Önemsemek Üzerine Notlar 4 – Nejdet Evren

Önemsememek bir olguyu “değer” olarak görülenler arasına koymamaktır. Bu durum, günlük dilde kullanılan “önemli değil” tanımlamasından farklıdır. “Değer” görmemek, bu tanımlamanın objesi/sujesi olan olgu yönünden verilmiş bir yargıdır. Bu yargı, sosyal dokuca hazırlanır ve birey tarafından belirlenir. İnsan denilen canlı türü tüm yaşayışlara dair değerlendirme, ölçme, tartma ve bu gibi yöntemler ile kendine ve yaşayışına katmak istedikleri ile buna gereksinim duymadıkları arasında fark gözeterek ve onları ayrıştırarak kendini gerçekleştirir. Önemsenmeyen bir olgunun değerli olması ancak nesnel olarak mümkündür. Başka bir anlatımla, önemsiz olanın öznel değeri olamaz. Canlı türünün varlığını sağlıklı ve doğal olarak sürdürmesine yönelik kullanılmayan hiçbir maden, ne kadar az bulunursa bulunsun ve ne kadar zor elde edilirse edilsin değerli değildir. Bu ölçü ile bakıldığında bir buğday tanesi bir pırlanta tanesinden daha değerli olacaktır. Bu durum önemsizliğin sosyal ve bireysel farkını ve çatışmasını açık bir şekilde ortaya koymakla birlikte ?faydacılık? açısından tartışmaya açık bir kapı bırakacaktır. Yaşamsal ögelerin tüm bireyler açısından sağlandığı-yaratılabildiği yer/zamanda, fayda/yarar öznel bir boyuta çekildiğinden/çekileceğinden pırlantanın bir faydası kalmayacaktır. Faydacılık, değerin yozlaştırılmasından/insana yabancılaştırılmasından başka bir şey değildir. Hemen şu belirlemeyi yapmak mümkün olacaktır. Faydasız ve önemsiz eşittir ve fakat toplum ve birey arasındaki bir çelişki olarak varlıklarını sürdürmektedirler.

Önemsememek, ?yok saymak?tan farklıdır. İlkinde var olan olduğu şekliyle kabul edilirken ikinci durumda red edilmektedir. Her ikisi de pasif/devinimsiz bir edimle somutlaşırlar. Yok sayılan şey önemsendiği için yok sayılır ve fakat bu durum onun değerli olduğu anlamına gelmez. Yok sayılanlar kendi aralarında bir zincir oluşturmazlar, hepsi eş-düzeydedirler. Oysa önemsizler kendi aralarında bir zincir/kademelendirme oluşturabilirler. Bu zincir önem zinciri ile birleşir. Bu durumda şunu söylemek yanlış olmasa gerek; önemsemek, zıttı ile birlikte vardır.

Önemsememe ile sorumsuzluk ve kayıtsızlık arasında farklar vardır. Önemsenmeyen bir olgunun yaşam alanlarını ilgilendiren etkileri oluyor ise bu dikkatle izlenmesi gereken bir durumdur. Bu kayıt ile o olguya yaklaşmak onun öznel olarak önemli olduğundan ileri gelmez. Önemsememek, hiçbir zaman sorumsuz ve kayıtsız edim/edimsizlikte bulunmak anlamına gelmez. Yer-yüzü hunharca ve tek yönlü tüketilirken ve yok edilirken uzayda yerleşkeler var mı diye araştırmalar yapılması ne denli önemlidir? ?Bu yaklaşım uzay gözlem ve deneylerinin göz-ardı edilmesi anlamına da gelmez- Her önemsiz görülen uğraşının doğuracağı sonuçlar önemli sonuçlar olabilir. Bu nedenle hiç birine karşı ilgisiz kalınamaz. Zaten önemli olan her şey değerli değildir. Ancak önemsiz olan her şey değersizdir.

İnsan önemsemediği olguya değer vermiyor demektir. Ancak bu durum değersiz olanın zamanla değerli sayılmasına engel değildir. Farkında olmamak çoğu kez değer-in sonradan anlaşılmasına neden olmaktadır. Önemli ve önemsizin genel-geçer bir ölçüsü olamaz. Örneğin yaşama hakkı ya da düşünce özgürlüğünün evrensel değerler oldukları nerede ise her düşünceden kişi tarafından benimsenmişlerdir. Ve fakat “yaşamak” , “özgürlük” nedir? soruları farklı içeriklerde doldurulacaklardır. Her ikisi de değerli kabul edilip önemsenirler. Ancak, gerçekte bunlar ne kadar gerçekleştirilebilmektedirler? Gerçekleştirme/gerçekleştirebilme olasılığı ve ne şekilde gerçekleştirilebildikleri ne kadar önemsenmektedir? sorular çoğaldıkça ölçütlerin skalasında değişmeler baş-göstermektedir. Her soru, içinde gizlenmiş yanıtları barındırmaktadır.

1- Önemsememek, toplumsal temelli ve özünde öznel bir yargıdır.
2- Önemsememek ile değersiz öznel olarak örtüşürler, nesnel olarak her zaman örtüşmeleri beklenemez.
3- Faydasız/yararsız ile önemsiz olan öznel olarak bir-birine eşittir; nesnel olarak eşitlenemeyebilirler.
4- Önemsememek ile yok saymak bir-aynı şey/olgu değillerdir. Önemsememek bir zincir oluştururken, yok-lar bir zincir oluşturmazlar.
5- Önemsememek yargısal bir değer iken, sorumsuzluk bundan farklı olarak yüklenilmiş/yüklenmiş bir edim/edimsizlikten kaçınmaktır.

Önemsememek bireysel bir tercihtir. Her tercih gibi onun etkileşimi, sosyal doku içerisindeki yeri yaşanılan zaman dilimi ile yakından ilgilidir. Her toplumun dayattığı önem ve önemsizlik olguları vardır ve olacaktır; ancak, önem ve önemsizlik zinciri buna/toplumsal dayatmalara karşı bireysel tercihler ile karşı-durmalarda bir anlam kazanır. Değilse, sür-giden benimsemelerin akıntısına kapılmaktan başka bir şey/olgu yaratılmış olmayacaktır. Bu durum, bireysel ve toplumsal önem zincirinin/önemsizlik zincirinin ayrıştığını gösterir. Sosyal bir varlık olarak bireyin sosyal dokuyu zorlaması, değiştirmesi, önermesi, olumlaması ve olumsuzlaması önemsenecek bir edimdir. Demek ki sosyal dokuya değinmeyen/dokunmayan/irdelemeyen edimler/edimsizlikler edilgen-pasif edimler/edimsizlikler olarak önemsizler halkasında yer almaya mahkumdurlar. Önemsizlik zincirinin ilk halkası sürüleşmektir.

Sürüleştirmek ile sürüleşmek aynı olgunun iki yüzü gibidir. Biri olmadan diğeri olmaz. Ancak her iki olgu arasında önemsizlik zincir açısında çok fark vardır. Sürüleştirmek “önemsiz” bir edim olarak geçiştirilmeyecek bir durum iken, sürüleşmek “önemsiz” dir. Sürüleşmek de önemsiz bir olgu değildir ve fakat kendisi önem/değer yaratamadığı için önemsizdir. Bu şekilde her iki olguyu ayırmak gerekmektedir.

Önemsememek bir değerdir ve bu değer olumsuz, eksi bir değerdir. Bunun öznesi bir/birden çok kişi, topluluk ve nesnesi bir/birden çok cisim olabilir. Önemsenen olguda olduğu gibi önemsenmeyen olgunun da bir/birden çok muhatabı vardır. Muhataplık her zaman insana/özneye dairdir. Cisimler üzerindeki önemsizlik yargısı da insan üzerinden yansıyan bir değer olgusuna dayanır. Bu da, önemsememenin bireysel görünmesine karşın toplumsal bir yanı/görüngüs olduğunu gösterir.

İnsan boş-levha olarak doğmamaktadır. Onun tarihsel belleği içinde yaşadığı, büyüdüğü, olgunlaştığı toplumsal dokuda şekillenir ve onunla yaşadığı çatışmalar ile öznelliğini, kişiliğini kazanır. Onun kendini gerçekleştirebilmesi için mevcut toplumun onun önünü açıcı olması gerekirken, tıkaç görevini üstlenmiş olmasından dolayı birey ve toplum, aile ve çevre ile çatışması da bir o kadar karmaşık ve çetin olmaktadır. Bu durum aynı zamanda gelişmenin dinamiklerindendir. Öyle ise şuna varabiliriz; çocuklar küçük bireylerdir ve önemseme zincirinde onlar ilk halkada yer alan öznelerimizdirler.

Önemsemenin bir yargı olduğu yukarıda açıklanmış bulunmaktadır. Birey ve toplum arasındaki çelişkinin bunlar üzerindeki etkileri vardır ve olacaktır. Normatif disiplinlerin pozitif bilimler ile bir-e-bir örtüşmelerini beklemek ve istemek bilimsel yaklaşım olamaz. Örneğin. “yaşama hakkı önem halkasında ilk sıralarda yer alır” önermesinin öznesi, dile getireni bilmem x,y,z faktörleri ne olursa olsun önem halkasında yer edinmiş ise doğrulanabilirliğini ölçmeye kalkmanın bir manası yoktur. Kütle çekimi gibi yer ve zamana göre değişmeyen bir veri ile karşı karşıya olunmadığına göre değerler halkasını pozitif bilimler ile ölçmeye kalkmak ve daha sonra da tümden bir yaklaşımla metafizik ve de teoloji ile kıyaslamak yanıltıcıdır.

İnsan ve doğayı kesin çizgilerle bir-diğerinden ayırmamak gerekir. Ancak sosyal olgular ile fizik olgularını da karıştırmamak bir o kadar önemlidir. Önem halkalarından biri de böylece ortaya çıkar. Fizik ve sosyal olgular arasında fark gözetmek önemsenecek bir yaklaşımdır. Normlar doğallığı içindeki sosyal dokular içerisinde düşüncenin yaratıları olarak var-olurlar. Ancak düşünce kendini ortaya koyan ve yaratan zeminden kopuk değildir.

Önemseme halkası iç-içe geçtiğinde önemsenen ile önemsenmeyen değerler ayrışabilir, örtüşebilirler. Toplumsal genel ve bireysel özel tercihler zaman içinde tarihsel bir dokuda ortaya çıkan olgulardır ve bu iki tercih arasında dinamik, etkileyici ve sonuç doğurucu çelişkileri önem halkasında çok net görünürler. Hayatın/yaşamın önemi yeri ve zamanı geldiğinde özgürlükler yanında önemsizler halkasına eklenebilir. Yeri geldiğinde tam tersi bir durumun yaşanması da olasıdır. Öyle ise, önemsenen ve önemsenmeyen olgular düz bir hat üzerinde sıralanmayan olgulardır; onlar karmaşık, helozonik bir ilişki içerisinde bulunmaktadırlar. Önemsenen ile önemsenmeyenin ?değer? olarak ölçüleri her zaman bir-diğerine eşittir. Önem halkasının dengesini sağlayan da bu eşitliktir. Eşitliğin kendisi bile önemsenen bir değer olarak bir şekilde yer edinir. Eşitlik hem bir denge ögesi/unsuru hem de bir değerdir. Bu açıdan değerler felsefesinde eşitliğin bu iki yapıcı yanı onu her hal ve şartta önem halkasına bağlar. Burada eşitlik bir paradoks oluşturmaktadır; eşitlik, önemsenmeyecek bir olgu olmamasına karşın içeriği itibariyle önemsiz olabilir. Neyin eşitlendiğine dair önemseme eşitlik ile aynı değildir; bu çelişki değerseldir.

Önemsemenin ve aynı şekilde önemsememenin teorik ve pratik iki yönü vardır. Sözde önemseme ile eylemde önemseme arasındaki ilişki ve fark önemsemenin gerçek olup olmadığının bir açıdan skalası/ölçüsünü oluşturur. Teori ve pratiğin her yer/zamanda örtüşmeleri mümkün müdür? Süje,-ister istemez- içinde bulunduğu objenin bir baskısını duyumsayacaktır. Bu baskının derecesi teori ve pratik arasındaki makas aralığını belirleyen temel faktör olmakla birlikte makas aralığını kapamaya çalışan süjenin/öznenin eylemselliği ile de yakından ilgilidir. Çok çeşit olasılığı denemeden ?Olasılıksızlık Dağına Tırmanmak? (*)olanaksızdır. Demek ki, önemsenen değerlere gerçek anlamda eğilimek, onları gerçekleştirebilme yönünde bir uğraşıyı, çabayı, pratiği gerektirmektedir. Yoğrulmuş kolektif emek değil midir sevgiyi de, yaşamı da, insan ve canlıyı da ayakta tutan?! Emek ile önemseme / ve değerler arasındaki bu bağ, değerlerin toplumsal/tarihsel/kolektif emek ile üretilebileceğini gösterir. Bu durum aynı zamanda şuna işaret eder ki; önemseme halkasına eklenen tüm değerler toplumsal/tarihsel/kolektif bir emeğin yarattığı değerlerdir. Emeğin yoğrulmadığı ve içine katılmadığı hiçbir olgu ?değer?ler silsilesinde ?ne olursa olsun- önemsenen halkasına eklemlenemez. Böyle bir olgu ?varsa eğer- önemsenmeyecek bir olgudur ve ancak önemsenmeyenler halkasına eklemlenebilir. Önem ve pratik emeğin bu bağıntısı aynı zamanda önemsiz olanın işaretlenmesine/belirlenmesine yarayacak bir ölçü oluşturmaktadır.

6- Sürüleşmek önemsenecek bir olgu olmakla berebar önemsenmeyecek bir durumdur.
7- Önemsememe yargısı kişi muhataplıdır.
8- Çocukların küşük birey oldukları önemsenecek bir olgudur.
9- Önemsemek/önemsememek değer yargısı içerdiklerinden ancak normatif disiplinlerce incelenmeye tabi tutulabilirler; pozitif bilimlerce doğrulanma kaygısı taşımazlar.
10- Fizik ve sosyal olay ve olgular arasındaki farkı görebilmek, önemsenecek bir yaklaşımdır.
11- Önem zinciri doğrusal bir düzlemde bulunmaz, sarmaldır.
12- Eşitlik bir paradoks olarak önem halkasına eklemlenir.
13- Değerler kolektif emek ürünüdür. Kolektif emek, önemli ve önemsiz ayrımında temel belirleyendir.

Nejdet Evren
Ekim 2011, Batı

(*) Richard Dawkins, Olasılıksızlık Dağına Tırmanmak
Not: Yazıdaki resim, Pablo Picasso’ya aittir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir