“Küçük, küçücük bir tohumdu. Bir sonbahar günü toprağa düştü. Tohum, toprağa atılınca tepetaklak yuvarlandı ve bir çukura girdi. Ne olduğunu anlamadan da kalın, kahverengi, yumuşak toprak üstünü örttü.
Tohum, karanlığı sevmedi. Korkuyla çevresine bakındı. Hiçbir şey göremedi. Bir süre sonra, toprağın altındaki canlıların kıpırtılarını ve seslerini duydu. Önce bir solucan geçti yanından. Tohum ondan korktu. Ama solucan, onun yanından geçip toprağın üstüne çıktı. Sonra, minik kurtçuklar göründüler. Tohum, onların kendisini yemesinden çok korktu. Ama onlar da tohumun yanından geçip gittiler. Tohum, sıkıntıyla çevresine bakındı.”
Tanıtım Yazısı

Koray Karaermiş’in 05.06.2003 Tarihinde evrensel.net ‘te Gülsüm Cengiz ‘le Yaptığı Söyleşi
Gülsüm Cengiz?in ?Sihirli Ellerin Öyküleri? adlı 10 kitaplık çocuk dizisi Morpa Yayınları?ndan çıktı. Ancak bu kitaplardaki öyküler bildik çocuk öykülerine hiç benzemiyor. Bilinmeyen ülkelerde ve zamanlarda geçen, ?suya sabuna dokunmayan? öyküler değil bunlar. Bu öyküler yer ve zaman belirtilmemesine rağmen, yaşadığımız, bugünkü dünyada geçiyor. Türkiye?de yaşanan güncel gerçekleri görüyoruz; işsizlik, köye tersine göç, çocuk işçiler gibi olumsuzlukların yanı sıra, dostluk, yardımlaşma, kitap sevgisi, alın teriyle çalışmanın önemi gibi evrensel değerler de anlatılıyor. Gülsüm Cengiz ile 10 kitaptan oluşan öykü dizisi üzerine görüştük.
Bu bilinen çocuk öykülerine göre farklı bir tarz değil mi?
Yaşama yeni başlayan insanlara hayatın farklı yönlerini gösteriyorsunuz. Birçok çocuk kitabında ?hayat hoştur, gerisi boştur?, eğlenceli masallar türünden şeyler işlenir. Bir yandan da egemen ideoloji kendi değer yargılarını hiç hissetirmeden veriyor. O yüzden farklı bir seçenek. Benim bütün yapmak istediğim o. Eleştirmek yetmez. Seçenek üretmek gerek diye düşünüyorum.
Eleştirel zihinlerin çocuk yaşta şekillenmesi çok önemli bir nokta. Ancak bu, ülkemizde özellikle istenmeyen bir özellik değil mi?
Çocuklar benim için önemli. Çünkü bir insanın düşünceleri, değer yargıları çocuklukta oluşmaya başlıyor. Eğitim sisteminin ne olduğu ortada zaten. Düşünmeyen, sorgulamayan, kendisine verilenleri olduğu gibi kabul eden, hatta bu test sisteminden dolayı dört seçenekli düşünen insanlar yetiştiriyor sistem. Biz buna ?düzene uygun kafalar? da diyoruz. Benim bütün yapmaya çalıştığım bu.
Alçakgönüllü bir hedefim var. Çocuklara düşünmeyi, sorgulamayı, hayata eleştirel bir gözle bakmayı vermeye çalışıyorum. Bu öyküler aracılığıyla. Dikkat edersen öykü kahramanı olan çocuk soru soruyor; ?Neden?? diyor bazen ve onun yanıtını vermiyor. O sorunun yanıtını çocuğun bulmasını, düşünmesini istiyorum.
Bu öykülerde çocuklara neler vermeyi amaçlıyorsunuz?
Her şeyden önce şunu vurgulamalıyım: Öykülerim umutlu bitiyor. Çocuk öykülerinde umut olması gerekiyor. Bu havada bir umut değil. Ayağı yere basan bir umut. Soruya dönersek. Birincisi: Bu dünyada ne varsa, onu yapan, insanlardır, insan emeğidir. Bunu söylemiyoruz ama öyküyü okuyan kişi bunu anlıyor. Toplumda bu giderek unutturuluyor. İnsan hem emeğine hem doğaya yabancılaştırılıyor. ?Sihirli ellerin öyküleri? zaten bu anlamı taşıyor. Yani çocuğun, kullandığı ayakkabının, okuduğu kitabın nasıl yapıldığını, kimlerin yaptığını bilmesi benim için çok önemli.
İkincisi; çalışan çocuklar var. Sıra arkadaşı belki o boyacılık yapan çocuklardan biri. Veya mevsimlik işçiler var.
Dokumanın öyküsünde olduğu gibi. Çocuk emeği sömürüsü birçok öyküde var. Örneğin; çikolatanın öyküsünde hem şeker kamışı tarlalarında çalışan çocukları, hem de Afrika?da kakao çiftliklerine köle olarak satılan çocukları işledim. Ayrıca çöpten yaşamını kazanan insanlar var. Bunlar yaşamın gerçekleri. Bu gerçekleri acıtmadan, çocuklara, öyküyle, fanteziyle, bazen masal öğesini kullanarak anlatmak istedim.
Bir çevre koruma bilinci de hissediliyor mu?
Bu öykülerde benim için dönüştürüm önemliydi. Masalcı uçurtma böyle bir dönüştürüm öyküsü. ?Lamba şişesi nasıl ampul oldu?? yine böyle bir dönüştürüm öyküsü. Kırılan bir lamba şişesinin ampule dönüşmesi. Orada işçilerin üretmekten dolayı iyimserliği… Köprü olmak isteyen çivi yine öyle. Maddelerin yeniden kullanımı kesinlikle çok önemli. Doğadaki kaynaklar bitmez tükenmez değil. O yüzden ben çok önemsiyorum.
Öyküler bilgi de veriyor. Nasıl yapılır? Nasıl bulunmuştur? Nasıl çalışır?
Neden ve nasıl soruları zaten çocukların en fazla sorduğu sorulardır. Örneğin çikolatalı pastanın hikâyesinde ?Yersiniz keyifle, seversiniz çikolatayı ama bunu kimin yaptığını da pek düşünmezsiniz? diyor. Bunun gibi.
Merak duygusu niye bu kadar önplanda?
Evet. Merak ve serüven duygusu. Mesela değirmenin şarkısını okursan orada çok önplandadır. Bu okumayı teşvik eden bir unsur bence. Çocuk edebiyatında olmazsa olmaz bir öğe.
Çocuklar televizyon ve internetin yoğun etkisi altında. Bu ortamda, çocuk kitapları nasıl bir önem taşıyor?
Değirmenlere karşı savaşan Don Kişot gibi diyebiliriz. Çocuklar ve gençler binlerce olumsuz etkenle kuşatılmış durumda. Hayatın başındaki insan, çok savunmasız. Ne verilirse onu alıyor. Çok dikkatli olmalıyız. Önemsemeliyiz bu konuyu. Alternatif şeyler üretmeliyiz. Ben ?Daha küçükten olumlu değerlerle donatmaya ne dersiniz?? diyorum.
Kitapların sonunda, ?Soruları yanıtlayalım?, ?Gezi-gözlem-inceleme?, ?Bu kitap hakkında? bölümleri var. Bu bölümlerin amacı nedir?
Burada çocuğun katılımını amaçladık. Sorular derken, belki çocuğun gözünden kaçan şeyleri yakalasın diye sorular koyduk. Gezi-gözlem-inceleme?de de insanlara başka bir gözle baksın, pekiştirme anlamını taşıyor.
Kitaplarda, öykülere resimler eşlik ediyor. Niye böyle bir metod izlediniz?
Çocuklara yönelik kitapların görselliği çok büyük bir önem taşıyor. Anlatıma yardımcı olan bu resimler, çocuğun, olayları gözünde canlandırmasına yardım ediyor. Ressam Saadet Ceylan benim uzun yıllardır çalıştığım bir arkadaş. Çok uyumluyuz. Bu kitaplar bir ortak üretimdir aslında.
Sizin çocuk edebiyatıyla sadece yazar olarak ilgilenmediğiniz biliniyor. Neler söyleyeceksiniz?
Çocuk edebiyatıyla sadece yazarak değil, araştırarak da ilgileniyorum. Özellikle eğitim fakültelerinden herhangi bir davet aldığım zaman her şeyi unutup gidiyorum. Çünkü öğretmen olacak gençlerin çocuk edebiyatını alanında bilinçlenmesi, bilgilenmesi benim için çok önemli.

Gülsüm Cengiz ‘in Hayatı
12.7.1949?da Isparta-Sütçüler?de doğdu. 1966?da İstanbul İlköğretmen okulu?nu bitirdi. 1966?dan 1980?e dek öğretmenlik yaptı; 1980?deki askeri darbeden sonra mesleğinden ayrılarak yayıncılık alanında çalışmaya başladı.Grolier-Bilgilik, Güneş Gazetesi Çocuk Dergisi, Görsel Yayınlar’da editör ve yayın yönetmeni olarak… çalıştı. 1988’de arkadaşlarıyla birlikte Demet Yayıncılık’ı kurdu. Evrensel Gazetesi Çocuk Sayfası sorumlusu olarak çalıştı. Edebiyatın çeşitli dallarında ürün veren Gülsüm Cengiz’in (Akyüz) şiir kitaplarının yanı sıra, çocuk edebiyatı ve oyun dallarında da yapıtları bulunuyor. İlk kitabı Eylül Deyişleri (şiir) 1987 tarihini taşıyor. Sevdamız Çiçeklenir Zulada, Mayıs’ta Üzgün Gönlüm, Akdenizin Rengi Mavi ozanın öteki şiir kitapları.
Şiir, çocuk edebiyatı ve oyun dalında ödülleri bulunmaktadır.

Kitabın Künyesi
Tohumdan Dokumaya
Gülsüm Cengiz
Çizen: Saadet Ceylan
Morpa Kültür Yayınları / Sihirli Ellerin Öyküleri Dizisi
48 sayfa

Previous Story

Köprü Olmak İsteyen Çivi – Gülsüm Cengiz

Next Story

NECİB MAHFUZ

Latest from Çocuk Kitapları

Rakamlar ve Erik Ağacı – Murat Celep

Rakamlar kılıktan kılığa girmeyi severler. Bu kitapta da farklı kılıklara girerek bize mahalledeki erik ağacının hikâyesini anlatıyorlar. Her sabah odasının penceresinden karşıdaki erik ağacına
Go toTop

OKUMA ÖNERİLERİMİZ