Sosyalizmin öncülerinden Robert Owen – Ediz Uzun

İnsanın insanı ezmediği, baskı altında yaşamak zorunda kalmadığı, kendiyle, emeğiyle, toplumla ve doğayla barışık olduğu bir dünya, yüzyıllardır insanlığın özlemi durumunda. Bu özlemin tarihinde, on yedinci yüzyıl sonu on sekizinci yüzyıl başlarında yaşayan ve sarsıcı etkiler yaratan ilk sosyalistler, diğer bir deyişle ‘ütopyacı sosyalistler’, en önemli basamağı oluşturuyor. Fourier, Saint-Simon ve Owen, Aydınlanma düşüncesinin etkisi ve Fransız devriminin enerjisiyle, bu özlemi gerçekten varlığa getirmeye çalışan ilk fikir ve eylem adamlarıydı. Sosyalizmi kurma ve yaşatma girişimlerinin yaşandığı yirminci yüzyıl, dünya savaşları, korkunç yıkımları ve insanı zihnen köleleştiren ilerlemeleriyle, ütopya fikrinin yerine geçen kimi karanlık ‘distopya’ları da doğurdu. Yeryüzünün pek çok bölgesindeki insanlar için bu dünya, çıkışı olmayan cehennemin ta kendisi olarak görülür oldu. ‘Distopya’lar ya da kaderci gerçekçilik görüntüsü altındaki kaba pragmatizmin egemen olduğu günümüzde, sosyalist düşüncenin öncülerinden olan Robert Owen’in yaşamı, eylemi ve öğretisini anlatan Rona Aybay’ın kitabı yeniden basıldı.

Yoksulluğun üstesinden gelmek

Owen üzerine detaylı incelemeye dayanan kitap, ‘Owen’in ‘eşit çalışma yükümlülüğü ve ürün üzerinde eşit hak’ prensibine dayanan sosyalist toplum modeli, uzak bir ütopya mı yoksa gerçekleştirilebilir bir özlemin dile getirilişi mi?’, sorusuna cevap arayanlar için zengin bir kaynak sunuyor. Bu yanıyla ‘Sosyalizmin Öncülerinden Robert Owen’ üzerinden kimi tartışmaların oluşması kaçınılmazdır. Ancak kesin olan bir şey var ki o da, Owen’in, aslında bir kapitalist olarak, uyguladıklarıyla işçilerin hakları bağlamında çok önemli kazanımların önünü açmış olduğudur. New Lanark’ta uyguladığı on saatlik işgünü daha sonra yasa haline gelmiş, çocukların eğitiminin üretken emekle birleştirilmesi fikri de İngiltere’de bütün fabrika yasalarında resmi ifade olarak yer almıştır. Bugünkü biçimiyle sosyal güvenlik (emeklilik fonları) ve anaokulunun da babası yine Owen olmuştur.

Yoksullara yardım geleneği bulunan İngiltere’de, sorumluluğun kiliseden devlete aktarılması, asgari ücret tayini, yardım fonundan ek ödeme gibi uygulamalarla da sefaletin önlenememesi, Owen gibi girişimcileri en yoksul kesimi oluşturan işçilerin durumunu düzeltmek için deneylere başvurmaya sevk eder. Makineleşmenin yarattığı muazzam emek verimliliği ile az miktarda sermayeyle kısa zamanda büyük girişimler yapılmasına olanak tanıyan endüstri devrimi, işçilerin sefaletini artırdığı gibi Owen’a deneyini başarıya ulaştırma şansı yaratmıştır. New Lanark deneyi hem verimli üretimin hem de işçilerin refahının bir arada olabileceğini kanıtlamıştır.

Aydınlanma düşüncesinin gerçek hayata uygulanmasının yarattığı hayal kırıklığına çözüm arayan Fourier ve Saint-Simon’la birlikte anılsa da Owen onlardan ayrılır. Fransız devrimi ve onun ilkesi ‘aklın zaferi’ ile hiç ilgilenmemiştir. Engels’in deyimiyle Fransız sosyalistlerinden daha ileri görüşlüdür, çünkü arkasında Endüstri devrimi vardır. Toplumsal yapının ve üretim ilişkilerinin İngiltere’deki bu tedrici gelişen altüst oluşu, üretim biçimi ve teknikteki muazzam ilerlemenin yanında Fransız devriminden önemli bir fark daha getirmiştir. Bu fark Endüstri devriminin, insan iradesi ve denetimi dışında objektif olarak gelişen bir süreç olarak görülmesidir. Aybay’ın deyimiyle Owen gibi müteşebbis ve mucitler, kendilerini yeni bir düzenin yaratıcısı olarak değil, insan istencinin dışında meydana gelen yeni ekonomik ihtiyaçlara ayak uyduran kimseler olarak görmüştür. Owen, devrimcisi olmayan Endüstri devriminin ‘devrimci’lerinden biridir.

Politikaya uzaktır, seçimlere ve parlamentoya karşıdır. Onu asıl ilgilendiren insan karakteridir. İnsan karakterinin değişmeyeceğinin ve doğuştan kötü olduğunun, insanların günahkâr ve cahil oldukları için yoksul olduğunun kabul edildiği bir çağda Owen, bunların tam tersini savunur. İnsanların karakterini belirleyen şartlardır. İnsanlar sefaletten kurtarılsa, daha iyi eğitimden geçirilse karakterleri de daha düzgün olacaktır. Owen’in asıl büyüklüğünü oluşturan olgu burada yatmaktadır. Kendisinden birkaç yıl sonra, Darwin’in, bir anlamda Endüstri devriminin yarattığı aynı nesnelci kavrayış sayesinde, doğada türlerin çeşitlenmesini ve evrimleşmesini sağlayanın çevre şartları olduğunu ortaya koyarak, doğa bilimlerinde gerçekleştireceği devrimi önceler. İlerde Marx’ın sosyalizm düşüncesinin ana teması haline gelen fikir, Owen’dan kaynaklanır: ‘İnsanı biçimlendiren ortam ise bu ortam insani kılınmalıdır!’

Owen’in yaşamı, eylemi ve öğretisi, bu yanıyla sosyalizm düşüncesinin felsefi dayanaklarını da kuran pratik bir yol göstermedir. Owen’in ‘deneyi’ olmasaydı, felsefe tarihi içinde, insanın bilincini, onun varlığından; düşünceyi varlıktan; subjektif olanı objektif olandan hareketle açıklamayı savunan görüşün sınanması ve doğrulanması uzun yıllar daha beklemek zorunda kalacaktı.

Emek bonoları

Buraya kadar insanlık için olumlu ve çağının ilerisinde yönleriyle dile getirilen Owen’i tersi açıdan ele almak da pekâlâ mümkündür. Owen de, ‘bozuk düzende sağlam çark olmaz’ görüşüyle ya da Blanqui’nin Saint-Simon’u eleştirirken söylediği, ‘yeni bir toplumun tohumunu, kurtlanmış dökülen bir taht’a aşılamaya çalışmak’ ile eleştirilebilir, eleştirilmiştir de. Onun aslında bir kapitalist olduğu, diğer kapitalistlere kendi modelini sunarken, ‘iyi bakılmış cansız makineler bu yararlı sonuçları verdiğine göre, aynı özeni, çok daha hayret verici bir biçimde yapılmış olan canlı makinelerinize gösterirseniz, neler elde etmezsiniz?’ dediği, işçileri kendi merhametine muhtaç yaratıklar olarak gördüğü de bellidir.

Ama bilimsel bir çalışmanın işi, ancak, bir şeyin, bir görüşün genel olarak ne olduğunun değil, nerede, ne tür bir çağda, ne tür bir dolayımda dile geldiği, hayata geçtiğinin araştırılması olabilir. Bu bağlamda günümüzün ‘bilimsel’ sosyalizminin de pek yetkin olmadığı söylenebilir. Owen’in kendi yasalarını ilan ettiği New Lanark ve New Harmony’de bastırdığı parası ’emek bonoları’ bunun iyi bir örneğidir. Para teorisi içinde ele alındığında ’emek bonoları’, bir değiş-tokuşu temsil etmesi anlamında, Marx’ın deyimiyle, ‘tiyatro bileti kadar paradır’ (1). Öte yandan, o dönem değer ölçüsü olarak kabul edilen altın esası yerine emek esasının kabulünü getiren emek bonoları, Engels’in deyimiyle, ‘toplumsal kaynakların tam ortaklığına ve özgür kullanımına sadece bir geçiş biçimi ve bunun yanı sıra, en iyi halde, komünizmi Britanya halkına akla yakın kılmak için bir başka araçtır’ (2). Marx’ın, meta üretimi ile hiç bağdaşmayan bir üretim biçimi olan dolaysız ortak emeği önceden kabul ettiğini belirttiği Owen, malların emek zamanını gösteren emek bonoları ile ilerde, artı-değer teorisi üzerinden, sömürüyü ölçülebilir somutlukta ortaya koyacak olan Marx’a önayak olmuştur.

Sosyalizmin Öncülerinden Robert Owen, sosyalizmin öncülerinin değerlendirdiği açıdan ele alındığında sosyalizm düşüncesinin tohum halindeki ortaya konuluşunu, pratik bir toplum modeli deneyini, objektif şartların subjektif şartları belirleyiciliğinin ispatını gösterir. Tohumu henüz bitki olmadığı için yargılamak da onu alıp uygun olmayan yerlere ekmeye kalkmak da mümkündür. Bilimsellikle bağdaşmayan bu yollara karşı Rona Aybay’ın hazırladığı Sosyalizmin Öncülerinden Robert Owen bilimsel bir araştırmanın zaruri ihtiyacı olan veri zenginliğini taşıyor.

Ediz Uzun
(29 Kasım 2012, http://www.cumhuriyet.com.tr)

(1) Marx, Kapital, Sol Yay., s. 110.
(2) Engels, Anti-Dühring, İnter Yay., s. 397.

Kitabın Künyesi
Sosyalizmin Öncülerinden Robert Owen,
Rona Aybay,
Alfa Yayınları
240 sayfa

Kitabın Tanıtım Yazısı
27 Mayıs Devrimi’nin arkasından 1960’larda, biz gençlerin kendimizde gördüğümüz en önemli eksiklik, sosyalist kültürdü. Buna bakıp yoğun bir çaba içinde olduk. İstanbul Hukuk Fakültesi’nde bir grup asistan içinde, daha gencimiz olan Rona Aybay da cesur bir karara vardı: Doktora tezi, doğrudan doğruya sosyalizm ile ilgili bir konu olmalıydı…

Ve arkadaşımız, bir burs bulup Amerika’ya gitti. Bir yıl sonra, bir bavul, dolu notlarla dönüp geldi. Oturup o hazırlıktan pırıl pırıl bir tez çıkardı; ardından da çatır çatır savundu. O ve bizler sevindik ve övündük. 1970 yılında kitaplaşan tezin adı Sosyalizmin Öncülerinden Robert Owen. Yaşamı, Eylemi, Öğretisi idi. Endüstri Devriminin ilk önce İngiltere’de ortaya çıkışının nedenleri de vardır: Başta, sanayinin iki ana kaynağı olan kömür ve demir madenleri orada olağanüstü zengindi. Öte yandan İngiltere’de, Kara . Avrupa ülkelerinden önce ticaret serbestliği yerleşmişti: Almanya ve Fransa’da görülen ve sanayicilerin çabalarını felce uğratan feodalizmin kötü etkilerinden, İngiliz sosyal sistemi kurtulmuş bulunuyordu. Gelişen ekonomi başını alır gider ve sonunda, Avrupa ülkeleri arasında en geniş sömürge imparatorluğunu İngiltere kurar. Yeni bir ekonomi, yeni bir toplum yapısı ve yeni bir fikir yaşamı… Robert Owen işte böyle bir toplumda dünyaya gelir (1771): Bir işadamı olur ve başarılar tadar. Kapitalist olarak sömürür de… Ne var ki, hayat yürüdükçe ve gözlemleri zenginleştikçe sorgulamaya başlar: İşçilerin ve ailelerinin yaşam koşullan düzeltilmelidir; üretim ve verimlilik arttırılmalı ve “perişan bir toplum” gerçekten mutlu bir sanayi topluluğu durumuna getirilmelidir. Yetmez: Birey-çevre ilişkileri değiştirilmeli; yeni kuşaklarını yetiştirecek yeni bir eğitim yaratılmalı; bir de yeni bir hükümet anlayışına gitmelidir. Bütün bunların yanı sıra kişi olarak dürüstlüğü, vicdanının sesi ve insan sevgisi onu sosyalizme götürür. Onu gerçekleştirmede bir planı vardır; “kooperasyon köyleri” tasarlar. Emekçi sınıflara seslenmektedir. Amerika’da “New Harmony Deneyimi” nin arkasından İngiltere’ye döndüğünde Owen artık işçiler arasındadır; yaşamının geri kalan bölümünde, sömürüşüz insanlığa inanmaktadır ve elinde işçi sınıfının bayrağı en öndedir…

İşte Robert Owen! Yaşamı, eylemi ve öğretisi! O, çağdaş sosyalizmin öncülerinden biri olarak, işçi hakları, sosyal güvenlik, eğitim-bilim, çocuk hakları gibi, çeşitli alanlarda katkılarda bulundu ve emeği unutulmaz. Bu haklar, dünyada bir aralık emin ellerde oldu. Ne yar ki, yaşadığımız dünyada, her şey olduğu gibi bu değerler de kapitalizmin batağında, ayaklar altında. Yalnız Robert Owen’in -yaklaşık bir buçuk yüzyıldan sonra- hatırlattıkları bile, bir umut sıcaklığında bugün. Kitabı okurken, yüreğimizin atışlarını daha çok ve daha canlı hissettik; ve kim bilir yığınla okur bu heyecana katılacaktır. Bunu tatmamızda, Rona Aybay’a teşekkürlerimiz ise sonsuzdur. (Tanıtım Bülteninden)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir