Medya narsisistik şan şöhret düşlerine zemin sağlayarak bu hayalleri pekiştiriyor, sıradan insanın kendini yıldızlarla özdeşleştirmesi ve ‘sürü’den nefret etmesi için cesaretlendiriyor ve gündelik varoluşun sıradanlığını kabul etmesini gittikçe daha da zorlaştırıyor (…) büyüyen bir amaçsızlık, doymak bilmez bir açlık, seçilmiş bir azınlığın sahip olduğu zengin deneyimlerle doldurulmayı bekleyen bir boşluk (…) başkalarına değer vermemesi ve onlarla ilgilenmemesi kişisel yaşamını yoksullaştırır ve ‘öznel boşluk yaşantısı’nı pekiştirir (…) Ayrıca, duygusal bağımlılık korkusu ile birlikte kişisel ilişkilerde takındığı güdümleyici, sömürücü tutum bu ilişkileri yavan, yüzeysel ve doyurucu olmayan ilişkiler haline getirir (…) Kronik biçimde sıkılan, umarsızca anlık samimiyet – gereklilikleri ve bağımlılıkları olmayan duygusal heyecanlar- arayan narsist, cinsel- lik konusunda pervasız ve sınır tanımazdır (…) Günümüzde reklamcılık kendi ürününü imal ediyor: Her daim doyumsuz, kaygılı, huzursuz ve sıkılmış tüketici. Reklamcılık, ürünlerin reklamını yapmaktan çok, bir yaşam biçimi olarak tüketimi özendirme hizmeti vermektedir. Reklamcılık kitleleri yalnızca mallara değil, yeni deneyimlere ve kişisel doyuma da dayanılmaz bir açlık duymasını sağlayacak biçimde ‘eğitir'(…) Mesleğiniz sıkıcı ve anlamsız mı? Sizde bir işe yaramazlık ve bitkinlik duygusu mu uyandırıyor? Yaşantınız bomboş mu? Tüketim bu sancıyan boşluğu doldurma sözü vererek, metaları bir ‘romans aurası’yla, egzotik yerlere ve renkli deneyimlere ilişkin anıştırmalarla ve bütün nimetlerin oluk oluk aktığı kadın göğüsleri görüntüleriyle donatmaya girişir.”
Lasch, C. (2006), Narsizm Kültürü (çev. Öztürk, S.; Yolsal, H.), Bilim ve Sanat Yayınları, s. 14-15.