Neoliberal rantın anatomisi

Chomsky’nin makaleleri sadece fikirleri değil, onları temellendiren tarihi bilgileri de barındırıyor.
Noam Chomsky ismi, uzun bir süredir Türkiye’nin zihinsel haritasında çınlıyor. Bunun tek sebebi Chomsky’nin eserlerinin çoğunun artık Türkçede olması değil, kitaplarındaki konuların ülke gündemiyle örtüşüyor, bu gündeme dair önemli kavramsal anahtarlar sunuyor olması.

Türkiye, her ne kadar kendi “özgün” gündemi içinde ilerliyor gibi görünse de, aslında siyasi ve ekonomik sorunlarımız, adına küreselleşme denen kocaman bir bağ ile tüm dünyaya bağlanmış durumda. Dünyada yaşanan ekonomik krizlerin Türkiye’ye “teğet” geçtiği söyleniyor olsa da, dünyanın yaşadığı çalkantılardan, siyasi ve ekonomik krizlerden uzak değiliz. Yaşadığımız son günler bunu açıkça gösteriyor. Dolayısıyla, Türkiye’yi “büyük resmin” içinde anlamak, dünyanın gittiği yöne hızla bizlerin de gittiğini görmek için Chomsky’nin yazılarını okumak her zaman zihin açıcı oluyor. Dünyanın genelinin yaptığı ekonomik tercihlerin Türkiye tarafından da yapıldığını, emeğe değer kaybettiren ve sermayeye değer kazandıran “yeni dünya düzeni” içinde olduğumuzu biliyoruz.

Chomsky, Halk Üzerinden Kazanç: Neoliberalizm ve Küresel Düzen’de bu “yeni” düzene yakından bakıyor. Kitapta toplanan yazılar 1990’lı yılların ikinci yarısına tarihleniyor. 11 Eylül ile dünyanın sarsılmadığı ve ABD’nin “terörle savaşı”nın henüz ortalığı kasıp kavurmadığı dönemde yazılmış makaleler bunlar. Beri taraftan, söz konusu yazıların değerinden hiçbir şey kaybetmediklerini söylemek mümkün, zira bu makaleler neoliberalizmin günümüzde ayyuka çıkmış ekonomik ve sosyal çelişkilerini ortaya çıkaran temel kriterleri irdeliyor.

Makalelerin 90’lı yıllarda yazılmış olmasının ayrı bir değeri var. Çünkü 90’lı yıllar, tek kutuplu dünya düzeninin “zafer”inin ilan edildiği, insanlık tarihinde hiç olmadığı kadar “zengin” olunduğu için övünüldüğü yıllardır. Nobel ödüllü ekonomist Joseph Stiglitz, “kükreyen 90’lar” olarak andığı bu yılların kapitalistlerin zaferini taçlandırdığını söyleyecekti. Aynı Stiglitz, Dünya Bankası’nda o yıllarda yaptıklarını “zengin ulusları daha çok zengin etmek” olduğunu itiraf edecekti sonradan.

İşte, “zafer” çığlıklarının her yeri sardığı, neoliberalizmin tartışmasız tek seçenek olduğu söylenen yıllarda Chomsky’nin söz konusu çelişkileri irdelemesi, onun ne denli keskin görüşlü bir biliminsanı olduğunu ortaya koyuyor.

Sosyalbilimci olarak, dönemin egemen görüşlerine, hâkim algısına aldanmadan kendi keskin perspektifinin ona gösterdiklerini yazmaktan çekinmiyor Chomsky. Örneğin, şu anda Fukuyama’nın yine 90’lı yıllarda öne sürdüğü, egemen anlayışla uyumlu olan “tarihin sonu” tezleri çoktan tarihin kenarına itilmişken, Chomsky’nin o dönemde “herkesin tersine” giderek yazdığı makalelerini değerli incelemeler ve bilgiler olarak okuyoruz. Makaleleri, bu anlamda sosyalbilimciler için hem etik hem de bilişsel anlamda önemli bir yöntem sunuyor. Daha doğrusu, sosyalbilimcinin tanımının egemen ideoloji değil, eleştiri üreten kişi olduğunu hatırlatıyor.

Noam Chomsky, makalelerinde bir yandan 80’li yıllarda yeni dünya düzeni olarak sahneye çıkan neoliberalizmin tarihsel kökenlerini, diğer yandan uluslararası ticaret anlaşmalarının tarihsel zeminlerini ve yarattıkları demokratik çelişkileri inceliyor. NAFTA’yı tartışmaya başladığında elbette Zapatista ayaklanmasına uğruyor, hem de uzun uzun. Piyasanın demokrasiye verdiği zararları , bugün yaşadığımız dünyanın temel çelişkilerinin kökenlerini öğrenmek istiyorsanız Chomsky’i okumanızda yarar var.

NERGİS DOĞAN
02.01.2015 http://kitap.radikal.com.tr/

HALK ÜZERİNDEN KAZANÇ
Neoliberalizm ve Küresel Düzen
Noam Chomsky
Çeviren: Süreyyya Evren
Everest Yayınları
2014, 168 sayfa

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here