yazmakYazı yazmaya başladıktan bir süre sonra (ki bu bazılarında birkaç yıl, bazılarında ise on yıllara sarkan bir süreç içerisinde kendisini gösterebilir) öyle bir an gelir, artık yazmak namus borcu gibi bir şeydir. Bağımlısından öte tiryakisi gibi bir ucube olup çıkmışsınızdır. Yazmasanız dayanamayacağınızı, nefesinizin tıkanacağını, hareket edemeyeceğinizi zannedersiniz. Yazdıkça hava almaya, kalp ritimlerinizin düzenli atmaya başladığına yeniden şahit olursunuz. Kimi yazarlar bunu düzenli alışkanlık ve ritüeller içerisinde gerçekleştirir, günlük olağan bir uğraşı haline gelir, getirir. Kiminde ise bir duygu ve fikir patlaması oluşana kadar sabırla bekler, patlayınca da ardı arkası gelmez, kesilmez.

Anlatacağı bir şeyi olmayan yazar ne yapar, ne anlatır, ne yazar? Eski yazdıklarıyla avunur durur. Oysa zaman denen ilah sürekli ensesindedir. Ona karşı direnen, direnişini başarılı kılmış kim var ki? Hepimiz, her yazdığımız satır, yarattığımız cümleler, kahramanlar, olaylar eskiyip yok olacaklar. Kendimizi kandırmak aptalca ve beyhude bir çaba. Ne kadar yazarsak yazalım o anı kurtarmaktan başka bir ise yaramazlar anlattıklarımız. Günü, yeri ve zamanı gelir anlatılanlar da, bir yerlere kaydı düşülenler de tarih olur çıkarlar. Bu anlamda yazmak zamana karşı yarışmak anlamını da bağrında taşır.

Yazarak başımızı belaya sokarız. İnsanlara kendimizi sevdirir veya kendimizden kaçırtır, soğuturuz. Kimi birilerine yaranmak için karalar, kimi ekmek parası için nereye, nasıl yaranacağını bilmeden hazır ol da bekler tavrında yazar. Yazarak insanları incitebiliriz, büyük davaların insanı olabileceğimiz gibi küçük şeylerin insanı da olmak mümkün. Hepimizin mayası aşağı yukarı aynı, nasıl her uygun fırsat bir hırsız yaratabilirse, yazar da o fırsatın insanı olabilir. İyi kalemşörlerin iyi kazandıkları ortada. Ezik yazarların birleşip bir araya gelmeleri imkânsızdır.

İnsan neden yazar sahi? Şan, şöhret, bol kazanç, o biçim manitalar elde etmek için mi, ucuza tatil, beleşe çorba içmek, dalkavukluk etmek, yoksa aç kalmak için mi? Her insanda farklı olduğu gibi, her meslekte farklı olduğu gibi, yazarlıkta da durum değişik değil. İnsanevladı çeşit çeşit. Romantiği var, idealisti var, radikali var, libareli, uzlaşmacısı, karanlık ruhlusu, iyimser ve neşeli olanı var, sadece şikâyet edeni, iktidarla kafayı bozmuş olanı, takıntılı olanı var. Yani her yazarın yazma nedeni farklılık gösterebilir. Sorulsa bana şahsen ben yaşamak için yazıyorum derdim. Öbür türlüsünü becermek ayrı yetenek ve çaba gerektiriyor.

Her yazardan aynı gerekçe ve nedenlerden dolayı yazmak istemesini beklemek haksızlık. Dünyayı yazının da kurtaramayacağı ortada. Kaç bin hikâye de anlatsanız, insanın moron ve zonta olanını yine moron ve zonta olarak kalmaya mahkûm. Siyaset yazıya her daim üstün. Buna rağmen it gibi korkmaları bir o kadar garip. Onca yasaklamalar, sansür, engel başka türlü açıklanamaz. Zira yazılar tehlikeli fikirleri de pekâlâ bağrında taşıyabilir. O halde yazının değiştirici etkisi ve gücünü teslim etmek zorundayız. Yine o halde sırf bu amaçla yazanların varlığı da söz konusu. Bu şu anlama da gelir, yazar birçok kaygılardan, sorundan dolayı kalemine, klavyesine, şimdilerde ekranına sarılabilir, kiminde siyasi kaygılardır öne çıkan, kiminde ekonomik, kiminde de sanatsal ve estetik. Sorulsa herkesin kendince yazmak için bir nedeni mevcut. Asıl soru ve sorun sen neden yazmıyorsun, buna kafa yormuyorsun olmalı.
Süleyman Deveci

2 Comments

  1. Yazmak isteyen herkesin bir nedeni vardır bu doğru. Ben edindiğim ve diğer insanlara faydalı olacağını düşündüğüm bilgileri paylaşmak için yazmaya çalışıyorum. Profesyonel değilim, amatörlükten kurtulma çabalarım var diyelim. Yazmasaydım kendimi kötü hisseder miydim? Sanmıyorum, kötü hissetmek için bir nedenim varsa, kendimi iyi hissetmek için de bir nedene sahip olabilirim.

    Yazmak keyiflidir ve aynı zamanda yazanın kendisine olan saygısını yani öz saygısını yükseltmesi açısından önemli bir araçtır. Oturup bir duayen olmak için çabalamak çok büyük meziyetler ve uğraşlar gerektirir. Herkes buna nail olamaz ama sürekli olarak yazan birisinin günün birinde çabalarının karşılığını alır. Tarih olup gitmektense tarihin bir parçası olmayı başarabilir.

    Yazınız ve düşünceleriniz için teşekkürler.

  2. Bence de yazmak keyif veren bir uğraşı olmak zorunda. Bunu en iyi biz o yazılanı okurken anlıyoruz. Neden yazarız, dikkat çekmek için, başkalarının sevgisini, ilgisini elde etmek için. Ama okurun o yanını yakalayabilmek kolay değil. Emek ve sabır gerekiyor. Bir de yetenek. Herkes yazıyor, ama nasıl yazıyor. Bu da irdelenmeli. İlginç bir yazı beğendim, teşekkürler. Arada bir böyle yazılar iyi olur kanısındayım.

    Yurdagül

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Previous Story

Gönüllü körleşme – Elif Kutlu

Next Story

Ahmet Hamdi Tanpınar: Eski Değerler – Yeni İnsan

Latest from Makaleler

Van Gogh’un kitap tutkusu

Geçtiğimiz haftalarda Paris’in izlenimci koleksiyonuyla ünlü Musée d’Orsay, Antonin Artaud’un Van Gogh: Toplumun İntihar Ettirdiği kitabından yola çıkarak yazar ile ressamı, Artaud ile Van

George Orwell’a ilham veren kitap: Biz

George Orwell‘ın 1984’ünü neden sevdiyseniz, Yevgeni Zamyatin‘in Biz‘ini sevmeniz için en az 1984 kadar nedeniniz var. Üstelik Biz, 1984’ten çok daha önce, 1920 yılında
Go toTop

OKUMA ÖNERİLERİMİZ