Yekta Kopan: “Kötülüğün dünyayı yiyip bitirmesine seyirci kalamayız, umudumuzu elden bırakmamalıyız.”

İktidar hırslarını, zamansız ölümleri, şiddeti, işkenceleri, tutsaklıkları, sansürü, kısacası içinde bulunduğumuz siyasal ve toplumsal rahatsızlıkları, korkuları ve tekinsiz ortamları öykülerin dünyasından aktarıyorsunuz bizlere.

Hemen her öyküye “özgürlük” arayışı sızıyor. Bir yazar olarak tünelin ucunda ışık görüyor musunuz? Gün gelecek Vişne Ormanı’nın o cesur geyikleri olabilecek miyiz dersiniz?

Yekta Kopan: Olacağız. Olmalıyız. O “özgürlük” olmadan varlığımızı sürdürmemiz olanaksız. Bu, dünyadaki bütün canlılar için böyle. Üstelik sözünü ettiğim “özgürlük”, egemenlerin tanımladığı, sınırlarını muktedirlerin çizdiği bir özgürlük değil. Şu söylediğiniz meselelerin her biriyle hesaplaşırken, bütün o korkuların üstüne gitmeye çalışırken içimde hep bir “umut” vardı açıkçası. Kitaptaki en karanlık görünen öyküyü yazarken bile, o umudu terk etmemeye çalıştım. Çok zorlandığım anlar oldu. Bazı günlerde çalışma masasının başına geçmeden hemen önce öyle haberler okuyordum ki, devam edemeyeceğimi düşünüyordum. Bir yandan etkilenmemeye çalışıyor, bir yandan da o etki olmazsa gerçek bir hesaplaşma olamayacağını düşünüyordum. Hep şunu söyledim kendime; “Kötülüğün dünyayı yiyip bitirmesine seyirci kalamayız, umudumuzu elden bırakmamalıyız.” Avcıların bütün tehditlerine, öldürme arzularına, silahlarına ve güçlerine direnecek kadar güçlü, kimsenin sınırlayamayacağı kadar özgür geyikler olacağız.

Söyleşi: Sibel Gögen
edebiyathaber.net (18 Ocak 2017)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir