( * ) Metin Kaygalak, Kürtçeden Türkçeye göç eden şairlerden. Ama o, yalnızca bu iki dilin vokallerine, notalarına değil, Ortadoğu´da diğer dillerin tadına da hamle ediyor; örnekleri var dizeler arasında. Bu ilgisinde şu yönelim çok önemli: Hem yaralı bedeni, hem de ona saplanmış dikenin acısını duymaya özenli şair. Bu haliyle, Ortadoğu körleşmesinin dramını da üstleniyor. Ortadoğu halklarınca döllenmiş özgür ve kardeş bir yaşam arzuluyor. Böyle bir şiir tasarımı var şairin. Özellikle Ortodoks Oğlanlar İçin Fücur´da bu tasarım, sitemle, kahırla, kederle ama gururla işleme konmuş.
Kaçınılmaz; yer yer politik göndermeler içeriyor şiir. Politik alaydan, ironiden çekinmediği gibi, öfkesini de bunlarla denetliyor: “Hadi poz verelim / ayırt edilmeyecek bir ağız tutturalım. / Biraz şark / biraz kurnaz / biraz Yahudi.” Yalnızca Yahudi değil, herkes; Türk, Kürt, Arap, Yezidi, Pers, Ermeni; tüm Ortadoğu inançları bu alaydan, bu ironiden payını alıyor. “Menem, diger nist!” diyenin suçu kadar, boyun eğişten, edilgenlikten, kaypaklıktan doğan suçla da yüzleşiyor şiir. Savaş naraları yüzünden duyulamaz olmuş acıları, birinden ötekine geçirerek dolaşıyor, Ortadoğu savaş alanında şair. “yabancıyım / yabancısın / yabancı../ ne mutluyum / ne mutlusun / ne mutlu..” Söyleyişi ima, çağrışım dili; bilmeyene açık değil, oldukça kapalı da. Bu küçük parçadaki gibi, kimi zaman oyun, masal, simge ya da tarihsel figürlerden yararlanıyor. Asla hak dağıtmak, ortayı bulmak değil şairin derdi. Tam aksine, dili, kültürü baskılanmışların hakkını sormak. Sormak da değil, hissetmek, içeriden anlamak isteği, bunu şiirsel deneyimi. Geniş zamanlı bir çoğul bakışın kapısını penceresini aralamak istiyor şair. Arkaik sözcük merakı buradan, öfkesi de alayı da acısından, kitabın adı da oradan. Bir anlaşma dili bulabilmek için öneri de getiriyor şair: “Gel en olmaz sıfatları yanlış çekelim / bütün dillerde.”
…
Neden aynı anda iki ayrı kitap? Çift yumurta, çünkü; ´Ortodoks´, kürdi´li hicaz-kâr ise, ´Nar´, muhayyer. Birbirlerinin özerkliğine zarar vermeden, yan yana yaşamak istemişler.
( * ) Mahmut Temizyürek’in 15.12.2006 tarihinde Radikal Kitap Ekinde yayınlanan “Ah ´şu kurşun dökülmüş zaman´” adlı yazısı
Şiirin ´mücadelesi´ sürdü – Orhan Kahyaoğlu
(Radikal Kitap, 22.12.2006)
Metin Kaygalak, şiiri üzerine en çok konuşulan şairlerden biri. Şiirinin kültürel kaynaklarında inanılmaz bir zenginlik, çeşitlilik var. Modern ve kentli bir şiire, Ortadoğu duyarlılığını kaynaklarını ve bunların nasıl etkili olabileceği sorusuna, yazdığı şiirler hep yanıt vermişti. Bu ilginç şairin 2006´da iki şiir kitabı birden yayımlandı. Bizce, aynı denize akan iki ırmak niteliği taşıyan Ortodoks Oğlanlar İçin Fücur ve Nar Defterleri´nden ilkini, seçtiğimiz on kitabın içine aldık. Gerçekten, zoru başarıyor bu şiir. Ortadoğu duyarlılığına çoğu usta şair politik, felsefi ya da kültürel bağlamlarda yaklaştı, bu birikimleri duygusallaştırdı hep. Metin Kaygalak, bu kitapla birlikte, Ortadoğu´yu, özellikle de Kürt duyarlılığını tüm hakikiliğiyle bu kitaba taşımış. Bu birikime, bir de açık varlıksal bir sorunu katmış. Tek bir şiirden oluşan bu kitapta, sözkonusu sorunu eşelemiş, derinleştirmiş. Ortadoğu insanı ve kültürlerinin duygudaşı değil, kendisi olmuş. Bunu yeni yapıtına tam anlamıyla yedirirken, bu dışlanmış, itelenmiş coğrafyaya, bir kentli kaosu ve gerginliğiyle yaklaşmış. Şiirlerini ne denli iyi bir Türkçeyle yazsa da, Ortadoğu´nun kültürü yanında özellikle dil ve lehçelerini de keskin birer sembol ve farklı anlam çağrışımları olarak kullanmış. Kendi varoluşunun büyük ölçüde bu kültür ve dillerden taşındığını bizlere işaretlemiş. Yer yer hiçliğe yolculuktan da vazgeçmeden. Ortodoks Oğlanlar İçin Fücur, Türkçe yazılan şiire, kendine has bir alternatifi içinde barındırıyor.
Arif Damar, Ayın Şiiri, Cumhuriyet Gazetesi, 26.12.2006
“Genç yaşlı, Metin, bütün şairlerimizden farklı bir yerde duruyor. Kendimi de onlardan ayrı tutmuyorum. Kaygalak?ın şiirini derinden kavrayabilmek için onun dayandığı kaynakları da iyi bilmek gerektiğini düşünüyorum. Kürt kökenli Cemal Süreya gibi büyük bir şair niye olmasın?”
Hilmi Yavuz, Milliyet Gazetesi 05.01.2007
“Bu iki kitabıyla Kaygalak?ın genç şairler arasında gerçekten öne çıkan bir kimlik edindiğini rahatlıkla söyleyebilirim. Kaygalak?ın şiirini ilgiyle izliyorum. Doğu yöresinden gelen genç arkadaşlarımızın şiirlerinde çok radikal bazı değişiklikler görüyorum. Bunu Kaygalak?ın şiirlerinde de görmek mümkün. Ve bunun da bizim şiirimiz için değerli bir dönüşüm olduğunu düşünüyorum.”
Veysel Çolak, İle Dergisi sayı: 8, Ocak-Şubat 2007
“Bingöl?ü gördüm elbette; ama bu arkadaşların (Metin Kaygalak ve Mehmet Butakın?ın) Bingöl?ünü dehşetle merak ediyorum.”
Haydar Ergülen, Radikal Kitap 02.03.2007
“Metin Kaygalak´ın seçmek gibi bir lüksünün olmadığı, bu yüzden de ´başka bir akıl´la işleyen dilinin gerektirdiği bu şiirleri, hayatla birlikte icat edilmiş, eski, kayıp bir ´alfabe´nin ´hece fişleri´ olarak okumak gerekiyor.”
Kayıp İç; Dışarda – Berat Açıl
(Virgül Dergisi,sayı: 103, Ocak/2007)
…Metin Kaygalak, melez bir dile, melez bir inanca, melez bir ulusa, bunların sonucu olarak azap çeken bir ruhsal yapıya sahiptir ve daima ?eşik?te durmaktadır. Baştan söylenmesi gereken diğer bir husus şudur: Birçok eleştirmenin söylediğinin aksine, Kaygalak?ın şiirinin mistik, dolayısıyla Doğu?ya ait, geçmişe referansları olan bir şiir olmadığını, günümüze ve günümüz içinde konuşan, Walter Benjamin?in ?şimdi ve buradalık? diye adlandırdığı duygunun şiirini yazdığını düşünüyorum.
…
…Kaygalak gibi şairlerin katmanlı bir yaralı bilince sahip olduklarını söylemek olasıdır. Entelektüel bir şair olarak Kaygalak, bu durumun farkındadır ve tam da bu durumun şiirini yazmakta ve bundan kaynaklanan azabı şiirinde yansıtmaktadır.
Şairlerin kültürel yaşamları ve birikimleri/geçmişleri şiirlerinde bilinç veya biliçaltı bir düzeyde şiirlerine yansır. Bu bağlamda edebiyatta melezlik kavramı zorunlu olarak beraberinde kültürel melezlik kavramını da getirmektedir. Kürt ve Alevi bir kökene sahip Kaygalak?ın kültürel olarak melez bir coğrafyadan geldiğini söylemek bile fazla…
…
…Kaygalak, kendini modern dünyanın ötesinde/dışında bir yere konumlandırmaz; aksine tam da modern dünyanın içinden konuşarak modernizm eleştirisi yapmaktadır. Sonuçta, Kaygalak şiirinin en önemli özelliklerinden biri olarak, şiirlerinde çok yoğun bir şekilde hissedilen -özellikle Ortodoks Oğlanlar İçin Fücur?da- toplumsal eleştiridir…
…
Kaygalak, sonradan öğrendiği bir dille yazan bir şairdir. Doğu?daki birçok insan gibi anadili Kürtçe olup okul sıralarında öğrenmiştir Türkçe?yi. YasakMeyve dergisi, Sarıoğlu?nun ifade ettiği gibi Kürt bir yazar için Türkçe yazmanın nasıl bir deneyim olduğunu bulgulamaya çalışmaktaydı. Başka bir dilde yazıyor olmanın, bir şairin şiiri için ne gibi getirileri olmaktadır? Yazılan dildeki imgeleri nasıl etkilemektedir? Dahası, bu gibi şairler nasıl adlandırılacaklardır? Söz konusu derginin yaptığı dosyaya ilk tepkilerden biri Özdemir İnce?den geldi. İnce (Hürriyet, 8 Şubat 2004), ?Türkiye vatandaşı olan Kürt kökenli şairler Türkçe kullanarak yazdıkları şiirin ?Türk şiiri? sıfatıyla betimlenmesini istemiyorlar. Anlaşılan ?Türk? sıfatıyla sorunları var?, demektedir. Bu yazıya ilk cevaplardan biri Kaygalak?tan geldi. Kaygalak, ?Oysa bütün bir söyleşi, bizim, aidiyet, ulus, yurt gibi modernizmin öncelediği kavramların, şiir söz konusu olduğunda bir kıymet arzetmediği üzerinde geçmesine rağmen, bu durum şimdilik Özdemir İnce?nin dikkatinden kaçmıştır?, demektedir (Kaygalak, Ek Gündem, 14 Şubat 2004). Kaldı ki yukarıda Kaygalak?ın aidiyetsiz bir şair olduğunu zaten belirtmiştik. Nitekim Kaygalak, ?Kendimi konumladırdığım bir aidiyetim yok? demektedir (Yom Sanat 17: 107). Orhan Koçak ise sözkonusu dosya etrafında dönen tartışmalarla ilgili bir yazısında adres belirtmeksizin kendi anadilleri dışında eserler veren Apollinaire, Conrad, Beckett gibi yazarları örnek verdikten sonra şöyle demektedir: ?Anılan yazarların hepsi de -bireysel psikolojik güdülenmeleri ne olursa olsun- anadillerinden başka bir dile özgürce, kendi istekleri doğrultusunda göç etmişlerdir?, demektedir (Ek Gündem, 28 Şubat 2004). Özdemir İnce?ye Ömer Uluçay da Yaralı Kimlik: Türkçe Yazan Türk Şairler (Do Yayınları: 2006) adlı kitabında Kürtçe?nin uzun zaman yasaklı bir dil olduğunu ve Kürt şairlerin kendi dillerinde yazma gibi bir olanaklarının olmadığını söyleyerek karşı çıkmaktadır. Şair elbette yazdığı dilin şairidir fakat Kaygalak gibi şairler söz konusu olduğunda yazdıkları dil Türkçe olsa bile imge ve hayallerinin, çoğu zaman, Kürtçe dolayımıyla var edildiğini göz ardı etmemek, dolayısıyla bu şiirlerin önemli bir kısmının Kürtçe?den geldiğini kabul etmek gerekecektir. Latifî?nin Osmanlı?nın ilk dönem şiirleri hakkındaki bir değerlendirmesini biraz dönüştürerek söylersek, bu şiirlerin yaptığı ?Kürtçe manaya Türkçe libas giydirmektir.? Şimdi nasıl çıkacağız işin içinden: İçi Kürtçe, dışı Türkçe bir şiir karşımızdaki. Ayrıştırmaya çalışmak, anlamsız ve içinden çıkılması olanaksız gibi görünen bir çaba değil mi? Dahası Kaygalak?ın kendini herhangi bir aidiyete konumlandırmaması yerinde ve anlamlı bir davranış değil mi?
Kaygalak?ın kullandığı bu iç içe geçişimli dilin yanı sıra dilsel olarak sıkça kullandığı ve onun şiirinin temel özelliklerinden biri olan diğer bir dilsel yapı da, dilin sentaksını esnetmeye çalışmasıdır. Bu sentaks, alışageldiğimiz dil kullanımından farklı bir dilsel yapıdır. Koçak?ın söz ettiğim yazısından bir alıntı yaparak savımı örneklemek yerinde olur: ?ve büyük şiirin yaptığı işlerden biri de aşinalığı kırmak ve dilin, her dilin, bu nihai yabancılığını, ?ecnebiliğini? bize hissettirmektir.? Kaygalak, bu durumu bir şiirinde şöyle ifade etmektedir: ?yabancıyım/yabancısın/yabancı/ne mutluyum/ne mutlusun/nemutlu… Gel en olmaz sıfatları yanlış çekelim/bütün dillerde? (Ortodoks Oğlanlar İçin Fücur, 60). Bilindiği gibi bu tarz bir stratejiye ilk defa Rus biçimcileri işaret etmişlerdir. Rus biçimcileri, dilde yabancılaştırmanın öneminden söz ederler ve bunun alışkanlığı kırma gibi bir etkisinin olacağını, dolayısıyla okuru diri tutacağını ileri sürerler.
…
Özellikle Ortodoks Oğlanlar İçin Fücur?da kendini daha çok hissettirir şiveli dil ve şiveli konuşma gerekliliği. Söz konusu kitap, ortodoks akla yönelik bir eleştiridir. Daha önce değindiğim gibi ?bakımlı dil?, şair tarafından ortodoks aklın günlük yaşamdaki en yaygın tezahürlerinden biri olarak algılanmaktadır. Şair, kaçınılmaz olarak dille ilgilenmektedir zira şairin malzemesi dildir. Kullandığı dili, genişletmeye, esnetmeye ve bu dili kullananların alışkanlıklarını kırmaya çalışan şair, şiveli konuşmanın önemini hem söyleşilerinde hem de şiirlerinde dile getirmektedir…
…
Metin Kaygalak?ı ve şiirini konumlandırmaya değil, anlamaya çalıştığım buyazıda melezlik, aidiyetsizlik, azap, (şiveli) dil gibi kavramlar Kaygalak şiiri için temel anahtar kavramlar olarak ortaya çıkmaktadır. Dikkatle bakıldığında, aslında, söz konusu kavramların birbirleriyle bağlantılı oldukları ortaya çıkar. Melezlik, tanım gereği, birden fazla yerde olmayı, dolayısıyla hiçbir yerde olmamayı zorunlu kılar. Bu da, şairin aidiyetsizliğini beraberinde getirir.
Kaygalak, melezliğin sonucu olan aidiyetsizliğinden dolayı azap çekmekte fakat söz konusu azabını şiiri için bir imkân hâline dönüştürmeyi -dil konusundaki azabında olduğu gibi- başarmaktadır. Şairin asıl başarısı, azabı imkâna dönüştürme becerisinde aranmalıdır…
…
Şeref Bilsel, Varlık, sayı: 1193, Şubat/2007
“Son dönem şiirimizde gerek politik tavrıyla, gerekse her yeni kitabıyla daha bir olgunlaştırdığı poetikasıyla öne çıkan bir isim, Metin Kaygalak. Kelime kadrosundaki zenginlik, şairin anlatım olanaklarını genişletiyor.”
En politik şiir kitabı – Vecdi Erbay
(Kitap-lık Dergisi, Sayı :102, Şubat/2007) söyleşisinden, tamamı için Metin Kaygalak´a bkz….
– Ortodoks Oğlanlar İçin Fücur, kitabında, ?işte bu yüzden bana şiveyle gel/ağzında bozuk bir aksanla öylece dur? ve benzeri dizeler var. Burada kendini sezdiren itirazın hedefi nedir?
Bu itirazın hedefi tabi ki politiktir öncelikle. Temiz dil meselesine, dil milliyetçilerine karşı kurulmuş bir önerme. Şehre karşı kurduğum bir önermedir de ayrıca. Şehir, yani modern tapınma alanı; kamusal insanın tapınağı. Yeni bir şey değil söylediğim. Bir şehir kötülemesi yani, çürümenin…
– Nâr Defterleri ve özellikle Ortodoks Oğlanlar İçin Fücur, izleyebildiğim kadarıyla son yıllarda yayımlanmış en politik şiir kitaplarından ikisi. Üstelik itirazlarını epey yüksek sesle dile getiriyorlar. Bu senin şiirinde de yeni bir durak gibi. Yanılıyor muyum?
Politik tavrı açısından doğru bir tespit ama daha çok Ortodoks Oğlanlar için bunu söyleyebiliriz. Özneleriyle, imgelem ve metafor düzlemiyle muradını açık eden bir kitap Ortodoks Oğlanlar. Bir durak olur mu bilmiyorum. Yazmam gereken bir şiir var henüz imgelemi dolaşıp duruyor kafamda. Yazarsam, belki, o vakit şimdi vereceğim cevabı doğru ve önemsemiş kılacağım kendime. İtiraz diyorum, çünkü yakalandığımız ?akıl tutulması?na karşı direnmek zorundayız. Bunun için geliştireceğimiz haysiyet bir erdeme dönüşebilmeli. ?Kimlerdir bu ortodoks oğlanlar?? diye sormak zorundayız kendimize. Savaşları çıkaranlar, bu fücur ağzı üretenler bize nasıl değiyor, bu muktedir dili nasıl yenerizi düşünmemiz gerekiyor. Modernizmin öncelediği birçok kavramın bugün bizi nasıl acıttığını görüyoruz. Yeni kutsal metaforlar üretip gerçekleştirilen ritüel nereye kadar bir mutluluk arayışı oluşturabilir ki!
…
Kitabın Künyesi
Ortodoks Oğlanlar İçin Fücur
Yazar: Metin Kaygalak
Yayınevi: Avesta Yayıncılık
Yayın Tarihi: Kasım 2006
Sayfa Sayısı: 60
Metin Kaygalak Hakkında Bilgi
Şair, 1968’de Bingöl’de doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Bingöl?de tamamladı. Uludağ Universitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi?nde İşletme okudu (1990).
İlk şiiri (Ronya) 1987?de Güneş Gazetesi?nin düzenlediği Genç Şairler Şiir Antolojisi yarışmasında gazetede yayımlandı. Bunu, şiir, yazı ve söyleşileriyle; Ayrım, Biçem, Yazıt, Promete, Öküz, Yine Hişt, Hayvan, Ludingirra, E, Defter, Üç Nokta, Son Kişot, Kaçak Yayın, Heves, Sonra Edebiyat, Özgür Gündem, Cumhuriyet Gazetesi, Milliyet Sanat, Radikal İki, TRT 2, Hürriyet Gösteri izledi.
İlk şiir kitabı olan Yüzümdeki Kuyu 1998?de, ardından ikinci kitabı Suya Okunan Dua 2000’de Avesta Yayınları tarafından okura ulaştı. Berat Açıl’ın deyimiyle Kaygalak, şiirinin ve giderek kendisinin neden bir ?Kayıp İç? olduğunu ve neden ?Dışarda? olduğunu da bize açıklamış olmaktadır. Evet,Kaygalak içerdedir ama kayıptır. Bundan dolayı da dışardadır. Mehmet H. Doğan, şairin Yüzümdeki Kuyu adlı kitabı yayımlandığında “Dikkatleri çeken kitap” demişti.(1999 Yılı Şiir Yıllığı, Adam Yayınları)
Şairin Nar Defterleri ve Ortodoks Oğlanlar İçin Fücur adlı diğer iki şiir kitabı eşzamanlı olarak yine Avesta Yayınları tarafından 2006?da yayımlandı. Yüzümdeki Kuyu adlı kitabı şair Dost Çiyayî (asıl ismiyle Mahmut Çaça, 2003?de bir trafik kazasında hayatını kaybetti) tarafından Kürtçe’ye çevrildi. (Baskı: Bîra Rûyê Min ? 2005, Avesta)
Ortodoks Oğlanlar için Fücur adlı kitabı 2006 yılında en iyi on kitap içinde anıldı ve beğeni kazandı.
Yayımlanmış eserleri
* Yüzümdeki Kuyu 1998
* Suya Okunan Dua 2000
* Nar Defterleri 2006
* Ortodoks Oğlanlar İçin Fücur 2006