Zola romanları, yaşadığı çağın egemen ideolojisine, toplumsal hayatına karşı radikal bir saldırıdır; ne ordunun şerefi ne ruhban sınıfın dindarlığı ne ailenin kutsallığı ne köylülerin çalışkanlığı ne de imparatorluğun haşmeti vardır.
Yayın dünyasının can simididir ?klasikler?. Yayıncı, eleştirmen, okuyucu ayrımı yapmıyorum; ?kitaba sıkışan? her kim olursa olsun, ihtiyacını karşılamak için bakacağı yer klasiklerin dizildiği raflar ya da şimdilerde web sayfalarıdır. Gözünüze edebiyat tarihinin herkesçe kabul görmüş büyüklerinden birisini kestirdiğinizde az riskli bir seçim yapmışsınız demektir. Zamana dayanıklı, dokunulmaz ve değerlidir klasikler. Onları okumak, hayatında bir tek kitap bile karıştırmayanların dahi ?iyi?liğini reddetmediği türden bir insani etkinliktir. İşte bu nedenledir ki, klasik niteliğine haiz kitapların her yıl yeni edisyonları hazırlanıyor. Kırmızı Yayınları?nın Emilé Zola edisyonu da bu anlayışın iyi bir örneği… 19. yüzyıl Fransız edebiyatının en önemli temsilcilerinden Zola, Osmanlı döneminden Cumhuriyet?in ilk elli yılına kadar Türk romanına önemli etkide bulunmuş bir yazar. Aydınlanmacı dünya görüşünün, pozitivizmin, bilimle edebiyatı yan yana getirmenin ateşli bir savunucusu olan Zola, buradan hareketle edebiyatta Natüralizm akımının öncüğünü yapmış, aynı fikriyatı paylaşan Türk aydınlarını da etkilemişti.
Romanı bilimselleştirmek
Zola, Balzac?ın ?İnsanlık Komedyası?na benzer bir kurguyla hazırladığı ?Rugen Macquart?lar? ya da açık ismiyle ?İkinci İmparatorluk idaresi altında bir ailenin doğal ve toplumsal tarihi? dizisiyle 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Fransa toplumunun derinlemesine bir çözümlemesine girişti. Toplam yirmi bir kitaptan oluşan ?Rugen Macquart?lar?, ?Nana?, ?Germinal? ve ?Meyhane? gibi en çok tanınan ve sevilen romanlarını da kapsar. 1871?de başlayan bu dizisiyle birlikte, Fransa?da Natüralizm akımını başlatmıştı. Gerçekçiliğin sıradanlaştığı ve etkisini yitirdiği bir dönemde, kendi yöntemleriyle diğerleri arasındaki ayrımı belirtmek için kullanmıştı Natüralizm vurgusunu. Asıl amacı romanı bilimselleştirmekti. Natüralizm?in o dönem Fransa?sında ve ardından başka ülkelerde büyük yankılar uyandırdığını ve benimsendiğini söyleyebiliriz. Ancak Natüralizm?in karşıtları da az değildi; muhafazakar ya da sağcı kesimlerin saf tuttuğu edebi akımlar, başlangıçta doğrudan Naturalizm?i hedef alarak geliştiler. Zola okuyucularını şaşırtmayacak bir tepki bu. Çünkü ?Rahip Mouret?in Günahı? ve ?Gerçek? romanlarından da anlaşılacağı gibi, Zola?nın saldırdığı zihniyet her zaman dine dayalı muhafazakârlık ve milliyetçilik ve bunları üreten kurumlar; kilise ve ordudur.
Zola?nın edebiyat dışındaki şöhreti, Dreyfus Davası?nda gösterdiği aydın tavrından kaynaklanmıştır. 1897 yılında Fransız ordusunda yahudi olması nedeniyle askeri yargının duyarsızlığına kurban giden yüzbaşı Dreyfus?u -hükümetin bütün baskılarına rağmen- savunan ve Fransa devlet başkanına hitaben İtham Ediyorum makalesini yayımlayan Zola, bir süre Londra?da yaşamak zorunda kaldı. Ancak davanın yeniden görülmesini de sağlamıştı. Sonuçta adalet yerini bulunca ülkesine dönen Zola, 1902 sonbaharında -yatak odasında- duman zehirlenmesinden öldü.
Ayrılmaz ikili; din ve milliyetçilik
?Rahip Mouret?nin Günahı?, Rougon-Macquart dizisinin beşinci cildi. 1875?te yayımlanan bu romanında Zola, genç bir papazla güzel bir genç kız arasındaki sancılı aşkı anlatıyor. Sancılı; çünkü kilise eğitiminin verdiği mistik duygular ile dünyevi aşkı yan yana getirmekte, dahası kilise dışındaki yaşama uyum sağlamakta büyük güçlük çeker Rahip Mouret. Kiliseden beyin humması geçirerek ayrılmış, inancı sarsılmıştır ama yine de aşkı ve cinselliği özgürce yaşayamaz; Rahip Mouret?in günahı, aşkıdır. Doğmalarla yetişmenin suçluluk hissiyatıyla günahtan/aşktan kaçarak yeniden kiliseye sığınacak ancak bu kez de sevgilisine duyduğu özlemle kavrulacaktır. Günah teması çerçevesinde dinin doğayla çatışmasını ve uyumsuzluğunu ortaya koyduğu romanın meselesini şöyle özetlemiş Zola; ?Âşıklar için bir Tanrı olduğunu göstereceğim, saf ve temiz bir aşkı cehennemin de, insanların da, papazların da öldüremeyeceklerini göstereceğim.? Âşıkların tanrısı doğadır ve Zola, özellikle iki aşığın birleşme sahnesini görkemli doğa tasvirleriyle, doğayla uyum içinde sahnelemiştir. Zola?nın Natüralizmindeki romantik ezgi, bu sahnelerde bütün sesleri bastırır. Dinin ve dinsel yasakların bireysel özgürlükleri engellemekle kalmadığı, insanları tutsaklaştırdığı ve kutal kitabın cehennemini yeryüzünde kilisenin eliyle yaratığı tezini doğrulayacak türden bir sonla noktalanan roman, en tanınanları arasında değilse bile, Zola?nın anlayışını sergilemesi açısından en önemli eserlerinden birisidir.
?Gerçek?, 1902-1903 yılları arasında tefrika edilmiş. Rougon-Macquart dizisi içinde yer almıyor. Bir başka diziye; Quatre Evangiles (Dört İncil) dizisine ait (dizinin üçüncü ve -yazar dördüncü cilt ?Adalet?i tamamlayamadan öldüğü için- sonuncu kitabı). ?Gerçek?in tefrika ediliş tarihi, Dreyfuss davasının hemen sonrasında. Ve bu roman bütünüyle Dreyfuss davasını işliyor. Ancak bambaşka bir hikâyeyle uyarlıyor davayı Zola; Rahipler okuluna giden küçük bir çocuk tecavüz edilerek öldürülür. Ortada hiçbir delil bulunmamasına rağmen, çocuğun yakını Simon suçlanır. Suçlanır, çünkü hem Yahudi?dir hem de laik eğitim veren kasaba okulunun sevilen bir öğretmenidir. Aynı okulun öğretmenlerinden Marc, suçlamalara karşı kamuoyu yaratmaya çalışsa da, tutucu bir aileden gelen sevgili karısı Genevieve?i bile ikna edemez. Buna rağmen aydınlanma idallerine bağlılığıyla Marc mücadeleden vaz geçmez. Toplumsal mevkiini, işini, ailesini kaybetmeyi göze alacak ve yıllar süren bir hukuk savaşı başlatacaktır.
Romanın özeti Zola?nın dünya görüşünün özetiyle çakışıyor. Bir yanda din, milliyetçilik ve muhafazakarlık ideolojisine sarılmış geleneksel kurumların topluma nüfuz etme, gerçeklerin üzerini örtme, düşmanlıklardan çıkar sağlama gayreti, diğer yanda karanlığı delmeye çalışan bir avuç aydın. ?Gerçek?, gerçeğe inanmış bir aydının hayatını anlatan bir aydın eliyle yazılmış bir roman. Sağlam bir yapısı var. Ancak bu romanında zaman zaman kendisini gizleyemiyor Zola, belki de kısa bir süre önce kazandığı zaferin coşkusuyla, dünya görüşünü anlatıcının ağzından doğrudan aktarmaktan kaçınamıyor. Muhtemelen dava sürerken tasarlanmış, davanın sonucu romanın finaline yansımış. Bu nedenle geleceğe, aydınlıkla karanlığın savaşına umutla bakan bir roman okuyacaksınız?
?Ne acıma ne de öfke istiyorum?
Zola?nın gerek dünya görüşünün, gerek edebiyat anlayışının karakteristiklerini barındıran bu iki romanda sadece din ve milliyetçilik değil, toplumsal hayatın her alanı sıkı, hatta acımasız bir eleştiriden geçirilmiş. Edebiyatta Natüralizm?i tarif ederken, ?sanatın bilimsel olduğuna, kişisel olmadığına inanıyorum… Ne sevgi ne nefret ne acıma ne de öfke istiyorum? demişti Zola. Romanlarında belki sevgi ve acıma yok, ama eşyaya olan tutkuları, küçük hesaplarla sürdürdükleri hayatları ve donup kalmışlıkları ile topyekün burjuva toplumuna karşı duyduğu öfke ve nefret hemen hissediliyor. Zola romanları, yaşadığı çağın egemen ideolojisine, ahlakına ve toplumsal hayatına karşı radikal bir saldırıdır; sistemin vaaz ettiğinin tersine, ne ordunun şerefi ne ruhban sınıfın dindarlığı ne ailenin kutsallığı ne köylülerin çalışkanlığı ne de imparatorluğun haşmeti vardır. Bu anlamda Naturalizm?e yöneltilen ?gerçekleri olduğu gibi yansıtmanın yetersizliği? meselesini konu seçimi ile aşar Zola. Bütün kızgınlığına rağmen edebiyatı bir propaganda aracına indirgememiş, ?bağlanma? sorununu anlatım zenginliğini sergileyen görkemli üslubu içerisinde çözmüştür.
A. Ömer Türkeş
(01/04/2011 tarihli Radikal Kitap Eki)
GERÇEK
Emilé Zola
Çeviren: İsmail Yerguz
Kırmızı Yayınları
2011, 742 sayfa
RAHİP MOURET?NİN GÜNAHI
Emilé Zola
Çeviren: İsmail Yerguz
Kırmızı Yayınları
2011, 417 sayfa