Komünist Savunma* – Yusuf Şaylan

Bizim de halkımız vardır Che Guevara
Unutulmuş uzak tarlalar yalazında
Sazıyla, türküleriyle kardeşliğe vurgun
Bütün ulusların halkları gibi
Ve yalnız büyük fırtınalarla kımıldayan
Bizim de halkımız vardır Che Guevara

Bizim de ozanlarımız vardır Che Guevara
Sağ çıkmış güneşsiz taş odalardan
Yüreğiyle barışa, sevgiye yönelmiş
Çelik öfke bir yanı, bir yanı uysal mavi
Eğilmeden dimdik geçmiş demir kapılardan
Bizim de yiğit insanlarımız vardır Che Guevara (**)

Her ülkenin kutsalları vardır. Her halkın değerleri vardır. Bunlar, o ülke halkı tarafından vazgeçilmezdir. Bu değerler halklara sonraki süreçlerde yol gösteren işaret işlevi görürler. Bunların örnekleri bizim coğrafyamızda da çoktur. Bu yazımızda yakınımızdaki İran halklarının bir kahramanı olan Hisrov Ruzbeh’ ten söz etmek istiyorum.

“Komünist Savunma” adı altında dilimize çevrilen ve Sosyalist Yayınları tarafından Ekim 1994′ de yayınlanan kitaptaki anlatılanları sizlerle paylaşmak istiyorum.

İran? da 1941? den 1979 islam devrimine kadar, 38 yıl diktatörlük kuran Muhammed Rıza Pehlevi dönemi. Esasen İran halklarını hep gerici diktatörler yönetmiş. Şahtan sonra 1979′ da islam devrimiyle Humeyni iktidarı aldı. 30 küsur yıldır da islami diktatörlük hüküm sürmekte, iktidarı alırken TUDEH ve diğer devrimci guruplarında desteğini alan islamcılar ilk icraat olarak komünistleri katletmiştir. Komşuda olup bitenlerden bizimde öğrenmemiz gerekenler vardır. Burada TUDEH’ e de kısaca değinmekte yarar vardır. Tam adı İran Kitlelerinin Partisi demektir. 29 Eylül 1941 de resmen kuruluyor. 1944 yılında parti 14. Meclis seçimlerine katılıyor ve 8 adayı seçiliyor. Bu süreçten sonra muazzam bir örgütlenme yaşanıyor. İran?da ki toplumsal örgütlerin en önemlilerinden biri haline geliyor. TUDEH, İran’ da 1941-1949 ara döneminde 25 bin üyeye, kendine bağlı sendikalarda örgütlenmiş 400 bin işçinin desteğine sahip oluyor. Tabii ki bu gelişmelerde Sovyetler Birliğinin ve SBKP’ nin uluslararası prestijinin etkisi büyüktür. Çünkü TUDEH’ te SBKP’ ye yakın bir partidir. 1953 yılında CIA ve İngiliz istihbaratının desteğiyle Muhammed Musaddık’ a karşı darbe yapılıyor. Şah Rıza bütün yetkileri elinde topluyor. TUDEH yeraltına çekiliyor. 1955 yılında çok sayıda askeri personelin de TUDEH içinde örgütlendiği ortaya çıkarılıyor. İşte bizim kahramanımızda o askerlerden birisidir.

Hisrov Ruzbeh Azeri kökenli bir subay. İran’ da Şah Rıza diktatörlüğünün hüküm sürdüğü halkın diktatörlük altında inim inim inlediği dönemler. İran? da yaşayan tüm halklar emekçi sınıflar diktatörlüğe karşı nasıl mücadele etmek gerektiğine karar verip TUDEH İran Komünist Partisi saflarında örgütleniyor. Azeriler, Kürtler, Acemler ortak akla ve ortak partiye güveniyorlar. Ruzbeh bir subay, okumuş bir insan olarak halkına karşı sorumluluk bilinciyle parti saflarına katılıyor hatta askeri kanatta önemli sorumluluklar üstleniyor.
“Hayatım boyunca hassas ve duygulu yanıma vurulan her darbe beni emekçi sınıfların durumları hakkında düşünmeye zorladı. Sınırlı düşünceleri bir yana bırakıp sorunu temelinden düzeltmek ve böylece milyonlarca vatandaşımın ezilmişliğine son vermek için savaşmak kararı aldım.” diyor Ruzbeh yoldaş. Biz yıllardır kendi ülkemizde okumuş insanlar halka karşı sorumludur diyoruz. Bunu söylerken hem tarihsel olarak hem de güncel olarak çok haklı olduğumuzu biliyoruz. Eğer okumuş, aydınlanmış insan kendini zengin sınıfların çanak yalayıcılığına yakıştırırsa söylenecek bir şey yok.

“Ben sosyalizmin diğer sistemlerden üstün olduğunu bütün akıl, bilinç ve mantığımla hissettiğim için ona tutkunum. Bütün yaptığım işlerde güç kaynağım olan sosyalizmi hayata geçirmek, halkımın mutluluğunu, refahını, alnı açıklığını, özgürlük ve şerefini sağlamak arzusu olmuştur.” İşte okumuş insanın emekçi sınıfların davasına kendini adamışlığını görüyoruz. Eşitlikçi ve onurlu bir yaşamı kurmak için hem iç sömürücülere hem de dışarıdan gelen emperyalist işgalcilere karşı olunmadan hiçbir şeyin yapılamayacağını ne kadar güzel anlatıyor. Bugün en çok bilince çıkarmamız gereken şey anti emperyalist olunmadan anti kapitalist olunamayacağı. Bunu tersinden düşünmekte mümkün. Anti kapitalizm aynı zamanda anti emperyalist olmayı da gerektiriyor.

“İran halklarına hizmet etmek uğruna içimde alevlenen ateşin dürtüsüyle partimin yolunu seçtim. Partimizin toplumsal amaçları insan sevgisi, insanlığa saygı ve halka hizmet kaynağından beslenir. Biz bütün toplumsal kötülüklerin kaynağı olan insanın insan tarafından sömürülmesine ebediyen son vermek istiyoruz.” İşte devrimin hedefleri bu kadar sade ve yalın olarak böyle anlatılır. Daha fazla süslemeye gerek yoktur. Ruzbeh yoldaş her samimi komünistin yapması gerekeni yapıyor. Evet, ülkemizde ve dünyamızda eşitsizliğin kaynağı olan ve insanı onursuzlaştıran insanın insan tarafından sömürülmesine son vereceğiz. Tabii ki burada Ruzbeh yoldaşın olmazsa olmazlarından birisi de öncü partinin önemi. Evet, eğer toplumsal devrim gibi ciddi işlere soyunursanız bunu ancak çağın gerektirdiği araçlarla yapabilirsiniz. Günümüzde hala sınıf mücadelelerinin en gelişkin aracı partidir. Partisiz mücadele olmaz ya da partisiz mücadele suya yazılmış yazıya benzer, bir vadede su alır gider. Kalıcı olması, iz bırakması, gelecek kuşaklara bir şeyler bırakılmak isteniyorsa partili mücadele şart.

“İnsanlığın daha ileriye gitmesi dünyanın daha yaşanılır olması için mücadele eden bir sürü insan değişik coğrafyalarda yargılanmıştır. Bir sürü örnekleri vardır. İlahlar kurban istedikleri zaman suçlular yaratırlar. ABD’ de McCarthy dönemi, Almanya’ da Dimitrov’ un Reichstag yangınıyla suçlanması, Rosenbergler, Sacco ile Vanzetti gibi bir sürü örnek vardır. Bizde TKP’ye yönelik Donanma davası v.s.. Bu günkü Ergenekon mahkemeleri, hakim sınıflar korku imparatorluğunu kurarken bu yöntemlere hep başvurulur. Toplumu sindirmenin bir yolu olarak zoru, korkuyu devreye sokmaktır yapılanlar.

“Bulutların gölgeleri hiçbir zaman güneşin varlığını yok edemez. Bir gün gelecek güneşin parlak ışıkları herkesi ısıtacaktır. Böyle bir andan söz etmem, toplumsal gelişmenin tarihini anlatmak içindir. İnsanlık tarihinde birkaç yıl ancak bir an kadar hüküm ifade eder. Şüphesiz bu kargaşalıklar durulacak ve gerçekler açığa çıkacaktır. İran toplumu bu gibi konulardan özgürce söz edeceği ve kendi düşüncesini açıkça belirteceği günüde görecektir. O gün sanıldığı kadar uzak değildir.”

Her ülkede olduğu gibi komünistleri yargılarken burjuvazi kendi yasalarına bile bağlı kalmaz. Ruzbeh yoldaş anayasanın çiğnendiğini vurgular. Bütün toplumsal kesimlere çağrı yapar. Şah diktatörlüğünün yalanlarını deşifre etmek için çaba sarf eder. Yaşamı ve mücadelesi bir destan olan bu yiğit komünistin savunması esasında İran’ da ki Şah diktatörlüğünün yargılanmasına dönüşür. 1946′ da tutuklanır. 12 yıl sürekli işkenceli sorgular gizli oturumlarla devam eder. Üç defa idamla yargılanır daha sonra 1959′ un 10 Mayısında kurşuna dizilerek katledilir.

Bu kitaptan ve Hisrov Ruzbeh’ in yaşamından çok şey öğrenebiliriz. Hisrov Ruzbeh’ in savunması dünya komünist hareketi tarihinin en ünlü savunmalarından biri, komünistler için özgün bir politik savunma örneği, önemli bir tarihi belge ve ölümsüz bir onur anıtıdır.

Yusuf Şaylan

(Not: Bu yazı, Nikbinlik Dergisi’nin 37. sayısında yeralmaktadır.)

Yararlanılan Kaynaklar
* “Komünist Savunma”, Sosyalist Yayınları, 1994
* İran’da Şafak Söküyor ? TUDEH M. K. Üyesi Hisrov Ruzbeh’ in savunması diye de basılmış.
** Hançer ve Lirik, , Metin Demirtaş, “Che Guevara şiirinden” Onur Yayınları, 1998

2 yorum

  1. Merhaba,
    İran’da siaysi edebiyat da güçlüdür. TUDEH üyesi de oan Azeri yazar Samet Behrengi’yi bilmeyen yoktur. 1970 ve 1980’li yıllarda İran-Türkiye-Avrupa güzergahında yaşanan siyasal-sosyal gelişmeleri konu edinen Haşim Hüsrevşahi’nin kaleme aldığı “Azalya” romanı da önemli.
    Bu kitabı tanıtman iyi oldu dost. Komşu edebiyatları tanıtmaya ve tanımaya devam edelim.
    Müslüm Kabadayı

  2. Ben de haddim olmayaraktan İran edebiyatının seçkin isimlerinden Füruğ Ferruhzad’ı anmak isterim sevgili öğretmenim Müslüm Bey. Hakikaten de Füruğ Ferruhzad İ ran’ın en önemli kadın şairlerinden birisidir ve aynı zamanda kendisinin hem yazıp hem de yönettiği The Black Of House adlı filmi şiirsel sinemanın doruk noktasıdır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir