Mısır! Görkemli tapınaklar,gösterişli piramitler, ışıltılı saraylar, güçlü firavunlar, kudretli tanrılar… – Epilya

Mısır! Bu büyülü kelimeyi duyunca zihnimizde ne muazzam görüntüler canlanıyor: Görkemli tapınaklar,gösterişli piramitler, ışıltılı saraylar, güçlü firavunlar, kudretli tanrılar…

Oysa Mısır’ın antik dönemleri uzun yıllar boyunca bir sır olarak kalmıştı.Günümüze yakın sayılabilecek bir tarihte Rosetta Taşı’nın bulunmasıyla hiyerogliflerin gizemi çözülmüş,bu sayede Mısır’ın büyüleyici detaylarla dolu kadim mit ve efsanelerine giden yol açılmıştı.

Mısır halkı altı bin yıl önce dünyevi bilgelik ve semavi ilimde diğer halklara kıyasla çok ilerideydiler.

İnsanlar,ülkedeki mesleklerine ve konumlarına göre sınıflara ayrılmıştı.Hic kimse hükümdarın izni olmadan bir üst sınıfa geçemezdi.Ulusun başında bir hükümdar vardı.Kanunda,savaşta,dinde en üstün yetki onundu.Tanrının temsilcisiydi dahası soyunu bizzat Güneş Tanrısı’na dayandırmıştı.Bu sebeple Mısırlı hükümdarlar “Güneşin Oğlu” olarak da adlandırılıyordu.

Hanedandan bir prens dünyaya geldiğinde Mısır’ın semavi ruhunun bir kısmı ona geçerdi.Eger bu prens başa geçemezse,bu ruh özel bir güç sergilemezdi.

Hükümdarın birçok adı vardı ama en yaygını “tüm insanların bir arada yaşadığı büyük yuva” ya da ” halkına yaşam bahşeden yüce kisi” anlamına gelen “firavun” du. İtibar konusunda firavunun hemen ardından yönetim konusunda eşiyle eşit haklara sahip olduğu varsayılan kraliçeler geliyordu.

Mısırlıların kullandığı yazı resimli yazıydı, yani insanlar ya da hayvanlar, kuşlar ya da bitkiler gibi varlıklar farklı düşünceleri temsil ediyordu.Daha sonra bu resimlerden fonetik bir alfabe türettiler yani tasvirler artık belli ses değerleri taşıyordu.Böylece Mısırlılar kendine has bir tasviri olmayan düşünceleri de yazıya geçirebildiler.Bir de kutsal bilginin kaydedilmesi için “kutsal öğretiler” anlamına gelen “hiyeroglifler” vardı.

Antik Mısır inançlarına baktığımızda ise Mısırlılar ömürlerindeki tüm eylemlerin ve düşüncelerin hesabını verecekleri,kendilerinin tüm hareketlerini gözeten yüce bir tanrıya kesin bir inanç duyuyorlardı.Lahitlerdeki ve papirüslerdeki metinlerin titizlikle araştırılması sonucunda ahiret inancına ilişkin düşüncelerine dair gerçeğin bir kısmı sonunda ortaya çıkarılabildi.Mısırlıların inançları ve fikirleri hakkındaki en iyi ve en dolu bilgiyi veren metin ise “Mısır’ın Ölüler Kitabı” dır. Bu yazıt,ruhun ölümden sonra yeraltı dünyasındaki yolculuğunu,karşılaşacağı tehlikeleri ve imtihanları,yine bu imtihanların üstesinden gelmenin yollarını içeriyor.

Mısırlıların inandıkları tanrılar çok kalabalıktı.Tanrıların en yücesi Güneş Tanrısı Ra  idi.Ra,Her sabah karanlığın güçlerine karşı verdiği mücadeleden muzaffer bir şekilde çıkıp doğu ufkunda beliriyor “Milyonlarca Yıllık Kayık” adıyla anılan saltanat kayığı içindeki günlük yolculuğuna başlıyordu.Ra,her gün bu şekilde karanlığın,pusun ve bulutların üstesinden geliyordu.Buna öykünen Mısırlılar gerçeğin yanlışa karşı, doğrunun da yalana karşı zaferine ilişkin bir etik düşünce oluşturdular.Güneş,bu zaferin sembolüydü.

Geniş kitlelerin taptığı tanrılardan bir diğeri insanlığa barışın inceliklerini ve kardeşçe yaşamayı öğretmek için insan formunda dünyaya inen Osiris’ti. Osiris,yaşamında kardeşi Set (Tifon) yüzünden çok acılar çekmiş ve birçok haksızlığa uğramıştı.Bu yüzden diğer tanrılar onu “Ölüler Yargıcı” olarak seçtiler.

Fazlasıyla hürmet gören bir diğer tanrı da Thoth ‘tu. Kutsal zekayı temsil ediyordu.Bu sayede bilgelik ve ilim tanrısı olmuştu.Diger bir tanrı İsis ve Osiris’in oğlu,üçüncü dereceden bir ilah olan Anubis,mezarların efendisiydi.Osiris’in erkek kardeşi Set kötü güçlerin başı olarak nitelendiriliyordu.

Mısır inançlarının alışılmamış bir tarafı vardı: Tanrılar insanların eylemlerini gözlemlemek için genelde dünyayı ziyaret eder,bunu yaparken de farklı hayvanların kılığına girerlerdi.Dolayısıyla neredeyse tüm hayvanlar,tanrılardan biri veya birkaçıyla ilişkili görülüp kutsal kabul edilirdi.Kutsal sayılan herhangi bir canlıyı öldürmenin cezası ölümdü fakat eğer eylem kazara yapılmışsa rahipler ölüm cezası yerine para cezası keserlerdi.Bahsi geçen hayvan türlerinin her birini bu iş için özel olarak atanmış muhafızlar koruyordu.Yiyecekleri ise tapınağa gelen insanların ikramlarından sağlanıyordu. Ölen hayvanların bedenleri özenle gömülüyor hatta bazen mumyalanıyor ve belli başlı şehirlere götürülüp oradaki tapınaklara defnediliyordu.

Epilya
Twitter adresi: @Edebiyat_perest

Antik Mısır
Frank H.Brooksbank
Maya Kitap

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here