18/03/2011 tarihli Radikal Kitap Eki)
Bu ülkenin insanları Rıfat Ilgaz?ı ilk başta ?Hababam Sınıfı?nın yazarı olarak bilirler, üretken yazarın diğer tüm eserleri adeta bunun gölgesinde kalmıştır. Edebiyat çevreleri ise Ilgaz?ı daha çok şiirlerinden tanırdı, nedense romanları oyunlarından sonra geldi hep. 1911 doğumlu şair, romancı, öykücü ve oyun yazarı Rıfat Ilgaz?ın yüzüncü doğumyılı sayesinde, eserleri bu yıl içinde yeniden yayımlanacak ve böylece romanları gündeme gelecek ve belki yeni nesiller ?Hababam Sınıfı? dışında yazarı tanıma fırsatı bulacaklar.
Rıfat Ilgaz?ın 1974?de yayımlanan ve yazarın hayat hikâyesiyle örtüşen ?Karartma Geceleri? onun önemli eserleri arasında yer alır. Roman, 1944 yılında yaşanan birkaç ayı anlatır. Roman kahramanı Mustafa Ural, yazarın kendisi gibi bir öğretmendir ve yeni yayımlanan şiir kitabı yüzünden başı derde girmiştir. Şiir kitabı yasaklanmış, toplatılmış ve şimdi de şair tutuklanmak üzere her yerde aranıyordur. Romanın giriş bölümünde Mustafa hapiste sorgulanmayı beklerken, bilinmezlerin içinde tanırız onu. Burada oluş nedenini bilir elbette, şiirleri sakıncalı bulunmuştur ama suçunun ne olduğunu bilmez. Birinci bölüm sonrasında kurgu geri dönüşle birkaç ay öncesine gider. Romanın geri kalan bölümlerinde kahramanın hapse girene kadar geçen süre içersinde, 9 Mart ile 24 Mayıs tarihleri arasında, İstanbul semtlerinin karanlık gecelerinde polisle girişilen kovalamaca düellosu anlatılır.
Polisle kovalamaca şöyle başlar: Karlı ve soğuk bir mart günü Mustafa eve dönerken, komşudaki genç kızın pencereden kendisine işaret ettiğini görür ve evin kapısında polislerin onu beklediğini anlar. Evine giremez, onu tanıyanların yanında görünmemesi gerektiğini bilir. Üzerinde fazla parası olmadan, hazırlıksız bir biçimde sokakta kalmıştır. Ayrıca sağlık sorunları yüzünden okuldaki görevinden raporludur. Hasta ciğerlerinin hapishane koşullarına dayanamayacağını bildiği için özellikle iyileşmeden yakalanmak istemez. Hayatlarına minimum zarar verecek şekilde aklına gelen dostlarını arar. Gazetelerde çıkan haberlerden, arandığı bilinir; artık herkesin gözünde kanun kaçağıdır. Bazı yakınlarını polis zaten ziyaret etmiş ve yerini bildirmelerini istemiştir. Bu durumda kendisine yardım edecek insan sayısı fazla değildir.
İlk kapısını çaldığı dostları tarafından sıcak karşılanmaz. Mustafa?yı bencil davranmakla suçlarlar, öğretmen bir arkadaşı ?(h)iç hakkın yok, yakınların için tehlikeli olmaya. Sen solcu olabilirsin, bundan gelecek zararları da kişi olarak göze alabilirsin ama… senin gibi düşünmeyenlerin tehlikeyi göze almalarını istemezsin gül hatırın için!? diye çıkışır. Bir diğeri onu çıkarcılıkla suçlar: ?Sanatta toplumcu… Öğretmenlikte günün adamı… Nasıl uzlaştırıyorsun ikisini?? Yine aynı kişi, ?suçunun karşılığı ne ise yasalara göre, bu cezayı tek başına çekmen gerekir… Buna ne çocuğunu, ne karını, hatta ne arkadaşlarını ortak etmeye hakkın var!? diye azarlar Mustafa?yı. Bazıları onu yakalatmayı vatandaşlık görevi olarak düşünürler, bazıları da polise şeref sözü verdikleri için yardım edemeyeceğini söyler.
Neyse ki kahramanın güvenebileceği dostları da çıkar; veresiye vermeye hazır tanıdık esnaf ve güleryüzle karşılayan kıraathane sahibi bunlar arasındadır. Asıl sorun, güvenilir dostları da parasız günler yaşamaktadır. Romanın geri planında İkinci Dünya Savaşı?nın en kanlı günleri sürmekte, tüm dünya ile birlikte Türkiye?de de büyük yoksulluk ve yokluk çekilmektedir. Bir yandan özgürlük kısıtlamaları, diğer yandan yokluk hayatı zorlaştırır. Avrupa?da artan faşist baskı Türkiye?de kendini hissettirmeye başlar; Hitler?e özenen ırkçı ve Turancı gruplar gün geçtikçe güçlenirler. Rıfat Ilgaz insan ilişkilerindeki gariplikleri hissettirir: güvensiz ortam muhbir yaratır, muhbirler de sonunda paranoyaklar yaratır. Mustafa haklı olarak şüphe duyar çünkü aile fertleri bile takip ediliyordur.
Geri planda sadece dünya savaşının seyri ve çökmekte olan faşist diktatörlükler değil, o dönemin Türkiye?sindeki olaylar da yer alır. Tam o günlerde (Nisan 1944) Nihal Atsız başbakan Şükrü Saraçoğlu?na açık iki mektup yazmış, Sabahattin Ali, Pertev Naili Boratav gibi yazarları komünistlik yapmakla suçlamıştı. Ayrıca dönemin Milli Eğitim bakanı Hasan Âli Yücel?in de onları koruduğunu ve bu yüzden istifa etmesi gerektiğini söylüyordu. Ilgaz, mektupların içeriğini, yarattıkları tepkiyle ele alıyor. Yazar ve aydınların kolayca hedef gösterildiği ortamı çok gerçekçi bir bakışla aktarıyor romanında.
?Karartma Geceleri? bir yönüyle siyasi karmaşayı belgeleyen bir metin fakat diğer yönüyle başarılı bir kurgu. İlk başta gerçeklikle bağlantılar, kurgusal değerini arka plana itiyor ancak romanın son bölümlerinde, gerek giriş bölümüne dönüş, gerek bazı karakterlerin yeni anlam kazanması farklı boyut kazandırıyor anlatıya. Toplumsal gerçekçi akımın önemli eserlerinden biri sayılan romanda, kahraman Mustafa asla didaktik olmaz. Bir dünya görüşü sunar okura fakat ?Henüz solcu olup olmadığımı bilmiyorum? der. Tek istediği halkın daha eğitimli olması ve çektiklerinin ayrımına varmasıdır. ?Halk kendi gücünün farkına varırsa, kaderine öylesine razı olmaz? fikrini savunur.
Romanın belgesel yanının önemli olduğunu söyledikten sonra hemen kurgusal bazı özelliklerinden de bahsetmek gerekir. Yazarın bazı simgeleri roman boyunca belli aralıklarla kullanması kahramanın derin arzularının bir göstergesi haline gelir. Roman boyunca kullanılan simgelerden biri çaydır. Ülkede çay ve kahvenin bulunmadığı bir dönem olduğu için, çay yerine ıhlamur, kahve yerine de nohut kahvesi içilir. Arada sırada sıcak koyu demlenmiş bir çay Mustafa?nın adeta evi olur. Bunu hep en yakın dostların yanında, sıcak ortamda bulması rastlantı değildir. Agop ne zamandır sakladığı demlik çayı o gelince demler. Bir başka gün, hapisten yeni çıkmış arkadaşı şöyle anlatır: ?Düşün Mustafacığım, böyle bir yerde bir bardak çayın ne demek olduğunu bir düşün! Güzel demlenmiş bir çayın anlamını yani…? Buz gibi soğuk, ıslak İstanbul sokaklarında en çok özlem duyduğu şey, sıcaklıktır. Çay hem sıcaklığı hem de dostlarla çay eşliğinde sohbeti simgeler.
Rıfat Ilgaz, ?Karartma Geceleri?ni 1974?de yayımlamış, yani yaşadığı benzer olayların üzerinden otuz yıl geçtikten sonra. Ancak romanda bazı bölümler öylesine detaylı anlatılıyor ki, bunların o günlerde not edildiğini düşündürüyor. Hatta belki bu romanı yazacağını bilerek, yıllar boyunca zihninde yeniden yaşatıyordu her sahneyi. Romanın anlattığı dönemi bilmeyen ama yazıldığı dönemi bilen bir okur olarak, siyasi ortamın pek farklı olmadığını kolayca söyleyebilirim. Çay değilse bile kahve bulunmazdı, başka bir çok gereç eksikliği ile birlikte özgürlük kısıtlamaları konusunda gelişme fazla değildi. Yine de anlatılan 1944 yılından farklı bir ortam vardı. Örgütlenme içinde birey kendini muhtemelen roman kahramanı Mustafa kadar yalnız hissetmiyordu. Elbette bir dönem hakkında önemli bilgilerle dolu bir metin fakat sadece belgesel değeri için değil, güzel bir roman olduğu için de okunmalı ?Karartma Geceleri?.

Kitabın Künyesi
Karartma Geceleri
Rıfat Ilgaz
İş Bankası Kültür Yayınları / Çınar Yayınları
Mart 2011
276 sayfa

3 yorum

  1. ben daha önce 1 kez daha okuduğum için beğenmiştim
    karartma geceleri =rıfat ılgaz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir