Özgürlüğünü başkasının ellerine vererek yaşamaktan daha sefil bir durum olabilir mi?

Tiran, uyruklarını birbirlerine kırdırarak kulluklaştırır (köleleştirir) ve öyle kişiler tarafından korunur ki, eğer bu kişiler biraz değerli olsalar tiranın bunlardan kendisini koruması gerekecektir. Fakat, yaygın olan şu sözdeki gibi, tiran odunu yarmak için yine odundan çıkardığı yongayı kullanmaktadır. İşte onun muhafızları, mızraklı askerleri, polisleri; bu kişilerin de tirandan acı çektikleri olmaz değil. Fakat Tanrı ve insanlar tarafından terkedilmiş, kaybolmuş bu kişiler, kötülüğe katlanmaktan hoşnutlar. Çünkü onlar da aynı kötülüğü, kendilerine bunu yapmış olan kişiye değil de, aynı onlar gibi kötülük görmüş olan fakat başkalarına, benzerini yapamayan kişilere karşı uyguluyorlar.

Böyle olmakla birlikte, halkı kulluklaştırmak ve tiranlık işlerini yapmak için tiranın kapısında bekleyen bu kişilerin kötülüklerini görmek beni şaşırtıyor; fakat arada sırada, büyük aptallıklarından dolayı onlara acıyorum da. Çünkü gerçekten tirana yaklaşmak, özgürlükten biraz daha uzaklaşmak ve (söz gelişi) kulluğa dört elle sarılmaktan başka bir şey olabilir mi? Bu kişiler yükselme özentilerinin ufak bir parçasını terk etsinler, para tutkusundan arındırsınlar biraz kendilerini, sonra içlerine bakıp tanısınlar kendilerini ve işte o zaman ellerinden geldiğinde ayaklarının altına aldıkları ve kürek mahkumları ya da kölelerden daha beter kıldıkları köylüleri göreceklerdir; böylesine kötü davranılan bu kişilerin kendileriyle karşılaştırıldığında daha talihli ve biraz daha özgür olduklarını göreceklerdir. Köylü ve esnaf, ne kadar kulluklaştırlmış olursa olsun yalnızca kendilerine söyleneni yerine getirmekle yükümlüdür. Fakat tiran, kendine yakın olan diğer kişilerin alçaklaştıklarını ve kendinden lütuf dilendiklerini görür. Bu kişilerin tiranın söylediklerini yapmaları yeterli değildir; onun ne istediğini düşünmeleri ve hatta onu memnun edebilmek için düşüncelerini öngörmeleri gerekir. Tirana yalnız itaat etmekle kalmayacaklar, onu hoşnut da edecekler, işlerini yapmak için uğraşacaklar, didinecekler, onun keyifli olmasından haz duyacaklar ve kendi kişisel beğenileri yerine onunkileri benimseyerek mizaçlarını, doğal yapılarını değişmeye zorlayacaklardır.Tiranın söylediklerine, sesine, işaretlerine, gözlerine dikkat etmeleri gerekecek ve de arzularını bilebilmek ve düşüncelerini seçebilmek için sürekli olarak tetikte bulunacaklardır. Bu mutlu bir biçimde yaşamak mıdır? Buna yaşamak denebilir mi? Bunları iyi doğmuş bir insana değil, fakat yalnızca sağduyuya sahip bir kişiye ya da hiç olmazsa bir insan çehresi olan kişiye söylüyorum. Kendine ait hiçbir şeye sahip olmayarak ve rahatını, özgürlüğünü, bedenini ve yaşamını başkasının ellerine vererek yaşamaktan daha sefil bir durum olabilir mi?

Etienne de La Boetie
sayfa 54,55

Kitabın Künyesi
Gönüllü Kulluk Üzerine Söylev
Etienne de la Boetie
İmge Kitabevi / Felsefe Dizisi
127 s. — 3. Hamur– Ciltsiz — 14 x 20 cm
Ankara, 1995
ISBN : 9789755330952
Kapak Tasarımı : Elif Çepikkurt

 

Etienne de La Boetie Kimdir (1530-1563)
Fransız siyaset kuramcısı ve yazar. Krallık yönetimini eleştirdiği kitabıyla tanınmıştır.

1 Kasım 1530’da Perigord bölgesinde Sarlat’ta doğdu, 18 Ağustos 1563’te Germignat’ta öldü. Borde-aux’da Guyenne Koleji’nde öğrenim gördü. 16 yaşına gelinceye değin birçok Yunan klasiğini Fransızca’ya çevirdi. Fransa’da krallık yönetiminin halk üzerindeki baskısına karşı çıktı. 1552’de Bordeaux Parlamentosu’na danışman oldu. Orada 1558’de aynı göreve atanan Montaigne ile tanıştıktan sonra ikisi arasında yakın bir dostluk kuruldu.

La Boetie 16 ya da 18 yaşındayken ünlü kitabı Discours de la servitude volontaire’i (“Gönüllü Kölelik Üzerine Söylev”) yazmıştır. La Boetie’nin bu kitabı, Machiavelli’nin 1532’de yayımlanan Prince (“Prens”) adlı yapıtına karşı bir yanıt olarak yazdığı sanılmaktadır. Kitabında baskıcı krallık yönetimini kuramsal düzeyde eleştiren La Boetie, hümanist bir yaklaşımla insanların özgürlüklerine sahip çıkmaları gerektiğini savunmuştur. Ona göre krallık yönetimi, ancak toplumu oluşturan insanlar onayladığı sürece varlığını sürdürebilir. Diğer bir deyişle krallığa bağımlı olmayı ifade eden siyasal kölelik, gönüllü olarak yapılan bir tercihtir. Siyasal kölelik ancak, halk krallık yönetimine verdiği desteği çekip özgürlüklerine sahip çıktığında son bulacaktır.

La Boetie, adının yaygınlaşmasını kısmen Montaigne ile olan yakın dostluğuna borçludur. Montaigne, La Boetie’nin ölümünden sonra 1571 ’de onun çalışmalarını yayımlamıştır. Bu derlemede yer almayan Discours’un tamamı daha sonra, 1576’da bir derleme içinde yayımlanmıştır. Krallık yönetiminin baskısı ve dinsel katliamlar ortamında ancak kısa bölümleri yayımlanıp, elden ele dolaşan Discours’a Fransız Protestanları sahip çıkmışlardır. Daha sonraki dönemlerde bu kitap krallık yönetimlerine karşı gelişen özgürlükçü hareketlere esin kaynağı olmuştur. La Boetie edebiyatla ilgili çalışmalar da yapmıştır.

Previous Story

Haziranda Ölmek Zor – Hasan Hüseyin Korkmazgil “Haziranda ölmek zor dilerim, on üçüncü ayda ölesiniz.?”

Next Story

Tutuşur Dizelerim – Söz: Nevzat Çelik – Müzik: Ahmet Kaya

Latest from Etienne de la Boetie

Go toTop

OKUMA ÖNERİLERİMİZ