Müslümanlık ve Nurculuk – Turan Dursun

Müslümanlık ve NurculukMüslümanlık ve Nurculuk adlı kitabın ilk basımı, 1971 yılında Ankara’da yapılmış. Özelliği, öteki kitaplarından farklı olarak, Turan Dursun’un ‘Müslümanlığı’ döneminde yazılmış olması.

Turan Dursun, bu kitabında, Nurculuk Tarikatının kurucusu ‘Bediüzzaman Said-i Nursi’nin Risale-i Nur’larını, Kur’an’daki ayetlerle karşılaştırıyor, onun Kur’an’a zıt düşen taraflarını ortaya koyuyor.

Nurculuk denen akımın ne olduğunu anlamak için üç konu hakkında bilgi sahibi olmak gerekiyor: Birincisi, Said-i Nursi. İkincisi, Risale-i Nur. Üçüncüsü, Nur Şâkitleri (Nurcular). Bu konularda çok şeyler söylenmiş ve yazılmıştır.

Gerçekte Said-i Nursi, nasıl bir kimsedir?
Risale-i Nur, nasıl bir kitaptır?
Risale-i Nur’da ileri sürülenlerin bilimsel bir değeri, İslamla bağdaşır bir yanı var mıdır? Nurcuların hepsi, gerçekten Said-i Nursi’ye ve Risale-i Nur’a inandıkları için mi Nurcu olmaktadırlar?
Nurculuk Müslümanlığa yararlı mı, zararlı mı olmuştur.

ÖNSÖZ – Turan Dursun
Bugün halkımızın büyük bir kısmını meşgul eden ve tesiri altına almış olan, Bedi-üz-Zaman Said-i Nursi’nin eserlerine karşı bende bir tecessüs belirdi. Gerek Risale-i Nur talebeleri (Nurcular) ile yaptığım te-maslardaki intibalar, gerekse elime geçen bazı eserlerini karıştırmak suretiyle edindiğim bilgiler beni bu mevzuda derinliğine bir araştırma yapmaya sevk etti. Böylece Risale-i Nur’ları, Kur’an-ı Kerim ayetleriyle mukayese etmek suretiyle, onun Kur’an-ı Kerim’e, zıt düşen taraflarını ortaya koymaya çalıştım.
Bu araştırmalardan edindiğim bilgilerden hayretten hayrete düştüm. Büyük bir halk kitlesini arkasından sürükleyen ve bugün devletin karşısına umulmaz bir yara olarak çıkan Nurcular hakkında şöyle düşünmekten kendimi alamadım: Bu kadar ağdalı, müsbet ilmin zıddı, gramer hataları ile dolu, aklı selime zıt düşen fikirleri benimseyenler, ya körü körüne bir inanç içerisine girmişler veya Kur’an-ı Kerim ve Hadis-i Şerifleri hiç karıştırma lüzumu duymadan okudukları bu saçmalıkları hak olarak kabul etmişler, onun esiri durumuna düşmüşlerdir.
İsrâ Suresi’nin 9. ayetinin anlamı şöyledir:
“Gerçek bu Kur’an (insanları) öyle bir şeye (yola) doğrultup götürür ki o, en adil ve doğru yoldur. Güzel güzel amel (ve hareketlerde bulunan mü’minlere kendileri için muhakkak bir ecir olduğunu da müjdeler o.”
Kur’an-ı Kerimrm insanları yönelttiği belirtilen “en gerekli, en doğru olan yol” birçok ayetlerde belirtilen “Sırat-ı Müstakim” doğru yoldur. İnsanlar bu yola çağrılır.
Acaba bu yol “Sırat-ı Müstakim” hangi yoldur?
Çeşitli ayetlerin ışığı altında hemen söyleyebiliriz ki, bu yol bilim (akıl ve nakil) yoludur. Çünkü Kur’an-ı Kerim her şeyden önce akla ve nakle önem verir. Her ikisinin gayesi de insanın saadetini, selametini, mutluluğunu temindir.
Din, insan mutluluğunu, ruhi kuvvetleri geliştirerek, manevi kıymetlere dayanan bir ahlak nizamını cemiyete yerleştirmekle sağlar. İslam düşünürleri dini tarif ederlerken “Aklı olanları kendi istekleriyle en iyiye, en doğruya, en güzele doğrudan doğruya ileten bir ilahi kurumdur” diyerek dinin temelinde aklın olduğunu, yani gerçek din anlayışının akıl temeline dayanması gerektiğini belirtmişlerdir.
Bu durumda şunu belirtmek isterim ki; akıl, görünürler, duyulurlar âleminin sınırlarını aşacak bir kudrete sahip olmadığı için onun gücü maddi âlemde kendini gösterir. Bu bakımdan Allah’a ve Ruh’a ait meselelerde iman ile işbirliği yapmadığı zaman, ilahi kontrolden uzaklaşmış ve gerçekten sapmıştır. Ruhlara ilahi kanunlar akılla beraber yerleştiği zaman insanlar mutlu olmuşlardır. Fakat aklın faydacılığı ve materyalist çıkarcılığı rehberlik ettiği müddetçe insanlar birbirlerini canavarlar gibi boğazlama yoluna sapmışlardır.
Din yolu ve din anlayışı, paranın iki yüzü gibi ele alınması gerekirken esas çığnndan saptırıldığı zaman insanlara yararlı olmaktan çıkmış, zararlı olmaya başlamışür. Bugün vitrinlerimizi dolduran, perde ve sah-nelerimizde temsil edilen yüzlerce eserin ne kadarı gerçeklere uygun, İslam ve Türk ananelerine bağlı gerçek tarih sahnelerini dile getirmektedir?
İslam dininin inançlarını, emirlerini ve yasaklarını dile getiren binlerce eser kaleme alınmıştır. Hatta bunların çoğu yabancı dillere tercüme edilmiştir. Buna karşılık bozuk düşünceli, kendisini hurafenin girdabından kurtaramamış, birtakım sahte ve sapık fikirleri ile peygamberlik iddiasında bulunacak kadar ileri giden fikir yoksunları da çıkmıştır.
İşte akıl yolundaki ışık ve dengeyi saptıranlar, bilerek veya bilmeyerek dine en büyük darbeyi indirmeye çalışmışlardır. Kendi çıkarları uğruna koskoca bir din müessesesine leke sürmekten çekinmemişlerdir. Nitekim Said-i Nursi de bunlardan biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Dikkat ve rikkatle incelendiği zaman birbirinin tekrarından başka bir şey olmayan; haddi zatında hiçbir şey anlaşılmayan ağır ağdalı gramer hataları ile dolu eserlerinde bunu görmek her zaman mümkündür.
Elinizdeki bu kitabı bir bütün olarak okuyup incelediğiniz zaman göreceksiniz ki, Said-i Nursi’nin kitaplarında yer alan düşünceleri, İslam dininin en başta yer verdiği akıl temelinden tamamıyla uzaktır. Risale-i Nur ve Nurculuk hiçbir zaman gerçek din anlayışı ile bağdaşmamıştır, bağdaşamaz da.
Kur’an-ı Kerim ayetleriyle bol bol karşılaştırma imkânı bulacağınız bu kitapta yukarıda zikredilen hususları açıkça müşahede edeceksiniz. Allah ve Onun Resulünün söylemiş olduğu hususları Said-i Nursi kendi çıkarına nasıl tevil etmiş; bu imkânı bu eserde görmeniz mümkün olacaktır.
Velhasıl bu kitabı okurken, bir yandan Said-i Nursi’nin nasıl bir emel peşinde koştuğunu görecek, bir yandan da Risale-i Malarda yazılı olanları ayetlerle karşılaştırma imkânı bulacaksınız.
Nurcuların kendisi hakkında yazdıklarını nasıl tasvip etmiş, kendi kendini nasıl göklere çıkarmış; bu hususları bitaraf olarak izah etmeye çalıştık.
Bu kitap özellikle saf Müslümanların uyarılmasına yararsa ne mutlu bize. Çalışma bizden başarı Allah’tan.

BİRİNCİ BÖLÜM
GİRİŞ
Nurculuk denen akımın ne olduğunu anlamak için 3 konu hakkında bilgi sahibi olunması şarttır. Bu 3 konudan birincisi: Said-i Nursi. İkincisi: Risale-i Nur. Üçüncüsü: Nur Şakirtleri (Nurcular).
Bu konularda çok şeyler söylenmiş ve yazılmıştır. Değişik açılardan konular üzerinde durulmuştur.
Biz de, dinimiz açısından değerlendirme yoluna gideceğiz. Acaba gerek Said-i Nursi, gerek Risale-i Nur ve gerek Nurcular, dinimize uygun bir çizgide mi bulunuyorlar? İşte bu sorunun cevabını bulmaya çalışacağız.
Said-i Nursi Kimdir?
Said-i Nursi 1873 yılında Bitlis’in Nurs köyünde doğmuştur. Kısa bir süre, Molla Mehmet Emin adında bir hocada okumuş ve bu adamdan aldığı yanm yamalak bilgilerle kendini erişilmez bir “âlim” saymıştır. Sonradan yazdığı risalelerinden de anlaşıldığı gibi, edindiği yetersiz bilgilerin büyük bir değer taşıdığını sanarak büyüklük taslamaya başlamış, şuna buna rastgele sorular sorup mahcup etme çabalarına girişmiştir. Gösterişe ve riyaya çok düşkün olması yanında, hayalci de olan Said-i Nursi, kurmaya çalıştığı “Medrese-tüz-Zehra” adlı medreseye yardım toplamak için İstanbul’a gitmiş ve burada birtakım siyasi işlere girişmiştir. “İttihad-ı Muhammed-î” fırkasının kurucuları arasında yer alan Nursi, bir ara Akıl Hastanesine de yatırılmıştır.
13 Mart sanıklarından biri olarak da yargılanan Said-i Nursi, her ileri adımın karşısına çıkmış, İttihat-Terakki’ye, Jön Türklere ve Batı’ya yönelenlere düşman olanların safına katılmış, Volkancılann safında türlü fesatlıklar yapmaya çalışmıştır. 31 Mart’a temel olan görüşlerini, “Di-van-ı Harp” önünde de tekrarlayan Nursi, bu görüşlerini 1957’lerde de yaymaya çabalamıştır.
Kurtuluş Savaşı’nda, bu savaşın amacının Halifeliği yaşatmak olduğunu sanarak savaşı desteklemiş, Dürrizade Fetvasına karşı Anadolu hareketine katılanları savunmuştur. Ama Ankara’ya gidip de Mustafa Kemal’le görüşünce, savaşın gerçek amacını anlamış, karanlık emelleri için bu savaştan bir yarar sağlayamayacağını düşünerek harekete karşı çıkmıştır. Ankara’dan ayrılarak Van’a gitmiş ve orada Risale-i Nur adı altında saçmalıklarla dolu kitapçıkları yazmaya başlamıştır. Kürt isyanı sırasında Barla’ya sürgün edilen Nursi, daha sonra Kastamonu’ya ve Emir-dağı’na sürülmüştür. Saçmalıklar yüklü kitapçıklarını buralarda da yazmaya devam eden, üstelik bazı saf Müslümanlar gözünde bir Müslüman kahramanı olarak tanıtmayı başaran Said-i Nursi, birbirinin tekrarı olan 130 parça risale yazmıştır. Kitapçıklarının Kur’an-ı Kerim derecesinde olduğunu, hatta bazı risalelerinin birçok surelerden daha veciz ve daha anlamlı bulunduğunu iddia etmekten çekinmeyen Said-i Nursi, 1960 yılında Urfa’da ölmüştür.

Said-i Nursi, çarpık görüşlerini dinimize mal etmek için durmadan çaba harcamış ve bu yolda özellikle iki zümreden yararlanmıştır. Bunlardan biri; saf ve Müslümanlığı gerçek anlamıyla bilmeyen imanlı zümre; öteki de, az çok her şeyi kavrayan, bilen fakat, menfaatlerini dinin de imanın da üstünde tutanlardan meydana gelen zümredir. Nurculuk akımı, işte bu iki zümre arasında yayılmış ve dinimizin de milletimizin de başına bela olan bir durum almıştır. Said-i Nursi, Nurculuğu bu iki zümrenin omuzları üstüne kurmuş ve ölünceye kadar, hiçbir din ve iman kaygısı taşımadan geliştirme çabasını göstermiştir. Bugün bazı saf Müslümanlar, Said-i Nursi’nin gerçek yüzünü bilmedikleri, bilemedikleri için, onun Müslümanlığa taban tabana ters düşen görüşlerinin yayılmasında, farkında olmayarak rol almış bulunuyorlar. Oysa Said-i Nursi’nin gerçek yüzünü, nasıl bir riyakâr olduğunu ve aşağılık emellerini gerçekleştirmek için kutsal dinimizi nasıl kendine alet ettiğini bilseler, onun yaydığı karanlık akıma yardımcı olmaz, tersine karşı çıkarlardı. Amacımız, Said-i Nursi’nin kim olduğunu, gerçekte neler yaymaya çalıştığını bu saf Müslümanlara anlatıp onları uyarmaktır.
Said-i Nursi’yi kısaca anlatmak gerekirse şöyle denebilir: Said-i Nursi, karanlık emellerini gerçekleştirmek için dinimizi alet eden, gerçekte dinin temel ilkelerine bile inandığı şüpheli olan, riyakâr bir insan olarak yaşamış ve hayatının sonuna kadar bu tutumunu sürdürmüştür.

Kitabın Künyesi
Müslümanlık ve Nurculuk
Turan Dursun
Kaynak Yayınları / Turan Dursun ve Aydınlanma Dizisi
Altınok Matbaası’ndan İlk Basım: Ankara 1971, 1. Basım
İstanbul, 1996
144 sayfa

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir