Nahit,
Cevabın biraz gecikmişti. Bu arada bazı şeyler oldu. Onun üzerine sana, senin mektubunu almadan bir şeyler yazayım dedim. Geçen akşam Sabahattin’le [Ali] beraber Galata Balık Pazarı’nda bir meyhaneye gittik. Aynı yere ara sıra gidiyoruz. Orada çalışan bir kadın var. Mübin bilir. İlk defa onunla gitmiştik. Kadının birçok iyi huyları var. Ama en belli hususiyeti hafifmeşrepliği. Tabii bu hafifmeşreplik bize karşı değil. Oranın daha çok müdavimi olan balıkçılara, motorculara filan. Sabahattin, () kadını tabiat bakımından sana benzetti. Canım sıkıldı fakat belli etmemeye çalıştım. Sonra bana sordu: “Sen Nahit Hanım’ı tanır mısın?” diye. “Oldukça tanırım” dedim. Kabul etmedi. Ben seni tanımazmışım. Tanırmışım ama yalnız bana göründüğün cephelerinle tanırmışım. Öteki cephelerini başkaları bilirmiş. Bir insanın sekiz cephesi varmış. Bir başka insan o sekiz cepheden yalnız üç tanesini götürmüş. Diğer cephelerini görenler başka insanlarmış. Pek de saçma değil. Fakat nedense pek rahatsız oldum. Bu fikrini izaha kalkışırken hatırladığı insan herhalde sen olmamalıydın. Üstelik öyle bir kadına bakarak hatırlamamalıydı. Senin hakkında senin söylediklerine ve benim bildiklerim uymayan sözleri hep böyle başkalarından duyuyorum< Duymasam daha mı iyi olarak bilmem. Fakat herhalde duymak da beni rahatsız ediyor Haksız mıyım? Yahut sen haklı mısın? Bu hususta neler düşündüğünü bilmek isterim. Üstelik eskiden, yani çok eskiden buna benzer laflar pek işitmezdim. Herhalde hayatımızda bir değişiklik var ki böyle şeyler işitiyoruz. Ne yapmak lazım. katlanmak mı? Ne tavsiye ediyorsun?

Orhan Veli
8 Mayıs 1947

Yalnız Seni Arıyorum
Nahit Hanım’a Mektuplar
Orhan Veli
YKY

Previous Story

Leyla Erbil ile Tezer Özlü’nün birbirlerine verdikleri söz

Next Story

‘Mektuplar’ın çevirmeni: Nuriye Gülmen’in Türkçeye kazandırdığı kitaplar

Latest from Anlatı

Go toTop

OKUMA ÖNERİLERİMİZ