Profil – Federico Garcia Lorca

Profil, İspanyol şiirinin evrensel adı Federico Garcia Lorca’nın 5 Haziran 1898 günü başlayıp 20 Ağustos 1936 günü henüz otuz sekiz yaşındayken İspanya İç Savaşı’nda Franco faşizmi tarafından kurşuna dizilerek öldürülen bir şairin ömründe ürettiği sayısız yapıt içinden yapılmış küçücük bir seçme: Şiir, oyun, senaryo, konferans, mektup ve desenlerinden sınırlı sayıda örnek.
Ancak, bu koşullarda bile, yapılabilecek benzer bir Lorca derlemesinden çok farklı: Bilge Karasu’nun 1950’li ve 1960’lı yıllarda çevirip dergilerde yayımladığı Lorca şiirleri, Sabri Altınel’in Cante Jondo şiiri ve Seçilmiş şiirler kitaplarında topladığı çeviriler, ayrıca önemli ozan ve çevirmenlerimizin nerdeyse efsaneleşmiş Lorca çevirileri ilk kez bu kitapta bir araya getirildi. Lorca’nın yakın dostu ressam Salvador Dali için yazdığı “Salvador Daliye Od” şiiri, Seyirci oyunu, 1929-1930 yıllarında New York ve Havana’dan ailesine yazdığı mektuplar ve ünlü “Duende” konferansı, bu kitap için İspanyolca asıllarından çevrildi.
Lorca’nın yaşamının çeşitli dönemlerinden belge niteliğinde ve az bilinen fotoğrafların da yer aldığı Federico Garcia Lorca / Profil, İspanya’nın yetiştirdiği bu dünya ozanını tanımak için iyi bir kaynak.

Osman Çakmakçı ?nın 21/09/2007 Tarihli Radikal Kitap Eki?nde Yayınlanan Yazısı
Profil, dilimizde yayımlanan en kapsamlı Lorca derlemesi olmasının yanı sıra en çok da zamanlamasıyla dikkati çekiyor. Öyle ya, Lorca’nın temsil ettiği sanatçı imgesi, tutumu, değerleri günümüze hâkim olan popüler kültür endüstrisinin liberalliği ve gevşek belirsizliği içinde pek ‘demode’ kalıyor gibi görünüyor. ‘Ne yapsan olur’ şiarının geçerli olduğu günümüz sanat ortamında Lorca gibi yerel değerleri evrensel düzeyde temsil edip, yerelden evrensele açılma gibi bir tavır rağbet görmez. 1936 yılında henüz otuz sekiz yaşındayken İspanya İç Savaşı’nda faşist milisler tarafından kurşuna dizilerek öldürülen Lorca’nın hemen bütün eserleri şiirleri, tiyatro eserleri, yazıları, müzik araştırmaları derin köklerle bağlı olduğu masalsı İspanyol kültürüne köklerinden bağlı eserlerdir. Lorca’nın bu özelliği bile onu günümüz sanat ortamının dışına savuran bir özellik olarak ele alınabilir.
Günümüzde bu kitabın yayımlanması sadece okurlara değil, ama sanatçılara da benzer kaygıları güttükleri için çoğunlukla eskimiş değerlere bağlı kaldıkları suçlamalarına karşı dayanabilecekleri bir destek oluşturabilir. Lorca’nın efsanelere, masallara, türkülere, geleneksel biçimlere bağlı kalarak yarattığı şiiri tam da açıklanamayacak, deşifre edilemeyecek bir mistisizme sahip değil mi? Bu da kendiliğinden bu yapıtı günümüzün kabullerinin oluşturduğu dünyanın dışına atıyor. Dolayısıyla Lorca’ya ve onun gibilere tutunup bağlı kalmak bir tür direniş anlamına da geliyor, dışarı savrulanların yanında olmak anlamına da.

Şiir cini nedir?
Kitapta Lorca’nin dilimizdeki en iyi şiir çevirilerinin yanı sıra bir oyunu, bir senaryosu bir konferansı ve mektuplarından seçmeler bulunuyor. Hepsi de Lorca’yı farklı yönleriyle gösterdiği için Lorca’nın bütün bir imgesine erişmemize katkıda bulunuyor.
Ancak kitapta benim vurgulamak istediğim yazı, daha önce dilimizde İngilizceden yapılmış iki çevirisi bulunan, ama ilk kez bu kitapta İspanyolca aslından yapılmış çevirisiyle yer alan ‘Duende Kuramı’ adlı konferans metni. Öyle ki Lorca’nın ‘duende’ dediği, benimse ‘şiir cini’ diye adlandırabileceğim varlık, Lorca’nın bütün eserlerinin dayanağını oluşturan bir kavram. Ele avuca gelmeyen, tanımlanamaz, açıklanamaz, ama ancak hissedilebilen bir şey olan ‘duende’ günümüzün ‘yapmaya’ dayalı, hesaplanabilir sanatından tamamen farklı, hatta ona taban tabana zıt. ‘Duende’, şiiri şiir yapan şey, yani ‘şiir cini’. Ki buna da çalışarak değil, doğuştan gelen bir algılama, duyumsama ve kavrama yeteneğiyle sahip olunabilir. Görünmeyen ama işte var olan, hissedilen bir ‘şey’.
Lorca yazıyor: “Duende çaba değil, güçtür; düşünce değil, kavgadır. Yaşlı bir gitar ustası, ‘Duende gırtlakta bulunmaz; ayak tabanlarından yukarıya doğru, içeriden yükselir’ demişti. Yani duende yeti değil, hakiki ve canlı bir üsluptur; kişinin kanında mevcuttur; çok köklü bir kültürden ve aynı zamanda yaratı eyleminden kaynaklanır.” (s. 282) Bu tarif edilip açıklanması zor şeyi ancak örnekler vererek gösterebiliriz ve nerelerde bulunduğundan söz edebiliriz. Örneğin her iyi şiirde mutlaka duende mevcuttur. Daha çok yalın söyleyişte, türkülerde, müzikte ve dansta karşımıza çıkar. Ama aslında her şeyde, bir konuşmada, bir nesnede, bir tavırda bile duende var olabilir. İşte var olan bu duende o şeye hakikilik, sahicilik niteliğini verir. Lorca’nın kitapta da yer alan ünlü ‘Atlının Şarkısı’ şiirindeki Bütün yolları biliyorum ama/ hiç varamayacağım Kurtuba’ya ya da Kulelerinden Kurtuba’nın/ ölüm bakıyor bana dizeleri ve hatta şiirin tamamı duende barındırmaktadır. Bu söyleyişin yalınlığı, doğrudanlığı, imgenin yoğunlaştırılmış olması, duyarlığın somutlaştırılmasıdır. Aynı duende bizim halk şiirimizde ve türkülerimizde de vardır. Örneğin Meyhaneler kapısı bahtım gibi kapalı ya da Dilde sermayem bir ah kaldı dizeleri… Yunus Emre, Karacaoğlan, Pir Sultan ‘duende’li şairlerdir.
Lorca’nın günümüzde daha bir dikkatle okunması ve değerlendirilmesi gerekiyor derken, onun okurların duyarlıklarında yeni özgür ve sahici alanlar açabileceğini, şairlere ise hakiki şiirin yolunu gösterebileceğini vurgulamak istemiştim. Günümüzün geometrik, hijyenik, tasarlamaya dayanan sanatına karşı, tesadüfe dayanan, iç yakıcı, hançereden ve ense kökünden fışkıran sanatına varmak için geçilmesi gereken yerlerden biri de Lorca’dır.

Kitabın Künyesi
Profil
Federico Garcia Lorca
Hazırlayanlar: Yıldız Ersoy Canbolat, Selahattin Özpalabıyıklar
Yapı Kredi Yayınları
Baskı Tarihi: 2007
360 sayfa

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir