Vadideki Zambak – Honore de Balzac

vadideki_zambakVadideki Zambak, Honore de Balzac’ın, insanlık Komedyası’nın “Taşra Yaşamından Sahneler” bölümünün bir romanıdır. İlk olarak 1835’te Revue Paris gazetesinde tefrika edilmiş, 1836 yılında da tamamlanmıştır.
Vadideki Zambak’taki olaylar 1809-1836 yılları Fransa’sının taşrasında ve Paris’inde geçer. Romanın kahramanları sıradan insanlar değil, soylulardır. İçinde yaşadığı toplumu ve bu toplumdaki belirgin tipleri eşsiz bir gözlemcilik ve titizlikle eksiksiz olarak canlandıran Balzac’ın yaşamında özel bir yere sahip olan “Vadideki Zambak” platonik ve umutsuz bir aşkı konu alır. Vadideki Zambak, ilk yayınlanışında (1836) beklenen ilgiyi görmemiş, Honore de Balzac’in en az satılan kitaplarından biri olmuş, yazarını büyük bir hayal kırıklığına uğratmıştı. Oysa Honere de Balzac, üzerinde en çok çalıştığı, en kusursuz, en büyük romanlarından birini yarattığı inancındaydı. Ama zaman Balzac’i haklı çıkardı. Vadideki Zambak, daha sonra yazarın en sevilen, en çok okunan romanlarından biri oldu. Balzac, ‘Vadideki Zambak’ romanı için şöyle der: ‘Benim her gün olup biten gizli ya da açık olaylara, bireysel yaşamın eylemlerine, bunların nedenleriyle ilkelerine, şimdiye dek tarihçilerin yalnız ulusların genel yaşantılarındaki olaylara verdikleri önem kadar verdiğimi göreceklerdir. Indre Vadisi’nde Madame de Mortsauf’la aşkı arasında olagelen o gizli savaş belki herkesin bildiği o ünlü savaşlardan herhangi biri kadar büyüktür.’

Bu roman, on dokuzuncu yüzyıl Fransız edebiyatının iki büyük yöneliminin, romantizm ile gerçekçilik akiminin kavsak noktasında ortaya çıkar ve dünyanın en ünlü ask romanlarından biri olarak gerçek yerini alır. Balzac, aşka derin bir gerçekçilik kazandırırken, çağının toplumsal olgularını ve koşullarını yansıtmaya da büyük özen gösterir.
Balzac, Vadideki Zambak romanını 1835 yılında,36 yaşındayken, ölümünden on beş yıl önce kaleme almıştır. Ölümünden bir yıl önce eşi Hanska?ya yazdığı bir mektupta, Balzac ‘annesinin canavarlığından’ söz eder. Ailesinin ona çizdiği eğitim yolunu izlemek istemeyen, yazar olma ve para kazanma mücadelesini özgürleşme mücadelesiyle özdeşleştiren, ömür boyu iflaslarla, borçlarla uğraşan Balzac, bir yandan da hayatının kadınını yılmadan arayıp durmuştur. Vadideki Zambak?ın baş kişisi ve anlatıcısı Félix de Vandenesse, Balzac?la örtüştüğü ölçüde, bize, Balzac?ın, küçük bir çocukken pansiyonlarda başlayan hayat mücadelesini, arayışlarını, çalkantılarını, düş kırıklıklarını, ‘ölü yıllarını’, ‘uzun acılarını’ anlatan bir tür özyaşamöyküsü sunmaktadır.

Aynı zamanda, Balzac’ın çocukluğunda çektiği acıların ve yıkıntıların bütün izlerini bu romanda görülür.

SUNUŞ
“Vadideki Zambak’ın ilk yayımlanışında (1836) daha çok olumsuz bir biçimde karşılanması, bunun sonucu olarak da ilk elden “iki bin” satmak yerine topu topu “bin üç yüz” satması Balzac’ı büyük bir düş kırıklığına uğratır. Ama Balzac bir an bile başarısızlığın suçunu kendi üzerine almak istemez: Ona göre, kimi kiliseye gitmiyor diye yermiştir romanını, kimi gazete yönetmeninin kişisel kini yüzünden, kimi bir başka nedenle; ama, eleştirmelerin gerekçelerine verdikleri görünüş ne olursa olsun, bu nedenlerin hiçbiri yazınsal değildir. Olamaz da, çünkü Balzac yapıtını tasarladığı sıralarda da, yazdığı sıralarda da, bitirdikten sonra da en büyük romanlarından birini yarattığı kanısındadır. Bu konuda söyledikleri bir yana, öteki yapıtlarından çok daha uzun bir süre, çok daha büyük bir özenle çalışır Vadideki Zambak üzerinde, Vadideki Zambak’ı gerek konusu, gerek kahramanları, gerekse biçimi açısından bir kusursuzluk örneği olarak görmekten hiçbir zaman vazgeçmez. Doğrusunu söylemek gerekirse, bu roman bir Goriot Baba’nın, bir Düşes de Langeais’nin sürükleyiciliğinden, bir Köylüler’in, bir Eugenie Grandet’nin gerçekçiliğinden, bir Altın Gözlü Kız’ın, bir Sarrasine’in büyülü havasından yoksun görünür, üstelik, belki de günahtan çok erdemin romanı olduğu için, yer yer ağırdır, yer yer gereğinden fazla özenlidir. Bu yüzden olacak, kimileri Vadideki Zambak’ı Balzac’ın başyapıtı olarak nitelerken, kimileri de sıradan romanlarından biri olduğunu söylemişlerdir. Ne olursa olsun, zaman Balzac’ı haklı çıkarır: Vadideki Zambak Balzac’ın en çok okunan romanlarından biri olur, Balzac’ın en çok okunan romanlarından biri olmak da, belirtmek gerekir mi, bilmem, dünyanın en çok okunan romanları arasında yer almak anlamına gelir. Ama, bugün bulunduğumuz noktadan bakılınca, bu büyük ilgiyi açıklamak hiç de zor değildir. Bir kez, Vadideki Zambak on dokuzuncu yüzyıl Fransız yazınının iki büyük yöneliminin, romantizmle gerçekçiliğin kavşak noktasında, aşk izleği çevresinde gelişir: Henriette de Mortsauf un büyük tutkusuyla görev duygusu arasında çileli çırpınışları bu yapıtı, Genç Werther’in Çektikleri gibi, dünyanın en ünlü aşk romanlarından biri durumuna getirir. Üstelik Balzac Henriette de Mortsauf un arı aşkıyla yetinmez: Felix de Vandenesse’in, Lady Dudley’in, Natalie de Manerville’in tutkuları aracılığıyla aynı duygunun başka biçimlerini de verir. Hepsine de kişilikler, bedenler, toplum ve doğa (özellikle de doğa) arasında içten bağlar kurarak derin bir gerçeklik kazandırır. Öte yandan, İnsanlık Güldürüsü’nün ünlü önsöz’ünde, “Indre’in bir vadisinde, Madame de Mortsauf la tutku arasında açılan bilinmedik savaş belki de bilinen savaşların en ünlüsü kadar büyüktür,” diyerek bireysel tutkuyu öne çıkarır görünmekle birlikte, Balzac, Vadideki Zambak gibi bir aşk romanında bile, çağının toplumsal olgularını, toplumsal koşullarını yansıtmaya büyük özen gösterir. Böylece, romanda bir bencillik ve anlayışsızlık örneği olarak karşımıza çıkan Monsieur de Mortsauf, büyük devrim sırasına sürgüne gitmek zorunda kalmış, sonra topraklarına geri dönmüş soyluların durumunu somutlaştırır. Balzac gururla vurgular bunu: M. de Mortsauf un kişiliğinde Sürgün’ün heykelini yükselttiğini, toprağına dönmüş sürgünün bütün özelliklerini tek bir kişide topladığını söyler. Aynı biçimde, Felix de Vandenesse’in XVIII. Louis’yle ilişkileri, toplum içindeki baş döndürücü yükselişi, başardığı işlerse, bize Restauration döneminin belirgin özelliklerini, toplumsal törelerin geçirmekte olduğu derin değişimi sezdirir. Bu arada, Vadideki Zambak’ın en egemen izleklerinden biri “yetişim” izleğidir: Henriette de Mortsauf un yaşama atılmak üzere Paris’e giden genç sevgilisi Felix de Vandenesse’e verdiği uzun mektup bireyin benzerleriyle ilişkileri, toplum içinde yükselme koşulları konusunda başlı başına bir inceleme niteliği taşır. Felix de Vandenesse de onun gösterdiği yolu izlediği, onun belirttiği kurallara uyduğu ölçüde yükselir. Böylece, Felix de Vandenesse, çocukluğu ve ilk gençliği süresince, kendisini hep ezmiş, hep azarlamış, hep küçümsemiş, hep yanından uzak tutmaya çalışmış ana
babasından çok, sevdiği kadının çocuğu, yani, bir bakıma, kendi aşkının ürünü olarak çıkar karşımıza. Bu da romanın belkemiğini oluşturan aşk izleğine bambaşka bir boyut kazandırır. Baudelaire, “Balzac’ta herkesin bir dehası vardır,” diyordu; Vadideki Zambak aşkın da yaratıcı bir dehası olduğunu gösterir.” Tahsin Yücel

“Sonradan görme insanlar maymun gibidir, maymun becerikliliği vardır onlarda. Yukarıda görür insan onları, tırmanırken çevikliklerine hayran kalınır ama doruğa ulaştıklarında artık yalnızca ayıp yerleri görünür (…) Cinsellikten uzak bir aşk isteklerin şiddetiyle ayakta kalır. Sonra hiçbir yönden size benzemeyen biz erkekler için öyle bir an gelir ki, her şey acıdır. Bizde öyle bir güç vardır ki onu kullanmaktan vazgeçtiğimiz an artık erkek olmaktan vazgeçmiş oluruz. Kendisini besleyen besinden yoksun kalan yürek kendi kendisini yer, ölüm değilse bile ölüm öncesi bir durum sayılan bir bitkinlik duyar. Doğayı uzun süre aldatamazsınız, en küçük bir fırsatta çılgınlığa benzer bir güçle uyanır.” Kitaptan bir bölüm

Honore De Balzac?ın ?Vadideki Zambak? Romanı Üzerinde Bir İnceleme
Honore de Balzac (1799?1850), Fransız edebiyatçısıdır. Roman türünde büyük yapıtlar ortaya koymuştur. XIX. yüzyılda romantizmin egemen olduğu bir dönemde Realizmin öncüsü olmuş ve bu yönde eserler vermiştir. Romanlarında zamanın olaylarını büyük bir gerçeklik tablosu içinde verdiği görülür.
Roman dünyasına her tabakadan insanın girmesine izin verir. Onun yapıtlarında her sınıftan, her meslekten, her yerleşim biriminden, her yaştan insan vardır.
Yazar bütün yapıtlarını İnsanlık Komedyası adı altında toplamaya karar vermiştir. İnsanlık Komedyası?nı üç bölüm ve 137 kitaptan oluşan bir bütünlük içinde tasarlamıştır. Fakat bu tasarısı tam olarak gerçekleşmemiştir.
Yazarın bazı romanları: Goriot Baba, Tılsımlı Deri Jugenie Grandet, Vadideki Zambak, Mutlak Peşinde?dir.
Vadideki Zambak yazarın, insanlık Komedyası?nın ?Taşra Yaşamından Sahneler? bölümünün bir romanıdır. İlk olarak 1835?teRevue Paris gazetesinde tefrika edilmiş, 1836 yılında da tamamlanmıştır.
Vadideki Zambak?taki olaylar 1809?1836 yılları Fransa?sının taşrasında ve Paris?inde geçer. Romanın kahramanları sıradan insanlar değil, soylulardır. Romanın konusu aşktır.
Romanın vak?ası Fransa?nın Tours kasabasında geçer. Romanın asıl kahramanı Feliks de Vandenesse, anne ve baba sevgisinden uzak, kardeşleri tarafından küçümsenen, baskı altında bir çocukluk geçiren, zengin ve soylu bir ailenin küçük oğlu olan bir gençtir. Annesi ve kardeşleriyle Paris?te bulunan Feliks, babasının çağırması üzerine Tours?a gider. Tours?ta babası Feliks?i bir baloya davet eder. Baloda hiç tanımadığı güzel bir bayanın omuzları Feliks?i büyüler. Dayanılmaz bir arzuyla bu omuzları öptükten sonra bu kadına aşık olur. Bu olaylarla roman başlar.
Feliks, aşık olduğu bu kadını daha sonra Clechogour de Şatosu?nda görür. Omzunu öptüğü kadının bir kontes olduğunu öğrenir. Bu kadın Kont Mortsauf?un eşi, evli ve iki çocuk annesi Madam de Mortsauf?tur. Madam de Mortsauf da Feliks?i platonik bir aşkla sevmeye başlar ve bağlanır.
Artık Kontes, Feliks için, şatonun bulunduğu güzel vadinin zambağıdır. Bu kadın Feliks?in yükselmesi için yardımcı olur. Feliks?e Kral?ın yanında iyi bir yeri olan annesiyle babasının desteğini sağlar.
Feliks, Kral?ın iyi bir danışmanı ve güvenilir bir adamı olur. Buradaki işlerinde hızla yükselir. Fakat Kontes?e olan aşkından vazgeçmez. Madam de Mortsauf ile sürekli mektuplaşırlar. Kontes?in hayatı acılarla doludur. Çocukluğunda çektiği sıkıntı ve acıları evlilik döneminde de devam eder. Kontes?in sert yapılı, anlayışı zayıf Kont kocası ve hastalıklı iki çocuğu vardır. Kendisini hep ailesine adamıştır. Böyle bir yaşam içinde Feliks?in aşkına gereken karşılığı veremez.
Madam de Mortsauf ile Feliks?in birbirlerine duydukları bu yoğun sevgi, Feliks?in Leydi Dudley ile cinsel aşk yaşamasıyla farklı bir görünüm kazanır.
Bu olayları duyan Kontes hastalanır. Feliks?e duyduğu gerçek aşkı anlatamamanın verdiği üzüntü ile hastalığı artar. Gerçek aşkını ve ne kadar çok sevdiğini, fakat evliliğe, anneliğe olan bağlılığının bunların üstünde, aynı zamanda aşkının bedeli olduğunu bildiren bir mektup yazar. Bu mektubu Feliks?e verdikten sonra ölür.
Feliks, Madam de Mortsauf?un son dakikalarına yetişir. Hayatının geri kalan kısmında üzüntülü bir yaşam geçirir. Bilimle, sanatla, politikayla ilgilenir ve aşkını unutmaya çalışır.
Bakış Açısı, Anlatıcı
Vadideki Zambak romanında vak?a kahraman bakış açısıyla verilmiştir. Olaylar romanın asıl kahramanı Feliks tarafından anlatılmıştır. Olayları anlatırken geniş tasvirlere yer vermiştir. Hem kendi hem de diğer kahramanların ruh yapısıyla iç ve dış mekânı yansıtmıştır. Vadideki Zambak?ta dış mekâna ait tasvirler daha ağır basmaktadır.
Romanın genel itibariyle tek bir kahraman tarafından aktarılmıştır. Bu da romanda geniş tasvirlerin oluşturduğu sıkıcılığı ortadan kaldırmış ve akıcılığı sağlamıştır.
Romanın Olay Örgüsü
Romanın olay örgüsü kötü bir çocukluk geçirmiş olan Feliks?in aile sevgisinden uzak, zorluklar ve baskı içinde geçen hayatının, babasının Tours?a çağırmasıyla değişmesini anlatır. Tours?ta bir baloya katılması ve güzel bir Kontes?e aşık olması olayın seyrini değiştirir ve hızlandırır. Kontes?in evli olması bu aşkı güçleştirir. Kontes?in Feliks?i platonik aşkla sevmesi, Feliks?in aşkına tam manasıyla karşılık verememesi olay örgüsünün heyecanını arttırır.
Romanın Mekânı
Vadideki Zambak romanında mekân geniş yer kaplar ve önemli bir unsurdur. Romanda olayın geçtiği birkaç önemli yer vardır. Öncelikle roman Fransa?nın Paris?inde başlar. Bunu yazarın şu sözlerinden anlayabiliriz: ?Annem beni Tours?a götürmeyi düşünüyordu. Çünkü düşman ordusunun ilerleyişini dikkatle izleyenlere göre Paris tehlikeyle karşı karşıyaydı. Tam orada kaderimin belirleyeceği sırada apar topar Paris?ten alınıp götürüldüm. (s. 38). Paris?ten Tours?a kadar annemle birlikte yaptığım yolculuktan hiç söz etmeyeceğim. (s. 39). Buradan da anlaşılacağı üzere roman Paris?te başlar, Tours?ta gelişiyor. Romanın asıl önemli mekânı Tours?taki Clochegourde Şatosu ve şatonun da içinde yer aldığı İndre Irmağı vadisidir.
Yazar romanında geniş tasvirlere yer vermiştir. Hem romanın kahramanları hem de mekân unsurları uzun uzun tasvirlerle verilmiştir. Örneğin yazar; Kontes?in vücut yapısını, Kont?un kişiliğini, İndre Irmağı?nı, Clochegour Şatosu?nu geniş geniş anlatmıştır.
Vadideki Zambak romanında bu uzun tasvirler dikkat çekicidir. Bu uzun tasvirler bazı zamanlar insanda bir bıkkınlık yaratabiliyor. Okuyucu romandan sıkılıyor. Bazı tasvir bölümleri kahramanların ruh dünyasıyla paralellik göstermektedir.
Şahıslar Dünyası
Vadideki Zambak romanında şahıs kadrosu geniştir fakat etkili değildir. Olaylar belirli kahramanların çevresinde gerçekleşir. Diğer kahramanlar sınırlı ölçüde ve dekoratif unsur olarak romanda yerini alır.
Feliks de Vandenesse
Romanın başkahramanlarındandır. Yirmi yaşlarında bir gençtir. Çocukluğu ve gençliği acılarla geçmiştir. Değişken bir yapıya sahiptir. Çünkü çocukluğunun ilk yılları acılarla geçer. Kral?ın yanında iyi bir iş bulur. Hayatı değişir. İki tane bayana aşık olur. Bunların arasında çıkmaza girer, sıkıntılı günler yaşar. Kontes?in ölmesiyle üzüntülü bir hayat yaşar. Hiçbir zaman tam mutluluğu yakalayamaz.
Madam de Mortsauf
Romanın belirleyici ve etkileyici kahramanlarındandır. Aslında romanın başkahramanı da sayılabilir. Madam de Mortsauf Kont de Mortsauf?un eşidir. İki çocuk annesi bir kontestir. Kontes de Feliks gibi çocukluğunda acı çekmiştir. Evliliğinde de sorunlar yaşamıştır. Hastalıklı iki çocuğuna ve sert kişilikli Kont?a hayatını feda etmiştir. Feliks?e aşık olmuştur; fakat bu aşk platonik aşktır. Gerçek aşkını hayatının son zamanlarında, bir mektupla Feliks?e itiraf eder ve ölür. Madam de Mortsauf romanın hızlanmasını ve heyecanın artmasını sağlamıştır. Bu özellikleriyle romanın merkezindeki kahraman sayılır.
Kont de Mortsauf
Madam de Mortsauf?un kocasıdır. Sorunlu bir kişiliğe sahiptir. Bunun nedeni çocukluğunda yaşadığı zor günlerdir. Ülkenin içinde bulunduğu sürgün yılları onun eğitimini yarıda bırakmasına neden olmuştur. Üst üste kırılan umutlarının ardından yarı aç, yarı tok olarak yapılan uzun yürüyüşler sağlığını bozmuş, ruhuna güçsüzlük vermiştir. Hatta bir süre düşkünler evinde Allah rızası için bakılmıştır. Karınzarı iltihabı hastalığına yakalanmıştır. Ömrünün sonuna kadar bu hastalığın acılarını çekmiştir.
Olay örgüsünde Kontes?in kocası olmasıyla çatışma yaratmaktadır. Felix ile Kontes?in aşkına engeldir. Olay örgüsünün her zaman içinde yer alır, Kontes?in kocası olması nedeniyle önemli kahramanlardandır.
Leydi Dudley
Romanın ilerleyen sayfalarında olay örgüsüne girer. Romanın heyecanını arttırır. Yeni bir çatışma ortamı yaratır. Olaylar Feliks ? Leydi Arabelle ve Kontes arasında odaklanır. Feliks, Leydi Dudley?e karşı sonsuz bir tutku besler ve ateşli bir sevgiyle sever. Kontes?i ise taparcasına sevmektedir. Hatta Kontes?e Henrietti diyordu ve böyle seviyordu.
Feliks?in Leydi Arabelle ile olan ilişkisini öğrenen Kontes büyük bir yıkıntıya uğrar, hastalanır ve ölür. Leydi Dudley bir bakıma çatışma yaratmış, kötü kadın rolünü üstlenmiştir.
Diğer Kahramanlar:
Madeleine ve Jacgues
Kont ve Kontes?in çocuklarıdır. Madeleine annesine benzer. Annesinin ruh yapısı onda tekrar hayat bulur. Jacgues de kız kardeşi gibi zayıftır. Her iki çocuk da sağlık yönünden problem yaşamaktadır. Romanın olay örgüsüne fazla katılmazlar.
Mösyö de Chessel
Frapesle Şatosu?nun sahibidir. Feliks buraya dinlenmek için gelmiştir. Burada Mösyö?nün yardımıyla Kontes?le tanışır. Feliks, Madam de Mortsauf?a aşık olur. Romanın olay örgüsü bu noktadan sonra hızlanır. Mösyö de Chessel?e ileriki sayfalarda fazla yer verilmez. Romanın arada başvurulan kahramanlarındandır.
Mösyö Origet
Ünlü bir doktordur. Kont?un hastalanması nedeniyle Clochegour Şatosu?na birkaç defa gelmiştir. Kontes?in hastalığı döneminde de kendisine yer verilmiştir.
Vadideki Zambak?ta karşılıklı mektuplarla, aşk ve evlilik konusuyla, kadınların gerçek özgürlüğüyle, gerçek sevgilerle din ve inançla ilgili felsefi tartışmalarla dolu olan romanda insanların duygusal varlıkları ve çatışmaları büyük bir ustalıkla aktarılmıştır.
Romanda cinsel aşkla platonik aşk, annelik sevgisi, evliliğe bağlılık güzel bir vadinin temizliği ortamında okuyuculara sunulmuştur.
Balzac bu romanında asıl olarak aşkı ele almış ve işlemiştir. Roman, Balzac?ın hayatıyla bağlantılıdır.
Honore de Balzac, romanında Realizmin ilkelerine büyük oranda bağlı kalarak konularını ele almıştır. Romantizmden tam manasıyla kopmasa da gerçekçilik ilkesinin kurucusu ve savunucusu olmuştur.
Eserin Tercümesi: Mehmet Can, eser 368 sayfa.
Kaynakça
Batı Edebiyatında Edebi Akımlar, Prof. Dr. İsmail Çetişli.
Yeni Türk Edebiyatı Metin Tahlillerine Giriş, Hikâye-Roman, Prof. Dr. İsmail ALKAN

Honoré de Balzac?ın ‘Vadideki Zambak’ adlı romanından Henriette?in Feliks?e yazdığı mektuptan alıntı:

Şimdi ciddi bir noktaya yani kadınlara karşı nasıl hareket etmeniz gerektiği sorununa geçiyorum. Gideceğiniz salonlarda, yapmacıklar yaparak taşkın hareketlerde bulunmamaya kendiniz için prensip yapınız. Geçen yüzyılda en çok rağbet gören erkeklerden biri de, bir ziyafet, bir balo veya eğlence esnasında sonuna kadar yalnız bir kimseyle, hem de en kenarda, köşede kalmış, ihmal edilmiş olanlardan biriyle ilgilenmeyi adet edinmişti. İşte bu adam, aziz çocuk, devrine hükmeden bir şahsiyet olmuştur. O, muayyen bir zaman sonra, herkesin kendisini hararetle öveceğini akıllıca hesap etmişti. Gençlerin çoğu, ne büyük fırsatı, sosyal hayatın yarısı demek olan ilişkileri kurmak için gereken zamanı kaybetmek suretiyle kaçırıyorlar; hoşa gittiklerinden, onlardan ilgiyi çekmek için yapmaları gereken şey pek azdır; fakat hayatın bu ilkbaharı çabuk geçer, bunu iyi kullanmayı biliniz. Bunun için, sosyete âleminde nüfuzlu olan kadınlarla ahbap olunuz. Nüfuzlu kadınlar ise ihtiyar olanlardır; bunlar size aileler arasındaki yakınlıkları, bütün ailelerin sırlarını ve amaca ulaştıran yolları öğretirler. Size yürekten bağlı kalırlar; şayet sofu değillerse, adam korumak zevki onlar için en büyük ihtirası teşkil etmektedir; bu ihtiyar dostlarınızın size fevkalâde yardımı dokunacak, sizim meziyetlerinizi övecek ve sizi herkesin istediği bir insan haline getireceklerdir. Genç kadınlardan kaçınınız! Bunu size en küçük bir şahsi menfaate kapılarak söylediğimi sanmayınız. Elli yaşındaki kadın sizin için her şeyi yapar, yirmi yaşındaki ise hiç; zira sizden bütün hayatınızı feda etmenizi ister, oysa öteki sadece bir dakika ile kanar. Genç kadınlarla alay ediniz, onların her söylediklerini şaka sayınız, çünkü ciddi bir düşünce onların kafasında yer alamaz. Genç kadınlar, dostum, egoisttirler, basittirler, gerçek birer dost olamazlar, kendilerinden başka hiç kimseyi sevmezler, aşk sahasında herhangi bir başarı için sizi feda edebilirler. Esasen genç kadınların hepsi sizden bağlılık isteyeceklerdir, oysa durumunuz başkalarının size bağlılık göstermesini gerektirecek, bunlar birbiriyle bağdaşmayan iki istektir. Bunlardan hiç biri menfaatlerinizin neyi gerektirdiğini anlamayacaktır, hepsi kendisini düşünecek, sizi değil, hepsi size sevgileriyle yaptıkları iyilikten çok gururları yüzünden zarar vereceklerdir; zerre kadar vidan azabı duymadan vaktinizi harcayacaklar, muvaffak olmanıza engel olacaklar, kısaca gayet kibarca sizi mahvedeceklerdir. Şayet şikâyet edecek olursanız, içlerinden en budalası bile bir tek eldivenin bütün bir dünyaya bedel olduğunu, kendisine hizmet etmek kadar şerefli hiç bir şey olmadığını söyleyecektir. Hepsi de sizi mutlu yaptıklarını söyleyecekler ve size yükselebileceğiniz en parlak mevkileri unutturacaklardır; onların mutlulukları değişen cinstendir, sizin erişeceğiniz ikbal ise gerçek olmalıdır. Heveslerini tatmin etmek, duydukları geçici bir arzuyu yeryüzünde başlayan ve cennette devam etmesi gereken bir aşka çevirmek için nasıl sinsi bir hünerle dolaplar çevirdiklerini bilmelisiniz. Sizi terk ettikleri gün, size ?seviyorum? kelimesinin aşklarını mazur gösterdiği gibi, ?artık sevmiyorum? sözcüklerinin de ayrılışı teyit ettiğini söyleyeceklerdir ve aşkın içten geldiğini, elde olmadan doğduğunu bildireceklerdir. Saçma bir nazariye, azizim! Bana inanınız, gerçek aşk ebedîdir, sonsuzdur, özünü hiç bir zaman kaybetmez; daima aynı güçte ve aynı sâfiyettedir, taşkınlıkları yoktur; saçları beyazlansa bile, kalbi daima gençtir. Hepsi de komedi oynayan genç kadınların hiç birinde bunların hiç biri yoktur; içlerinden biri belki felâketlere uğradığını sizin ilginizi çekecektir ve kadınların en yumuşağı, ne insaflısı olarak görünecektir; fakat yavaş yavaş sizin için vazgeçilmez bir varlık haline geldikten sonra artık tedricî surette size hâkim olacak ve istediklerini yerine getirecektir; siz diplomat olmak, gitmek, gelmek, insanları, menfaatlerini, memleketlerini tanımak ve incelemek mi istiyorsunuz? Hayır, olamaz, ya Paris?te yahut da onun çiftliğinde kalmak zorundasınız, zira sizin boynunuzda bir yular geçirerek istediği yere sürükleyecektir; hem siz ne kadar bağlılık gösterirseniz, o oranda nankörlük edecektir. Genç kadınlardan başka birisi de belki sizin her dediğinizi yapmak, itaat etmek suretiyle ilginizi çekecek, sizin cariyeniz olacak, sizi dünyanın öbür ucuna kadar romantik bir şekilde izleyecek, sizi elden kaçırmamak için kendisini tehlikeye atacak ve boynunuza bağlanmış bir taş halini alacaktır. Fakat boynunuzdaki bu taş yüzünden günün birinde boğulacaksınız, o ise suyun üstünde kalacaktır. Kadınların en az kurnaz olanlarının bile tuzakları vardır; en budalası bile erkekte kuşku uyandırmak suretiyle galip gelebilir; en az tehlikeli olan ise, sizi nedenini bilmeden sevecek; yine nedensiz terk edecek, fakat bir gün sırf gösteriş ve gurura kapılarak sizi alacak olan bir âşiftedir. Ama bu genç kadınların hepsinin bugün veya ileride size fenalığı dokunacaktır. Sosyete âlemine atılan insanların gururunu okşayan birtakım zevkler içinde yaşayan her genç kadın, ahlâkı yarı yarıya bozulmuş ve sizin de ahlâkınızı bozacak bir kadındır. Ruhunda daima yaşayacağınız kadını bulacağınız yer bu sosyete âlemi değildir! Ah! Sizi sevecek olan o kadın yalnız yaşayan bir insan olacaktır; sizin bakışlarınız onun için en büyük mutluluğu teşkil edecek, sizin sözlerinizden ilham alarak yaşayacaktır. Öyleyse bu kadın sizin için dünyaya bedel olsun, zira siz onun için her şeyi olacaksınız; onu çok seviniz, onu üzmeyiniz, onun karşısına hasımlar çıkarmayınız, kıskançlığını tahrik etmeyiniz. Sevilmek, sevdiğiniz kimsenin bizi anlaması, aziz çocuk, en büyük mutluluktur; sizin bu mutluluğu tatmanızı dilerim, fakat bu yüzden ruhunuzda açan çiçeği soldurmayınız, sevginizi teslim edeceğiniz kalpten iyice emin olunuz. Bu kadın hiç bir zaman kendisine ait olmayacak hiç bir zaman kendi kendisini düşünmeyecek, fakat sizi düşünecek, size ait olacaktır; sizin hiç bir şeyinize göz koymayacak, hiç bir zaman kendi özel çıkarlarına bağlı olmayacak ve sizin aklınızdan bile geçmeyen bir tehlikeyi, kendisini tehlikeye atmak pahasına da, şikâyet etmeksizin ıstırap çekecek, yapmacıklar yapmayacak, aksine kendisinde hoşunuza giden taraflara karşı bir çeşit saygı gösterecektir. Böyle bir aşka, daha büyük bir aşkla karşılık veriniz. Sizi seven bu zavallı kadının mahrum olduğu şeye, yanı karşılıklı bir aşka rastlayacak olursanız, bu aşkın derecesi ne olursa olsun, sizin ilham ettiğiniz sevgi ile burkulan ve sonuna hiç bir zaman varamayacağınız bir kalbin bir vadide sizin için bir ana kalbi gibi çarptığını düşününüz. Evet, sizi, derecesini hiç bir zaman anlayamayacağınız bir sevgiyle seviyorum; bu sevginin tatmin olunabilmesi için, sizin bu parlak zekânızı bu uğurda feda etmeniz gerekir; bu takdirde benim bağlılığımın nereye kadar varabileceğini tahmin edemezsiniz. Hepsi az çok yapma, alaycı, kendini beğenmiş, hopça kadınlarla, teyzem gibi, sizi alçakça ithamlar karşı koruyacak, sizin söylemeyeceğiniz şeyleri sizin adınıza söyleyecek yaşlı ve azametli dullarla ahbap olmanızı gizli bir düşünceyle mi tavsiye ediyorum? Nihayet, taparcasına sevginizi gelecekte karşınıza çıkacak olan temiz yürekli meleğe saklamanızı emretmek suretiyle cömert davranmıyor muyum? Eğer, ?asaletin gerektirdiği birtakım görevler vardır? sözlerini ilk yaptığım tavsiyelerin çoğunu bildiriyorsa, ?bütün kadınlara yardım ediniz, fakat bunlardan yalnız birisini seviniz? mertçe sözleri de kadınlarla kuracağınız ilişkiler üzerinde düşüncelerimi kapsamaktadır.

Kitabın Künyesi
Vadideki Zambak
Honore de Balzac
Çeviren: Tahsin Yücel
Can Yayınları
Basım Tarihi : 01 – 1990
295 sayfa

Honore De Balzac’ın Yaşam Öyküsü
18 Ağustos 1850-1799?da Tours?da dünyaya geldi Balzac?ın imparatorluk yönetiminde memur olarak çalışan ve Fransız Devrimi?nin evladı olan babası Bernard François Balss elli bir yaşındayken, ondokuz yaşındaki bir genç kızla evlenmişti. Bu evlilik 1799?da Tours?da doğacak olan Balzac?ın tüm yaşamı boyunca derin izler bıraktı. Zira Balzakc?ın romanlarında kötü evlilik yapmış kadınlar, özel yaşamın dramları ve çiftlerin yozlaşması vardı. ?Dönemin ilerici ideallerine bel bağlamış liberal bir babanın karşısında, kuşkusuz zorla doğurmuş çocukları fazla sevmeyen ve yalnız bir yaşamın üzüntüsüyle kendi içine kapanan bir anne yer alıyor? Balzac?ın yaşamının ilk dönemlerinde.
Aile 1814?te Paris?e taşındı ve Honore de Charlemagne Lisesi?nin öğrencisi oldu. Babası onun noter olmasını istiyordu. Fakat Balzac babasının çizdiği hayatın dışına çıkarak, önce Hukuk okudu ve sonra da yazar olmaya karar verdi. Dönemin siyasi şartları ve moda olan Saint-Simonculuk onu da etkilemişti. Liberal bir babanın karşısında dönemin solculuğunu yaşamak Balzac?ın hayatında yalnızlık ve yoksulluğa sebep oldu. Ve bu da yazarlık hayatı boyunca etkin olacak ikinci durumu doğurmuştu.
İlk eseri Cromwell bir tiyatro eseriydi. O dönemde edebiyatta başarılı olmak için tiyatro eserleri yazmak, hikâye ile uğraşmak gerekiyordu. Cromwel de böyle bir şartta ortaya çıktı. Fakat eser tam bir başarısızlık örneğiydi. Bu dönem parasızlık dönemiydi Balzac için. O da takma adlarla kısa romanlar yazıyordu. Bu romanların genel karakteri de romantizme yergi içermesiydi.
Bu sıralar özel hayatı da çok çalkantılı geçiyordu. İki kız kardeşi evlendi ve bunlardan Laurence, evlilikte bir cehennem hayatı yaşadıktan sonra 1825?te terk edilmiş olarak öldü. Balzac?ın hayatının üçüncü aşaması da bu dönemde gerçekleşti. Kendisinden oldukça yaşlı bir kadın olan Laure?de Berny?e aşık oldu. ?Bu kadın onda her şeyin yerini tutacaktı; anne, metres, onu topluma sokan ilk kişi ve yapacağı tehlikeli girişimlerdeki mali destekçisi. Madame Balzac, karışlaştığı ilk ?otuz yaşındaki kadın? idiyse, Madame Berny de Balzac?ın dünyasından hiç çıkmayan, olgun, çoğunlukla hayal kırıklığına uğramış (kendileri çoktan yaşadıkları halde), esas olanı öğrettikleri genç insanları seven bütün o kadınların modeliydi: Madame de Mortsauf (Vadideki Zambak) veya Madame de Bargeton (Sönmüş Hayaller).? İşte böyle bir zeminde özel yaşamı ile edebi kişiliği arasında gidip gelen hayatı onun ilerideki eserlerinin de ilhamı olacaktı. Zira bu dönem çok başarısız bir edebi yaşam söz konusuydu. Ve bundan sonraki hayatı da başarısızlıkların yargılanması üzerine inşa edilecek ve ileriki eserler de bu dönemin karakterleri çok usta bir üslupla anlatılacaktı.
Başarısız birkaç iş denemesinden sonra Balzac, ?Şuanlar? adlı eserini kaleme alır. Bu eser tarihi bir romandır. Bunun hemen akabinde evlilik müessesesini sorgulayan Evliliğin Fizyolojisi ve Özel Yaşamdan Sahneler?i yayımlar. Yine bu dönemde Le Voleur?da ?Paris Mektupları? adlı politik fıkralar yazmaya başlar. Modern gazeteciliğin doğuşuna tekabül eden bu dönemde, Balzac bir hayli ünlenir. Onun hayatında hep yer edecek bir meslektir artık gazetecilik. Otuz yaşının üzerinde gerçekleşen bütün bu olaylar, ?bütünleşme ve onaylanma? düşleri olan Balzac?ı kamçılar ve çok cüretkâr bir tutum içine sokar. Sık sık aristokratik çevrelere girip çıkmaya başlar. Ve hatta metres olarak Castries markizini isteyecek kadar götürür onu.
Balzac, bütün bunların verdiği hızla, günde on sekiz saat çalışmaktadır; Haziran 1832?de delirmenin eşiğine gelir. Otobiyogratif bir roman olan Louis Lambert bu bunalımın izlerini taşır; yaralanmış, coşkulu ve romantik bir entelektüel tip olan Louis delirerek ölür.
Balzac aslında bu gidip gelmeler arasında artık bir efsaneye dönüşmüştür. Romanlar birbirini izler. Ve esas önemli olan dönemin şartlarıyla ilgili tahlilleridir. Balzac?a göre Fransız Devrimi adaletsizlikleri ve eşitsizlikleri son vermek bir yana bunları daha güçlendirmiş, binlerce insanı dışlamış, marjinalleştirmiştir. ?sefalet nedeniyle suç işleyenler, gelecekten umudu kalmamış gençler, Napolyon yasalarıyla çocuklaştırılmış kadınlar. Modern dünya acımasızdır; erkekler ve kadınlar bu dünyada acı çekmektedir. Liberalizm bencilliklerin artışını ve çıkarcı ahlakı teşvik etmiş bir yalandır. Köy hekimi (Köy Hekimi romanından) Benassiz, birey olarak acı çekmiş olduğu için, içinde bulunduğu toplumu eleştirel bir biçimde yansıtma gücüne sahip yaralı bir yürektir; Balzac?da en romantik olan şey acının vicdanı yarattığı gerçeğidir.? Gerçek dünyada yolunu şaşırmış dahi bir delinin arayışı olan ?Mutlak Peşinde?de kişinin yıkıcı güçlerini ele alır.
Artık bir nevi kendini anlatmaya çalışır Balzac. Bu dönemden sonraki romanlarında hep bu izleri taşır. Ve en önemlisi başarısız dönemdeki kahramanları geri döndürerek onları yeniden hayata geçirmeye çalışır. Ve bu onun meşhur ?İnsanlık Komedisi? modelini yaratacaktır. Bu yeniliği ilk ?Goriot Baba?da uygulamaya geçirir.
1835?de La Chronique de Paris adlı bir gazeteyi satın olar. Fakat yine hızla yazmaktadır. Gününün çoğunluğunu yazmakla geçiren Balzac yine çıldırı noktasına gelir ve bu dönemde Vadideki Zambak ortaya çıkar. Hemen akabinde de bir kriz geçirir. Yine onun hayatında önemli bir yer işgal eden ?sevgili? diye andığı Madame Berny ölür. La Chronique de iflas eder ve Balzac ile yayıncı Bulloz arasında ciddi sorunlar çıkar.
1836 sonunda ?Yaşlı Kız?ı La Presse?e on iki fasikül halinde yayımlatarak yeni bir gazeteciliğin başlangıcını oluşturur. Balzac bir hayli yıpranmıştır artık. Fakat İnsanlık komedyası?na hızla devam eder. Bu arada üç sayı çıkacak bir gazetenin sahibi olur.
1845?te İnsanlık Komedyası için bir taslak hazırlar. Bu taslakta 137 roman ve 2000 kişilik karakter söz konusudur. Fakat Balzac bu projeyi hayata geçiremeden 18 Ağustos 1850 yılında ölmüştür.
Ömrünün son döneminde kaleme aldığı Cesar Brittoeau, Bette Abla, Esrarlı Bir Vakıa, İki Gelinin Hatıraları ve Kibar fahişeler onun doruk noktaya çıktığı romanlardır. Bu romanlar aynı zamanda romantik çağın gündüz ve geceden oluşan iki yüzüyle gösterdiği ve artık geceden başka bir şey olmayan bir dünyanın kesin kararmasını anlatan romanlardır. Yani kısaca Balzac romantik çağın sonunun romanın yazar ve arkasında birçok haciz davası bırakarak ölür.

Balzac, roman sanatında gerçekçilik akımının kurucu mitlerindendir. Gerçekliği ondan daha “doğru” ya da titizlikte yansıtanlar da vardır belki, ama Balzac’ın gerçekçiliği şiirsel bir üslupla harmanlanıp metne incelikli bir biçimde katılmasıyla farklılaşır. Olağanüstü bir gözlem yeteneği ve güçlü bir hafızası vardı. Kendisini başka insanların yerine koyup onların duygularını paylaşmayı biliyordu. Eserlerinde nedenselliği ve arka plan ile karakterler arasındaki ilişkiyi açıklamakta ustadır. Bütün bu özellikleriyle “romanın Shakespeare’i? sayılır.Yaşadığı dönemin siyasal, ekonomik ve toplumsal sorunlarının birey üzerindeki etkilerini ele alırken yaptığı abartılar, sahte bir bilimsellik tutkusu, paraya olan ilgisi nedeniyle sınıflar arası çatışmaların yerine finans kapitale ağırlık vermesi türünde gerekçelerle -19. yüzyılda- bazı yazar ve kuramcılar tarafından eleştirilmesine rağmen, 20. yüzyıl estetikçilebine göre, edebi gerçekçiliğin en büyük yazarıdır.Balzac’ın kahramanları bir romandan çıkıp diğerine katılırlar, böylelikle hem bireysel hayatların çok yanlılığını hatırlatır yazar, hem de bu romanların bütünlüğünü vurgular. Ancak onun meselesi konusal bütünlük arz eden bir nehir romana ulaşmak değil, parçalanmış hayatlardan yola çıkarak toplumsal yapıyı gözler önüne sermektir.
Dünya edebiyatının en önemli isimlerinden, kimilerine göre roman sanatının zirvesi olan Honore de Balzac, Fransa’nın Tours kentinde, 20 Mayıs 1799’da doğdu. Kendi kendini yetiştirerek memur olan babası sayesinde iyi bir eğitim aldı. İki yıl hukuk okudu ve bir avukatın yanında staja başladı. Ancak babasının bütün ısrarlarına rağmen avukat olmayı istemiyordu Balzac. Paris’te karşılaştığı entelektüel çevrelerin içine girmek ve yazar olmaktı hayali. Önce bir oyun yazarak başladı edebiyata, bir yandan da yayımcılık alanına adım attı. İkisinde de hüsrana uğradı Balzac. Artık ticari başarısızlıkları hayatı boyunca yakasını hiç bırakmayacaktı.Balzac, narsizme varan özgüveni ve kazanma tutkusuyla, günde on dört saat aralıksız yazmaya başladı. Zaten biriken borçlarını ödemesinin başka bir yolu da yoktu. Kendi adıyla yayınladığı ilk romanı “Les Chouans”(Chouan’lar) ve yine aynı yıl basılan “La Physiologie du marriage”(Evliliğin Fizyolojisi), ilgi görünce, yazma tutkusu daha da arttı. Her zaman bir üyesi olmak istediği Paris sosyetesi ile de tanışmıştı. 1829-1935 yıllarında arasında, hem salonların değişmez bir siması oldu, hem de hiç aksatmadan binlerce roman sayfası tamamladı. Bu arada imzası gazetelere de yansımıştı. Ancak gazete sahipleri ve yayıncılarla maddi nedenlerden dolayı hep gergin bir ilişkisi olmuş ve bir çok romanında yayın dünyası patronlarını ve onların iktidarını sert bir dille alaya almıştır. Siyaset sahnesinde kralcıların yanında durmasına rağmen, sonraları bu çevrelerle de ilişkileri bozulmuştur.Romanları ve aşk hayatı parlaktı Balzac’ın. Hayatına giren üç kadın da yüksek sınıftan zengin insanlardı ve özellikle -kendisinden yaşça büyük- ilk sevgilisi Madame Laure de Berny’den maddi ve manevi anlamda çok destek gördü. Onun ölümünden sonra birlikte olduğu Markquise de Castries’le yaşadığı tatsız ayrılığın ardından, Polonyalı bir kontesle, Mme. Hanska’yla mektuplarla başlayan romantik aşkı ölümüne dek aralıksız sürdü. Kontesin kocasının ölümüyle sevgililere evlilik yolu da açılmış oldu. Aslında Balzac’ın borçlarını düşünen Mme. Hanska zorlukla yanaştı bu evliliğe ve yalnızca iki yıl evli kaldılar. Hastalanan Balzac, 1850’de bronşit ve kalp yetmezliğinden öldü.”İnsanlık komedyası” bir kitap ismi değil, Balzac’ın toplam doksan altı kitaptan oluşan romanlarıyla anlattığı insani duruma yaptığı bir yakıştırma. 1300’lerden başlayıp 1845’e kadar gelen, ağırlıklı olarak Napolyon, XVIII. Louis, X.Charles ve Louise Philippe dönemleri etrafında geçen “İnsanlık Komedyası”nda, Fransız toplumundaki karakterlerin hemen hepsi canlandırılmıştır. Krallar, imparatorlar, ruhban sınıfı, Fransız ordusunun subay ve askerleri, aristokrat aileler, kent ve taşra burjuvaları, köylüler, yazarlar ve yayıncılar, temizlikçi kadınlar, fahişeler, Fransız saraylarından en yoksul mahallelere kadar her mekanda ve onlara özgü eşyalarla birlikte eksiksiz bir biçimde yer alırlar. Toplumun bu olağanüstü tasvirini gerçekleştirmek için, bir romandan ötekisine geçen iki bine yakın karakter çizmiştir Balzac, ama “İnsanlık Komedyası”nı oluşturan her bir romanın kendi içerisindeki bütünlüğünü de ihmal etmemiştir. Eugenie Grandet”, “Goriot Baba”, “Sönmüş Hayaller” ve “Vadideki Zambak” gibi en başarılı romanları, aslında onun kafasında oluşan “İnsanlık Komedyası”nın birer parçasıdır. Ne yazık ki, planladığı ve hatta isimlerini bile koyduğu elli romanını yazmaya ömrü yetmemişti bu büyük yazarın.

Lucas’a göre Balzac’ın başarısının sırrı, toplumsal çıkar çatışmalarını tipik durumlarda tipik karakterlerde canlandırmasındaydı. Ona göre Balzac’ın gerçekçiliği, “bir yandan tek tek tiplerinin belli bireysel özelliklerinin, öte yandan onların bir sınıfın temsilcisi olarak tipik özelliklerinin daima tam bir biçimde verilişine dayanır. Fakat Balzac bundan da ileri gider; toplum içinde farklı guruplara ait farklı insanların ortaklaşa sahip oldukları özelliklere de ışık tutar”.
Hatta Balzac yarattığı insan tiplerinin eğilimleri ile ilgili açıktan açığa ahlaki yargılarda bile bulunmaz, tarafsızdır, sanki yukarıda bir yerlerden bakmıştır kendisinin de dahil olduğu insanlık komedisine…

Özlü Sözleri
Altından zincirler en ağır olan zincirlerdir.
Ayakkabılarım olmadığı için üzülürdüm. Ta ki sokakta ayakları olmayan adamı görene kadar.
Bilginin efendisi olmak için çalışmanın uşağı olmak şarttır.
Beklemesini bilenin her şey ayağına gelir.
Dünyada bir kadın için, herhangi bir erkeği etkisi altına aldığını bilmesi kadar zevkli bir şey yoktur.
Evliliğin, her şeyi kemiren bir canavarla bıkıp usanmadan boğuşması gerekir: Alışkanlık.
Felaketin iyiliği varsa, hakiki dostlarımızı tanıtmasıdır.
Gençlik adaletsizliğe doğru yöneldiği zaman, bilincin aynasına bakmayı göze alamaz. Oysa olgunluk çağı kendini bu aynada görür. Yaşamın bu iki evresindeki tüm ayrım buradadır.
Gözle görülür bir nedeni bulunmayan servetlerin gizi, temiz yapıldığı için unutulmuş birer cinayettir.
Istırapların en gizlileri dayanılması en güç olanlardır.
İnsanın en zor katlandığı duygu acımadır, hele hak edince.
İnsanlara kendilerini nankörlüğe mecbur edecek kadar büyük hizmetlerde bulunmayınız.
İyi dostluklar temiz hesaplarla kurulur.
İyiliğinize inanılmasını istiyorsanız, ondan hiç bahsetmeyiniz.
Kadınlara hangi erkekleri aradıklarını sorun, “Hırslıları” derler. Öteki erkeklere göre, hırslıların belleri daha güçlü, yürekleri daha sıcaktır, kanlarında daha çok demir vardır. Kadın da güçlü olduğu sıralarda kendini öyle mutlu, öyle güzel bulur ki, parçalanmak tehlikesi altında da olsa, üstün bir gücü olanı, bütün erkeklere yeğ tutar.
Mektup bir ruhtur. Konuşan sesin çok sadık bir yankısıdır. Bu nedenle ince düşünceli kişiler onu aşkın en zengin gömüleri arasında sayarlar.
Sanatın vazifesi, tabiatı kopya etmek değil, tabiatı ifade etmektir.
Sevilen kadın bütün kadınların en güzeli değil midir?
Sıkıntınızın sırrı sizin elinizde değil, başkalarının elindedir.
Şöhret, uzaktan güneş gibi parlak ve ısıtıcı; yaklaştınız zaman, bir dağ tepesi gibi soğuktur
Şöhret, ancak küçücük dozlarla alındığında faydalı bir zehirdir.
Toprağa ekilen tohumlar içinde en çabuk mahsul veren fedailerin döktükleri kandır.
Zeka dünyayı yerinden oynatmaya yarayan maniveladır.
Uykunun yenemediği hiçbir acı yoktur.
Her servetin arkasında bir suç vardır.
Umutsuz sevmek de bir mutluluktur…
Kendisi artık mutlu olamayacaklar için sevdiğinin mutluluğu sevinç olur…

Türkçe?ye çevrilen eserleri
Manyak Kurba (2007)
Köylü İsyanı (1974)
Tours Papazı (1949)
Eugenie Grandet (1983)
Goriot Baba (1984)
Bette Abla (1977)
Otuz Yaşındaki Kadın (1963)
Vandetta (1943)
Tılsımlı Deri (1943, 1968)
Tefeci Gobseck (1947-1961)
Kırmızı Han (1946)
Terör Devrinde (1979)
Köy Hekimi (1942-1979)
Bilinmeyen Şaheser (1945)
Lois Lambert (1946)
Albay Chabert (1944-1974)
Bir Havva Kızı (1970)
Onüçlerin Romanı (1945)
Mutlak Peşinde (1945-1965)
Altın Gözlü Kız (1943)
Kibar Fahişelerin İhtişam ve Sefaleti (1946)
Kibar Fahişeler (1972)
Kötü Kadınların Parlayış, Düşüşü (1981)
Vadideki Zambak (1941-1985)
Sönmüş Hayaller (1949)
Nucingen Bankası (1950)
Köy Papazı (1952)
Cesar Birotteau (1945-1964)
Ursula Mirouet (1949)
Karanlık Bir İş (1947)
Esrarlı Bir Vaka (1949-1964)
İki Gelinin Hatıraları (Mémoires de deux jeunes Mariées)
(Letters of Two Brides) (1940 – 1983)
Modeste Mignon (1947)
Köylüler (1845, 1976-1985)

2 yorum

  1. Çok güzel bir çalışma olmuş ve derdime derman olcak bir değerlendirme olmuş.Tebrikler bu güzel çalışmadan ötürü..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir