Mısır İnancında Ruhun Tartılma Sahnesi

IV. BAB

ÖLÜLERİN EBEDİ BİR ADLARI VARDIR VE ONLAR KAPILARI AÇICI SÖZCÜKLERİ BİLMEK ZORUNDADIRLAR.

Ölüler Kitabı sayesinde, ölüler, daha doğrusu dubleleri, doğumlarında onlarla beraber olmuş bulunan, ölümden sonra onları terk eden ka’larının ellerinde, kötü ruhların hilelerini bozacak sihirli formüller vardı. Bu papirüs sayesinde ikinci İsimlerini ebedi adlarını hiçbir zaman unutmayacaklardır. Bu sihirli ada sahip olmaksızın kimse öbür dünyada yaşayamayacak, onsuz, hiçbir tanrı onları temize çıkmışlar arasında saymayacaktır. Ölüler Kitabı sayesinde Eléphntine’in kasırgalar tanrıçasının dört testisinin İsimlerini saymak, Vadî Engereğinin nefesini fark etmek, ufukta bir skarabe şekliyle canlanmadan evvel güneşin yer altı dünyasında her gece aldığı otuz yedi şekli tanımak kolaydı. O güneş ki, doğuşunda uçsuz bucaksız Teb şehrinin altın yaprakçıklarla kaplı piramitçikler (piramidión) üstündeki yüzlerce dikilitaşı ve yeryüzüne hayat dağıtan ve onu ebedi kılan Hâ’yı yüceltmek için inşa edilmiş mabetlerin dev kapılarını aydınlatıyordu… Ölüler de diriler kadar, karanlıkları açan, her günün ışığında Nil’e şarkı söyleten koç başlı güneşi yüceltmeyi bilmelidirler. Güneş kayığı, Sokharis’in krallığında, önlerinden geçerken ölüler ilkel (élémentaire) tanrılarla beraber, evrenin İlk kaostan çıktığından beri, her gün batışının eşiğinde yenilenen Amon-Râ’nın harika serüveni ile mutlanırlar. Yeraltı nehrinin kıyılarındaki mevcûdiyetleri ile, Batı Bölgesinde her gece Amon- Râ’nın kutladığı esrarlı fiile hep birlikte katılırlar… Evet, san’- atkâr tarafından yazılmış duaların gücü ve değeri ile, bundan böyle bedenlerini taşlaşmaktan koruyan sihirli sözcüklerin koruması altındadırlar ve «ka» ları doğru olan tanrılar önünde, olumsuz İtirafların kefaret dualarını* tekrarlayabilecek, «kapı açıcı» sözleri söyleyebilecek; iç organlarını deşmek için karınlarına bastıran eli bıçaklı veya Shesmou’nun yaptığı gibi «sözcüklerin sihir gücünü yiyen» veya mumyaların burnuna kokmuş bir nefes gibi giren sinsi tanrılardan kurtulabilecektir. Evet, Ölüler Kitabının derin anlamlı sözlerini iyi bilirlerse Gökyüzünün Büyüklerine meydan okumaya cesaret eden tanrılardan korkmayacaklardır. Ve özellikle CXXV. Bab sayesinde Tanrısal Mahkemenin Gerçek ve Adalet Efendilerinin önüne, Yedi Işık Saçan’ın, Yedi Ruh’un, Büyük Hakim Osiris’in, Horus’un dört Ölü, sağda, Üç Işık karşısında tapınma halinde. Birincisi bir lâhit üzerine uzanmış «geceleyin gören, ölmüşlerin patronu> çakal Anubis’in simgelediği Anubis’in Işığı’dır. Bu Anubis’in Işığı, ruhun «gözlerinin açılması» merasiminden hemen sonra aldığı ışıktır, iki diğer figür, Güneş Işınlarının Işığı ve Ra’nın Işığıdır. – Anubis Vaktiyle Râ’nın oğlu idi – oğlunun, Amenti’nln koruyucu tanrılarının önüne, Osiris’in arkasında oturan, koruyan veya yakan, «erkek şekil Sebek olan güneş alevinin kadın şekil» Hétep – Sekhus gibi (S. Mayassis) hakimlerin karşısına korkusuzca çıkacaklardır. Her ölünün dünya yaratılalı beri, Ruhun Tartılışı olan, onları bekleyen bu korkunç sınav boyunca, savunmalarını takdim edebileceklerdir.

Horus’un dört oğlunun refakatindeki Osiris’in önünde yeri öptükten sonra ruhlarını bütün pisliklerden yıkayabileceklerdir. Çünkü ruh, «bir kadının karnından çıktığı için» kısa mevcudiyeti boyunca, kendine yakışmayan tutkulara kapıldığı için pis- lenmiştir. Rituel funéraire : Cenaze Ayinlerl’nde, E. de Rougé, ölünün ruhunun kendi sal olmayışını bildiğini İsrarla İfade etmektedir. İçinde enkame olduğu beden tarafından işlenmiş hataları ruh hisseder. Ancak CXXV. Bab’daki dualar ve formüller sayesinde, onu belki de, Râ’nın ateşinde tutuşmadan, gökyüzünün parlaklığında onda erimeden doğrulardan bulacak olan kırk İki hakimin, Uluların, Işık saçanların, Karanlığın Kutlu Yüzlerinin önüne çıkmaktan korkmayacaktır.

RUHUN TARTILMA SAHNESİ VE OLUMSUZ İTİRAF

Çünkü, cehenneme veya cennete gönderilmeden evvel ölünün kalbi, yani vicdanı, tanrıların terazisine konulup tartılıyor ve hükümlendiriliyordu. Timsah ağızlı, suaygırı karınlı, metinlerde adı <müstekreh hayvan», <ruh Yiyicisi» olarak geçen bir canavar terazinin yakınında, ağzı sulanarak bekliyordu. Geri dönülmez yargıyı bildiren ölüler tanrısı Osiris yönünde, bakışlarını yumuşatıyordu. Her biri Eski Mısır’ın Zambak ve Papirüs çifte krallığının bir vilayetini (Nomark; Vali Hakimler), ayni zamanda insanların işlediği dince kararlaştırılmış (canonique) kırk iki günahtan birini temsil eden kırk İki adâlet tanrısı, topukları üzerine çökmüş, mahkeme önünde kendini temize çıkarması gereken ölüyü sorguya çekiyorlardı. Bu bütün cenaze papirüsleri üzerine resmi yapılan ünlü ruhun tartılması (Psychosta- sie) sahnesidir. Ölü o zaman, Thot’un önünde olumsuz itiraf denilen şeyleri söylemek zorundaydı. Thot, hiç bir ejiptologun keşfedemediği sebeplerden İbis ve maymun (babouln: şebek) ile temsil ediliyordu. Gizli kitapların sahibi idi. Kendi yaşamının milyonlarca yüzyıl süreceğini beyan etmişti (CLXXV. Bab). Thot, Osiris’in yeryüzündeki düşmanı domuzu, öbür dünyadaki düşmanı Apophis Yılanı’nı kovdu. Evet, teraziyi dikkatle izleyen Thot ve çakal kafalı Anubis önünde «İnsanlara karşı günah İşlemediğini. tanrıların hoşuna gitmeyecek hiç bir şey yapmadığını, hiyerarşiye (silsile-i merâtibe; mevki sıralanışına) saygılı olduğunu, ne öldürdüğünü, ne de öldürmek için emir verdiğini, kimsenin ıstırabına sebep olmadığını, mabetlere bırakılması gereken yiyecek ve tütsüleri gizliden ölçerek hırsızlık yapmadığını, ölülerin yiyecek ve içeceğinden çalmadığını, kutsal yerlerde cinsi fiilde bulunmadığını, komşusunun toprağını çalmak için yanlış ölçü kullanmadığım, uzunluk ölçülerini yanlış tutmayıp terazide hileli ağırlık kullanmadığını, tanrıların kuşlarını veya kutsal göllerin balıklarını çalmadığını, Teb Amon’unun sürülerine zarar vermediğini, mabetlerin hâzinesine bırakılması gereken gümüş külçelerini yanlış saymadığını* beyan ederek ölü, kendini temize çıkarmalıydı. Eli bıçaklı kırk iki tanrı Önünde, Thot ve Anubis önünde göğsünü yumruklardı: «Tabi, derdi; hayatımı iyilik etmek için kullandım, ve size yalan söylemeksizin, ebedi ve sevgili tanrılar, kendimi meth edebilirim, çünkü en İyiler arasında en iyi idim; zayıf olanları besledim. Susuz olana gün ortasında su verdim; hiç bir şeyi olmayana balık kayığımı ödünç verdim. Osiris, Thot ve Anubis önünde göğüslerini yumruklayan bu ölüler, ne kadar doğru, ne kadar iyilermiş! öbür dünyada onlara İnanacak olursak hepsi yetim babası, dulun dayanağı, şanssızların yardımcıları imişler! «Hellopolis’e yemin ederim, hiç günah işlemedim! Kher – Âoua’nın alev taşıyıcısına yemin ederim, hiç çalmadım! Hermopolis’in burnuna yemin ederim, hiç aldatmadım! Gölge yiyicisine (ruhları yok eden anlamına) yemin ederim, insan öldürmedim! GÖkün çift aslanına yemin ederim! Zahire çalmadım! Herakleopolis’in kemik kırıcısına yemin ederim! Mabedin servetini yağmalamadım! Akrabalarımı gömdüm. Hizmetkârlarımdan hiç birinin kızını esir etmedim. Kutsal hayvanlardan olan gökyüzünün akbabalarını besledim. Doğduğumdan beri bir defa bile, hâkim önünde dayak yemedim ve bir ölünün ruhunu ürkütecek hiç bir işaret çizmedim; temiz olmayan şeyleri davet edebilecek bir şekil de çizmedim.» Mezarlarına girmeden evvel, adalet tanrıları önünde çok günahsız olan bu ölüler, bu dünyada yalnız doğrulara tanınan bir hak olarak üzerinde kâtiplerin kazıdığı, aşağıdaki sözcüklerden ibaret bir kitabeyi, taşıyan mezar taşlarını diktirmeye özen gösterirler: «Bu yerden geçen biri, müteveffâ (ölmüş) falancayı hatırlasın. – Bu taşı okuyan, okuması yoksa başkasına okutan, ölünün ruhu için bir armağan olan duayı okusun». (Jean Capart çevirisi.) Batı kapılarının, temize çıkmışlarsa, önlerinde açıldığını görecek ölülerin olumsuz İtiraflarının gerisini izleyelim: boyunlarında XX. Bab’m bir kopyası asılı, Nil kıyılarında, firavun inciri ağaçlarının (Syco- morre; Ficus sycomorus) altında serinlemek İçin, güneşe (gündüze) çıkabilirler, gökyüzü tanrıçası Nout’un yarattıklarından yeniden tat alabilirler. «Size şükürler olsun, ey tanrılar! Siz ki Mısır toprağından gelenin kokusunu; mumyalandıktan ve gömüldükten, İkinci bedenin oluşmasını, iç varlığın dışa çıkıp görünür hale gelmesini sağlayan sihirli merhemi süründükten sonra, Ra’nın ruhu olan Herakliopolis’in zümrüdü ankâ kuşu gibi (phoenix) temizlenip karşınıza çıkanı tanırsınız. Size şükürler olsun, ey Amenti kapılarının ardında yaşayan Osiris peştemalları giyinmiş tanrılar, siz ki benzerlerini öldürdükleri, mabetlerin avlularındaki hayvanları çaldıkları, yalnızlıklarında saf olmadıktan veya nehrin sularını pislettikleri için organları çürüyüp kokanları tanırsınız. Tanrısal ruhlar, köpek başlı ruhlar, sizlere ebediyen şükürler olsun! Ben ki karşınıza çıkmadan ölmüş ve yeniden doğmuş, bedenimin yıkanıp sargılara sarıldığını, gözlerime antimuan sürüldüğünü görmüştüm. Bilirsiniz ki yumurtayı oluşurken kırmamışım, Mendes tekesi üzerine yemin etmemiş, Abydos’ta Ptah – Tatenen’in adını anmamışım. Beni kurtarınız! Beni yanınızda tutun, çünkü nefesim saf, kalbim saf, ellerim saftır ve beni görenler şöyle der: «Ey saf olan sen, hoş geldin! ruhun aşağı dünyada sükûnet içinde olsun… Hoş gelmiş ol; çünkü iç organlarını maat gölünde yıkadın; ey saf olan sen, Osiris’in, Amenti boğasının, Osiris Neberdjer’in, omurgası evrenin mihveri olan Osiris Djedi’nin karşısına çıkabilirsin.»

ÖLÜNÜN KALBİNİN VE MAATIN TÜYÜNÜN AĞIRLIĞI.

Ölünün olumsuz itiraflarını dinledikten sonra Thot ve Anjı- bis, – birincisi tanrıların yazıcısı, öbürü mezarlıkların koruyucusu, – teraziye bakarlar, ölünün, tören ekmeklerini, birayı, kızıl bir boğanın ayaklarını, dört çanak kan; beyaz bir ineğin dört çanak sütünü takdimeler masasına koyduğunu bilirler; bilirler ki ölü, vücuduna lapis – lazuli’den (lâcivert taşı) veya donuk yeşil aklk’ten (Jaspe) muskayı: udjat; çiçek bileziği ankham’ı vücuduna koydurmuş, mihraplara on İki ateş yaktırmış, tabutunun Üzerinde Ölüler Kitabının LXXII. bölümünün kopyasının bırakılmasını sağlamıştır. – Bu bölüm aşağı dünyada yolunu kaybetmemek için ne yapmak gerektiğini göstermektedir. – Tanrılar bilirler ki ölü, yeşil porselenden yapılmış, üzerine şehirlerin koruyucu ruhlarının resimleri yapılarak süslenmiş ve sedir yağıyla ovulmuş bir güneş kayığının pruvasına kendisini temsil eden bir heykelcik konulmasını vasiyet etmeyi unutmamıştır. Thot ve Anubis, tanrıların terazisini sorguya çekerler…

Eğer Thot, elindeki tabletin üzerine terazinin iki kefesinin dengede olduğunu yazabilirse – kefelerden birinde ölünün açık iradesinin ve ahlâkî vicdanının yeri olan kalbi, öbüründe Maât’- ın, gerçeğin tüyü vardır. O zaman Ibis başlı Thot ölüler tanrısı Osiris’e döner ve şöyle der : «Palanca, terazide tartıldı Kalbi doğrudur; çünkü bu kalp bir tüyden daha ağır değil.»

O zaman ölü Maa Kherou olur – doğru ve temize çıkmış – … Kalbi, «annesinin kalbi», «doğduğundaki kalbi» canlıyken sahip olduğu kalp, ona karşı tanıklık etmemiş, tanrılar karşısında onu ezmemiştir. O zaman ölü, tartılmış, tam, eksiksiz olarak, ebediyet sürdükçe, istediği her yere gidebilir: yaşayanların toprağına, aşağı dünyanın on İki bölgesine veya Samanyolunun ta derinliklerine… Abydos’a gidip Mısır tanrılarının yüzünü görebilir… Ve Maat, ölünün omurgasına sihirli akımını, ebediyen geçirebilir, omuzlarının Ye göğsünün kaslarını kucaklayabilir, yani onları nefesi ile etkileyebilir. Ölü, «çok güçlü sihir sözcükleri» duymuştur; günah çıkarmasından sonra «söz’ün bir gerçeği» Osiris olmuştur. Yeniden Râ’da doğan Osiris gibi, aydınlatan ışık olabilirdi. Mahkeme önüne gölgesi (dublesi), zekâsı, belleği ile çıkmış ve hakimler önüne giderken kötülük yapıcı tanrıların, aşağıya giden ölülere kurmasını bildikleri bütün tuzaklardan kaçmasını becerebilmişti; «fiilleri ortasında tabutuna yattıktan sonra yıldızlı phoenix olmuştu».

«SEKHEM’İN ŞEYLERİNİN» NE OLDUĞUNU BİLMEK

Evet, doğru bulunduktan sonra – çünkü o artık, tanrılarca kabul edilişinden beri, ölü değildir – gökyüzünde on binlerce parçacıktan guruplaşmış «yok olmazlar«ın yanına, hiç de hayâli olmayan, ebediyen her çeşit yiyeceğin bol olduğu, halk arasında «İalou Tarlaları», «Yiyecek Tarlaları» veya «Kamış Tarlaları» denilen yerlere gidebilecektir. Udjat’ın gözbebeğinde, kollarını kaldırmış, iki bacağında yılan, bası güneş kursuyla süslü bir tanrı görecektir. Dört çeşit ışığı ayırt edebilecektir: güneş ışığı ile ayni olmayan «Seth’in ışığı»; karanlıkların ısısı: yaradılışın başlangıcındaki ışık; nihavet. mezarın arkasındaki- -Amibisin ışığı. İalou tarlalarında ruhların «bacaklarının bütün gücüyle» mutlu yerlere koşup, yaşam akımından yoksun, kovulmuş ruhlardan kaçtıklarını görür. Güneşten çıkan güçler, sayesinde «göklerin gezegenlere bağlandığı sonsuzluksan gelen akımların rüzgârlarından bir kısmı kendilerine bırakılmış Işık Saçanlara yaklaşır. (Virey, Religion Egyptienne: Mısır Dini.) Meraklı yaşayanların, önlerinde görünmeyen kapılar açılmadan bilmeye çalıştıkları her şeyi öğreneceklerdir. «Sekhem’in şeylerini», yani görünür evrenin aydınlatılışını ve esrarlı arınmalardan sonra ruhların neyi simgelediğini bileceklerdir. İalou alanlarında, ne şekli, ne ağırlığı, ne zamanı olan, mavimsi yeşil, kaygan ve sisler içinde, belirsiz olan her şeyin dehşeti ile dolu «milyonlarca yılın Yıkıcıları»nın egemen olduğu bölgelerden uzakta, firavun ruhlarının kazlar gibi gakgakladığını işiteceklerdir. Doğru kişi, suları o kadar mavi Nil’in, Tanrısal Nehrin kıyılarında, çocukluk perçemlerini kestiği günden beri o kadar sık hayal ettiği o cennetleri tanıyacaktır. Ölülerin Mısır’ında, başka bir Nil’i, Semâvl Nil’i, uzayda olan, Teb’in meyva bahçeleri kadar yeşil olan çayırları görecektir. Korkunç ruh tartılması sınavından sonra, artık mutlu olmalıdır; çünkü göklerdeki bahçelerde, firavun inciri ağaçlarının gölgesinin serinliğini tadabilen doğru kişiler arasında olacaktır. Kendisi ve ondan sonra ölüm krallığında doğacak olanların hepsi tanrıçaların sütünden içeceklerdir. Bunun için Piramit Tekstlerinde onlara «ağızları doymuş mutlular» denmektedir, İsmini Thot tabletlerinde okuduktan sonra, Doğru kişi, ışığın ve sözün (kelâm) başlangıcında bulunan ilk titreşimi saklayan «Kozmik Yumurta»yı, «Yumurtası içindeki Râ»yı seyredecek; ruhu Tanrısal İnek Hathor-Nouit’in memesinden ebediyen akan Semâvî Nil’in, yani Samanyolu’nun önünde sevinç duyacaktır. «Zekâyla sarılmış Işık Saçanlardan, Amentt’nin Khûları önünde, rahibin mumyası başında okuduğu duayı hatırlayacaktır: «Beni takdîmeler alanında, dokuz dirsek (fr. Coudée; dirsekten parmak uçlarına kadar, yaklaşık 0.50 M. lik bir uzunluk) boyunda bir Khû yap. Bana bak: ben doğdum ve yaşayan bir Khû şeklinde çıkıyorum». Râ’nın kendi ışığı olan phallus’ünü, güneş ışığının her yere nüfûz edici şiddetini simgeleyen, Osiris’in aslan kafalı uzvunu da görecek; hiçlikte başıboş dolaşan, başsız, boyunları aşağıda, yaşam akımlarından yoksun «tersine dönmüş» leri, lanetlenmişleri de görecektir. Semâvî Site ve ayni zamanda «Osiris’in tabutu tarafından dünyanın aydınlatılışı» olan, Sek- hem’de «Şeylerin Gecesi» önünde bulunacaktır. Kendi İç organlarını yiyen ölü krallardan, pislik haline gelmiş lanetlemelerin belkemiklerini, İçinde kalmış azıcık büyüsel gücü emmek ama- cıyle kıran ve böylece onları ebediyen kişilikten, dünyadaki eski mevcudiyetlerini yeniden gözden geçirmek arzusundan yoksun bırakan işkenceci tanrılardan kaçacakdır. Uzun zamandan beri kafası kesilmiş vücutları içindeki belleksiz ruhların bulunduğu Buto bölgesindeki faaliyeti, kötü ruhlarla çekişen canavarları kovacakdır. İnek sütüyle yıkandıktan, sırtı bir avuç güherçile ile temizlendikten, el ve ayaklarının yerinde olduğunu gördükten, bacaklarının hareketine ve konuşma gücüne kavuştuktan sonra, Doğru kişi uzun bir değnek alır ve gök yollarında yorulmadan, Kolpaktchy’nin yazdığına göre, «kendisine yaklaşmaması İçin ölümünü uzakta tutarak» dolaşabilir. Artık o, «tabutunda uzanmış yatarken» onu ayağa kaldıran Anubis’e eşit olmuştur. Gökyüzünün dört kapısı önünde; Râ’nın esrarlı ışınımlarının önünde; «Shou’nun gücünün dayandığı gök mekaniği kanunlarının ifadesi» olan yedi basamaklı Schmoun merdiveni önünde; isis’in «havadan yapılmış» yedi gömleğinin önünde; her yaradılışın tohumunu kendinde saklayan evrensel tohum (sperm) Noun’un önünde, sevinci gölgesizdir; kırk iki tanrının mahkemesi önünde temize çıkmış olan o, önünde ışık-ruh’larla kaynaşan Amenti’nin pırıl pınl parladığını görünce, ebediyen yükselmiş olacaktır. Çünkü bu Piramit metinlerinde yazılmıştır; çok sonraları ortodoks hıristiyanların kutsal kitaplarında yazılmış olduğu gibi: Salihlere (Doğrulara) değerlenme (izzet:: gloire); çünkü onlar Cennette ışık saçan yıldızlar gibi olacaklar…

Amenemhet’in mezarında bulunmuş ve Jean Capart tarafından çevrilmiş, yakınlarının bizzat ölüye hitab ettikleri şu dua ne kadar güzeldir: «Heykellerin mihraplarında ebediyen kalsın… Bedenin nekropoldeki mezarında sabit dursun.. Batı güzelliklerinle sevinsin… Batı dağından arzunca çıkıp girebilesin, önünde Öbür dünya kapılarının ardına kadar açıldığını göresin… Dağda yükseldiği zaman Râ’ya tapabilesin ve ufkun eşiğinde dinlenirken onu yüceltebilesin… Etrâfı ebedi bahçelerle çevrili gök havuzunun kıyılarında her zaman gezebilesin…»

Eski Mısır’ın ÖLÜLER KİTABl
Albert Champdor
Çeviren: Suat TAHSUĞ
Ruh ve Madde Yayınları


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir