Yengeç Gemisi (Manga) – Takici Kobayaşi

20. yüzyılın ilk yarısında Japonya?nın kuzeyinde bir yengeç işleme gemisinde, işçilerin insanlık dışı koşullara karşı gerçekleştirdiği bir başkaldırının öyküsü?
East Press?in Kapital Manga ile aynı dizi içinde yayınladığı Yengeç Gemisi, Japon edebiyatının 20. yüzyıl klasiklerinden birinden uyarlanmış. Yazarı Takici Kobayaşi, 1920?lerde yükselen Japon proleter edebiyatının öncülerinden. Gözaltında işkence edilerek öldürülen bir romancı. Yazarın bu ünlü romanı, 2008 yılında manga (çizgi roman) olarak yayınlanınca büyük ilgi görererek 1 milyona yakın bir satış rakamı elde etti.

1920?li yılların sonları? Japonya?nın kuzeyinde, kutuplara yakın Hokkaido Limanı?ndan demir alan bir gemi soğuk denizlere açılıyor. Bu gemi, bir çeşit yüzer fabrika; Japon ordusunun ihtiyacını karşılamak üzere yengeç işliyor. Av takalarıyla çıkarılan yengeçler, gemide işlenerek konserve yapılıyor. Ama çalışma koşulları insanlık dışı. Gemide çalışanlar, yoksul ailelerden gelen köylü çocukları, işçi taşeronlarının tuzağına düşmüş, borçlandırılarak çalışmak zorunda bırakılmış insanlar. Hiçbir hakları, sosyal güvenceleri yok.
Başlarında, Tokyo’daki malikânelerinde oturan patronların uşaklığını yapan bir şef var. İşçileri öldüresiye çalıştırıyor. Ödül (iki paket filtresiz sigara) ve ceza (kızgın demirle dağlama) sistemi işletiliyor. Fırtınalı bir havada yolunu kaybeden bir av takası, bir Sovyet-Rus gemisi tarafından kurtarılıyor. Takadakiler, içlerine bilinç tohumları ekilmiş olarak gemiye dönüyorlar. Bu bilinçlenmenin de etkisiyle çalışma koşullarının iyileştirilmesi talebiyle başkaldırıyorlar?

Taşeronlaşmanın, kuralsız çalışmanın giderek yaygınlaşarak emekçilerin iş ve can güvenliğini tehdit ettiği Türkiye için de söyleyecek sözü var Yengeç Gemisi?nin?

Bu da Gemide Devrim – Levent Cantek
(16/07/2010 tarihli Radikal Kitap Eki)

Geçen günlerde manga uyarlaması yayımlanan Yengeç Gemisi (Kanikôsen) romanı, proleter edebiyatın en iyi örneklerinden biri olarak gösteriliyor. İlk kez 1929?da yayımlanan çalışma, işkencede öldürülen komünist yazar Takici Kobayaşi?nin (1903-1933) ?magnus opum?u sayılıyor. Farklı dillerdeki yayın seyrine bakılırsa, Sovyetler ve ulusal komünist partilerce desteklenen yayınevlerinden neşredilmiş. Örneğin, yazarın ölümünün hemen ertesinde Amerika?da Sovyetik yayınevi International Publishers (özetleyerek) yayımlamış. Yazarın akıcı dili ve alt sınıfların hayatlarını resmederken gösterdiği canlılık, anlaşıldığı kadarıyla komünist çevreler dışında yıllarca dikkate alınmamış, eylemciliği edebiyatçılığına galebe çalmış. Bazen yazarlar zamanlarının dışında değer kazanırlar, bir kitap beklenmedik bir biçimde unutulabilir ya da hayata dönebilir. Yeni bir eğilime denk düşmüştür, onu popüler kılan beğeni sönümlemiştir vs. Kanikôsen?in yeniden gündeme gelmesi, Japonya?da 2008 yılında yaşanan ekonomik krize denk geliyor; aynı yılın yazarın 75. doğum yılı olması, muhtemelen vicdanları huzursuz eden cinayetin hatırlanması gibi nedenlerle Kobayaşi ve Kanikôsen?e medyatik bir ilgi gösteriliyor. Kanikôsen ?in 1953 tarihli sinema, 2006 yapımı manga uyarlamaları olmakla birlikte yenileri yapılıyor. Yordam Kitap?tan çıkan manga, bu dönemde yayınlanan yeni ve popüler versiyon.

Çaresizlikle dolu geçmiş
Roman, geçen yüzyılın ilk çeyreğinde, büyük bir balıkçı gemisinde geçiyor. Gemi, sadece avlanmıyor, denizde kaldığı sürece yakalanan yengeçlerin işlenip kutulanması-konservelenmesi sürecini tamamlayan bir fabrika gibi çalışıyor. Kobayaşi, romanı yazarken doğallıkla Potemkin Zırhlısı?ndan (1925, Yön. Sergei Eisenstein) esinlenmiş; kalabalığın giderek yükselen tansiyonu, klostrofobik ve gayri insani çalışma ortamı, insafsız yetkililerin yarattığı öldürücü hiyerarşi, filmin başlangıcını hatırlatıyor. Fırtınada balıkçılardan ikisi denizde kayboluyor ve bir Sovyet gemisi tarafından kurtarılıyorlar. Yaşam koşulları bakımından iki gemi arasında bir mukayese yapılıyor ve Sovyetler lehine olan fark, Japon balıkçılar için zihin açıcı oluyor. Yengeç gemisinde işçilerin işverene karşı birlik olmasında Sovyet gemisinden dönenler öncülük ediyorlar. Bu yönden bakıldığında Kobayaşi?nin Yengeç Gemisi, devrimci (ve yeni) Potemkin (miti) ile karşılaşıyor. Hatırlayanlar çıkacaktır, Potemkin Zırhlısı?nda, kurtlanmış etlerle yapılan yemeklere isyan eden denizciler, o hayhuy içinde Rus-Japon savaşına göndermede bulunarak ?Japonların elindeki Rus esirler bile bizden daha iyi durumdalar? mealinde bir şeyler söylüyorlardı. Elimde somut bir veri yok ama Kobayaşi?nin bunu bilerek hikâyesini geliştirdiğine inanıyorum. Diğer yandan Potemkin Zırhlısı?na benzetmiş olmam yanıltıcı olmasın, Kanikôsen , (sadece) kitlenin kahraman olduğu bir anlatı değil. Gemi çalışanlarının çaresizlikle dolu geçmişlerinin yanında dönemin Japonyası hakkında sınıf ve çalışma ilişkilerini resmeden sahnelere yer veriliyor, katmanlı bir hikâyesi olduğunu söylememek haksızlık olur.

Yengeç gemisinin fedakâr öncüsü
Proleter edebiyatının ilgi çekici bir dualizmi vardır. Anaakım çizgi romanlara benzetilebilir bu temayül; habis bir adamı görür görmez tanırız örneğin. Biçimsiz, sevimsiz, bed suratlı hinoğlu hin düzenci biridir karşımızdaki. Kaşlarının çatıklığı, bıyığının seyrekliği ve bazen gözbebeğinin küçüklüğü gibi göstergelerle sunulur kötü adamlar. Commedia dell?Arte?den Kabuki tiyatrosuna, sessiz filmlerden televizyon dizilerine varıncaya dek bu klişe hep yinelenir. Çizgi romanlar yıllar içinde değişip farklılaşsa da amaca bağlı olarak mesajı basitleştirmek (ve yaygınlaştırmak) adına bu referanslara (sine qua non) başvururlar. Yengeç Gemisi?nin Asakava adlı acımasız şefinin tasarımı, bu tutumun tipik bir tezahürü. Romana ve 2009 yapımı sinema uyarlamasına göre bu tipleştirme abartılı olmuş. Hatta ilk manga uyarlamasında Asakawa gemicilerden tıknazlığı dışında fiziken çok farklı değil. Türkçede yayımlanan versiyondaysa bir heyulayı andırıyor. Benzer bir eleştiri, Yengeç gemisinin fedakâr öncüsü, Vakulinçuk ?u, Morimoto için söylenebilir. Morimoto, mangaların erkek kahraman klişesine dayandırılmış. Albenili, endamlı, hemen fark edilecek ve ?geri çekil şeytan!? diyecek bir jeune premier duruşuyla panellerde kendini gösteriyor. Tahmin edilebileceği gibi romanda böylesi makyajlı bir adam yok.
Bu tercihler şüphesiz manganın karakteristik anlatım diliyle ilişkilendirilebilir. Mangalar, duygusal gerilim anlarında mimik ve jestleri mutlaka ?normal? dışına çıkarttıkları gibi fiziksel olarak ölçülerle oynuyor, karelerdeki tiplemeleri büyütüp küçültebiliyor ve bunu, anlatının kendi bağlamı içinde bir gerçeklik sorunu (çelişkisi) saymıyorlar. Bir başka ifadeyle abartıyı anlatının asli unsuruymuşçasına istifliyorlar. Açıklayıcı bir karşılaştırma yapalım: Batı Avrupa çizgi roman ekolüyse olabildiğince fotoğrafa, gerçekçi bir sinematografiye yakınlaşmaya çalışır. Asakawa?nın işçiler arasında zağlı, zorlu, satvetli bir adam olarak dolaşmasına, Kanikôsen?in duygusal dualizmini (ve denizin ortasındaki gerilimi) artırmak için başvuruluyor. Bunu işin nedeni niçini sayabilir; bütün işçilerin ondan ürkerek köşe bucak kaçmasını anlamlandıran ve olağanüstülükleri normalleştiren çizgi roman dünyasına kapı açan bir lezzet olarak görebiliriz. Öyle olmalı ki albüm siyasi rengine rağmen epeyce satmış Japonya?da.
Kanikôsen, bizde bilinmeyen komünist bir yazarın en önemli anlatısı. Birkaç yıldır Uzakdoğu?da ve uluslararası sol çevrelerde, bilhassa gençler arasında heyecanla konuşulan bir yazarı keşfetmek için manga uyarlamasına bakmanızı öneririm.

Kitabın Künyesi
Yengeç Gemisi (Manga)
Takici Kobayaşi
Çeviri: H. Can Erkin
Yordam Kitap
Basım Tarihi : 06 – 2010
Sayfa Sayısı : 192

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir