Platon’a Göre Erdem, Erdem Türleri, Eğitim ve Erdem İlişkisi – A. Kadir Şahin

Platon, etiği insanın ruhunu gözetlemesi, ona gereken özeni göstermesi olarak anlamlandırır. Sorgulanmamış bir yaşamın yaşanmaya değer olmadığını söylerken de etiğin insanın kendilik üzerine düşünmesi, ruhunu tanıması, ona uygun bir hayat kurması gerekliliğini ifade ederken bunun insanın en önemli görevi olduğunu söyler. Toplumsal kabuller ve kültürel taşıyıcılar olarak çoğumuz sorgulamadan kabul ettiğimiz değerleri benimser onlara uygun yaşamlar süreriz. Bu tinselliğimize gereken önemi vermediğimizi gösterir.

Platon, güzel yaşamı sanat olarak tanımlar. “İyi ve doğru yaşamak istiyorsak, yaşamı, nihai amacı mutluluk olan bir sanat olarak görmemiz gerekmektedir”(Cevizci,2002) Mutlu, değerli bir yaşam elde etmenin yolu insanın kişiliğini en yetkin şekilde tamamlayan erdemlerdir.

Sözü edilen bu erdemlere gelmeden önce Platon’a göre erdemin ne olduğunu anlamaya çalışalım. Erdemi bilgi olarak tanımlayan Platon’a göre her bilgi de erdem değildir. Çünkü her bilgi bizi mutlu etmez. Kişi iyi mühendislik bilgisine sahip olabilir ya da doktorluk bilgisine sahip olabilir. Fakat bu bizi mutlu etmeyebilir. Etrafımıza baktığımızda genel olarak meslek sahibi insanların çoğu mesleklerine dair bilgiye sahip olsalar da pek mutlu değiller. Her bilgi erdem olmadığı gibi erdem olmayan bilgi de bizi mutlu etmiyor. ‘Buna göre erdem olan bilgi iyi olmalı, bizi iyi kılmalı, kısacık yaşamlarımızı iyi bir hayat haline getirmelidir’( Cevizci,2002)

Platona göre insanın farkındalığını kazanması, yeteneklerini geliştirmesi ve mutlu olması için neyin iyi neyin kötü olduğuna ilişkin bilgiye sahip olması gerekir. Adına sophia dediği bu bilgi, tek gerçek bilgi ve bilgeliktir. Ona göre tüm insanlar doğaları gereği mutlu olmak isterler. Bunun için neyin iyi neyin kötü olduğuna dair bilgiye sahip olmaları zorunludur. Erdem olarak tanımlanan bilgi ikinci olarak insanın kendisine dair farkındalığı, kendi hakkındaki bilgisidir. Kendini tanımayan kişi neye ihtiyacı olup olmadığını bilemez. ‘kendini bil’ ile özetlediği insanın kendi farkındalığına varması mutluluk için gerekli bir zorunluluktur. Yeteneklerinin farkında olmak, neyi başarıp başaramayacağını bilmek, neyin kendisi için iyi neyin kötü olduğunu bilmekle ilgilidir. Kendisi için iyi olanı bilen birey toplum içinde üzerine düşen görevi yapacağı için toplumsal yarar içinde ‘iyi’, ‘kötü’ bilgisine sahip olmak zorunludur. Peki, iyi nedir? Platon “iyinin tanımını yapmakla değil, iyi için bir ölçüt belirlemekle yola koyulur. Bu deneysel bir araştırma, tümevarımsal bir metottur”(Adugit,2013) Platona göre yarar getiren şeyler iyidir. Yani iyiliğin ölçütü bize yararlı olmasıdır. Dolayısı ile zararlı olan şeylerde kötüdür.

Protagoras diyalogunda erdemlerin birliğinden söz eder platon.’ Erdem olan bilgi, üçüncü olarak tek tek erdemlerin bilgisini de içerir, çünkü Sokrates, erdemlerin birliğini öne sürer (cevizci,2002)

– O halde bu parçaların her birinin ne olduğunu birlikte inceleyelim, dedim (Platon,2010) Erdemleri tanımlarken Platon bunları sosyal sınıflara ilişkin olarak sınıflandırır. Platona göre devleti meydana getiren temel üç sınıf vardır. Bunlar, yöneticiler koruyucular ve çalışanlar(üreticiler). Üç sınıf olduğu içinde dört erdem türü vardır. Bunlar, adalet, cesaret, ölçülülük ve bilgeliktir. Erdemlerin en yücesi olan adalet tüm sınıfların sahip olması gereken erdemdir. Cesaret koruyucu sınıfına sahip olması gerek erdemdir. Ölçülülük özellikle üreticilerin, çalışanların sahip olması gereken erdemdir. Bilgelik ise yönetici sınıfta bulunan erdemdir.

Asker, koruyucular, sınıfının erdemi cesarettir. Asker cesur olacak ki dışarıdan gelecek tehlikelere, içerden oluşacak kargaşaya müdahale etmek için gerekli yiğitliliğe sahip olmalıdır. Ona göre cesaret, düşüncesizce her tehlikeye atılmak, anlamsız kahramanlık değildir. Yüzme bilmeyen birinin boğulan birini kurtarmak için suya atlaması cesaret değil aptallıktır. Cesaret bir şeye atılmadan önce o işin tehlikelerini ölçme, hesaplama tehlikeli olup olmadığı hakkında bilgi sahibi olmaktır. “öyle ise cesaret, en genel biçimiyle, korkulması ve korkulmaması gerekenlerin bilinmesidir. demek ki, cesurca eylemlerde bulunmak, zorunlu olarak cesarete ilişkin bilgiye bağlıdır”(Adugit,2003) “ o halde korkulacak ve korkulmayacak şeylerin bilimi, bu şeyleri bilmemenin karşıtı olan cesarettir (Platon, Protagoras,2010) Öyle ise cesaret neden korkup neden korkulmayacağına dair bilgidir.

Genel olarak erdem, bilgi iyi ve yarar arasında zincirleme bir ilişki söz konusu edilmektedir. Diğer erdemlerde de durum böyle midir bakalım.

Ölçülülük, isteklerimizi seçerken aşırıya kaçmamanın bilgisidir. Haz ve iştaha dayalı seçimlerde özellikle uçlar arasındaki dengeyi bilmek insanı iyi yapar. İnsanın kendine egemen olması bir tür düzendir. İştaha yanı değilde ruh yanına iyi gelen şeylerin bilgisini edinmek, ruhundaki iyi yanları beslemek kötü yanları dizginlemenin bilgisidir ölçülülük. Ölçülülük genel olarak ruhun iyi yanının kötü yanına üstün kılınmasıdır. Zanaatçılar, toplumsal ihtiyaçları karşılarken toplum ihtiyaçlarını en iyi en sağlam şekilde karşılamalıdır. Günümüze baktığımızda sağlık sektöründeki ilaç firmalarının insan sağlığını değil kazanacakları parayı düşünmeleri ölçülülükten pay almadıklarını gösterir.

Adalet, her sınıfın sorumluluğunu bilmesi, üzerine düşen görevi yapmasıdır. İnsanın hem kendisi hem de diğer insanları ile ilgili ilişkilerini düzenleyen adalet, toplumsal olanın uyumu için kaçınılmaz olarak gereklidir. İnsanın kendi üzerine düşünmesi yapabileceği kendisine en uygun işi yapması, herkese hak ettiğini vermesidir. Kendisine en uygun olan işi seçmesi ancak insanın kendisi hakkında doğru bilgiye sahip olması ile mümkündür. Bilgeliğe sahip olmayan biri kendi yeteneklerinin farkında olmayacağı gibi, başkalarını da yeteneklerine göre ayıramaz. Dolayısı ile de liyakat ilkesine göre hareket edemez böylece toplumda da herkese hakkı olan adaleti veremez. Adaletin en önemli erdem olmasının nedeni diğer erdemlerin devlet içinde gerçekleşmelerini sağlamasıdır.

Bilgelik, yönetenlerin sahip olması gereken erdemdir. Yönetici sınıfı politik olanı belirleyen sınıftır. Adugit’e göre “Politika toplumsal ilişkileri düzenlemek için gerekli yasal düzenlemelerin yapılması faaliyetidir” Yöneticilerin bilge olması aldığı kararların kişileri değil toplumu ve devleti doğrudan etkilemesidir. Peki, bilgelik nedir?Platon’a göre bilgelik isabetli karar verme yeteneğidir. İsabetli karar ile kastedilen ise alınan kararın hem kişilerin, hem de toplumun yararına olmasıdır. Dolayısı ile yöneticilerin isabetli karar vermeleri için bilge olmaları gerekir. Bilge yöneticilerin seçenekler içinde karar kılacakları seçenek diğer sınıfların erdemlerinin gerçekleşmesindeki etkileri itibari ile çok önemlidir. Devletin her kademesindeki uygulamaların, kişilerin sağlıklı karar almaları yöneticilerin bilgelik erdemine sahip olmaları ile ilgilidir. Bilge olmayan yöneticiler alacakları kararlar ile sosyal uyumu sağlayan kurum ve kuruluşların işleyişlerini bozacak böylece devleti erdemsiz kılacaklardır.
“Devlet, Platon’a göre, toplum, için bir eğitim kurumudur. Bu eğitimin yüksek ereği, insanı duyusal yaşayıştan duyular üstü bir yaşayışa yükseltmek, bu dünyadaki yaşamada Tanrısal yaşamaya hazırlamaktır” (Gökberk,2007).

Platon insanın yapısal, ruhsal özelliklerinden dolayı birbirlerinden farklı olduklarını söyleyerek sınıflı bir toplum varlığının zorunlu olduğunu söyler. Platon bu sınıflamayı yaparken politik bir çıkarımdan hareket etmez. Sınıfların varlığını insanın varlık, doğasına ait araştırmasına dayandırır.

Ona göre kimi insanların iştah duyan yanı, kimi insanların öfke duyan yanı kimi insanların ise akılsal yanlarının ağır bastığını söyler. İştah duyan tarafı ağır basanlar tüccarlar ya da zanaatkârlardır. Öfke yanı ağır basanlar koruyucular, askerler sınıfı, akılsal yanı ağır basanlar ise yöneticiler sınıfını temsil ederler. Sınıfsal özellikler kişilerin hangi işi yapacaklarına dair bir belirlenimdir. Toplumsal ilişki içinde her sınıfın kendine uygun işi yapması, erdemlere uygun hareket etmeleri bireysel ve toplumsal iyi yaşamın ahengini oluşturur.

Erdemlerin bir eğitmeninin olmaması onları eğitim yoluyla öğretmenin olanaklarını ortadan kaldırmıştır. Yani erdemler eğitim ile öğretilemezler. Sınıflar dolayısı ile erdemler arasındaki ahengi oluşturmak için politik alanı düzenlemek gerektiğini söyler platon. Politik olanı düzenlerken de eğitimin önemini kaçınılmaz kılar.

İdeal devletini tanımladıktan sonra, bu sınıflı devlette her sınıfın üzerine düşen görevi layığı ile yapması için eğitimin önemini vurgular. Ona göre eğitimin amacı bireylere sahip olması gereken nitelikleri kazandırmaktır. Bu amaç ile devlet eğitimi örgütler ki hem bireysel hem toplumsal yarar maksimum düzeye çıkarılsın.

Platon’un eğitim sistemi müzik ile başlatır. Beden eğitimi ve diğer temel bilimler, matematik ve felsefe eğitimi olarak sınıflandırır. Herkes beden eğitim, müzik eğitimi ve temel eğitimi almakta eşittir. Matematik aşamasında öğrencilerin eğitime devam edip etmeyecekleri belirginlik kazanıyor. Bu aşamayı geçemeyenler tüccar olarak hayatlarına devam ediyorlar. Felsefe eğitimi alırken bir üst düzeye geçemeyenler asker sınıfına dahil olur. Felsefe eğitimini tamamlayanlar ise devletin en üst kademesi olan yönetici sınıfını oluştururlar.

Eğitimin en önemli amaçlarından biri Platon’a göre ruhun üç bölümü arasındaki uyumu sağlamasıdır. Hatırlarsak, Platon ruhu üç bölüme ayırmıştı ve bu üç bölümü de sınıflara benzetmişti. Akıl düşünmeyi dolayısı ile yönetici sınıfı, akıldışı kısım, iştaha dayalı sevme, acıkma, yeme-içme vs dolayısı ile çalışanlar sınıfını, öfke ve kızgınlığın olduğu bölüm ise asker sınıfını temsil ediyordu. Bu sınıfların sahip olmaları gereken erdemleri de eğitim yönüyle kazandırabiliriz. Biri hariç. Bilgelik doğuştan mayasında altın olanlarda bulunan bir erdemdir. Platon’a göre, eğitim ile tüm halkı bilge kılamayız. Ancak sahip olmaları gereken görevleri en iyi şekilde yapmaları için yetiştirebiliriz. “Şunu da hatırlayalım öyleyse: bizim içimizdeki her kesim de kendi görevini yaptığı zaman, biz de kendi görevini yapan doğru insanlar oluruz” (Devlet, Platon).

A. Kadir Şahin

Kaynakça
Cevizci, A. Giriş, E. & Baskı, B. (2002). Paradigma Yayınları. İstanbul-2000.
Platon, D. & Yayınevi, R. (2010). çev: Tanju Gökçöl. Remzi Kitabevi, İstanbul.
Adugit, Y. (2013). Etikte Akıl ve Duygu Çatışması. Kocaeli: Umuttepe Yayınları.
Gökberk, M. (2007). Felsefe tarihi. Remzi Yayınevi.
Platon, D. (2002). Çeviren: Hüseyin Demirhan. İstanbul, Sosyal Yayınları.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here