Küçük Bir Kulübemiz Olmalı – Önder Göksal

Çavdar Tarlasında ÇocuklarBir yazarı tanımak istiyorsanız yazdığı kitapları derinlemesine defalarca okuyun. Yazarla mutlaka bir yerde karşılaşırsınız. Çavdar Tarlasında Çocuklar namı diğer Gönülçelen J.D Salinger’ın münzeviliğe giden hayatını Holden karakterine büründürdüğü bir roman. Salinger da şu yaptığıyla yukarıdaki savı doğruluyor:

Çavdar Tarlasında Çocuklar romanının kahramanı Holden, J.D. Salinger’dan başkası değil. Salinger Gönülçelen’i yani Çavdar Tarlasında Çocuklar kitabını yayınlamak istediğinde editörü romanı okur ve kitabın kahramanı olan Holden’ın delirmiş olduğunu söyler. Salinger’a kitabı tekrar gözden geçirmesini önerir. Salinger editörün karşısında ağlamaya başlar ve hızla odadan çıkar. Bu olaydan sonra da yayın evini hemen değiştirir. Üstüne alınmakta haklıdır Salinger, çünkü kitabın karakteri Holden, Salinger’ın ta kendisidir. Deli falan da değildir.

Bir süre sonra yayınlanan Gönülçelen 30 milyon üzerinde bir satış rakamı elde eder. Holden adlı 16 yaşında bir ergenin okuldan atılışı ve New York’a gelişini konu alan bir kitabın bu kadar beğenilmesindeki sır nedir peki? Bu soruya iki cevap vermek mümkün, birisi Salinger gibi kendisi hakkında ser verip sır vermeyen bir yazar tarafından yazılmış olması; diğeri ise kahramanı Holden’ın içindeki isyankâr ruh.

Ergene Hitap Etmek
Ergene hitap eden her şeyin günümüzde de çok revaçta olduğunu görüyoruz. Maalesef edebiyatta da bu durum böyle. Sosyal paylaşım sitelerinde rağbet gören birçok edebi paylaşım ergenlik döneminin en belirgin davranışlarına hitap eder: İsyankâr olmak, kendini ön planda görmek ve imkansız aşklar… Yazdığınız yazılar ve şiirler bu konuları içeriyorsa hatırı sayılır bir ergen okur kitlesi yakalıyorsunuz. Günümüzde yayınlanan birçok dergi ve kitabı da bu bağlamda değerlendirmek mümkün. Çavdar Tarlasında Çocuklar kitabının popüler olmasında aslında bu yatıyor; Holden isyankâr ruha sahip bir karakter. O yaşlarda hepimiz hayallerimizde birçok şeyi başarırız: Okulun serserisini döveriz, sevdiğimiz kız ile mükemmel bir aşk yaşarız, çevrenin en havalı ve güzel kızı oluruz, okulun futbol takımında harikalar yaratırız… Holden da bunlardan biri ve hayalleri de birçok yaşıtı gibi haliyle gerçekleşmiyor. Belki de Holden’ın ve dolayısıyla Çavdar Tarlasında Çocuklar’ın sevilmesinde yatan ruh bu. İsyankâr bir ergenden çıkan evrensel bir insan özeti: Hayallerimiz çoğu zaman gerçekleşmez!

Kitap aslında hepimizin bildiğini söylüyor bize. Derinlemesine okumazsanız basit bir ergen kitabı hissine kapılabilirsiniz. Kitapta satır aralarında rastlayacağınız ‘insan’ eleştirileri var. Üstelik hepimizin söyleyebileceği türden insan eleştirileri. Her yaş grubundan okur elde etmesinin asıl sebebi aslında evrensel insan eleştirileri. Salinger bu samimiyeti yüzünden de sevildi, insana olan isyanını herkesin bildiği dilden basit ve yalın aktardığı için:

“İnsanlar hiçbir şeye dikkat etmiyorlar zaten.”
“İnsanlar size hiç inanmıyorlar zaten.”
“İnsanlar hep yanlış şeyleri alkışlıyorlar.”
“İnsanlar her işinizi berbat ediyorlar böyle.”

İnsana insanın kötülüğünü anlatırsanız, hatta kulağınızı tersten göstermenize bile gerek duymadan, insanın kötülüğünü yüzüne direk sıralarsanız, insanlar sizden nefret etmek yerine; emin olun size daha çok yakınlaşacaklardır. Salinger’ın da bu kitapta yaptığı tam anlamıyla bu. İnsanlar kitapta ne kadar kötü olduklarını okudukları için kitap çok ilgi gördü. İnsanlar kötülüklerini sahiplendi.
Bir isyanın kitabı boşuna mahkemelerde sanıklar tarafından savunmaları olarak sunulmadı.

Münzevi Hayatlar
Hayatının uzun bir bölümünü insanlardan uzak yaşayan Salinger New York’tan ayrılarak New Hampshire’e yerleşti. Çavdar Tarlasında Çocuklar’da Holden’ın ağzından söylediği bir yere gitti, bir kulübeye:

“… Kazandığım parayla bir yerlerde kendime küçük bir kulübe yapar, ömrümün sonuna kadar orada yaşardım. Ormanın hemen yakınında yapardım kulübeyi, fazla içerlere yapmazdım, çünkü daima güneşli bir yerde olmak isterim…” ( Bölüm 25 / S:186 )

Salinger 2010 yılında hayatını kaybettiğinde kendisiyle birlikte birçok sırrı da beraberinde götürdü. 2. Dünya Savaşı’na katılmış bir asker, takıntılı bir eş, gizemli bir yazar… olarak geçti hayatımızdan. Yazar olarak büyüklüğünü bu gizemine de çok borçlu. Kitaplarında kapak resmi kullanmaması, kitaplarının tanıtımını yapmaması, röportaj vermemesi, kitaplarına imza bile atmaması onu hep en gizemli yazarlardan biri yaptı. Öldüğünde bile birçok okuru buna inanmadı; ‘Salinger’ın saklanmak için yeni bir oyunu mu acaba?’ Şüphesiyle yaklaştı. Bugün yaşasaydı tek bir sosyal medya hesabı bile olmayacaktı, yeni bir kitap yazdığında her dakika kitabının reklamını buralardan yapmayacaktı. Kitaplarının yanında kahveli, çaylı paylaşımları RT’lemeyecekti. Yanına yaklaşıp imza isteyen hayranlarını etrafından uzaklaştıracaktı. Kitabını ve kahramanlarını yazarından yani kendisinden bağımsız yaşatacaktı. Çünkü onun asıl görevi insanlardan kaçmaktı. Sizce de doğrusunu yapmıyor muydu? Belki de hepimizin ihtiyacı olan şey herhangi bir ormanın kenarında küçük bir kulübedir.

Önder Göksal
@ondergoksal

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir